TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ONUR DOĞANAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1977)
Karar Tarihi: 9/1/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Yunus HEPER
Başvurucu
Onur DOĞANAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesince hakkında verilen mahkûmiyet kararına karşı yaptığı temyiz başvurusunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin kendisine gönderilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 11/3/2013 tarihinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 17/3/2010 tarihli iddianamesiyle hırsızlık suçundan cezalandırılması için Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
6. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/5/2010 tarih ve E.2010/147, K.2010/715 sayılı kararıyla başvurucunun, hırsızlık suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
7. Bu karar 14/7/2010 tarihinde kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, denetim süresi içerisinde 20/12/2010 tarihinde işlediği başka bir hırsızlık suçundan dolayı Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
9. Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesinin ihbarı üzerine Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi dosyayı yeniden ele alarak 22/3/2011 tarih ve E.2010/147 K.2010/715 sayılı ek kararı ile başvurucunun denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlediğinden bahisle ertelemeye ilişkin hükmün iptali ile hükmedilen hapis cezasının infazına karar vermiştir. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin ek kararı itiraz edilmeden kesinleşmiştir.
10. Başvurucu, denetim süresi içerisinde 21/12/2010 tarihlerinde işlediği başka bir hırsızlık suçundan dolayı daha Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve mahkum olmuştur.
11. Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesinin ihbarı üzerine Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi 19/6/2012 tarih ve E.2010/147 K.2010/715 sayılı ek kararı ile daha önce ertelenmiş cezanın aynen infazına karar verilmesi nedeniyle ihbar hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
12. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararı başvurucuya 22/7/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararına itiraz etmiş, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/10/2012 tarih ve 2012/1174 D. İş sayılı kararı ile itirazın yasal süresinden sonra yapıldığı ve itiraz edilen kararda sanık aleyhine herhangi bir karar verilmediği gerekçeleriyle reddedilmiştir.
14. Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine dair kararı 5/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu bu kez 11/10/2012 tarihinde, Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararını temyiz etmiştir.
16. Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 4/2/2013 tarih ve E. 2012/30545, K. 2013/1889 sayılı ilamı ile Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/10/2012 tarihli itirazın reddine dair kararının kesin olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinin (1), (3) ve (7) numaralı fıkraları şöyledir:
(1) İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.
…
(3) Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.
(7) Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 9/1/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/3/2013 tarihli ve 2013/1977 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararına karşı temyiz yoluna başvurduğunu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi kendisine tebliğ edilmeden Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 4/2/2013 tarih ve E. 2012/30545, K. 2013/1889 sayılı ilamı ile temyiz talebinin reddedildiğini belirterek, savunma haklarının kısıtlanması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
20. Başvurucu, bireysel başvuru harcını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (2) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
“(2) Bireysel başvurular harca tabidir.”
“(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (l) sayılı Tarifenin “A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün ilk cümlesine “yargı konularında” ibaresinden sonra gelmek üzere “, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda” ibaresi ve “l- Başvurma harcı” başlıklı fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
4.Anayasa Mahkemesinde 150,00 TL”
23. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır.”
24. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Bireysel başvuru harcı ve adlî yardım” kenar başlığını taşıyan 62. maddesi şöyledir:
“(1) 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa Bağlı (I) sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları” başlıklı Bölümünün ilk cümlesinde belirtilen bireysel başvuru harcı Maliye Veznelerine yatırılır.
(2) Adlî yardım talepleri, genel hükümlere göre başvuruların kabul edilebilirliği hakkında karar verecek Bölüm veya Komisyonlar tarafından hükme bağlanır.”
25. İçtüzüğün “Form ve eklerin ön incelemesi ve eksiklikler” kenar başlığını taşıyan 60. maddesi şöyledir:
“(1) Bireysel Başvuru Bürosu gelen başvuruları şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve tespit edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği kararlar kesindir.”.
26. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 11/4/2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 22. maddesi ile değişik 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler.”
27. 6100 sayılı Kanun’un 336. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.”
28. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesi şöyledir:
“Adli yardım kararından dolayı ertelenen tüm yargılama giderleri ile Devletçe ödenen avanslar dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur. Adli yardımdan yararlanan kişinin haksız çıkması hâlinde, uygun görülürse yargılama giderlerinin en çok bir yıl içinde aylık eşit taksitler hâlinde ödenmesine karar verilebilir.
Adli yardım kararından dolayı Devletçe ödenen veya muaf tutulan yargılama giderlerinin tahsilinin, adli yardımdan yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa, mahkeme, hükümde tamamen veya kısmen ödemeden muaf tutulmasına karar verebilir.”
29. Hukukumuzda yargılama giderlerine ve bu kapsamda harçlardan geçici muafiyete ilişkin adli yardım hükümleri 6100 sayılı Kanun'un 334. ilâ 340. maddelerinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla, 6216 sayılı Kanun ile İçtüzük’ün yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca bireysel başvuru harcından geçici muafiyete ilişkin adli yardım talepleri hakkında, bireysel başvurunun niteliğine uygun düştüğü oranda uygulanacak olan “genel hükümler” 6100 sayılı Kanun'un adli yardıma ilişkin 334. ilâ 340. maddeleridir.
30. Bu hükümler karşısında, adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için başvurucunun kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olması, ikinci olarak da taleplerinin dayanaksız olmaması gerekmektedir (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23).
31. Adli yardıma ilişkin koşullardan ikincisi olan ve 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin 6459 sayılı Kanunla değişik (1) numaralı fıkrasında yer alan "taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması" koşulunun, bireysel başvurulara ilişkin 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen “Mahkemenin açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebileceği” şeklindeki kuralda belirtilen “açıkça dayanaktan yoksunluktan” farklı bir anlam taşıdığını belirtmek gerekir.
32. “Taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şeklindeki değişikliği yapan 6459 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde, “Tasarı ile, insan haklarına saygı ve bu konuda ortaya çıkan aksaklıkları iç hukukumuzda çözüme bağlama ilkelerinin gereğinin yerine getirilebilmesi ve ülkemizin AİHM önündeki davalar açısından görünümünün daha iyi bir noktaya taşınabilmesi amacıyla, AİHS tarafından koruma altına alınan hakların ihlaline sebebiyet verebilen çeşitli kanunlardaki ilgili hükümlerde değişiklik yapılması ve söz konusu olabilecek ihlal durumlarının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir”; 6459 sayılı Kanun’un 22. maddesinin gerekçesinde ise “AİHM, adlî yardım talep eden kişinin haklılığı kriterinin aranmadığı bir sistemi tavsiye etmekte ve adlî yardım talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla kişilerin adlî yardımdan yararlandırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Maddede yapılan düzenlemeyle, dava veya takibin açıkça dayanaktan yoksun bulunmaması kaydıyla adlî yardımdan yararlanılabilmesi sağlanarak adlî yardımın kapsamı genişletilmektedir.” denilmiştir. Buna göre değişikliğin amacının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyumun sağlanması olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla değişiklikle getirilen “taleplerin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” şartının anlamını tespit bakımından AİHM kararlarının göz önünde tutulması gerekir.
33. AİHM, adli yardım talepleri bakımından kamunun parasının “makul bir başarı şansına sahip talep”te bulunan kimselere tahsis edilmek istenmesinin meşru olduğunu belirtmiş, yerel mahkemenin esasa ilişkin talebin temelsiz olduğu yönündeki kararının tazminat talebinin yerindeliğine ilişkin bir karar olduğunu ifade etmiştir (bkz. Bakan/Türkiye B. No: 50939/99, 12/6/2007, § 74). AİHM, Bakan/Türkiye kararında, Belçika’ya karşı yapılan benzer bir başvuruya atıf yapmış ve anılan başvuruda, adli yardım hususunda karar vermeye yetkili olan Adli Yardım Bürosunun, başvurucunun adli yardım talebini, davasını dayandıracağı iddianın esası yönünden “haklı olmadığı”nı gerekçe göstererek reddetmesinin, mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna vardığını (bkz. Aerts/ Belçika, B. No: 25357/94, 30/7/1998, § 60), bunun üzerine Belçika’nın, adli yardıma ilişkin kanunda değişiklik yaparak bu yöndeki taleplerin yalnızca açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle reddedilmesi kuralını yürürlüğe koyduğunu (bkz. Debeffe/Belçika (kk), B. No: 64612/01, 9/7/2002) hatırlatmıştır (bkz. Bakan/Türkiye, § 75).
34. 6100 sayılı Kanun’un adli yardıma ilişkin hükümleri, 6459 sayılı Kanun’un genel gerekçesi, 6459 sayılı Kanun’un 22. maddesinin gerekçesi ve AİHM içtihatları dikkate alındığında, 6100 sayılı Kanun’un 334. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değişikliği ile getirilen “taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması” koşulunun, “ilk bakışta başvurunun başarısız olacağının açıkça görülmemesi” şeklinde anlaşılması gerekir.
35. Mahkememizin 17/9/2013 tarih ve 2012/1181 başvuru numaralı kararında başvurucunun adli yardım kapsamında bireysel başvuru harcından geçici olarak muafiyetine karar verilebilmesi için önce, başvurucunun sunduğu belgeler ışığında, mali açıdan zor duruma düşmeden yargılama giderlerini kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda olup olmadığı değerlendirmesi, daha sonra adli yardım talebinin dayanaksız olup olmadığının, kabul edilebilirlik incelemesinden önce ve bağımsız olarak incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 26).
36. Somut olayda, hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun, sosyal güvenlik kapsamında bir gelirinin bulunmadığı, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu sunduğu belgeden anlaşılmaktadır.
37. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesinin kendisine tebliğ edilmemiş olmasının savunma haklarını kısıtladığını ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru konusu talebin dayanaksız olmadığı kabul edilmelidir.
38. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik İncelemesi
39. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
40. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
41. Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/5/2010 tarih ve E.2010/147, K. 2010/715 sayılı kararıyla başvurucunun, hırsızlık suçundan 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve verilen cezanın ertelenmesine karar verilmiştir. Başvurucunun deneme süresi içerisinde yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyayı yeniden ele alan Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 22/3/2011 tarih ve E.2010/147 K. 2010/715 sayılı ek kararı ile ertelenmiş cezanın aynen infazına karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir. 22/3/2011 tarihli ek karardan sonra, başvurucunun 26/5/2010 tarihli kararın deneme süresi içerisinde işlediği başka suçlar nedeniyle Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulmuştur. Mahkeme, 19/6/2012 tarihli ek kararı ile başvurucu hakkında daha önce aynen infaz kararı verildiğini belirterek yeni ihbar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
42. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup, anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı, “güncel bir hakkının ihlal edilmesi” ve bunun sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu ileri sürmesi, ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak ve doğrudan” etkilenmiş olması gerekir.
43. Bu iki temel koşula ilave olarak 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan çıkan sonuca göre Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi “mağdur” statüsü kazanamaz.
44. Bireysel başvuruda “mağdur” kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Gorraiz Lizarraga ve Diğerleri/İspanya, No: 62543/00, 10/11/2004, § 35). Ayrıca “mağdur” kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup, bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Gorraiz Lizarraga ve Diğerleri/İspanya, § 38).
45. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp, ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla, mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir.
46. Başvuru konusu Antalya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/6/2012 tarihli ek kararı ile ertelenmiş cezanın aynen infazı için yapılan yeni ihbar hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına ilişkin karar, başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen, objektif olarak başvurucuyu zarara uğratan bir karar değildir. Bu sebeple Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı reddetmiş; Yargıtay 2. Ceza Dairesi de temyiz talebinin reddine karar vermiştir.
47. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü mahkeme kararından kişisel olarak etkilenmesi mümkün olmadığı anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurucunun yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olması ve talebinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması nedeniyle adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun, “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Başvurucunun bireysel başvurusunda haksız çıkması nedeniyle 198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE,
9/1/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.