logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Osman Özkök [2.B.], B. No: 2013/2363, 26/6/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OSMAN ÖZKÖK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2363)

 

Karar Tarihi: 26/6/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Şebnem NEBİOĞLU ÖNER

Başvurucu

:

Osman ÖZKÖK

Vekili

:

Av. Aydın TORAMAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu 1983 ve 1995 yıllarında açılan ve tarafı olduğu hukuk davasının henüz ilke derece mahkemesinde karara bağlanmamış olması ve yargılama süresince taşınmazlardan yararlanamamış olması nedeniyle makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular, 25/3/2013 ve 8/4/2013 tarihlerinde Marmaris 2. ve 3. Asliye Hukuk Mahkemeleri vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvuruların Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci ve İkinci Komisyonlarınca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyaların Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 24/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvuruların birer örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 30/9/2013 ve 2/10/2013 tarihli görüş yazıları 11/10/2013 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş, başvurucu vekili tarafından Adalet Bakanlığı görüşüne karşı 25/10/2013 tarihli beyan dilekçeleri ibraz edilmiştir.

6. Bölüm tarafından 25/6/2014 tarihinde, başvurucu tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen yargılamaların aynı dava dosyasına ilişkin olduğu anlaşıldığından, 2013/2645 numaralı dosyanın, 2013/2363 başvuru numaralı dosya ile birleştirilerek incelenmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu tarafından, 13/5/1983 havale tarihli dilekçe ile Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine, Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Sümbüllütaş mevkiinde kain taşınmazın adına tescili talebiyle dava açılmıştır.

9. Mahkemenin E.1983/78 sayılı dosyası üzerinde yürütülen yargılama sırasında, dosya 12/4/2005 tarihli karar uyarınca aynı Mahkemenin E.1982/230 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

10. Belirtilen yargılama sürecinde taşınmaza ilişkin kadastro tespit çalışması yapıldığından bahisle, 19/3/2008 tarihinde dosyada tefrik kararı verilerek başvurucunun davacısı olduğu dosya aynı Mahkemenin E.2008/150 sırasına kaydedilmiş ve Mahkemenin 19/3/2008 tarih ve E.2008/150, K.2008/144 sayılı karar ile Marmaris Kadastro Mahkemesi lehine görevsizlik kararı verilmiştir.

11. Görevsizlik kararı sonrasında Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2009/1554 sırasına kaydı yapılan dosya, 9/6/2009 tarih ve E.2009/1554, K.2009/720 sayılı karar uyarınca aynı Mahkemenin E.2009/1450 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

12. Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2009/1450 sayılı dosyasının yargılaması sırasında, belirtilen dosya 18/1/2010 tarih ve E.2009/1450, K.2010/45 sayılı karar uyarınca aynı Mahkemenin E.2009/583 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

13. Yukarıda belirtilen sürecin yanı sıra, bir kısım davacılar tarafından 26/5/1995 havale tarihli dilekçe ile Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinde başvurucu aleyhine açılan davada, dava dilekçesinde hudutları itibariyle belirtilen beş parça taşınmazın tapulu olduğu belirtilerek, mahkeme kararına istinaden başvurucu adına oluşan mükerrer tapuların iptaline ve müdahalenin önlenmesine karar verilmesi talep olunmuştur.

14. Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/494 esasına kaydı yapılan dosyanın yargılaması sırasında, belirtilen dosya 10/5/2005 tarih ve E.1995/494, K.2005/392 sayılı karar ile, aynı Mahkemenin diğer kırk beş dosyası ile birlikte E.1984/42 sayılı dosya üzerinde birleştirilmiştir.

15. Taşınmazlar hakkında kadastro tespit çalışması yapıldığından bahisle E.1984/42 sayılı dosyanın 8/12/2009 tarihli duruşmasında, E.1984/42 sayılı dosya ile birleştirilmiş olan dosyaların tefrikine karar verilmiş ve her bir dosya açısından Kadastro Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.

16. Tefrik kararı sonrası E.2009/534 sırasına kaydedilen ve başvurucunun davalı olduğu dosya da 8/12/2009 tarih ve E.2009/534, K.2009/320 sayılı görevsizlik kararı ile Marmaris Kadastro Mahkemesine devredilerek, belirtilen Mahkemenin E.2010/260 sırasına kaydedilmiştir.

17. Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2010/260 sayılı dosyasında yapılan tespit keşfi sonrasında belirtilen dosya, 7/10/2010 tarih ve E.2010/260, K.2010/794 sayılı karar ile, aynı Mahkemenin E.2009/583 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

18. Bu kapsamda başvurucu tarafından 13/5/1983 tarihinde açılan ve birleşme kararı öncesinde Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2010/260 sırasına kayıtlı olan dava ile, başvurucu aleyhine 26/5/1995 tarihinde açılan ve birleşme kararı öncesine Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2009/1450 sırasına kayıtlı olan dava dosyası, Mahkemenin E.2009/583 sayılı dosyası ile birleştirilmiş olup, yargılama belirtilen esas üzerinde hâlihazırda derdesttir.

19. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 13/2/2014 tarihli yazısında, birleşen dosyalardan E.2010/260 sayılı dosyadaki dava konusu parsellerin Hisarönü köyü 179 ada 2,3,6 ve 7 nolu parseller, diğer birleşen dosya olan E.2009/1450 sayılı dosyada başvurucu tarafından dava konusu edilen parsellerin ise Hisarönü köyü 179 ada 3,4 ve 7 nolu parseller olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.

B. İlgili Hukuk

20. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

 “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

21. 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Genel olarak görev” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.”

