TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F. E. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2076)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
F. E.
|
Vekili
|
:
|
Av. Fatih TEPEAŞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, öğrencisi olduğu Başkent Üniversitesine ücretsiz olarak kayıt
dondurmak için yaptığı 3/3/2006 tarihli başvurunun
reddedilmesi üzerine 14/3/2006 tarihinde Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı
iptal davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını ve yargılamanın uzun
sürdüğünü belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ayrıca
derece mahkemesine ait belgelerin onaylı suretlerinin, tebligat suretlerinin ve
başvurucuya ait kimlik fotokopisinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
dilekçesiyle birlikte gönderilmesi hususlarını düzenleyen
30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un ilgili maddelerinin iptalini ve manevi tazminat
ödenmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 22/3/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 24/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 25/7/2014 tarihli
görüş yazısına, başvurucu süresi içinde karşı beyanlarını sunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 3/3/2006 tarihinde, 2005-2006 eğitim öğretim yılı bahar
dönemi için ekonomik nedenlerden dolayı ücretsiz olarak kaydının dondurulması
talebiyle Başkent Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığına başvurmuştur.
8. Başkent Üniversitesi Öğrenci
İşleri Daire Başkanlığının 7/3/2006 tarihli yazısı ile
Başkent Üniversitesi Eğitim-Öğretim Sınav Yönetmeliği’nin 31. maddesinde
belirtilen “İzinli sayılan, tutukluluğu
takipsizlik kararı veya beraat ile sona eren veya rapor alan öğrencilerin
izinli veya raporlu olduğu sürece öğrencilik yükümlülükleri devam eder ve bu
öğrenciler her yarıyıl başında öğretim ücretlerinin tamamını öderler. Öğretim
ücretlerini ödemeyen öğrencilerin Üniversite
ile ilişiği kesilir.” şeklindeki düzenleme gereğince başvurucunun talebi uygun
bulunmamıştır.
9. Başvurucu, Başkent
Üniversitesi Rektörlüğü işlemi aleyhine 14/3/2006
tarihinde Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı davada, ücretsiz olarak kayıt
dondurma isteminin reddine ilişkin işlem ile söz konusu işlemin dayanağı olan
Eğitim-Öğretim Sınav Yönetmeliği’nin 31. maddesinin iptali ve yürütmesinin
durdurulmasını talep etmiştir.
10. Mahkemece, 25/5/2006 tarihli kararla; 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 27/2. maddesinde öngörülen yürütmenin durdurulması
şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle yürütmenin durdurulması isteminin
reddine karar verilmiştir.
11. Ankara 7. İdare Mahkemesinin,
15/3/2007 tarih ve E.2006/675, K.2007/523 sayılı
kararıyla; başvurucunun üniversiteye kaydını yaptırdığı tarihte öğrencilik
statüsünü kazandığı, bu statüden kaynaklanan mali yükümlülükleri yerine
getirmesi gerektiği, o tarih için mütevelli heyeti tarafından belirlenen
ücretin ödenmesinin esas olduğu ve harç yatıramama durumunun kayıt dondurma
nedeni olarak sayılamayacağı, yürürlükte olan Yönetmeliğin 31. maddesinde
kanuna aykırılığın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
12. Temyiz üzerine, Danıştay
Sekizinci Dairesi üyeleri, Dairelerinin E.2005/5153 sayılı dosyasında
başvurucunun sunduğu dilekçede kullandığı ifadelerden dolayı Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından gerekli işlemin yapılmasını istediklerini gerekçe göstererek
davadan çekilmişlerdir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 14/2/2008 tarihli kararıyla üyelerin çekilme istemleri kabul
edilmiştir.
13. Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun 18/2/2010 tarih ve E.2008/73,
K.2010/240 sayılı ilamıyla “Davacının,
ekonomik nedenlerle kayıt dondurma istemi, Yönetmeliğin 31. maddesine
dayanılarak ve o yıla ait öğretim ücretinin tamamını yatırmaması nedeniyle
reddedilmiştir. Dolayısıyla davacının öğretim ücretini yatırması koşulu ile öne
sürdüğü mazeretinden dolayı izinli sayılacağı davalı idarece kabul edilmiştir.
