TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZER YILMAZ VE AHMET YILMAZ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2146)
|
|
Karar Tarihi: 7/5/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.
Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya
ATAKUL
|
Başvurucular
|
:
|
Özer
YILMAZ
|
|
|
Ahmet
YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma" suçundan yargılandıkları davada,
hakkaniyete uygun yargılama yapılmadığını, mahkeme kararının hukuka aykırı ve
gerekçesiz olduğunu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını
belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler,
yargılamanın yenilenmesi veya maddi ve manevi zararlarının karşılanması
talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 14/3/2013 tarihinde
Balıkesir 3. Asliye Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 25/3/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 1/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucular hakkında,
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2007 tarihli
ve E.2007/1191 sayılı iddianamesi ile "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
8. Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince 20/1/2009
tarihli ve E.2007/332, K.2009/4 sayılı karar ile başvurucuların, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma"
suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve "hakaret"
suçundan 3 ay 26 gün hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, başvurucu
Özer Yılmaz’ın "tehdit"
suçundan 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu hükümlerin
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucuların temyizi üzerine, Yargıtay 2. Ceza
Dairesinin, 6/11/2012 tarihli ve E.2011/5120,
K.2012/45242 sayılı ilâmı ile başvurucular hakkında, “hakaret ve tehdit” suçlarından verilen hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların, 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin (12) numaralı fıkrası
uyarınca itiraza tabi olduğu ve bu kararların temyizi mümkün olmadığı
gerekçesiyle başvurucuların dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek
itirazın merciince incelenmesi için dosyanın incelenmeksizin iadesine, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma"
suçundan verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
10. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda
Mahkemece, 21/12/2012 tarihli ve E.2012/924,
K.2012/1010 sayılı karar ile başvurucular hakkında, "hakaret ve tehdit" suçlarından açılan kamu
davasının, mağdurun şikayetinden vazgeçmiş olması sebebiyle düşürülmesine
hükmedilmiş, başvurucuların "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası
ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilmiştir.
11. Başvurucuların itirazı, Balıkesir 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli ve 2013/83 Değişik İş
sayılı kararı ile reddedilmiştir.
12. Karar 21/2/2013 tarihinde
başvuruculara tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucular 14/3/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun 116. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları.
15. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (5), (6), (8), (10)
ve (12) numaralı fıkraları şöyledir:
“(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama
sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlî para
cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri
bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade
eder.
(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış
bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki
tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği
hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı
zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen
giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010
- 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen
hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde
seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının
verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek
cümle: 18/6/2014-6545/72 md.)
Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan
fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli
serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek
veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam
etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu
kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının
gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere
devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka
yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava
zamanaşımı durur.
…
(10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği
ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde,
açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı
verilir.
…
(12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz
edilebilir.
…”
16. 5271 sayılı Kanun’un 254. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın
edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın
düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması,
takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde;
sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın
gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci
maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın,
hüküm açıklanır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 7/5/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 14/3/2013 tarih ve 2013/2146 numaralı
bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucular, soruşturma aşamasında
lehe delillerin toplanmadığını, iddianamenin objektif olmadığını, müştekinin
iddialarının somut delillerle desteklenmediğini, kovuşturma aşamasında
yargılamaya etkili katılımlarının engellendiğini, duruşmalardaki beyanlarının
dikkate alınmadığını, Mahkeme hâkimi ile aralarında husumet olduğunu, reddi
hâkim talebinde bulunmalarına rağmen bu talebin reddedilerek davaya devam
edildiğini, çelişkili tanık beyanları dikkate alınarak hüküm kurulduğunu,
tanıkların kendilerinin katılamadığı bir duruşmada dinlenildiğini ve
kendilerinin de hazır bulunduğu duruşmada tanıkların yeniden dinlenilmesi
taleplerinin reddedildiğini, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen
kararın gerekçesiz olduğunu, taraflar arasında uzlaşma sağlanmış ve uzlaşma
protokolü imzalanmış olmasına karşın, Mahkemenin düşme kararı vermesi
gerekirken protokol şartlarına aykırı olarak mahkûmiyet kararı verdiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, hâkimin
tarafsızlığı, silahların eşitliği, yargılamaya etkili katılım, çelişmeli
yargılama ilkelerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
19. Başvuru dilekçesinde başvurucular, hâkimin tarafsızlığı,
silahların eşitliği, yargılamaya etkili katılım, çelişmeli yargılama
ilkelerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmeleri
ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi kendisi yapar. Başvurucuların bütün
iddiaları adil yargılanma haklarının ihlali iddiaları çerçevesinde
değerlendirilmiştir. Başvurucuların, Mahkeme kararının gerekçesiz olması ve
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma
haklarının ihlali iddiaları ayrıca incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma
Haklarının İhlali İddiaları
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
22. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
23. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası
veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
24. Başvuru konusu olayda başvurucular,
soruşturma aşamasında lehe delillerin toplanmadığını, iddianamenin objektif
olmadığını, müştekinin iddialarının somut delillerle desteklenmediğini, kovuşturma
aşamasında yargılamaya etkili katılımlarının engellendiğini, duruşmalardaki
beyanlarının dikkate alınmadığını, Mahkeme hâkimi ile aralarında husumet
olduğunu, reddi hâkim talebinde bulunmalarına rağmen, bu talebin reddedilerek
davaya devam edildiğini, çelişkili tanık beyanları dikkate alınarak hüküm
kurulduğunu, bu tanıkların, kendilerinin katılamadığı bir duruşmada
dinlenildiğini ve kendilerinin de hazır bulunduğu duruşmada tanıkların yeniden
dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, taraflar arasında uzlaşma sağlanmış
ve uzlaşma protokolü imzalanmış olmasına karşın, Mahkemenin düşme kararı
vermesi gerekirken protokol şartlarına aykırı olarak mahkûmiyet kararı
verdiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet
Başsavcılığının 24/3/2007 tarihli iddianamesi ile "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret
ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası
açılmıştır. Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada 10/6/2008 tarihli duruşmada başvurucular reddi hâkim
talebinde bulunmuşlar, taleplerinin soyut ve asılsız iddialardan ibaret olduğu delillendirilmediği gerekçesiyle reddedilmiş, başvurucular
bu karara itiraz etmemişlerdir. Mahkemece, 20/1/2009
tarihli karar ile başvurucuların “geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit” suçlarından
mahkûmiyetlerine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Temyiz üzerine, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin, 6/11/2012
tarihli ilâmı ile başvurucular hakkında, “hakaret
ve tehdit” suçlarından verilen kararların itiraz merciince
incelenmesi için dosyanın iadesine, "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma" suçundan verilen hükmün
bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan
yargılama sonunda Mahkemece, 21/12/2012 tarihli karar
ile başvurucular hakkında, "hakaret ve
tehdit" suçlarından açılan kamu davasının şikâyetten
vazgeçilmesi nedeniyle düşürülmesine hükmedilmiş, başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma"
suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların itirazı,
Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli
kararı ile reddedilerek kesinleşmiştir.
26. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen
suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde, hükmün
açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi
anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın,
sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son
cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın, yargılamanın hukuki
kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanması ya da cezaya hükmedilmesi
durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı bulunmaktadır
(Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
27. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine göre, yapılan
yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli
para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını
ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan, aynı Kanun’un 223. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 20).
28. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı,
yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp, ceza
yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun’un
231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere, denetim
süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri
bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde
kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 21).
29. Aynı maddenin (12) numaralı fıkrasında, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna
başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, ancak denetim süresi içinde
kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre
içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai
olarak sona erdiğinde, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna
başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 22).
30. Somut olayda başvurucular, haklarında beraat kararı
verilmesini, Mahkeme aksi kanaatte ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
hükmedilmesini talep etmişlerdir. Kural olarak bireylerin cezai sorumluluğuna
ilişkin hukuki sorunların incelenmesi Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında
olmayıp, konu derece mahkemelerinin takdirine bırakılmıştır. Yine bu bağlamda
suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de
Anayasa Mahkemesinin görevinde bulunmamaktadır. Dolayısıyla,
yargılama sonunda, delillerin hatalı değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
yanlış yorumlanması sonucu verilen mahkûmiyet kararının temel hakları ihlal
ettiği iddiası, başvurucuların talepleri üzerine hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiş olması, temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir
karar verilmesini başvurucuların tercih etmemesi ve denetim süresi içinde
kasten yeni bir suç işlenmemesi halinde ise mahkemece davanın düşürülmesine
karar verilecek olması hususları dikkate alındığında açıkça dayanaktan yoksun
görünmektedir.
31. Açıklanan nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı kapsamındaki mahkûmiyet kararının ihlal oluşturduğuna
ilişkin başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar Haklarının İhlali İddiaları
32. Başvurucular, Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince
verilen 21/12/2012 tarihli kararın gerekçesiz olduğunu
belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
33. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak
yazılır."
34. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak
arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
35. Derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara yanıt
vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde
davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli ve açık bir
yanıt vermek zorunda olabilir. Böyle bir durumda dahi ileri sürülen iddiaların
zımnen reddi yeterli olabilir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
36. Somut olayda Balıkesir 1. Asliye
Ceza Mahkemesince, başvurucuların savunmaları, mağdur ve tanıkların beyanları
ile tüm dosya içeriği değerlendirilmiş, "hakaret
ve tehdit" suçlarının şikâyete tabi olduğu ve mağdurun
şikâyetten vazgeçtiği belirtilerek, anılan suçlara ilişkin kamu davasının
şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine hükmedilmiş, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma"
suçuna ilişkin olarak mağdurun, uzlaşma protokolü ile bundan sonra böyle bir
şey yaşanmayacağı konusunda başvurucuların söz vermelerini istediği, bu nedenle
uzlaşmadaki edimin yerine getirilmesinin süreklilik arz ettiği, edimin ifa
edilmediği belirtilerek, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ve 254. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuların "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma"
suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Başvurucuların itirazı, Balıkesir
1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/1/2013 tarihli kararı ile
“dosya kapsamına göre sanıkların kasıtlı bir
suçtan mahkûmiyetlerinin bulunmadığı, eylemlerinden doğrudan ekonomik zararın
oluşmadığı, sanıkların haklarında verilebilecek hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararını kabul ettikleri ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
halinde suç işlemeyecekleri yönünde kanaat oluştuğu” gerekçesiyle
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinde isabetsizlik
görülmeyerek reddedilmiştir. Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesi kararının
gerekçesiz olduğundan söz edilemez.
37. Açıklanan nedenlerle; gerekçeli karar hakkına yönelik bir
ihlal bulunmadığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın
Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiaları
38. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
39. Başvurucular, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca 24/3/2007 tarihinde haklarında açılan kamu davasının makul
sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
40. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
41. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve
Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
42. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucular hakkında, "geceleyin konut dokunulmazlığını bozma, hakaret
ve tehdit" suçlarını işledikleri iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucular hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un
106. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 116. maddesinin (1) ve (4) numaralı
fıkraları ile 125. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkralarında hapis veya adli
para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucular
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın, Anayasa’nın 36. maddesinin
güvencesi kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
43. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da
kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucular
hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 24/3/2007 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Balıkesir 1.
Asliye Ceza Mahkemesinin 21/12/2012 tarihli kararına
itirazın reddedildiği 24/1/2013 tarihidir (Ersin
Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
44. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucular hakkında, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/3/2007
tarihli iddianamesi ile "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma, hakaret ve tehdit" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, Balıkesir 1. Asliye Ceza
Mahkemesince 20/1/2009 tarihli karar ile başvurucuların, mahkûmiyetlerine ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve temyiz üzerine,
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 6/11/2012 tarihli ilâmı ile hükmün bozulmasına
karar verildiği tespit edilmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama
sonunda Mahkemece, 21/12/2012 tarihli karar ile
başvurucular hakkında, "hakaret ve
tehdit" suçlarından açılan kamu davasının düşürülmesine
hükmedildiği, başvurucuların "geceleyin
konut dokunulmazlığını bozma" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası
ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verildiği, başvurucuların itirazının, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
24/1/2013 tarihli kararı ile reddedildiği anlaşılmıştır.
45. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin
Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
46. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep oldukları da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu beş yıl on aylık yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
48. Başvurucular, yargılama makul sürede sonuçlandırılmadığı
için maddi ve manevi zararlarının tazminine karar verilmesini talep
etmişlerdir.
49. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin beş yıl
on aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu
sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
51. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
52. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 198,35 TL
harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı başvuruculara ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1. Adil yargılanma haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan
yoksun olması”,
2. Gerekçeli karar haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan
yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvuruculara ayrı ayrı net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 198,35 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
7/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.