TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ONUR DOĞANAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1977)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Onur DOĞANAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Antalya 5. Asliye Ceza
Mahkemesince hakkında verilen
mahkûmiyet kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunda, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığının tebliğnamesinin kendisine
gönderilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 11/3/2013
tarihinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış
ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 17/3/2010 tarihli iddianamesiyle hırsızlık suçundan
cezalandırılması için Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası
açılmıştır.
6. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/5/2010
tarih ve E.2010/147, K.2010/715 sayılı kararıyla başvurucunun, hırsızlık
suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen
cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
7. Bu karar 14/7/2010 tarihinde
kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, denetim süresi içerisinde 20/12/2010 tarihinde işlediği başka bir hırsızlık suçundan
dolayı Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve hapis cezası ile
cezalandırılmıştır.
9. Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin
ihbarı üzerine Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi dosyayı yeniden ele
alarak 22/3/2011 tarih ve E.2010/147 K.2010/715 sayılı
ek kararı ile başvurucunun denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlediğinden
bahisle ertelemeye ilişkin hükmün iptali ile hükmedilen hapis cezasının
infazına karar vermiştir. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin ek kararı itiraz
edilmeden kesinleşmiştir.
10. Başvurucu, denetim süresi içerisinde 21/12/2010 tarihlerinde işlediği başka bir hırsızlık
suçundan dolayı daha Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve
mahkum olmuştur.
11. Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesinin ihbarı üzerine
Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi 19/6/2012 tarih ve
E.2010/147 K.2010/715 sayılı ek kararı ile daha önce ertelenmiş cezanın aynen
infazına karar verilmesi nedeniyle ihbar hakkında işlem yapılmasına yer
olmadığına karar vermiştir.
12. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012
tarihli ek kararı başvurucuya 22/7/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararına itiraz etmiş, Antalya 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin 5/10/2012 tarih ve 2012/1174 D. İş sayılı kararı ile itirazın
yasal süresinden sonra yapıldığı ve itiraz edilen kararda sanık aleyhine
herhangi bir karar verilmediği gerekçeleriyle reddedilmiştir.
14. Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine dair
kararı 5/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu bu kez 11/10/2012
tarihinde, Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararını
temyiz etmiştir.
16. Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 4/2/2013
tarih ve E. 2012/30545, K. 2013/1889 sayılı ilamı ile Antalya 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 5/10/2012 tarihli itirazın reddine dair kararının kesin olduğu
gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 51. maddesinin (1), (3) ve (7) numaralı fıkraları şöyledir:
(1) İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha
az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu
sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz
yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş
olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için
kişinin;
a) Daha
önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş
olması,
b) Suçu
işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar
suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.
…
(3)
Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak
üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza
süresinden az olamaz.
…
(7)
Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine
yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi
hâlinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine
karar verilir.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 9/1/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/3/2013 tarihli ve 2013/1977 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Antalya 5. Asliye
Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararına karşı
temyiz yoluna başvurduğunu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi kendisine tebliğ edilmeden Yargıtay 2. Ceza
Dairesinin 4/2/2013 tarih ve E. 2012/30545, K. 2013/1889 sayılı ilamı ile
temyiz talebinin reddedildiğini belirterek,
savunma haklarının kısıtlanması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Adli
Yardım Talebi Yönünden
20. Başvurucu, bireysel başvuru harcını karşılama imkânının
bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin
(2) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
“(2) Bireysel başvurular harca tabidir.”
“(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik
bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için
başvurucu veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek
üzere bir süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin
tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (8) numaralı fıkrası
şöyledir:
“2/7/1964 tarihli ve
492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (l) sayılı Tarifenin “A) Mahkeme Harçları”
başlıklı bölümünün ilk cümlesine “yargı konularında” ibaresinden sonra gelmek
üzere “, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda” ibaresi ve “l- Başvurma
harcı” başlıklı fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
4.Anayasa Mahkemesinde 150,00 TL”
23. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu
Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel
başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır.”
24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
“Bireysel başvuru harcı ve adlî yardım”
kenar başlığını taşıyan 62. maddesi şöyledir:
“(1) 2/7/1964 tarihli
ve 492 sayılı Harçlar Kanununa Bağlı (I) sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları”
başlıklı Bölümünün ilk cümlesinde belirtilen bireysel başvuru harcı Maliye
Veznelerine yatırılır.
(2) Adlî yardım talepleri, genel hükümlere
göre başvuruların kabul edilebilirliği hakkında karar verecek Bölüm veya
Komisyonlar tarafından hükme bağlanır.”
25. İçtüzüğün “Form ve
eklerin ön incelemesi ve eksiklikler” kenar başlığını taşıyan 60. maddesi
şöyledir:
“(1) Bireysel Başvuru Bürosu gelen başvuruları
şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru formunda veya
eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların
tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair
yazıda başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri
tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu
ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun
olmadığı ve tespit edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı
hâllerde Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine
karar verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden
itibaren yedi gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların
verdiği kararlar kesindir.”.
26. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade
Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un
22. maddesi ile değişik 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde
zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya
tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici
hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan
yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.”
27. 6100 sayılı Kanun’un 336. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile
birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini
karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri
mahkemeye sunmak zorundadır.”
28. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesi şöyledir:
“Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm
yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız
çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması
hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık
eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen
veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan
yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme,
hükümde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.”
29. Hukukumuzda yargılama giderlerine ve bu kapsamda
harçlardan geçici muafiyete ilişkin adli yardım hükümleri 6100 sayılı Kanun'un
334. ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla, 6216 sayılı Kanun ile İçtüzük’ün yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca bireysel
başvuru harcından geçici muafiyete ilişkin adli yardım talepleri hakkında,
bireysel başvurunun niteliğine uygun düştüğü oranda uygulanacak olan “genel hükümler” 6100 sayılı Kanun'un adli
yardıma ilişkin 334. ilâ 340. maddeleridir.
30. Bu hükümler karşısında, adli yardım talebinin kabul
edilebilmesi için başvurucunun kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor
duruma düşürmeksizin, gereken yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeme
gücünden yoksun olması, ikinci olarak da taleplerinin dayanaksız olmaması
gerekmektedir (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23).
31. Adli yardıma ilişkin koşullardan
ikincisi olan ve 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin 6459 sayılı Kanunla
değişik (1) numaralı fıkrasında yer alan "taleplerinin
açıkça dayanaktan yoksun olmaması" koşulunun, bireysel
başvurulara ilişkin 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
belirtilen “Mahkemenin
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebileceği” şeklindeki
kuralda belirtilen “açıkça dayanaktan yoksunluktan”
farklı bir anlam taşıdığını belirtmek gerekir.
32. “Taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun
olmaması” şeklindeki
değişikliği yapan 6459 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde, “Tasarı ile, insan
haklarına saygı ve bu konuda ortaya çıkan aksaklıkları iç hukukumuzda çözüme
bağlama ilkelerinin gereğinin yerine getirilebilmesi ve ülkemizin AİHM önündeki
davalar açısından görünümünün daha iyi bir noktaya taşınabilmesi amacıyla, AİHS
tarafından koruma altına alınan hakların ihlaline sebebiyet verebilen çeşitli
kanunlardaki ilgili hükümlerde değişiklik yapılması ve söz konusu olabilecek
ihlal durumlarının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir”; 6459
sayılı Kanun’un 22. maddesinin gerekçesinde ise
“AİHM, adlî yardım talep eden kişinin haklılığı kriterinin aranmadığı bir
sistemi tavsiye etmekte ve adlî yardım talebinin açıkça dayanaktan yoksun
olmaması kaydıyla kişilerin adlî yardımdan yararlandırılması gerektiğini
vurgulamaktadır. Maddede yapılan düzenlemeyle, dava veya takibin açıkça
dayanaktan yoksun bulunmaması kaydıyla adlî yardımdan yararlanılabilmesi
sağlanarak adlî yardımın kapsamı genişletilmektedir.” denilmiştir.
Buna göre değişikliğin amacının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarına uyumun sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla değişiklikle
getirilen “taleplerin açıkça dayanaktan
yoksun olmaması” şartının anlamını tespit bakımından AİHM
kararlarının göz önünde tutulması gerekir.
33. AİHM, adli yardım talepleri bakımından kamunun parasının
“makul bir başarı şansına sahip talep”te
bulunan kimselere tahsis edilmek istenmesinin meşru olduğunu belirtmiş, yerel
mahkemenin esasa ilişkin talebin temelsiz olduğu yönündeki kararının tazminat
talebinin yerindeliğine ilişkin bir karar olduğunu ifade etmiştir (bkz. Bakan/Türkiye B. No: 50939/99, 12/6/2007, § 74). AİHM, Bakan/Türkiye
kararında, Belçika’ya karşı yapılan benzer bir başvuruya atıf yapmış ve anılan
başvuruda, adli yardım hususunda karar vermeye yetkili olan Adli Yardım Bürosunun,
başvurucunun adli yardım talebini, davasını dayandıracağı iddianın esası
yönünden “haklı olmadığı”nı gerekçe göstererek
reddetmesinin, mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna vardığını (bkz. Aerts/ Belçika, B. No: 25357/94, 30/7/1998, § 60), bunun üzerine Belçika’nın, adli yardıma
ilişkin kanunda değişiklik yaparak bu yöndeki taleplerin yalnızca açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle reddedilmesi kuralını yürürlüğe koyduğunu (bkz. Debeffe/Belçika (kk),
