TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ODABAŞI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2172)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail
Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan
ODABAŞI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 15/3/1993 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından Polatlı 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan ve Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
devredilen tapu iptali ve tescil davasının, 27/2/1997 tarihli celsede konusuz
kalması nedeniyle reddedilmesi gerekirken, hukuka aykırı bir şekilde halen
devam ettiğini ve davaya ilişkin yargılamanın makul sürede tamamlanamadığını,
bu süreçte taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunamadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının, mülkiyet hakkının, eşitlik ilkesinin ve kişilik haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüş, halen devam etmekte olan yargılama sürecinin yok
sayılmasına karar verilmesini ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 28/3/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığı 29/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu ve diğer bir kısım
davalı aleyhine, 15/3/1993 tarihinde Polatlı 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinde, Maliye Hazinesi tarafından açılan tapu iptali ve tescil
davasında, davacı Maliye Hazinesi, başvurucu ve diğer davalılara miras yolu ile
intikal eden uyuşmazlık konusu taşınmazların tesciline dayanak olan veraset
ilamının gerçeği yansıtmadığını belirterek söz konusu taşınmazların tapu
kayıtlarının iptali ile Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmesini talep
etmiştir.
8. Açılan davada, Mahkemece,
Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1995/3 sayılı dosyasında görülen ve
reddedilerek Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26/12/1996
tarih ve E.1996/13589, K.1996/13897 sayılı ilâmı ile onanan, verasetin iptali
davası bekletici mesele olarak kabul edilmiştir.
9. Polatlı 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi, 27/2/1997 tarihli oturumda, bekletici
mesele yapılan Polatlı Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasının Yargıtaydan
dönerek kesinleştiğini tespit etmiş, taraflara esasa ilişkin beyanlarını
sunmaları için süre vermiştir.
10. Yargılamanın bir sonraki 27/3/1997 tarihli oturumunda, davacı Maliye Hazinesi
tarafından, davanın ıslah edilmesine dair dilekçe Mahkemeye sunulmuş, ayrıca
bir kısım kişiler tarafından uyuşmazlık konusu taşınmazın kendi adlarına tapuya
kayıt ve tescili istemiyle davaya müdahale taleplerinde bulunulmuştur.
11. Yargılama, müdahale
talebinde bulunanlar açısından eksikliklerin tamamlanması bakımından devam
etmekte iken, davacı Maliye Hazinesi, 11/9/1997
tarihli oturumda ıslah talebinden vazgeçtiğini bildirmiş, 25/6/1998 tarihli
oturumda da davaya müdahale talebinde bulunanlardan, R.Ö. ve arkadaşlarının
taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
12. Davacı Maliye Hazinesi 2/12/1999 tarihli oturumda davayı takip etmediğini beyan
etmiş, bunun üzerine Mahkeme aynı tarihte dosyanın işlemden kaldırılmasına
karar vermiş ancak Mahkemenin 25/6/1998 tarihli ara kararı ile davaya müdahale
talepleri kabul edilen müdahil davacılar tarafından açılan davada yargılamaya
devam etmiştir.
13. Dava dosyası, 6/3/2008 tarihinde çıkarılan 5747 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, uyuşmazlık konusu taşınmazların bağlı olduğu
idari birimin değişmesi üzerine, Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmiş, 10/2/2009 tarihinde anılan Mahkemenin E.2009/65 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
14. Sincan 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi, 23/10/2009 tarih ve E.2009/65, K.2009/572
sayılı kararı ile davacı Maliye Hazinesinin, 2/12/1999 tarihli oturumda davayı
takip etmediklerini beyan ettiği ve dava dosyasının yenilenmediği dikkate
alınarak, davanın açılmamış sayılmasına, asli müdahiller tarafından açılan
davanın ayrılarak, ayrı bir esasa kaydına karar vermiştir.
15. İlk Derece Mahkemesinin bu
kararı için temyiz talebinde bulunulmuşsa da Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 16/6/2011 tarih ve E.2010/6809, K.2011/3485 sayılı ilâmı ile
anılan kararı onamıştır.
