TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.B. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/2123)
Karar Tarihi: 26/2/2015
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan y.
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Şükrü DURMUŞ
Başvurucu
M.B.
Vekili
Av. Hürriyet SÜMER KALA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına dair kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu ileri sürerek Anayasanın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 27/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 29/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm tarafından 13/03/2014 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 13/3/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, 4/4/2014 tarihli yazısı ile başvuruya ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 12/7/2009 tarih ve 2009/293 sayılı iddianamesi ile "kasten öldürmeye teşebbüs" suçunu işlediği iddiasıyla Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
8. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/7/2009 tarih ve E.2009/181 sayılı duruşma hazırlık tutanağı ile yargılama kapsamında tutuklu sanıklar olması nedeniyle, tutuksuz sanık statüsünde olan başvurucunun zorla getirilmesine karar verilmiştir.
9. 30/10/2009 tarihli duruşmada, duruşmaya gelmeyen başvurucu hakkında duruşmada hazır edilmesi amacıyla 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 94. maddesi gereğince yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucu müdafisi, Mahkemenin 23/12/2009 tarihli oturumunda da hazır bulunmayan başvurucuyu bir sonraki duruşmada hazır edeceklerini beyan etmesine rağmen 19/2/2010, 14/4/2010, 11/6/2010, 6/8/2010, 1/10/2010, 26/11/2010 tarihli oturumlara da başvurucunun gelmemesi nedeniyle Mahkeme tarafından yakalama kararının devamına karar verilmiştir
11. Başvurucu anılan yakalama emrine istinaden yakalanarak 10/1/2011 tarihinde Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi huzuruna çıkarılmıştır. Müdafii eşliğinde savunması alınan başvurucunun, duruşma sonunda tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerine atılı ... öldürmeye teşebbüs suçunun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, sanığa isnat edilen suçun CMK nun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması, sanığın uzun süredir kaçak olması ve kaçacağı ve saklanacağı hususunda somut emarelerin bulunması da nazara alınarak CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince ..."
12. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/1/2011, 18/2/2011, 18/3/2011, 13/4/2011, 13/5/2011, 10/6/2011, 8/7/2011, 5/8/2011, 25/8/2011, 21/9/2011, 21/10/2011, 18/11/2011, 14/12/2011, 28/12/2011, 18/1/2012, 17/2/2012, 16/3/2012, 11/4/2012, 11/5/2012, 8/6/2012, 6/7/2012, 24/8/2012, 21/9/2012, 19/10/2012, 16/11/2012 ve 10/1/2013 tarihli oturumlarda “atılı suçun niteliği”, “isnat edilen suçun CMK.100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması”, “kaçma şüphesi”, “delilleri karartma şüphesi” ve delillerin henüz ikmal edilmemiş olması” şeklindeki gerekçelerle başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
13. Başvurucu Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2013 tarihli oturumunda kendisi ile ilgili delillerin toplandığını, yaklaşık 25 aydan beri tutuklu olduğunu ve tutukluluğun devamını gerektirir bir durumun kalmadığını belirterek bihakkın veya adli kontrol şartıyla tahliye talebinde bulunmuştur. Mahkeme başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu sanıklara isnat edilen suçun CMK. 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması delillerin toplanmamış oluşu nazara alınarak tahliye talebinin reddi ile tutukluluk hallerinin devamına, ... "
14. Başvurucu bu karara karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz mercii olan Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/2/2013 tarih ve 2013/29 D.İş sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir. Bu karar başvurucuya 26/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklamaya konu eylem için ceza kanununda ön görülen cezanın alt ve üst sınırları, delillerin henüz toplanmamış oluşu ve tutuklu kalınan süre de dikkate alındığında itirazın reddine karar vermek gerekmiş ..."
15. Başvurucu 27/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi 13/9/2013 tarihli oturumunda başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Sanık M.B.'nın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti bir tek öldürmeye teşebbüsten oluşu tutuklu kaldığı süre, haksız tahrik hükümlerinin uygulanma hükümleri göz önüne alınarak bihakkın tahliyesine”,
17. Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi 26/3/2014 tarih ve E.2009/181, K.2014/124 sayılı kararla başvurucunun kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Anılan kararın temyizi üzerine dava halen Yargıtay’da derdesttir.
B. İlgili Hukuk
18. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83),...”
19. Aynı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir;
“(Değişik fıkra: 02/07/2012-6352 S.K./97.md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
20. 26/9/2004 tarihli 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 81. maddesi şöyledir:
“(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 26/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/3/2013 tarih ve 2013/2123 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, ceza yargılamasına konu eyleme ilişkin husumetin ortadan kalktığını, olaydan bir buçuk yıl sonra tutuklandığını, tutuklama ve tutukluluğun devamına dair kararların formül gerekçelere dayandırıldığını, mahkemece beklenen herhangi bir belge veya delil olmamasına rağmen 30 günlük sürelerle tutukluluk inceleme tarihleri belirlenerek duruşma gününün beş ay sonrasına ertelendiğini, mahkemenin bu şekilde gereksiz yere yargılamayı uzattığını, tutuklu olması nedeniyle ekonomik ve ailevi bakımından çöküntü yaşadığını, delillerin toplanmış olduğunu, kaçma şüphesinin bulunmadığını, bu nedenle tutuklamayı haklı kılan gerekçelerin olmadığını, alması muhtemel cezanın ağırlığının tek başına kaçma şüphesi olarak değerlendirilmesinin ön yargı göstergesi olduğunu, aynı yargılama kapsamında, üzerine atılı suçun niteliği ağırlaşmış olan başka bir sanığın, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmasına karşın kendisinin tutukluluk halinin devam ettirilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, bu nedenlerle özgürlük ve güvenlik, ailesi ve yakınları ile sağlıklı iletişim, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin özünün uzun tutukluluk ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu iddiasına ilişkin olduğu değerlendirilerek başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Başvurucunun iddiaları dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı için başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas İnceleme
25. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
26. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.
27. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61).
28. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 62).
29. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).
30. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 64).
31. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 65).
32. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
33. Somut olayda başvurucu 10/1/2011 tarihinde tutuklanmış ve 13/9/2013 tarihinde ise tahliye edilmiştir. Buna göre başvurucu 2 yıl 8 ay 3 gün boyunca bir suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden mahrum kalmıştır.
34. Başvurucu tutuksuz yargılandığı davada zorla getirilme kararına rağmen duruşmada hazır olmaması nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkartılmış, yakalama kararına istinaden yaklaşık 1 yıl 2 ay sonra yakalanmış ve çıkartıldığı 10/1/2011 tarihli duruşmada tutuklanmıştır.
35. Başvurucu, dava dosyası kapsamında, kasten insan öldürmek, insan öldürmeye teşebbüs, kasten yaralamak, korku ve panik yaratacak şekilde ateş etmek ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından kendisi dışında on üç sanık ve on dört müşteki ile beraber yargılanmıştır. Yargılama boyunca toplam 71 duruşma yapılmış, başvurucunun tutuklanmasından tahliyesine kadar olan süreçte ortalama olarak 2 ay aralıklarla duruşmalar yapılmış, sadece 23/1/2013 tarihli oturumda duruşmanın 3 ay 17 gün sonrasına bırakılmasına karar verilmiştir. Yargılama neticesinde başvurucunun kasten insan öldürmeye teşebbüs suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
36. Başvurucu hakkında isnat olunan suçun ağırlığı, dosya kapsamında yargılanan on üç sanık olması, başvurucunun tutuksuz yargılandığı davada hakkındaki zorla getirilme ve yakalama kararlarına rağmen duruşmalarda hazır bulunmaması, isnat olunan suç için Kanun’da belirlenen ceza miktarı, derece mahkemesince yargılama sonucunda yedi yıl altı hapis cezasına hükmolunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun 2 yıl 8 ay 3 günlük tutukluluk süresi Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden makuldür. Derece mahkemelerince verilen tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri (Bkz. § 12-14), 2 yıl 8 ay 3 günlük toplam tutukluluk süresi de göz önünde bulundurulduğunda, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
37. Öte yandan somut yargılamada sanık ve mağdur sayısı dikkate alındığında davanın nispeten karmaşık nitelikte olduğu, duruşma aralıklarının ortalama olarak 2 ay olduğu, bu sürelere yargılamaya konu olayda yaralanan kişilerin adli raporlarının, iletişimin tespiti ve kamera kayıtlarının alınması, ek iddianame düzenlenmesi, sanık, mağdur ve tanık beyanlarının alınması için ihtiyaç duyulduğu, her ne kadar 21/1/2013 tarihli oturumda duruşmanın 3 ay 17 gün sonrasına bırakılmasına karar verilmiş ise de bu oturumda, düzenlenen ek iddianameye göre beyanları alınmak üzere bir sanık ile iki müştekinin bir sonraki oturumda hazır ettirilmesi yönünde ara karar verildiği tespit edilmekle yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında yargılamanın özenli yürütüldüğü sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmaması iddiası ile ilgili olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmaması iddiası ile ilgili olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
26/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.