B. No: 64612/01, 9/7/2002) hatırlatmıştır (bkz. Bakan/Türkiye, § 75).
34. 6100 sayılı Kanun’un adli yardıma
ilişkin hükümleri, 6459 sayılı Kanun’un genel gerekçesi, 6459 sayılı Kanun’un
22. maddesinin gerekçesi ve AİHM içtihatları dikkate alındığında, 6100 sayılı
Kanun’un 334. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değişikliği ile getirilen “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması”
koşulunun, “ilk bakışta başvurunun başarısız olacağının açıkça görülmemesi”
şeklinde anlaşılması gerekir.
35. Mahkememizin 17/9/2013 tarih ve
2012/1181 başvuru numaralı kararında başvurucunun adli yardım kapsamında
bireysel başvuru harcından geçici olarak muafiyetine karar verilebilmesi için
önce, başvurucunun sunduğu belgeler ışığında, mali açıdan zor duruma düşmeden
yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda olup olmadığı
değerlendirmesi, daha sonra adli yardım talebinin dayanaksız olup olmadığının,
kabul edilebilirlik incelemesinden önce ve bağımsız olarak incelenmesi
gerektiği ifade edilmiştir (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 26).
36. Somut olayda, hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan
başvurucunun, sosyal güvenlik kapsamında bir gelirinin bulunmadığı, geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu sunduğu belgeden anlaşılmaktadır.
37. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin kendisine tebliğ edilmemiş olmasının
savunma haklarını kısıtladığını ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvuru konusu talebin dayanaksız olmadığı kabul edilmelidir.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun adli yardım talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik İncelemesi
39. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuru
ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel
ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
40. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak
ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin
taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından,
ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
41. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/5/2010
tarih ve E.2010/147, K. 2010/715 sayılı kararıyla başvurucunun, hırsızlık
suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen
cezanın ertelenmesine karar verilmiştir. Başvurucunun deneme süresi içerisinde
yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alan
Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 22/3/2011 tarih ve
E.2010/147 K. 2010/715 sayılı ek kararı ile ertelenmiş cezanın aynen infazına
karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir. 22/3/2011
tarihli ek karardan sonra, başvurucunun 26/5/2010 tarihli kararın deneme süresi
içerisinde işlediği başka suçlar nedeniyle Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesine
ihbarda bulunulmuştur. Mahkeme, 19/6/2012 tarihli ek
kararı ile başvurucu hakkında daha önce aynen infaz kararı verildiğini
belirterek yeni ihbar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
vermiştir.
42. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin
bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup, anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi
başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya
işleminden ya da ihmalinden dolayı, “güncel
bir hakkının ihlal edilmesi” ve bunun sonucunda başvurucunun
kendisinin “mağdur” olduğunu
ileri sürmesi, ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak ve doğrudan” etkilenmiş
olması gerekir.
43. Bu iki temel koşula ilave olarak
6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı”
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak
Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan çıkan sonuca göre Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, AİHS ve buna ek Türkiye’nin
taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi “mağdur” statüsü kazanamaz.
44. Bireysel başvuruda “mağdur”
kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi kurallardan bağımsız
bir şekilde yorumlanır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Gorraiz Lizarraga ve
Diğerleri/İspanya, No: 62543/00, 10/11/2004,
§ 35). Ayrıca “mağdur” kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında
değişime tabi olup, bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde
uygulanmalıdır (Gorraiz Lizarraga ve
Diğerleri/İspanya, § 38).
45. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için
başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp, ihlalden
doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu
konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla, mağdur olduğu
zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir.
46. Başvuru konusu Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararı ile ertelenmiş cezanın aynen
infazı için yapılan yeni ihbar hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına
ilişkin karar, başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen, objektif
olarak başvurucuyu zarara uğratan bir karar değildir. Bu sebeple Antalya 1.
Ağır Ceza Mahkemesi itirazı reddetmiş; Yargıtay 2. Ceza Dairesi de temyiz
talebinin reddine karar vermiştir.
47. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun ihlale neden olduğunu
ileri sürdüğü mahkeme kararından kişisel olarak etkilenmesi mümkün olmadığı
anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurucunun yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olması ve talebinin açıkça dayanaktan yoksun
olmaması nedeniyle adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun, “kişi yönünden
yetkisizlik” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Başvurucunun bireysel başvurusunda haksız çıkması nedeniyle
198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE,
9/1/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.