TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAHRAMAN GÜVENÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2072)
|
|
Karar Tarihi: 3/2/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Kahraman GÜVENÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun milletvekillerine göndermek istediği mektuba el konulması
nedeniyle haberleşme özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2013 tarihinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 15/6/2015
tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 15/6/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 3/7/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/7/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 5/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Hâlihazırda Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, Kırıkkale F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda iken 24. dönem Türkiye Büyük Millet
Meclisi (TBMM) üyesi olan eski milletvekilleri Melda Onur ile Hüseyin Aygün'e
ve "Kutsal Kitap Bilgilendirme
Merkezi" adlı bir yayınevine göndermek istediği mektuplar, Ceza
İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 12/11/2012
tarihli ve 2012/398 sayılı kararıyla sakıncalı olarak değerlendirilerek
alıcısına gönderilmemiştir.
10. Başvurucunun, yayınevine göndermek istediği mektubun
alıkonulmasını ayrı bir başvuru formuyla (2013/2260 numaralı bireysel başvuru)
şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Gönderilmek istenen mektupların muhataplarının
farklı olması sebebiyle, anılan mektuplarla ilgili bireysel başvuruların ayrı
ayrı değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
11. Söz konusu mektuplardan, eski Milletvekili Melda Onur'a
gönderilmek istenen mektubun ilgili kısmı şöyledir:
“Sayın Melda Onur,
İyi olmanız dileğiyle selam saygılarımı
sunuyorum. Ben Kahraman Güvenç. Kırıkkale F Tipi
cezaevinde siyasi davadan bağımsız konumdayım. Bulunduğum cezaevinde yaklaşık
bir yıldır insani ve hukuki haklarım idare tarafından keyfi olarak gasp
edilmektedir. İlgili mercilere yazmama rağmen bir düzelme olmamıştır. Bu hak
ihlallerinden dolayı 02.11.2012 tarihinden itibaren şartlarım düzelene kadar
süresiz açlık grevi eylemine girmiş bulunuyorum. Beni bu eyleme zorlayan
koşulları kısaca özetlemek istiyorum:
26.04.2012 tarihinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne iadeli taahhütlü mektup gönderdim. RR88..TR
barkod kodlu mektubun iki gün gecikmeyle gönderilmiş fakat bu mektup söz konusu
tarihten beri kayıptır....
Konu ile ilgili 27.08.2012 ve 04.10.2012
tarihlerinde K.Kale Cumhuriyet Başsavcılığına iki
defa suç duyurusunda bulundum. Birinci dilekçem kaybedilirken ikinci dilekçem
küçük çaplı yemek almama protestosuyla çıkış yaptırılmıştır. Cezaevi idaresi
içeriği hoşuna gitmeyen dilekçeleri işleme koymamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarına
hakkım olduğu halde dilekçe yazamıyorum...
Bu cezaevine nakil olduğumdan beri depoya
alınan ve sözde kayıt altına alınan eşyalarımın çoğu kayıptır. Ayakkabım, iki
kitabım ve birçok eşyam kaybedilmiştir....10.01.2012
tarihinde bu cezaevine nakledildim. 9 ay boyunca idarenin keyfi-hukuksuz
tutumları nedeniyle hiçbir aktiveteye dahil edilmedim. Talep ettiğimde odama girerek eşyalarım
dağıtıldı. Revire keyfi olarak çıkarılmıyorum tedavi hakkım engellenmektedir.
Akciğerlerimdeki iltihaplanma olduğundan düzenli olarak ilaç kullanmam
gerekiyor. İlaçlar eksik ve farklı getirilmektedir. Kontrole gitmem zorunluyken
sağlık biriminden sorumlu C. ve Y. kasti bir şekilde hastaneye gidişimi muayene
hakkımı gaspederek gecikmektedirler. Uzman doktor
kontrole gelmem gerektiğini söylerken, sağlık biriminden sorumlu C.K. gecikmeli
olarak beni hastaneye başka doktora götürmüş ve muaynemden
önce girerek doktora ön bilgi vererek doktoru etkilemektedir. Birşey olmadığını söyleyerek geri getirildim.İdarenin sağlık politikası mahkumu
iyileştirmeye değil sağlığını bozmaya yöneliktir. Ve bunu bir baskı aracı
olarak kullanmaktadır.
