TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN REMZİ POLGE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2166)
|
|
Karar Tarihi: 25/6/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 19/9/2015-29480
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Selami ER
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin Remzi POLGE
|
Avukatı
|
:
|
Av. Hakan POLGE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvuru, 1948-1958 yılları arasında T.C. Emekli Sandığına bağlı olarak
çalıştığı döneme ilişkin emekli ikramiyesini ödeme tarihindeki katsayılar
üzerinden almak için açtığı dava, emekli olduğu tarihteki katsayılar üzerinden
hesaplama yapılmak üzere kabul edilen başvurucunun, Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığının (SGK) eski katsayılar üzerinden hesaplama yapması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru, 18/3/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 9/9/2013 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 19/9/2014 tarihinde kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvurunun bir
örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5.
Adalet Bakanlığının görüş yazısı, 21/11/2014 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu Adalet Bakanlığının cevabına karşı
beyanlarını yasal süresi içinde 2/12/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6.
Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7.
Başvurucu 30/8/1948 tarihinde T.C. Emekli Sandığına
tabi olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinde astsubay olarak göreve başlamış, bu
görevinden 31/5/1958 tarihinde istifa ederek başka bir sosyal güvenlik kurumuna
(SSK) tabi olarak çalışmaya başlamış ve SSK’dan emekliye ayrılmıştır.
8.
Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.
2009/17 sayılı kararı ile 2829 sayılı Kanun’un 12. maddesinde yer alan “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden
emekliye ayrılan ve …” ibaresini Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı olduğundan bahisle iptal etmiştir.
9.
Başvurucu 12/2/2011 tarihli dilekçesiyle SGK’dan, Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler
için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini talep etmiş, SGK Başkanlığı
başvurucunun talebini reddetmiştir.
10.
Başvurucu Ankara 13. İdare Mahkemesinde (Mahkeme), reddedilen idari işlemin
iptali ve bahse konu emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş
katsayısı üzerinden hesaplanarak kendisine ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
11. Mahkeme,
11/6/2012 tarihli ve E.2011/842, K.2012/1649 sayılı kararıyla “…6270 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye göre,
son defa Emekli Sandığına tabi görevde bulunmakta iken emekliye ayrılma koşulu
kaldırılmış ise de, Emekli Sandığına tabi görevden ayrılan herkese değil,
eşitlik ilkesine uygun olarak sadece 1475 sayılı İş Kanunu’na göre kıdem
tazminatına hak kazandıracak şekilde görevden ayrılanlara ikramiye ödenmesi
imkanı getirilmiştir…1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinde kıdem tazminatına hak
kazandıracak şekilde iş sözleşmesinin sona erme halleri sıralanmış iken
08.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile, kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erme
hallerine bir de ‘’…yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık
süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten
ayrılma nedeniyle fesih’’ durumu eklenmiştir… Davacının Emekli Sandığına tabi
görevinden 08.09.1999 tarihinden önce kendi isteğiyle(istifa ederek) ayrıldığı
sabit ve ihtilafsız olduğundan, 6270 sayılı Kanun’un atıfta bulunduğu 1475
sayılı Kanun’un 14. maddesinde değişiklik yapan 4447 sayılı Kanun’un 45.
maddesinden yararlandırılmasına olanak bulunmadığı…’’ gerekçeleriyle
davayı reddetmiştir.
12.
Söz konusu kararı itirazen inceleyen Ankara Bölge
İdare Mahkemesi 1. Kurulu ise 28/12/2012 tarihli;
E.2012/9958, K.2012/13039 sayılı kararıyla; “…6270
sayılı Yasa ile getirilen bu değişikliğin ancak yürürlük tarihinden sonraki
uyuşmazlıklara uygulanacağı anlaşıldığından, bakılmakta olan davanın 6270
sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde yürürlükte bulunan yasal
düzenlemeye göre çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Belirtilen durum karşısında, 2829 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin 1.
fıkrasının ve 5434 sayılı Yasa’nın 89. maddesinin 5997 sayılı Yasayla değişik
hükmünün Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarından sonraki şekline
göre, farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet süreleri birleştirilmek
suretiyle 2829 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca ilgili kurumca aylık
bağlanan ancak son defa Emekli Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda
prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen süreler için emekli ikramiyesi ödemesi
yapılmayan kişilere, belirtilen hizmet süreleri ve emekli aylıklarının
bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar gözetilerek 5434 sayılı
Yasanın ilgili hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenmesi…” gerektiği gerekçesiyle itirazın kabulüne, kararın
bozulmasına ve dava konusu işlemin iptali ile emekli aylığının bağlandığı
tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli
ikramiyesi tutarının ödenmesine hükmetmiştir.
13.
Başvurucunun mahkeme kararının uygulanması için verdiği 6/3/2012
tarihli dilekçe SGK Başkanlığına 8/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14.
Başvurucu kendi konumunda bulunanlara çalıştıkları dönemlerde geçerli
katsayılar üzerinden hesaplanarak yapılan ödemeler ve basında çıkan haberler
nedeniyle SGK’ya başvurusunun sonuçsuz kalacağı
düşüncesiyle 18/3/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına
Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un “Emekli ikramiyesi” başlıklı 12. maddesinin
ilgili kısımları şöyledir:
“Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden
emekliye ayrılan ve kendilerine bu Kanunun 8 inci maddesi uyarınca
birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara, T.C. Emekli
Sandığına tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle
geçen sürelerinin toplamı üzerinden, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu
hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir.”
16. 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı Bazı Kanunlarda ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14.
maddesiyle değiştirilen 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Hizmet
sürelerinin tamamı bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi kapsamında geçenlerden emekli,
adi malûllük veya vazife malûllüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir. Son defa bu Kanun
veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerinin uygulanmasını
gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve
kendilerine mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen
Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8 inci maddesi uyarınca
birleştirilen hizmet süreleri üzerinden aylık bağlananlara ise, bu Kanuna tabi
daire, kuruluş ve ortaklıklarda prim veya kesenek ödemek suretiyle geçen hizmet
sürelerinin toplamı üzerinden bu madde hükümlerine göre emekli ikramiyesi
ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12 nci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son
cümlesinin bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz."
17. 17/1/2012 tarihli ve 6270 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile anılan
89. madde aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir:
“Hizmet sürelerinin
tamamı bu Kanun ve/veya 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü
maddesi kapsamında geçenlerden emekli, adi malullük veya vazife malullüğü
aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker ve sivil tüm iştirakçilere,
her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir.
Birinci fıkra
kapsamına girmemekle birlikte, bu Kanun ve/veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4
üncü maddesi kapsamında hizmeti bulunanlardan mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8
inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emeklilik,
yaşlılık ya da malullük aylığı bağlananlara ise; bu Kanun veya 5510 sayılı
Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümlerine tabi olarak bu Kanuna tabi daire,
kuruluş ve ortaklıklarda geçen çalışmalarının, 25/8/1971
tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinde belirtilen kıdem
tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olması şartıyla
emekli ikramiyesi ödenir.
İkinci fıkra uyarınca
ödenecek emekli ikramiyesi, bu Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü
maddesi kapsamına giren görevlerde geçen her tam fiili hizmet yılı ile sınırlı
olarak bu görevlerden ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık
tutarı üzerinden ve aylığın başlangıç tarihindeki katsayılar dikkate alınarak
ödenir. Mülga 2829 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesi ile üçüncü fıkrasının son cümlesinin bu
maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.”
18. 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun’un 106. maddesi ile
ilga 2829 sayılı Kanun’un 8. maddesi şöyledir:
“Birleştirilmiş
hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet
süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit
olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,
kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.
Ancak, malullük,
ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re'sen emekli olma, süresi kanunla belirlenen vazifelere
atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun kanunla değiştirilmesi
hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca,
kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.”
19. 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı Mülga İş Kanunu’nun
yürürlükte bulunan 14. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Bu Kanuna tabi
işçilerin hizmet akitlerinin:
1. İşveren tarafından
bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde
gösterilen sebepler dışında,
2. İşçi tarafından bu
Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca,
3. Muvazzaf askerlik
hizmeti dolayısıyle,
4. Bağlı bulundukları
kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı
yahut toptan ödeme almak amacıyla;
Feshedilmesi veya
kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona
erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe
başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı
süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında
kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden
ödeme yapılır.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20.
Mahkemenin 25/6/2015 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda, başvurucunun 18/3/2013 tarihli ve 2013/2166 numaralı bireysel
başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
21.
Başvurucu, 1948-1958 yılları arasında T.C. Emekli Sandığına bağlı olarak
çalıştığı dönemlere ilişkin ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden emekli
ikramiyesini almak için açtığı davanın emekli olduğu tarihteki katsayılar
üzerinden hesaplama yapılmak üzere kabul edildiğini, SGK’nın
eski katsayılar üzerinden hesaplama yaptığını, bu durumun eşitlik ilkesine,
çalışma ve sözleşme hürriyetine, ücrette adalet ilkesine, adil yargılanma
hakkına, Anayasa’nın 125. maddesine ve AİHS’nin 13. maddesinde yer alan etkili
başvuru hakkına aykırı olduğunu ileri sürerek 25.000 TL maddi ve 25.000 TL
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22.
Başvurucu, ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden hesaplanarak emekli
ikramiyesinin ödenmesi talebiyle açtığı davanın, emekli olduğu tarihteki
katsayılar üzerinden hesaplanacak katsayılar dikkate alınarak kabul
edilmesinin, Anayasa’nın 10., 36., 49., 55. ve 125.
maddelerinde yer alan haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Anayasa
Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı
olmayıp, somut dava ve buna bağlı olayların özelliklerine göre olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder
23.
Bireysel başvuru incelemesinde, bir ihlal iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetki alanına girip girmediğinin tespitinde Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanı esas alınmaktadır (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, § 18, 26/3/2013). Anayasa’nın 49. maddesinde yer alan çalışma
hakkı ve ödevi, 55. maddesinde yer alan ücrette adaletin sağlanması ve 125.
maddesinde yer alan idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödeme
yükümlülüğü ilkeleri Sözleşme ile korunan haklardan olmadıklarından bu hak ve
ilkeler yönünden inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
24.
Başvurucunun şikâyetlerinin özü, hak ettiği emekli ikramiyesinin güncel
katsayılar yerine emekli olduğu tarihteki katsayılar üzerinden hesaplanması
nedeniyle mağdur olduğuna ilişkin olup bu şikâyetler mülkiyet hakkı kapsamında
değerlendirilmiştir.
25.
Başvurucu, ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden hesaplanarak emekli ikramiyesinin
ödenmesi talebiyle açtığı davanın, emekli olduğu tarihteki katsayılar üzerinden
hesaplanacak katsayılar dikkate alınarak kabul edilmesi nedeniyle, maddi
kaybının olduğunu ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Bu durumda
öncelikle başvurucunun başvuruya konu davada Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma
alanında yer alan mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin
bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir.
26.
Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı"
kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz."
27.
Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
28. Sözleşme'ye Ek (1) No.lu Protokol'ün "Mülkiyetin korunması" kenar başlıklı
1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına
uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların
veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları
uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez."
29.
Anayasa'nın 35. maddesinde herkesin, mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın
ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının
kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ve 6216 sayılı Kanun'un
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine
yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü
tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış
olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye'nin taraf
olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz, § 18).
30.
Bununla birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında, nelerin
mülkiyet hakkına konu olabileceği hususunda, mevzuat hükümlerinden ve derece
mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak "özerk bir yorum" esas alınmaktadır
(bkz. Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010 § 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD],
B. No: 73049/01, 11/1/2007, § 63; Öneryıldız/Türkiye
[BD], B. No: 48939/99, 30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004,
§ 129; Beyeler/İtalya [BD], B.
No: 33202/96, 5/1/2000, § 100; Iatridis/Yunanistan
[BD], B. No: 31107/96, 25/3/1999, §54).
31.
Anayasa ve Sözleşmenin ortak koruma alanındaki mülkiyet hakkı özel hukukta veya
idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve
kapsama sahip olup, bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler
ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır.
32.
Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı, mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi
olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne
kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme'yle
korunan mülkiyet kavramı içerisinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli
durumlarda, bir "ekonomik değer"
veya icrası mümkün bir "alacağı"
elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti",
Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı
güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve
Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014,
§ 36-37).
33.
Meşru beklenti, makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın
doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma
şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına
dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak
kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında
savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli
değildir (Bu konudaki AİHM kararları için bkz. Kopecky/Slovakya, B. No: 44912/98, 28/9/2004,
§ 52; Saghinadze/Gürcistan,
B. No: 18768/05, § 103, 27/5/2010; SA Dangeville/Fransa, B. No: 36677/97, 16/4/2002,
§§ 44-45).
34.
Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma kapsamında olan meşru
beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia
edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup, bu tanıma mevzuat hükümleri
ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen
Nakliyat Ticaret Ltd. Şti.,
B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37).
35.
Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir
hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 36-37; Benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz., Pistorova/Çek Cumhuriyeti, B. No: 73578/01, 26/10/2004, § 38; Zhigalev/Rusy, B. No: 54891/00,
6/7/2006, § 131).
36.
Anayasa'nın ve Sözleşmenin ortak koruma kapsamında yer alan mülkiyet hakkı,
bireylere bir tür sosyal güvenlik ödemesi hakkını içermemekle beraber,
yürürlükteki mevzuatta, önceden prim ödeme şartıyla veya şartsız olarak, sosyal
yardım alma hakkı şeklinde bir ödeme yapılması öngörülmüş ise, yargısal
içtihatlara paralel olarak, ilgili mevzuatın aradığı şartları yerine getiren
bireyin mülkiyet hakkı kapsamına giren bir menfaatinin doğduğu kabul
edilmelidir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Stec ve Diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 65731/01 ve
65900/01, 12/4/2006, § 53-55; Andrejeva-Letonya [BD], B. No: 55707/00, 18/2/2009, § 77)
37.
Somut başvuruya konu olayda Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 28/12/2012 tarihli kararıyla, emekli aylığının bağlandığı
tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli
ikramiyesi tutarının başvurucuya ödenmesine karar verildiğinden başvurucunun
emekli ikramiyesine hak kazanması ihtilaf konusu değildir. Başvurunun konusu,
başvurucunun hak ettiğini düşündüğü emekli ikramiyesinin dava tarihindeki
güncel katsayılarla hesaplanarak ödenmesi talebidir.
38.
Anayasa'nın ve Sözleşmenin ortak koruma kapsamında yer alan mülkiyet hakkının
belirli bir miktar emekli ikramiyesini almaya ilişkin olarak bireylere bir
güvence sağlamadığı açıktır. Bununla birlikte bu yöndeki bir talep, ödenmesi
konusunda kanuni düzenleme ve içtihatlarda yeterli dayanağa sahip olması
halinde, mülkiyet hakkı kapsamında kabul edilerek güvencelerinden
yararlandırılabilir. Bu aşamada değerlendirilmesi gereken husus, başvurucunun
emekli ikramiyesinin dava tarihindeki katsayılarla ödenmesi gerektiği
iddiasının, Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki güvence hükmüne uygulama alanı
sağlayacak yeterlilikte meşru beklenti oluşturup oluşturmadığıdır.
39.
2829 sayılı Kanun’un 12. maddesinde yer alan “Son defa
T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 5/2/2009 tarihli
ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine
aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İlgili maddenin iptal edilen kısmı emekli
ikramiyesine hak kazanmak için Emekli Sandığına tabi bir görevde iken emekliye
ayrılmayı zorunlu tutmaktaydı. Başvurucu iptal kararı sonrasında 12/2/2011 tarihli dilekçesiyle SGK’dan
T.C. Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler için kendisine ödeme
tarihindeki katsayılar üzerinden emekli ikramiyesi ödenmesini talep etmiş,
talebinin reddedilmesi üzerine Ankara 13. İdare Mahkemesinde aynı iddiayla
iptal davası açmıştır.
40.
Dava devam ederken iptal kararı sonrası oluşan hukuki boşluğun giderilmesi
amacıyla çıkarılan 16/6/2010 tarihli ve 5997 sayılı
Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan “Son defa bu
Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasını
gerektiren görevlerde çalışmakta iken emekliye ayrılan ve …” kısmı,
Anayasa Mahkemesinin 12/5/2011 tarihli kararıyla bu defa Anayasa’nın 153.
maddesine aykırılık gerekçesiyle iptal edilmiştir.
41.
Mahkeme, 11/6/2012 tarihli ve E.2011/842, K.2012/1649
sayılı kararıyla başvurucu, T.C. Emekli Sandığına tabi görevinden 8/9/1999
tarihinden önce istifa ederek ayrıldığından 6270 sayılı Kanun’un atıfta
bulunduğu 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesinde değişiklik yapan 4447 sayılı
Kanun’un 45. maddesinden yararlandırılmasına olanak bulunmadığı gerekçeleriyle
davayı reddetmiştir. Kararı itirazen inceleyen Ankara
Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu ise 28/12/2012 tarihli
kararıyla; yeni yasaların ileriye doğru hüküm doğurduğu, bu durumda eski
hükümlerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş hallerine göre hüküm
kurulması gerektiği gerekçesiyle, Mahkeme kararının bozulmasına ve dava konusu
işlemin iptali ile emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan
katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının ödenmesine
hükmetmiştir.
42.
Yasa koyucu iptal kararları sonrasında 17/1/2012
tarihli ve 6270 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Kanun’un 89. maddesini
değiştirerek, 2829 sayılı mülga Kanun’a göre hizmet birleştirmesi yapılan
kişilerin kıdem tazminatı almaya hak kazanarak emekli olmaları halinde, T.C.
Emekli Sandığına tabi çalıştıkları süreler için “ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık tutarı üzerinden
ve aylığın başlangıç tarihindeki katsayılar dikkate alınarak” emekli
ikramiyesi ödenmesine imkân sağlamıştır. Bahsedilen düzenleme 26/1/2012 tarihli ve 28185 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bahsedilen düzenlemede geçen “ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas
aylık tutarı üzerinden ve” ibaresi de Anayasaya aykırılığı
iddiasıyla iptal istemine konu olmuş, ancak 8/11/2012
tarihli ve E. 2012/33, K.2012/174 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile
bahsedilen hükümlerin Anayasaya aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal istemi
reddedilmiştir.
43.
Anayasa'nın 153. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Anayasa Mahkemesince iptal
edilen kanun hükmü, iptal kararının Resmî Gazete'de
yayımlandığı tarihte, Anayasa Mahkemesince daha ileri bir tarih belirlenmiş ise
o tarihte yürürlükten kalkacaktır. Aynı maddenin dördüncü fıkrası gereği ise
Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürümeyecektir. Dolayısıyla, Anayasa
Mahkemesince iptal edilen bir kanun hükmü, iptal kararının yürürlüğe girdiği
tarih itibarıyla yürürlükten kalkacak ve iptal kararları geriye yürümeyeceği
için de, bu kanun hükmüne göre tesis edilmiş işlemler geçerliliklerini
sürdüreceklerdir. Nitekim AİHM de, hukuki kesinlik ilkesi gereği Anayasa
Mahkemesi iptal kararlarının geriye dönük olarak haklar tesis etmeyeceğini belirtmiştir
(Selçuk Emiroğlu, B. No:
2013/5660, 20/3/2014, § 33; Benzer yöndeki AİHM
kararları için bkz. H.R./Almanya,
B. No: 17750/91, 30/6/1992; J.R./Almanya,
B. No: 22651/93, 18/10/1995; Mika/Avusturya,
B. No: 26560/95, 26/6/1996).
44.
Anayasa Mahkemesinin bahsedilen ihlal kararları ve yeni yasal düzenlemeler
sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından emekli ikramiyesi ödenmesine
ilişkin talepleri reddedilen vatandaşlar, yargı yoluna müracaat etmişlerdir.
Emekli ikramiyesinin güncel katsayılar üzerinden ödenmesi taleplerinin reddine
ilişkin ilk derece mahkemesi kararları Danıştay Onbirinci
Dairesi tarafından onanmıştır (19/9/2013 tarihli ve
E.2012/8676, K.2013/7858 sayılı; 14/10/2014 tarihli ve E.2013/545, K.2014/5689
sayılı kararlar).
45.
Emekli ikramiyesinin güncel katsayılar üzerinden ödenmesi taleplerinin kabulüne
ilişkin ilk derece mahkemesi kararı ise anılan Dairenin 27/2/2013
tarihli ve E.2011/6625, K.2013/1987 sayılı kararıyla;
“…5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu'nun 89. maddesine
göre emekli ikramiyesi ilgiliye bağlanan emekli aylığı esas alınarak
belirlenmektedir. Emeklilik, memuriyet statüsünün değişmesine neden olan ayrı
bir statü olduğundan, bu statünün başlangıcı da aylığın bağlandığı tarih olduğu
gibi emekli aylığı da, ödenecek ikramiyenin bir unsuru ve ölçüsü olup, emekli
aylığı belirlendikten sonra buna göre ikramiye ödenmektedir. Bu nedenle;
davacının yoksun kaldığı ikramiye farkı, diğer bir anlatımla uğranılan zarar
emekli aylığının bağlandığı tarih itibariyle oluştuğuna göre, tazmini gereken
zararın da, zarara neden olan bu işlemin tesis olunduğu tarihteki hukuksal
duruma göre hesaplanması gerekeceği tabiidir.
Bu itibarla; yukarıda değinilen açıklamalar ve yasal mevzuat
hükümleri gereğince, davacıya ödenmesi gereken emekli ikramiyesinin ödeme
tarihindeki güncel tutarlar üzerinden hesaplanarak ödenmesi yönündeki istemin
herhangi bir yasal dayanağı bulunmadığından reddi gerekmekte iken, kabulü
yolunda verilen Mahkeme kararında isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
46.
Bu kararlar sonrasında mahkemeler, Danıştay kararları çerçevesinde karar
vererek bahsedilen uyuşmazlıkları çözümlemişlerdir. Sonuç olarak birleştirilen
hizmetler nedeniyle ödenecek emekli ikramiyesiyle ilgili olarak katsayıların
güncellenmesine dair kabul edilmiş ve yerleşik hale gelmiş yargı kararı
bulunmamaktadır.
47.
Anayasa Mahkemesinin 5/2/2009 ve 12/5/2011 tarihli
kararlarıyla kısmen iptal edilen 2829 sayılı Kanun’un 12. maddesi ve 5434
sayılı Kanun’un 5997 sayılı Kanunla değiştirilen 89. maddesinin birinci
fıkrasının iptal öncesi ve iptal sonrası metinleri ile 5434 sayılı Kanun’un
6270 sayılı Kanun ile değiştirilen 89. maddesinin yürürlükte olan madde metni
başvurucuya ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak emekli ikramiyesi
ödenmesini veya eski katsayıların güncellenmesini gerektiren veya buna dayanak
oluşturan açık bir hüküm içermemektedir. 5434 sayılı Kanun’un 6270 sayılı Kanun
ile değiştirilen 89. maddesinin yürürlükte olan madde metninde de “ayrıldıkları tarihteki emeklilik keseneğine esas
aylık tutarı üzerinden” ibaresi yer almakta olup, 8/11/2012
tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla bu ibarenin Anayasaya aykırı olmadığı
tespit edilmiştir.
48.
Bununla birlikte gerek yasal düzenlemeler gerekse Anayasa Mahkemesi kararları
geleceğe dönük olarak hüküm ifade ettiklerinden, yasa koyucu aksine bir
düzenleme getirmedikçe geçmişte meydana gelmiş olaylara yeni yasa hükümlerinin
uygulanması mümkün değildir.
49.
Sosyal güvenlik gibi teknik ve karmaşık bir alanda kanunların nasıl
yorumlanarak uygulanacağını belirlemek ilgili uzman mahkemelerin ve itiraz ve
temyiz ile görevli mahkemelerin yetki ve sorumluluğundadır. Başvuru
konusu olayla benzer birçok dava ilgili kişilerce mahkemeler önüne götürülmüş
ve mahkemeler Anayasa Mahkemesinin iptal kararları sonrasında ilgililer için
emekli ikramiyesi ödenmesi hakkı doğduğuna, ancak ödemelerin bahsedilen yasalar
gereği emekliye ayrılma tarihindeki katsayılar üzerinden yapılmasına karar
vermişler ve ödeme tarihindeki katsayılar üzerinden ödeme yapılması ve/veya
güncelleme taleplerini reddetmişlerdir.
50.
Somut başvuruya konu davada başvurucunun emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki
memur maaş katsayısı üzerinden hesaplanarak kendisine ödenmesi istemiyle açtığı
dava, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate
alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvurucuya ödenmesine
ilişkin hükümle sonuçlanmıştır.
51.
Başvurucunun, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden
hesaplanarak kendisine ödenmesi yönündeki iddiasına dayanak olarak ileri
sürdüğü Anayasa Mahkemesi iptal kararları, geçmişe dönük olarak hak doğurucu
bir etkiye sahip olmadığı gibi, bu konuda meşru beklenti oluşturmak bakımından
da elverişli değildir.
52.
Bu durumda somut başvuru konusu olayda başvurucunun emekli ikramiyesinin ödeme
tarihindeki memur maaş katsayısı üzerinden hesaplanarak kendisine ödenmesi
talebinin yürürlükteki kanun hükümleri ve konuyla ilgili yargı içtihatları
tarafından desteklenmediği, başvurucunun bu iddiasının mülkiyet hakkı
kapsamında meşru beklenti olarak nitelendirmeye yeterli somutluğa sahip bir
beklenti olmadığı, mülkiyet hakkı kapsamında meşru beklenti oluşturmadığı ve
başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin
korumadan yararlandırılmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
53.
Açıklanan nedenlerle, başvurunun “konu
bakımından yetkisizlik” nedeni ile kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
nedenlerle;
A. Başvurucunun, mülkiyet hakkına yönelik ihlal iddiasının "konu bakımından yetkisizlik "
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
25/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.