16. Aynı Daireye yapılan karar
düzeltme istemi, 21/11/2011 tarih ve E.2011/6356,
K.2011/6055 sayılı ilâm ile reddedilmiştir.
17. Bu ilâm başvurucuya 27/12/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Sincan 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin, 23/10/2009 tarihli kararı uyarınca,
başvurucunun davalı olduğu ve asli müdahiller bakımından ayrılarak görülen
davada yargılama süreci halen aynı Mahkemenin E.2009/637 sayılı dosyasında
devam etmektedir.
19. Başvurucu, 28/3/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
20. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi, 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun 705. ve 716. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
28/3/2013 tarih ve 2013/2172 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
22. Başvurucu, 15/3/1993 tarihinde aleyhine açılan tapu iptali ve tescil
davasının, bekletici mesele yapılan diğer dava dosyasının lehine sonuçlanması
ve bu durumun 27/2/1997 tarihli celsede ortaya konulmasından itibaren konusuz
kaldığını, buna karşın yargılamanın devam ettirildiğini, ilerleyen aşamalarda
davacı tarafın davayı takip etmeyeceğini beyan ettiğini, ardından duruşmalara
katılmadığını dolayısıyla dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini,
yine bu andan itibaren davanın konusuz kalmasına karşın davaya müdahil
olanların talebi ile yargılamaya devam olunduğunu ancak hukuka aykırı olarak
ortaya çıkan bu durum nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca halen devam etmekte
olan söz konusu yargılama sürecinde makul sürenin aşıldığını, bu süreçte
taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunamadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının, mülkiyet hakkının, eşitlik ilkesinin ve kişilik haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun, bireysel başvuruya konu ettiği yargılama
sürecinde davanın, konusuz kalmasına rağmen hukuka aykırı olarak devam ettirilmesinden
dolayı adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve kişilik haklarının ihlal
edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların ihlal
iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi
bizzat yapar. Anılan ihlal iddiaları, yargılama sonunda verilen kararın adil
olup olmadığına ilişkin olduğundan, adil yargılanma hakkının ihlali iddiası
kapsamında değerlendirilmiştir. Öte yandan başvurucunun, makul sürede yargılama
yapılmaması nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği
iddiaları ayrıca değerlendirilmiştir. Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 23/10/2009 tarihli kararı ile sonuçlanan davanın, davacı
Maliye Hazinesi yönünden açılmamış sayılmasına karar verildiği ancak asli müdahil
davacılar yönünden ayrılarak ayrı bir esasa kaydedilip görülmeye devam edildiği
dikkate alındığında, yargılama sürecinin ikiye ayrılarak değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Maliye Hazinesi Tarafından Açılan Davada
Yargılama Sürecine Yönelik İhlal İddiaları
24. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
25. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu
düzenine ilişkin olan bu başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların
incelenebilmesi mümkün değildir.
26. Anayasa
Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve
Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği
ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, 25/12/2012, §
18).
27. Başvurucu, 15/3/1993 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından aleyhine
açılan davada, bekletici mesele yapılan verasetin iptali davasının lehine
sonuçlandığının Mahkemece 27/2/1997 tarihli celsede tespit edilmesiyle davanın
konusuz kaldığını, buna rağmen davacının ıslah talebi ile yargılamaya devam
edildiğini, bu şekilde konusuz kalan davaya ilişkin yargılamaya devam
edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvuru konusu yargılamada
Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 23/10/2009 tarihli
kararı ile Maliye Hazinesi tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına
hükmetmiştir. Anılan karar, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek 21/11/2011 tarihinde kesinleşmiştir. Bu kapsamda başvuruya
konu yargılama sürecinin bu kısmı zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi
dışında kalmaktadır.
29. Açıklanan
nedenlerle, Maliye Hazinesi tarafından açılan davaya ilişkin kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin "zaman bakımından yetkisizlik"
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Asli Müdahiller Tarafından Açılan Davada
Yargılama Sürecine Yönelik İhlal İddiaları
30. Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
31. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
32. Anayasa'nın
148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için
ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.
33. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
34. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal
edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları
ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak
ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda
başvurulabilir (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
35. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi
zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun
olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu
makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek
için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
36. Bireysel başvurunun ikincil
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler
önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu
edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de
Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013,
§ 20).
37. Başvurucu, Maliye Hazinesi
tarafından açılan aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasında, bekletici
mesele yapılan verasetin iptali davasının lehine sonuçlanıp kesinleştiğini, bu
durumda tapu iptali ve tescil davasında dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı
verilmesi gerekirken, davanın hukuksuz ve kanunsuz olarak sürdürüldüğünü,
ayrıca bu hal ile sürdürülen davaya müdahale taleplerinin kabul edilerek,
hukuken yok hükmündeki davaya taraf ihdas edildiğini, ilerleyen aşamalarda
yargılama dosyasının devredildiği Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 23/10/2009 tarihli kararı ile müdahillerin davacı konumuna
yükseltildiklerini, asli müdahiller tarafından açılan davanın Sincan 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinin E.2009/637 sayılı dava dosyasında devam ettiğini belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.
38. Bireysel başvuruya konu
edilen, ilgili yargılama dosyasının incelenmesinde, Maliye Hazinesi tarafından
başvurucu aleyhine Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, 27/3/1997 tarihinde asli müdahiller tarafından müdahale
talebinde bulunularak, taşınmazın tapusunun iptali ile kısmen adlarına
tescilinin talep edildiği, davaya müdahale talebinde bulunanların varlığı
nedeniyle yargılamaya devam olunduğu, 25/6/1998 tarihli oturumda müdahale
taleplerinin Mahkemece kabul edildiği, 2/12/1999 tarihli oturumda, Maliye
Hazinesi tarafından açılan davanın takip edilmemesi nedeniyle işlemden
kaldırılmasına karar verildiği, asli müdahiller yönünden yargılamaya devam
edildiği, 9/9/2008 tarihli karar ile yargılama dosyasının Sincan Asliye Hukuk
Mahkemesine devredildiği, Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/10/2009
tarihli kararıyla Maliye Hazinesi tarafından açılan davanın açılmamış
sayılmasına, asli müdahiller tarafından açılan davaların ise ayrı bir esasa
kaydedilerek yargılamaya devam edilmesine karar verildiği, ayrılan davalara
ilişkin yargılamanın halen Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2009/637
sayılı dosyasında devam ettiği tespit edilmiştir. Dolayısıyla, davanın konusuz
kalması nedeniyle yargılamanın hukuksuz olarak sürdürüldüğünü, müdahale
taleplerinin kabul edilerek, yargılamanın halen devam ettiğini ileri süren
başvurucunun bu iddialarını, devam eden yargılama boyunca ileri sürebilmesi,
ayrıca yargılama sonunda temyiz incelemesine konu edebilmesi imkânı bulunduğundan,
anılan iddiaların Anayasa Mahkemesince incelenmesi bireysel başvurunun
ikincillik ilkesi gereği mümkün değildir.
39. Açıklanan nedenlerle, asli müdahiller tarafından açılan
davada yargılama süreci nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının, başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Asli Müdahiller Tarafından Açılan Davada
Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
40. Başvurucunun, asli müdahiller tarafından açılan davada
yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi
bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de
bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul
edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
41. Başvurucu, 15/3/1993 tarihinde
aleyhine Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılarak, Sincan 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinde devredilen tapu iptali ve tescil davasının halen
devam ettiğini dolayısıyla makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
42. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer
verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
43. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
44. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, Asliye Hukuk Mahkemesi
nezdinde açılan tapu iptali ve tescil davasının söz konusu olduğu görülmekle,
6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
45. Başvurucu
tarafından, tarafı olduğu hukuki uyuşmazlığın yirmi yılı aşkın bir süredir
sonuçlandırılmadığı belirtilmekle beraber, yargılama faaliyetinin makul sürede
gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne
göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin saptanması gereklidir. Medeni
hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre
değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara
bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle
davanın ikame edildiği tarihtir. Ancak uyuşmazlığın tarafları açısından,
yargılama sürecine dâhil oldukları süreler nazara alındığında, farklı yargılama
sürelerinin geçerli olması mümkündür (B. No:2012/367, 17/9/2013,§
24).
46. Başvuru konusu
davanın, davacısı Maliye Hazinesi tarafından açılış tarihi 15/3/1993 olmakla beraber, yargılama devam ederken
27/3/1997 tarihinde davaya asli müdahale taleplerinin olduğu, bu taleplerin
25/6/1998 tarihli oturumda değerlendirilerek, talepte bulunanların bir kısmı
yönünden kabulüne karar verildiği, 23/10/2009 tarihli karar ile Maliye Hazinesi
tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına, asli müdahiller tarafından
açılan davaların tefriki ile devamına hükmedildiği, Sincan 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.2009/637 sayılı dava dosyasında devam etmekte olan yargılamanın,
asli müdahiller tarafından açılan davaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Öte
yandan Maliye Hazinesi tarafından 15/3/1993 tarihinde
açılan davada verilen davanın açılmamış sayılmasına dair kararın temyiz ve
karar düzeltme aşamalarından geçerek 21/11/2011 tarihinde kesinleştiği, anılan
yargılamanın zaman bakımından kabul edilemez olarak değerlendirildiği gözönünde bulundurularak, başvurucu açısından yapılacak
makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı,
asli müdahiller tarafından açılan davanın tarihi olan 27/3/1997 tarihidir.
47. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara
ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını konu alan
şikayetler bakımından değerlendirmeye
esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No:2012/13, 2/7/2013,§ 52).
48. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun başvurucu aleyhine açılan tapu
iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, 27/3/1997
tarihli asli müdahale talebi üzerine, Mahkemece 25/6/1998 tarihli oturumda
müdahale taleplerinin kabul edildiği, bu tarihten sonra taraf teşkilinin
sağlanmaya çalışıldığı, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9/9/2008 tarihli
kararı ile dosyanın, Sincan Asliye Hukuk Mahkemesine devredildiği, Sincan 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/10/2009 tarihli kararı ile asli müdahiller tarafından
açılan davaların ayrı bir esasa kaydına hükmedildiği, yargılamanın halen aynı
Mahkemenin E.2009/637 sayılı dosyasında devam ettiği, söz konusu yargılama
sürecinde taraf teşkilinin sağlanmaya çalışıldığı, bilirkişi raporlarının
alındığı, bilirkişi raporuna ilişkin tebligatların yapılmaya çalışıldığı, dava
dosyası ile ilgili görülen başka mahkeme dosyalarının incelendiği
anlaşılmıştır.
49. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
50. Başvuruya konu davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık on sekiz yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
52. Başvurucu ayrıca, uzun süren
yargılama nedeniyle taşınmazdan yararlanamadığını da belirterek, Anayasa’nın
35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş
olup, başvurucunun makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde
yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
53. Başvurucu, başvuru konusu
yaptığı yargılama sürecinde adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
halen devam eden yargılamanın yok sayılmasına karar verilmesini ve 350.000,00
TL manevi, 850.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
54. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
55. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
7.500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
56. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
57. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık on sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Maliye Hazinesi tarafından açılan davada yargılama sürecine yönelik ihlal
iddialarının “zaman bakımından yetkisizlik”,
2.
Asli müdahiller tarafından açılan davada yargılama sürecine yönelik ihlal
iddialarının “başvuru yollarının
tüketilmemesi”,
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3.
Asli müdahiller tarafından açılan davada yargılamanın makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
4. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 7.500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Sincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.