Sohbet yerlerinde çay içmek ... tarafından
keyfi olarak yasaklandı. Üstelik 3 saat kalmamıza rağmen insani ihtiyacımızı
karşılayacağımız bir lavabo dahi yok. 10 saatlik sohbet hakkımın "personel
yok" bahanesiyle 6 saat olmaktadır. Bu ve benzeri birçok hakihlali yapılmaktadır. Mahkum da
olsam sonuçta insanım ve temel insan hakkımın ve hukuki haklarımından
fazlasını istememekteyim. İletişim hakkımın engellenmemesi ve tedavi hakkımın
yasal güvenceler çerçevesinde düzenli olarak yapılmasını istiyorum. Bu
haklarımın çiğnenmemesi, hukuksuzluğun, hak gasplarının, insanlık dışı
uygulamaların son bulması adına başlatmış olduğum açlık grevini yasal-hukuki
güvence verilmediği sürece sürdüreceğim. Bu hususta bana yardımcı olmanızı,
gerekli duyarlılık ve dayanışma içerisinde olacağınızı umud
ediyor selam ve saygılarımı iletiyorum.
Not: beni size O.E. arkadaş yönlendirdi. 07.11.2012
Kendisinin size çok selamları var.
Saygılarımla Kahraman Güvenç"
12. Mektubun yazıldığı
tarihte milletvekili ve aynı zamanda TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu üyesi
olan Hüseyin Aygün'e gönderilmek istenen mektubun ilgili kısmı ise şöyledir:
" T.C.
T.B.M.M.
MECLİS
İNSANHAKLARI İZLEM KOMİSYONU
ANKARA
Konu: Açlık grevi
Konu: Komisyonuzla
görüşme talebim
İyi olmanız dilerken sevgi ve saygılarımı
sunuyorum. Ben 'Kahraman Güvenç' 10 yıldır cezaevindeyim.
26.04.2012 tarihinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine İ.T.M. dosya gönderdim. Bu tarihten bu yana bu dosyam kayıptır....
Konu ile ilgili olarak 27/8/2012
tarihinde suç duyurusunda bulundum. Ancak bu dilekçem de kayboldu...
Kaybolan bu mektubum ve idarenin uygulamaların
anlatan 2 tane mektup yazdım. Bu mektuplardan birini B.M. Türkiye temsilciğine
ve diğeri ise İzmir İnsan Hakları Derneği Başkanı N.Ş.'e
göndermek istedim. Ancak idare bu mektuplarımı göndermek istemedi. Engel olmak
istedi. Her iki mektubu İ.T.M. gönderdiğim halde idare N.Ş. isimli bayana
gönderdiğim mektubu T.M. olarak 3 gecikmeli, B.M. insanhaklarına
yazmış olduğum mektubu ise 4 gün sonra yani açlık gırevine
göndermiyecekti. 02.11.2012 tarihinde açlık gırevine girdimondan sonra
mektubum gönderildi.
Hiçbir eşyam kayıt altına alınmadı...
10.01.2012 tarihinden 07.09.2012 tarihine
kadar herhangi bir faaliyete dahil edilmedim...
Yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı
02.11.2012 tarihinde başlıyarak süresiz süresiz açlık gırevine başlamış
bulunmaktayım. Can güvenliğim olmadığı için bir çok
hususu yazamıyorum. Cangüvenliğim sağlanana kadar ben
bu eylemi sürdüreceğim...
Ben açlık grevine başladıktan sonra C.H.P.
İstanbul milletvekili sayın Melda Onur'a bir iyadeli taahütlü mektup göndermek
istedim.07.11.2012 tarihinde göndermek istediğim bu mektup aradan bir hafta
gibi bir süre geçmesine rağmen halen bu mektup gönderilmemiş. Hakeza 05.11.2012
tarihinde kutsal kitap yayın evine iyadeli taahütlü mektup gönderdim. Söz konusu idare bu mektubu da
engellemektedir.
10.11.2012 tarihinden başlayarak musluk suyuna
lağım suyu karıştırıp öyle vermektedir. Yani ölüm orucuna başlamamı
istemektedirler.
Sonuç olarak ben şu anda süresiz açlık gırevindeyim. Sorunlarım çözülene kadar ve koşullarım
düzelene kadar bu eylemi sürdüreceğimi can güvenliğim olmadığı için komisyonuzla görüşüne kadar bu tavrımı sürdüreceğimi
01.12.2012 tarihinden itibaren ölüm orucuna başlayacağımı bilgilerinize
saygılarımla sunarken gerekli duyarlılık göstereceğinize olan inancımla sevgi
ve selamlarımı sunuyorum.
F. TİPİ YÜKSEK GÜVENLİKLİ 13.11.2012
Kapalı C.İ.K. A-6 Kahraman
Güvenç
HACILAR KIRIKKALE"
13. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunca, anılan mektupların
tamamının sakıncalı bulunarak alıcısına gönderilmemesine karar verilmiştir.
Gerekçenin ilgili kısımları şu şekildedir:
“...hükümlünün mektubunun
içeriğinde yer alan ifadalerde kuruma ilk girişi
esnasında eşyalarının kayıt altına alınmadığına, ilgili yerlere yazdığı
mektupların alıcılarına gönderilmediğine veya kaybolduğuna, kuruma yazdığı
dilekçelerinin işleme konulmadığına dair yalan yanlış ve de aksinin
kanıtlanması mümkün iddialar ile kurum ve görevlilerini hedef göstermeye
yönelik çaba içerisinde olduğu anlaşılmış olmakla birlikte iddiasında yer alan;
gönderilmediğini ifade ettiği mektuplarının gönderildiği PTT onaylı
çıktılarından, eşyalarının ise kayıt altına alındığına dair hükümlünün imzası
bulunan belgeden ve dilekçelerinin gönderildiği uyap
kayıtlarından anlaşılmıştır. Bu
sebep ile;
- Hükümlü Kahraman Güvenç tarafından CHP
İstanbul Milletvekili Melda Onur'a, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'e,
Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezine gönderilmek istenen mektupların tamamının
sakıncalı bulunarak alıcılarına gönderilmemesine;
- ...;
karar verilmiştir."
14. Başvurucu bu karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliği nezdinde
şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 19/12/2012
tarihli ve E.2012/614, K.2012/554 sayılı kararla başvurucunun şikâyetini
reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme sebebi şu şekildedir:
“Hükümlü Kahraman Güvenç
tarafından gönderilmek istenen mektuplarda, cezaevi idaresince yapılan
işlemlerin kanuna aykırı olarak yapıldığı intibaanı
uyandıracak şekilde yalan yanlış yazılar bulunduğundan, kurumu hedef gösterme
gayesi söz konusu olduğundan, cezaevi idaresince sakıncalı bulunarak
mektupların gönderilmemesi kararı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzük'ün
123. maddesine uygun olduğundan hükümlünün şikayetinin
reddine …”
15. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi, 4/2/2013 tarihli ve 2013/117 Değişik İş sayılı kararıyla
İnfaz Hâkimliğinin kararını usul ve yasaya uygun bularak başvurucunun itirazını
reddetmiştir.
16. Anılan karar başvurucuya 13/2/2013
tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 6/3/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (B. No: 2013/1822, §§ 16-19) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından
yapılan müdahalelere ilişkin mevzuata yer verilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 3/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; göndermek istediği mektubun herhangi bir illegal
örgüte yollanmadığını, yapılan suç duyurularından sonuç alınamadığını ve
cezaevinde yaşadığı olaylara ilişkin olarak sorunlarını anlatmak istediğini,
milletvekillerine gönderilmek istenen mektuplara el konulmasının mevzuata
aykırı olduğunu, devlet görevlilerin yapmış oldukları işlemlerin yargı
organları tarafından korunduğunu, daha önce çeşitli kişi ve kuruluşlara
yolladığı dilekçelerin de idarece işleme konulmadığını, dinî ve etnik kimliği
nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulduğunu ve bu nedenlerle mektubunun
gönderilmediğini belirterek Anayasanın 10., 11., 36.,
38. ve 129. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde
başvurucunun iddialarının özünün, göndermek istediği mektubun Cezaevi
İdaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin
kısıtlanmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında
değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de
haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B.
No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No:
6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, §
23).
21. Başvurucunun, 24. dönem milletvekilerine
göndermek istediği mektupların sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle
anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan
yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve
Bakanlık Görüşleri
22. Başvurucu, gönderilmek istenen mektupların Cezaevi
İdaresince mevzuata aykırı olarak gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz
yollarından da sonuç alamadığını belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Bakanlık görüşünde AİHM içtihatları hatırlatılarak
başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği
bildirilmiştir.
b. Genel İlkeler
24. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya
Uygulanması
i. Müdahalenin
Varlığı
25. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun görevdeki milletvekillerine göndermek istediği mektupların
sakıncalı olduğuna karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu
makamları tarafından başvurucunun haberleşme özgürlüğüne bir müdahalede
bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerin "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
28. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (§§ 47-50) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer
verilmiştir.
29. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı HakkındaKanun’un
68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve
çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine
neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri,
tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye
verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir.
Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında
sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı
çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği
söylenebilir.
30. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca, başvurucunun
göndermek istediği mektupların sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan
mektupların aksinin kanıtlanması mümkün yalan yanlış iddialar içermesine ve
başvurucunun ifadelerinin Kurum ve görevlilerini hedef göstermeye yönelik çaba
içerisinde olduğu düşüncesine dayandırılmıştır.
31. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, Cezaevi Disiplin
Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin;
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme özgürlüğüne
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve
Ölçülülük
32. Başvurucu; milletvekillerine göndermek istediği metnin
içeriğinde daha önce yolladığı mektupların alıcılarına gönderilmediğinin ve
idarenin hukuka aykırı tutumlarının belirtildiği ifadelerin bulunduğunu,
mektupların İnfaz Kurumunca sakıncalı görüldüğünü belirterek haberleşme
hakkının ihlal edildiğiniileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde, AİHM
kararlarında ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli
ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceği
belirtilmiş; başvuruya konu mektubun gönderilmemesinin amaçlanan hedefler
açısından orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli
olma ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede
bulunulmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
34. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda
zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını
içermektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik
Krallık, § 97).
35. AİHM haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin demokratik
toplumda zorunluluk teşkil etmesine ilişkin kriteri
incelediği kararlarda, öncelikle ceza infaz kurumlarında bulunan kimselerin
yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline
sebebiyet vermeyeceğini zira ceza infaz kurumunun olağan ve makul
gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın gerekli olduğunu
belirtmiştir (Mehmet Nuri Özen ve
diğerleri/Türkiye, § 51; Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, § 98).
36. AİHM, her somut olayda kamu makamlarının bu değerlendirmeyi
yaparken mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan
olduğunu göz önünde bulundurması gereğini belirtmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, B. No: 13590/88, 25/3/1992,
§ 45).
37. Haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp meşru
birtakım sınırlamalara tabidir. Bu özgürlüğe ilişkin olarak Anayasa'nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların, Anayasa'nın 13. maddesinin
güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük
ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması
gerekmektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri,
B. No: 2013/7054, 6/1/2015, §§ 57, 58).
38. Anayasa’da belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir
anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum düzeninin gerekleri"
ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesi ile AİHS'in 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça
yansıtmaktadır. Bu nedenle demokratik toplum ölçütü; çoğulculuk, hoşgörü ve
açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Fatih
Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 92).
39. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca
"Demokrasiler, temel hak ve
özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren
sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle,
temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla
demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak
yasayla sınırlandırılabilirler." şeklinde ifade edilebilir
(AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir
deyişle yapılan sınırlama, hak ve özgürlüğün özüne dokunarak kullanılmasını
durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hâle getiriyor veya
ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge
bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59,
K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148,
17/4/2008; Fatih Taş, §§ 92, 93).
40. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak
ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır.
Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak
için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple haberleşme özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Fatih
Taş, §§ 92, 93).
41. Müdahalenin orantılı olduğundan söz edebilmek için temel
hakka daha az zarar verebilecek ancak aynı zamanda güdülen amacı yerine
getirebilecek nitelikte olan yöntemin tercih edilmiş olması gerekmektedir (Nada/İsviçre, B. No: 10593/08, 12/9/2012, § 183).
42. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında
hukuka uygun olarak "bir mahkûmiyet kararına
bağlı olarak tutma" olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal,
B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına
genel olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69). Bununla birlikte cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
43. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan gönderilen
yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek yukarıda
belirtilen makul nedenlerin, somut olayın tüm koşulları çerçevesinde objektif
bir gözlemciyi haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek
nitelikte olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, § 48). Bunun yanı sıra
yapılacak değerlendirmede hükümlüler hakkında uygulanan infaz rejiminin ve
mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§
98-102; Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.),B. No: 18139/07, 11/5/2010).
44. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak
değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin haberleşme özgürlüğünü kısıtlama
bakımından demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük ilkesine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır(Sebahat Tuncel, § 87).
45. Gönderilmek istenen mektup ve belgelerin suretleri
incelendiğinde başlığında "İnsan
Hakları İzlem Komisyonu" yazan mektubun sonuna başvurucu
tarafından 13/11/2012 tarihinin atıldığı ancak
Disiplin Kurulu Başkanlığınca 12/11/2012 tarihinde karar verildiği
görüldüğünden Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan
bu konuya ilişkin bilgi ve belge istenmiştir.
46. İnfaz Müdürlüğü tarafından gönderilen bilgi ve belgelerin
incelenmesi sonucunda başvurucunun başvuru konusu ikinci mektubu 12/11/2012 tarihinde ilgililere teslim ettiği ve bunun
tutanağa bağlandığı, mektupla beraber alıkonulan zarfın üstünde "Sn. Hüseyin Aygün" yazdığı
görülmüştür. Dolayısıyla mektupların içeriği de dikkate alınarak her iki
mektubun o tarihlerde görev yapan milletvekillerine gönderilmek istendiği
anlaşılmıştır.
47. Yargısal bir karar alma imkânları olmasa bile diğer
kişilerden farklı olarak milletvekillerine tanınan yetkiler sayesinde
milletvekilleri, sorunları meclis gündemine ve kamuoyuna taşıyarak sorunlar
hakkında bir hassasiyet oluşturabilirler. Hatta meselelerin kronik hâle geldiği
bir aşamada milletvekilleri, yasal müdahalelerle soruna dönük çözümler
üretebilirler. Bir hükümlü tarafından milletvekiline gönderilmek istenen mektup
ile herhangi bir kişiye gönderilmek istenen mektubun değerlendirilmesi aynı
şekilde olmamalıdır. Bununla beraber somut olayda, mektubun muhatabı olan milletvekillerinden
birinin o dönemde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda üye olması,
diğerinin ise cezaevleriyle ilgili yaşanılan sıkıntılara ilişkin olarak
kamuoyunun yakından tanıdığı bir milletvekili olduğu hususları dikkate
alındığında gerekçelerin ikna ediciliği daha kuvvetli olmak zorundadır.
48. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu insan hakları
ihlallerinin araştırılması ve önlenmesi konusunda çalışmalar yapan yargı dışı
bir kurumdur. 5/12/1990 tarihli ve 3686 sayılı İnsan
Hakları İnceleme Komisyonu Kanunu'nun kapsamında görev yapan Komisyonun
görevlerinden biri, 3686 sayılı Kanun'un dördüncü maddesinin (e) bendinde
belirtildiği üzere insan haklarının ihlale uğradığına dair iddialar ile ilgili
başvuruları incelemek veya gerekli gördüğü hâllerde ilgili mercilere
iletmektir. Ayrıca birçok cezaevi hakkında Komisyonun inceleme raporu
bulunmaktadır.
49. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu
gerçeğini gözönünde bulundurarak cezaevi yetkilileri,
dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmeleri hususunda mahpuslara destek ve
yardım sağlamalıdırlar.
50. Somut olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddialar gerçeğe
uygun olmasa bile Cezaevi İdaresinin bu iddiaların TBMM çatısı altında görev
yapan milletvekillerine gönderilmesini tamamen engellemek gibi bir yetkisi ve
hakkı olduğundan söz edilemez. Ayrıca Cezaevi İdaresi ve Derece Mahkemelerinin,
hükümlü tarafından gönderilmek istenen mektubun sadece yalan yanlış bilgiler içerdiğini
değil, aynı zamanda bu bilgilerin kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek
nitelikte olduğunu karar gerekçelerinde göstermeleri gerekmektedir. Mektuplarda
geçen bazı ifadelerde açlık grevinden bahsedilmekte ancak bu ifadelerin
mektupların muhatapları da dikkate alındığında hükümlülerin açlık grevine
teşvik veya ikna edilmeleri niteliğinde olmadığı da anlaşılmaktadır.
51. Bunun yanı sıra gerek Disiplin Kurulu kararında gerekse
Derece Mahkemeleri kararlarında, anılan mektupların alıkonulmasını gerektirecek
boyutta cezaevinde düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan özel ve olağanüstü
koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye yer verilmemiş ve
görevlileri hedef gösterdiği gerekçesiyle mektupların tamamen alıkonulmasına
ilişkin gerekliliğe dair bir sebep de gösterilmemiştir.
52. Buna göre olayda Anayasa'nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı,
suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması,
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarına yönelik kabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya
konulmadığı sonucuna varılmıştır.
53. AİHM kararlarında da "yetkililerin
hor görmesine dikkat çekmek", "cezaevi yönetimi yetkililerine hakaret içeren sözler sarf etmek",
"cezaevi personeli hakkındaki iddialar"
gibi unsurları içeren şahsi mektupların engellenmesinin demokratik bir toplum
için gereklilik oluşturmadığı belirtilmiştir (Fazıl
Ahmet Tamer/Türkiye, § 53).
54. Bu kapsamda başvurucunun gönderdiği mektupların tamamen
sakıncalı görülmesinin amaçlanan hedefler açısından aşırı dolayısıyla orantısız
olduğu ve bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli olma ve ölçülülük
ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
55. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
56. Başvurucu anayasal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle toplam
250.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
58. Aynı başvuru kapsamında birden fazla
metnin birleştirilerek incelenmesi, metnin içeriğinde cezaevi uygulamaları
bağlamında kötü muamele iddialarının yer alması, mektupların muhatabı olan
kişilerin şu anda milletvekilliği görevinde bulunmaması ve başvurucunun
Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğünün ihlal
edildiğinin tespit edilmesi sebepleriyle yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 1.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
59. Başvurucu maddi tazminat talebinde de bulunulmuş olup mevcut
başvuruda Anayasa’nın 22. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla
beraber tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı
bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
60. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Kırıkkale İnfaz
Hâkimliğine ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 1.500 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/2/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.