Kurulan olumsuz işlemde gösterilen sebep karşısında, davacının o yıla ait
öğretim ücretinin tamamını yatırması, izinli sayılmasını gerektirecek mazereti
ortadan kaldıracağından, dava konusu işlem kendi içinde çelişkili ve hukuka
aykırı bir durum yaratmaktadır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına
karar verilmiştir.
14. Mahkemece bozma kararına
uyularak yapılan yargılama sonunda, 6/10/2010 tarih ve
E.2010/914, K.2010/1636 sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulunun 10/10/2012 tarih ve
E.2011/2240, K.2013/1509 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
16. Karar, başvurucuya 28/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu, 22/3/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
18. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kapsam ve
Nitelik" başlıklı 1.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2)
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde
yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.”
19. 2577 sayılı Kanun'un "Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme" kenar
başlıklı 14. maddesinin (3) ve
(4) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3)
(Değişik: 5/4/1990 – 3622/5 md.) Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı
veya görevlendireceği bir üye tarafından:
a) Görev ve yetki,
b) İdari merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir
işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) 3 ve 5 inci maddelere uygun olup olmadıkları,
Yönlerinden sırasıyla incelenir.
(4) (Değişik: 5/4/1990 – 3622/5 md.) Dilekçeler
bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durum; görevli daire veya mahkemeye bir
rapor ile bildirilir. Tek hakimle çözümlenecek dava
dilekçeleri için rapor düzenlenmez ve 15 inci madde hükümleri ilgili hakim
tarafından uygulanır. 3 üncü fıkraya göre yapılacak inceleme ve bu fıkra ile 5
inci fıkraya göre yapılacak işlemler dilekçenin alındığı tarihten itibaren en
geç onbeş gün içinde sonuçlandırılır.”
20. 2577 sayılı Kanun'un "Dosyaların İncelenmesi" kenar
başlıklı 20. maddesinin (5)
numaralı fıkrası şöyledir:
“(5)
(Değişik: 5/4/1990 – 3622/8 md.) Danıştay, bölge
idare, idare ve vergi mahkemelerinde dosyalar, bu Kanun ve diğer kanunlarda
belirtilen öncelik veya ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar
Kurulunca; (1) diğer mahkemeler için Hakimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunca konu itibariyle tespit edilip Resmi Gazete'de ilan edilecek öncelikli işler göz önünde
bulundurulmak suretiyle geliş tarihlerine göre incelenir ve tekemmül ettikleri
sıra dahilinde bir karara bağlanır. Bunların dışında kalan dosyalar ise
tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay
içinde sonuçlandırılır.”
21. 2577 sayılı Kanun'un "Yürütmenin Durdurulması" kenar
başlıklı 27. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
(1)
(Değişik: 10/6/1994 – 4001/12 md.)
1. Danıştayda veya idari mahkemelerde dava açılması
dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
(2) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/57 md.) Danıştay
veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya
imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması
şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması
alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin
durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari
işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere,
idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. (Ek cümle: 21/2/2014-6526/17
md.) Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen
atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli
görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan
idari işlemlerden sayılmaz.Yürütmenin
durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı
olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız
zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun
hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle
yürütmenin durdurulması kararı verilemez.
(3) (Ek: 2/7/2012 – 6352/57 md.) Dava
dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı
anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir.
(4) Vergi
mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen
vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve
cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak,
26. maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında
tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden
işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen
beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan
davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması
istenebilir.
(5) Yürütmenin
durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı
süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar
verilebilir.
(6) Yürütmenin
durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine
göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan
anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme
veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli
yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.
(7) Yürütmenin
durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince
verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge
idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare ve
vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen
kararlara karşı bölge idare mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise
idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi
mahkemeye veya kararı veren hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye, kararın
tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere
itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden
itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen
kararlar kesindir.
(8) Yürütmenin
durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara
bağlanır.
(9) (Ek: 2/7/2012 – 6352/57 md.) Yürütmenin
durdurulmasına dair verilen kararlar on beş gün içinde yazılır ve imzalanır.
(10) (Ek: 2/7/2012 – 6352/57 md.) Aynı
sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde
bulunulamaz.”
22. 6216 sayılı Kanun'un “ Bireysel Başvuru Usulü” kenar başlıklı 47. maddesi şöyledir:
“(1)
Bireysel başvurular, bu Kanunda ve İçtüzükte belirtilen şartlara uygun olarak
doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla
yapılabilir. Başvurunun diğer yollarla kabulüne ilişkin usul ve esaslar
İçtüzükle düzenlenir.
(2) Bireysel
başvurular harca tabidir.
(3)
Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres
bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen
hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin,
başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının
tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa
uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da
örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.
(4) Başvurucu bir
avukat tarafından temsil ediliyorsa, vekâletnamenin sunulması gerekir.
(5) Bireysel
başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin
kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen
delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun
mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya
reddeder.
(6) Başvuru evrakında
herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından
eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline onbeş
günü geçmemek üzere bir süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu
sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği
bildirilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
22/3/2013 tarih ve 2013/2076 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu, 3/3/2006 tarihinde Başkent Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire
Başkanlığına yaptığı ücretsiz olarak kayıt dondurma talebinin reddedilmesi
üzerine, söz konusu idari işlemin ve işlemin yapılmasına gerekçe gösterilen
yönetmelik maddesinin iptali istemiyle 14/3/2006 tarihinde Ankara 7. İdare
Mahkemesinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını, ayrıca derece
mahkemelerine ait belgelerin onaylı suretlerinin, tebligat suretlerinin ve
nüfus cüzdanı örneğinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru dilekçesiyle
birlikte gönderilmesi hususlarını düzenleyen 6216 sayılı Kanun’un ilgili
maddelerinin iptal edilmesi gerektiğini belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. 6216 sayılı Kanun’un 47. Maddesinin İptali
Talebi
25. Başvurucu, derece
mahkemelerine ait belgelerin onaylı suretlerinin, tebligat suretlerinin ve
nüfus cüzdanı örneğinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru dilekçesiyle
birlikte gönderilmesi hususlarını düzenleyen 6216 sayılı Kanun’un ilgili
maddelerinin iptal edilmesi gerektiğini, tebligat suretlerini mahkeme
kalemlerinden temin etmenin zor olduğunu, bu belgelere UYAP üzerinden
ulaşılabileceğini, derece mahkemelerine ait kararların kesinleşme şerhlerinin
kararın aslı sunulmadan elde edilemediğini, bu durumun gereksiz bir bürokratik
engel teşkil ettiğini, kararların “aslı
gibidir” şeklinde onaylatılmasının başvurucular ve mahkeme
kalemlerine külfet getirdiğini ve bireysel başvuru yolunu güçleştirdiğini iddia
etmiş ve ilgili hükmün iptalini talep etmiştir.
26. Adalet Bakanlığı görüş
yazısında, bireysel başvuru kapsamında, bir yasama işleminin doğrudan ve soyut
olarak Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurulamayacağı belirtilerek başvurucunun iddiaları incelenirken bu
hususların göz önünde bulundurulması gerektiğini bildirmiştir.
27. 6216 sayılı Kanun'un 'Bireysel başvuru hakkı' kenar başlıklı
45. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine
doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi kararları ile
Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun
konusu olamaz.”
28. Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca,
Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden
kişilere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
29. 6216 sayılı Kanun'un 45.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise yasama işlemleri ile düzenleyici idari
işlemlerin doğrudan bireysel başvuru konusu yapılamayacağı açıkça
düzenlenmektedir.
30. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yolu, kamusal bir düzenlemenin soyut biçimde Anayasa'ya aykırılığının
ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir. (B. No: 2012/237,
26/3/2013, § 20).
31. Bir yasama işleminin, temel
hak ve özgürlüğün ihlaline neden olması durumunda, bireysel başvuru yoluyla
doğrudan yasama işlemine değil ancak yasama işleminin uygulanması mahiyetindeki
işlem, eylem ve ihmallere karşı başvuru yapılabilecektir. Bu şekilde bireysel
başvuru yolunun kullanılabilmesi için söz konusu işlem, eylem ve ihmallere
karşı varsa başvurulabilecek kanun yollarının da daha öncesinde tüketilmiş
olması gerekmektedir (B. No: 2013/4061,
30/9/2013, § 12).
32. Başvuru dilekçesinde, derece
mahkemelerine ait belgelerin onaylı suretlerinin, tebligat suretlerinin ve
nüfus cüzdanı örneğinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru dilekçesiyle
birlikte gönderilmesi hususlarını düzenleyen 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali gerektiği iddia
edilmiştir. Bireysel başvuru kapsamında, bir yasama işleminin doğrudan ve soyut
olarak Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru
yapılamaz.
33. Açıklanan nedenlerle,
doğrudan ve soyut olarak yasama işlemlerinin iptali talebini içerdiği anlaşılan
başvurunun bu kısmının 'konu bakımından
yetkisizlik' nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Yargılamanın Süresinin Makul Olmadığı İddiası
34. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Başvurucu, 3/3/2006 tarihinde Başkent Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire
Başkanlığına yaptığı ücretsiz olarak kayıt dondurma talebinin reddedilmesi
üzerine, 14/3/2006 tarihinde Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı iptal
davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını, Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Adalet Bakanlığının 25/7/2014 tarihli görüş yazısında, Anayasa Mahkemesinin
önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvurunun bu
kısmı hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
37. Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
38. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
39. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması
kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen
güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın
iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın,
ekonomik nedenlerden dolayı ücretsiz olarak kayıt dondurma talebiyle idareye
yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine söz konusu idari işlemin ve dayanağı olan
yönetmelik maddesinin iptali istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu
görülmekle, somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013,
§ 44).
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı
kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye
başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Ancak idari
yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının
zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin
yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan
davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihi olup, somut
başvuru açısından bu tarih, 3/3/2006 tarihidir.
41. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından onama kararının verildiği 10/10/2012 tarihidir.
42. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, idari yargıda açılan ve 3/3/2006
tarihli ekonomik nedenlerden dolayı ücretsiz olarak kayıt dondurma talebinin
üniversite tarafından reddedilmesine ilişkin idari işlem ile söz konusu idari
işlemin dayanağı olan düzenleyici işlemin iptali istemini konu alan 14/3/2006
tarihli davanın Derece Mahkemesince 15/3/2007 tarihinde reddedildiği, kararın
temyizi üzerine Danıştay Sekizinci Dairesince incelemeye alındığı, Daire
üyelerinin çekilme talebinde bulunması üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunca 14/2/2008 tarihli kararla çekilme istemlerinin kabul edildiği
görülmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/2/2010
tarihli ilamıyla Derece Mahkemesince verilen kararın bozulduğu, Mahkemece
bozmaya uyularak yapılan yargılamada 6/10/2010 tarihinde davanın kabulüne karar
verildiği, temyiz üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca 10/10/2012
tarihinde kararın onandığı ve karar düzeltme yoluna başvurulmadığı
anlaşılmaktadır.
43. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (§§ 18-22).
44. Hukuk sistemimizde idari
yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama
süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup,
özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz
ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal
kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı
makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz
önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde
karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § §
54-60).
45. Başvuruya konu davaya bir
bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi
bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu altı yıl yedi ay
yedi günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
47. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 100.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
48. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin
ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde
mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yıl yedi ay yedi günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
50. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. 6216 sayılı Kanun’un 47.
maddesinin iptali yönündeki
talebinin "konu bakımından yetkisizlik"
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.