22. 3402 sayılı Kanun’un “Kadastro davalarında usul” kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Kadastro hakimi, askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava dosyası açar. İlgililerin başvurusunu beklemeksizin kadastro tutanakları ile uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen tebliğ eder.”

23. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama usulü” kenar başlıklı 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

“Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.

Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmayan hallerde basit yargılama usulü uygulanır.

Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.”

24. 3402 sayılı Kanun’un “Deliller ve hakimin takdiri” kenar başlıklı 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

 “Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.

 Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir.”

25. 3402 sayılı Kanun’un “Kararların tebliği, kanun yollarına başvurma ve ilamların infazı” kenar başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur.”

26. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri, kadastro harcı ve tahakkuku” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi şöyledir:

 “Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 26/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 25/3/2013 tarih ve 2013/2363 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, 1983 yılında açtığı ve 1995 tarihinde aleyhine açılan davaların hâlihazırda ilk derece mahkemesi nezdinde derdest olduğunu, yargılama sırasında gereksiz birleştirme kararları ve taraflara ara kararların yerine getirilmesi hususunda usule aykırı süreler verilmesinin yargılamanın uzamasına neden olduğunu, ayrıca tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir konulan taşınmazlarını yargılama süresince kullanamadığını ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkının kesinleşmesi için yıllarca beklemek zorunda kaldığını belirterek, Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

 B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Başvurucu, başvuruya konu uyuşmazlığı sonlandırır nitelikte bir karar mevcut olmadığını belirtmiştir.

30. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvuruya konu yargılamanın hâlihazırda ilk derece mahkemesi önünde derdest olduğunun, yapılacak değerlendirmede nazara alınması gerektiği bildirilmiştir.

31. Başvuru konusu dava, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlama tarihi olan 23/9/2012’den önce açılmış olup, başvuru tarihi itibarıyla derdest olduğu anlaşılmakla, başvurunun incelenmesi Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dâhilindedir. Ayrıca, bireysel başvuruda bulunulmadan önce, ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekmekle birlikte hukuk sistemimizde, yargılamanın uzamasını önleyici etkiye sahip olan veya yargılamanın makul sürede yapılmaması sonucunda oluşan zararları tespit ve tazmin edici nitelik taşıyan bir idari veya yargısal başvuru yolunun bulunmadığı anlaşıldığından, başvuru kanun yollarının tüketilmesi yönünden kabul edilebilir niteliktedir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 21-30).

32. Açıklanan nedenlerle, açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmayan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

33. Başvurucu, 1983 ve 1995 yıllarında açılan ve tarafı olduğu hukuk davasının henüz ilke derece mahkemesinde karara bağlanmamış olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

34. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvuruya konu yargılamanın otuz yılı aşkın süredir ilk derece mahkemesi nezdinde derdest olduğunun ve yargılama sürecinin uzamasında dosyanın taraflarındaki kişi sayısının fazlalığı, başka yargılama dosyalarının bekletici mesele yapılması, keşif ara kararlarının icrasındaki gecikmeler ile verilen birleştirme ve tefrik kararlarının etkili olduğunun, yapılacak değerlendirmede nazara alınması gerektiği bildirilmiştir.

35. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18)

36. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

37. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

38. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

39. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

40. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).

41. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 40).

42. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

43. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikme periyotlarının ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

44. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

45. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, asliye hukuk mahkemesi nezdinde açılan tapu iptal, tescil ve meni müdahale davasının görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine devredilmiş olduğu görülmekle, 3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

46. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, nihai olarak Marmaris Kadastro Mahkemesinin E.2009/583 sayılı dosyasında birleştirilen davalardan ilkinin açılma tarihi olan 13/5/1983 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

47. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir.(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

48. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun başlangıçta tapu iptali, tescil ve meni müdahale taleplerine ilişkin olduğu, görevsizlik kararı ile Kadastro Mahkemesine devredilen dosyanın Mahkemece muhtelif birleştirme ve tefrik kararlarına konu edilmesi sonrasında nihai olarak Marmaris Mahkemenin E.2009/538 sayılı dosyası üzerinde birleştirildiği ve taraflarında ondan fazla kişinin yer aldığı yargılamanın otuz bir yılı aşkın süredir uyuşmazlığın esasına dair karar verilmeksizin ilk derece mahkemesi önünde derdest olduğu anlaşılmaktadır.

49. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin kısmen asliye hukuk kısmen kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 12-18).

50. Kadastro mahkemesi ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43), başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu otuz bir yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

51. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

52. Başvurucu tarafından ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazlardan yararlanamadığı gibi taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kesinleşmesi için yıllarca beklemek zorunda kaldığı belirtilerek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddia edilmiş olmakla beraber, somut yargılama bağlamında başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden

53. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

54. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

55. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin otuz bir yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren 23.700,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

56. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

57. Başvuruya konu yargılamanın otuz bir yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya 23.700,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

F. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine,

26/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Osman Özkök [2.B.], B. No: 2013/2363, 26/6/2014, § …)
   
Başvuru Adı OSMAN ÖZKÖK
Başvuru No 2013/2363
Başvuru Tarihi 25/3/2013
Karar Tarihi 26/6/2014
Birleşen Başvurular 2013/2645

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu 1983 ve 1995 yıllarında açılan ve tarafı olduğu hukuk davasının henüz ilke derece mahkemesinde karara bağlanmamış olması ve yargılama süresince taşınmazlardan yararlanamamış olması nedeniyle makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
3402 Kadastro Kanunu 25
28
29
30
32
36
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi