logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özer Yılmaz ve Ahmet Yılmaz [2.B.], B. No: 2013/2146, 7/5/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZER YILMAZ VE AHMET YILMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2146)

 

Karar Tarihi: 7/5/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Derya ATAKUL

Başvurucular

:

Özer YILMAZ

 

 

Ahmet YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan yargılandıkları davada, hakkaniyete uygun yargılama yapılmadığını, mahkeme kararının hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, yargılamanın yenilenmesi veya maddi ve manevi zararlarının karşılanması talebinde bulunmuşlardır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 14/3/2013 tarihinde Balıkesir 3. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 1/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2007 tarihli ve E.2007/1191 sayılı iddianamesi ile "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

8. Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince 20/1/2009 tarihli ve E.2007/332, K.2009/4 sayılı karar ile başvurucuların, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve "hakaret" suçundan 3 ay 26 gün hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, başvurucu Özer Yılmaz’ın "tehdit" suçundan 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

9. Başvurucuların temyizi üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin, 6/11/2012 tarihli ve E.2011/5120, K.2012/45242 sayılı ilâmı ile başvurucular hakkında, “hakaret ve tehdit” suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların, 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin (12) numaralı fıkrası uyarınca itiraza tabi olduğu ve bu kararların temyizi mümkün olmadığı gerekçesiyle başvurucuların dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek itirazın merciince incelenmesi için dosyanın incelenmeksizin iadesine, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

10. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece, 21/12/2012 tarihli ve E.2012/924, K.2012/1010 sayılı karar ile başvurucular hakkında, "hakaret ve tehdit" suçlarından açılan kamu davasının, mağdurun şikayetinden vazgeçmiş olması sebebiyle düşürülmesine hükmedilmiş, başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

11. Başvurucuların itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli ve 2013/83 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.

12. Karar 21/2/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucular 14/3/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 116. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları.

15. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (5), (6), (8), (10) ve (12) numaralı fıkraları şöyledir:

“(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,

gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.

(7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

 

(10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

(12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

…”

16. 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 7/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 14/3/2013 tarih ve 2013/2146 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

18. Başvurucular, soruşturma aşamasında lehe delillerin toplanmadığını, iddianamenin objektif olmadığını, müştekinin iddialarının somut delillerle desteklenmediğini, kovuşturma aşamasında yargılamaya etkili katılımlarının engellendiğini, duruşmalardaki beyanlarının dikkate alınmadığını, Mahkeme hâkimi ile aralarında husumet olduğunu, reddi hâkim talebinde bulunmalarına rağmen bu talebin reddedilerek davaya devam edildiğini, çelişkili tanık beyanları dikkate alınarak hüküm kurulduğunu, tanıkların kendilerinin katılamadığı bir duruşmada dinlenildiğini ve kendilerinin de hazır bulunduğu duruşmada tanıkların yeniden dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen kararın gerekçesiz olduğunu, taraflar arasında uzlaşma sağlanmış ve uzlaşma protokolü imzalanmış olmasına karşın, Mahkemenin düşme kararı vermesi gerekirken protokol şartlarına aykırı olarak mahkûmiyet kararı verdiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, hâkimin tarafsızlığı, silahların eşitliği, yargılamaya etkili katılım, çelişmeli yargılama ilkelerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

19. Başvuru dilekçesinde başvurucular, hâkimin tarafsızlığı, silahların eşitliği, yargılamaya etkili katılım, çelişmeli yargılama ilkelerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmeleri ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi kendisi yapar. Başvurucuların bütün iddiaları adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Başvurucuların, Mahkeme kararının gerekçesiz olması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları ayrıca incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiaları

20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

22. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

23. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

24. Başvuru konusu olayda başvurucular, soruşturma aşamasında lehe delillerin toplanmadığını, iddianamenin objektif olmadığını, müştekinin iddialarının somut delillerle desteklenmediğini, kovuşturma aşamasında yargılamaya etkili katılımlarının engellendiğini, duruşmalardaki beyanlarının dikkate alınmadığını, Mahkeme hâkimi ile aralarında husumet olduğunu, reddi hâkim talebinde bulunmalarına rağmen, bu talebin reddedilerek davaya devam edildiğini, çelişkili tanık beyanları dikkate alınarak hüküm kurulduğunu, bu tanıkların, kendilerinin katılamadığı bir duruşmada dinlenildiğini ve kendilerinin de hazır bulunduğu duruşmada tanıkların yeniden dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, taraflar arasında uzlaşma sağlanmış ve uzlaşma protokolü imzalanmış olmasına karşın, Mahkemenin düşme kararı vermesi gerekirken protokol şartlarına aykırı olarak mahkûmiyet kararı verdiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

25. Başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2007 tarihli iddianamesi ile "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada 10/6/2008 tarihli duruşmada başvurucular reddi hâkim talebinde bulunmuşlar, taleplerinin soyut ve asılsız iddialardan ibaret olduğu delillendirilmediği gerekçesiyle reddedilmiş, başvurucular bu karara itiraz etmemişlerdir. Mahkemece, 20/1/2009 tarihli karar ile başvurucuların “geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit” suçlarından mahkûmiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin, 6/11/2012 tarihli ilâmı ile başvurucular hakkında, “hakaret ve tehdit” suçlarından verilen kararların itiraz merciince incelenmesi için dosyanın iadesine, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan verilen hükmün bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece, 21/12/2012 tarihli karar ile başvurucular hakkında, "hakaret ve tehdit" suçlarından açılan kamu davasının şikâyetten vazgeçilmesi nedeniyle düşürülmesine hükmedilmiş, başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli kararı ile reddedilerek kesinleşmiştir.

26. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde, hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın, sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın, yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanması ya da cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).

27. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine göre, yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan, aynı Kanun’un 223. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 20).

28. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp, ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 21).

29. Aynı maddenin (12) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, ancak denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai olarak sona erdiğinde, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 22).

30. Somut olayda başvurucular, haklarında beraat kararı verilmesini, Mahkeme aksi kanaatte ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmesini talep etmişlerdir. Kural olarak bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki sorunların incelenmesi Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında olmayıp, konu derece mahkemelerinin takdirine bırakılmıştır. Yine bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla, yargılama sonunda, delillerin hatalı değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yanlış yorumlanması sonucu verilen mahkûmiyet kararının temel hakları ihlal ettiği iddiası, başvurucuların talepleri üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması, temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesini başvurucuların tercih etmemesi ve denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemesi halinde ise mahkemece davanın düşürülmesine karar verilecek olması hususları dikkate alındığında açıkça dayanaktan yoksun görünmektedir.

31. Açıklanan nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kapsamındaki mahkûmiyet kararının ihlal oluşturduğuna ilişkin başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Gerekçeli Karar Haklarının İhlali İddiaları

32. Başvurucular, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21/12/2012 tarihli kararın gerekçesiz olduğunu belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

33. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

34. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).

35. Derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda dahi ileri sürülen iddiaların zımnen reddi yeterli olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

36. Somut olayda Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince, başvurucuların savunmaları, mağdur ve tanıkların beyanları ile tüm dosya içeriği değerlendirilmiş, "hakaret ve tehdit" suçlarının şikâyete tabi olduğu ve mağdurun şikâyetten vazgeçtiği belirtilerek, anılan suçlara ilişkin kamu davasının şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine hükmedilmiş, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçuna ilişkin olarak mağdurun, uzlaşma protokolü ile bundan sonra böyle bir şey yaşanmayacağı konusunda başvurucuların söz vermelerini istediği, bu nedenle uzlaşmadaki edimin yerine getirilmesinin süreklilik arz ettiği, edimin ifa edilmediği belirtilerek, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (5) numaralı fıkrası ve 254. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli kararı ile “dosya kapsamına göre sanıkların kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetlerinin bulunmadığı, eylemlerinden doğrudan ekonomik zararın oluşmadığı, sanıkların haklarında verilebilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul ettikleri ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde suç işlemeyecekleri yönünde kanaat oluştuğu” gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde isabetsizlik görülmeyerek reddedilmiştir. Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğundan söz edilemez.

37. Açıklanan nedenlerle; gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiaları

38. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

39. Başvurucular, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca 24/3/2007 tarihinde haklarında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

40. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

41. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

42. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucular hakkında, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucular hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 106. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 116. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları ile 125. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkralarında hapis veya adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucular hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın, Anayasa’nın 36. maddesinin güvencesi kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).

43. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 24/3/2007 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/12/2012 tarihli kararına itirazın reddedildiği 24/1/2013 tarihidir (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

44. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2007 tarihli iddianamesi ile "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince 20/1/2009 tarihli karar ile başvurucuların, mahkûmiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve temyiz üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 6/11/2012 tarihli ilâmı ile hükmün bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece, 21/12/2012 tarihli karar ile başvurucular hakkında, "hakaret ve tehdit" suçlarından açılan kamu davasının düşürülmesine hükmedildiği, başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, başvurucuların itirazının, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli kararı ile reddedildiği anlaşılmıştır.

45. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).

46. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep oldukları da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu beş yıl on aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

47. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

48. Başvurucular, yargılama makul sürede sonuçlandırılmadığı için maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesini talep etmişlerdir.

49. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

50. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin beş yıl on aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

51. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

52. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların;

 1. Adil yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

 2. Gerekçeli karar haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 4. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvuruculara ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

7/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Özer Yılmaz ve Ahmet Yılmaz [2.B.], B. No: 2013/2146, 7/5/2015, § …)
   
Başvuru Adı ÖZER YILMAZ VE AHMET YILMAZ
Başvuru No 2013/2146
Başvuru Tarihi 14/3/2013
Karar Tarihi 7/5/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma" suçundan yargılandıkları davada, hakkaniyete uygun yargılama yapılmadığını, mahkeme kararının hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, yargılamanın yenilenmesi veya maddi ve manevi zararlarının karşılanması talebinde bulunmuşlardır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 116
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
254
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi