TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ALİ ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2429)
|
|
Karar Tarihi: 30/3/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 26/5/2016-29723
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ali ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. İbrahim ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; ceza soruşturması sırasında hakkında elkoyma tedbiri uygulanan araca, kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmesine rağmen kolluk görevlilerince elkonulması
üzerine uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan tam yargı davasının
reddedilmesi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile seyahat
özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/4/2013 tarihinde Ankara 4.
İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 9/2/2016
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvurucu hakkında 2010 yılında gıyabında trafik cezası
uygulanmış ancak trafik cezası tutanağı başvurucu yerine başvurucu ile aynı adı
ve soyadı taşıyan başka bir kişiye tebliğ edilmiştir. Tebligatı alan bu kişi,
adına sahte ruhsat düzenlendiği iddiasıyla 26/10/2010
tarihinde Hekimhan Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuş 6/12/2010
tarihinde verilen yetkisizlik kararı ile soruşturma dosyası Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiştir.
5. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/153633 soruşturma
sayılı dosyasında 29/12/2010 tarihinde Ankara Emniyet
Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne yazılan bir yazı ile başvurucuya ait
aracın "yakalanarak parka
çekilmesi" talimatı verilmiştir.
6. Soruşturma neticesinde verilen Cumhuriyet Başsavcılığının 25/4/2011 tarihli ve 2011/21431 sayılı kararı ile
başvurucuya ait ruhsatın sahte olmadığı ve ceza tutanağının isim benzerliğinden
kaynaklanan karışıklık nedeniyle müştekinin adresine tebliğ edildiği
gerekçeleriyle resmî belgede sahtecilik suçundan kovuşturmaya yer olmadığına
karar verilmiştir.
7. Başvurucu 11/6/2011 tarihinde
Ankara'dan Manisa iline bağlı Akhisar ilçesine doğru aracı ile seyir halindeyken
Afyon ili Emirdağ ilçesi Gömü köyü yakınlarında trafik polisleri tarafından
aracı durdurulmuş ve araç üzerinde elkoyma tedbiri
bulunduğu gerekçesiyle araca elkonulmuştur. Başvurucu
araç kiralamak suretiyle Akhisar ilçesine gidebilmiştir.
8. Cumhuriyet Başsavcılığının 13/6/2011
tarihli yazısı ile aracın tedbir kararının kaldırılarak başvurucuya iade
edilmesi hususu Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne
bildirilmiş, aynı gün söz konusu araç başvurucuya iade edilmiştir.
9. Başvurucu araca elkonulması
nedeniyle hizmet kusuruna dayalı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle
İçişleri Bakanlığı aleyhine 21/7/2011 tarihinde Ankara
17. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmıştır.
10. Mahkeme 28/3/2012 tarihli ve
E.2011/2870, K.2012/394 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Dava, davacının aracının şehirlerarası
yolculukta rutin trafik kontrolleri esnasında durdurulduğu ve savcılığın
verdiği "görüldüğü yerde parka çekilmesi kararı" uyarınca Afyon
Emirdağ Bölge Trafik Ekipleri tarafından aracının bağlandığından bahisle 250,00
TL maddi, 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek
yasal faiziyle ödenmesi istemiyle açılmıştır.
Dosyanın
incelenmesinden, davacının aracının şehirlerarası yolculukta rutin trafik
kontrolleri esnasında durdurulduğu ve savcılığın verdiği "görüldüğü yerde
parka çekilmesi kararı" uyarınca Afyon Emirdağ Bölge Trafik Ekipleri
tarafından aracının bağlandığından bahisle 250,00 TL maddi, 3.000,00 TL manevi
tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesi istemiyle
bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, davacıya ait araç nedeniyle yürütülen
soruşturma neticesinde verilen takipsizlik kararı verildiği ifade edilmiş olsa
da, idarenin elinde bu yönde bir bilgi ve belge bulunmadığı, ayrıca davacının
aracının üzerindeki hak mahkumiyetinin kaldırılıp
kaldırılmadığını kontrol etmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, hukuk
devleti ilkelerine uygun olarak kendi mevzuatından doğan yetki ve görevini,
yine tabi olduğu mevzuata göre ifa eden idareye herhangi bir hizmet kusurunun
atfı mümkün olmadığı, idarenin Kanunlar doğrultusunda yapmış olduğu işlemler
nedeniyle davacının acı ve üzüntüye düşmesi veya şeref ve haysiyetinin
incinmesinden, dolayısıyla manevi tazminatın koşullarının oluştuğundan da söz
edilmesi de mümkün değildir."
11. Başvurucu karara itiraz etmiş, Ankara Bölge İdare Mahkemesi
1. Kurulunun 12/2/2013 tarihli ve E.2012/7676,
K.2013/2712 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
12. Karar, başvurucu vekiline 11/3/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 5/4/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi şöyledir:
“(1) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun
işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan
kuvvetli şüphe sebebi bulunan hallerde, şüpheli veya sanığa ait;
.
b) Kara, deniz veya hava ulaşım araçlarına,
.
Elkonulabilir.
.
(4) Kara, deniz ve hava ulaşım araçları
hakkında verilen elkoyma kararı, bu araçların kayıtlı
bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunur.
. ”
15. 5271 sayılı Kanun'un 131. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Şüpheliye, sanığa veya üçüncü kişilere
ait elkonulmuş eşyanın, soruşturma ve kovuşturma
bakımından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının
anlaşılması halinde, re'sen veya istem üzerine geri
verilmesine Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından karar verilir.
İstemin reddi kararlarına itiraz edilebilir."
16. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi şöyledir:
"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
.
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine,
koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması
için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri
amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
.
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler.
. "
17. 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesi şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa,
en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
. "
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/3/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu hakkında verilen trafik cezasına ilişkin tutanağın
isim benzerliğinden kaynaklanan bir karışıklık neticesinde kendisiyle aynı adı
ve soyadı taşıyan bir başka kişiye tebliğ edilmesi sonrası bu kişi tarafından
yapılan suç duyurusu üzerine yürütülen ceza soruşturmasında aracı hakkında elkoyma tedbiri uygulandığını, Cumhuriyet Başsavcılığınca
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine rağmen kolluk görevlilerince
aracına elkonulduğunu, bu nedenle uğradığı maddi ve
manevi zararların tazmini istemiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tam
yargı davasının ise reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 19.,
23. ve 36. maddelerinde düzenlenen kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, seyahat
özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlallerin
tespiti ile 10.000 TL tutarında tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu
diğer ihlal iddiaları yanında ayrıca kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının da
ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun bu şikâyetlerinin özünün,
tedbir kararının zamanında kaldırılmaması nedeniyle aracına elkonulmasına
ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun bu şikâyetleri mülkiyet hakkının
ihlali iddiası başlığı altında değerlendirilmiş, başvurucunun diğer ihlal
iddiaları da seyahat özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı kapsamında ayrı ayrı
değerlendirilmiştir.
1. Mülkiyet Hakkının
İhlaline İlişkin İddia
21. Başvurucu, aracı hakkında ceza
soruşturması sırasında elkoyma tedbiri uygulandığını,
ancak Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dairkarar verilmesine rağmen aracına kolluk görevlilerince elkonulduğunu, bu nedenle maddi ve manevi olarak zarara
uğradığını, bu zararlarının tazmini istemiyle kolluk görevlileri bakımından
sorumlu olan İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tam yargı davasının ise
reddedildiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
22. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19,
20; Güher Ergun ve diğerleri, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
25. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şekli olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No:
2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
26. Başvuru konusu olayda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından resmî belgede sahtecilik suçundan yürütülen ceza soruşturması
sırasında 29/12/2010 tarihinde başvurucuya ait araç
hakkında "yakalanarak parka
çekilmesi" talimatı verildiği, 25/4/2011 tarihinde kovuşturmaya
yer olmadığına karar verilmesine rağmen elkoyma
tedbirinin kaldırılması yönünde bir karar verilmediği, başvurucunun aracına
kolluk görevlilerince 11/6/2011 tarihinde elkonulduğu,
Cumhuriyet Başsavcılığının tedbirin kaldırılmasına ilişkin 13/6/2011 tarihli
yazısı üzerine de aynı gün aracın başvurucuya iade edildiği anlaşılmaktadır.
27. Başvurucu esas itibarıyla, aracı hakkındaki elkoyma koruma tedbirinin uygulanmasının hukuka aykırı
olduğunu ve uygulanan bu tedbir nedeniyle zarara uğradığını iddia etmektedir.
Bu durumda başvurucunun, iddia edilen ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini
sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi gerekir. Bu
çerçevede 5271 sayılı Kanun’un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat
yolunun başvurucunun şikâyetleri açısından tüketilmesi gereken bir yol olup
olmadığının incelenmesi gerekir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(j) bendinde, eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı
hâlde elkonulan veya zamanında geri verilmeyen
kişiler için tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır. Bu yol bir
yandan başvurucunun maruz kaldığı elkoyma işleminin
hukuka aykırılığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk
yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm
olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır.
29. Somut olayda ise başvurucu; kolluk görevlilerinin hatası
sebebiyle aracına elkonulduğu iddiasıyla İçişleri
Bakanlığı aleyhine 21/7/2011 tarihinde Ankara 17.
İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmış, Mahkeme ise 28/3/2012 tarihli kararı
ile Cumhuriyet Savcısı'nın talimatı gereğince elkoyma
işleminin gerçekleştirildiği, bu nedenle davalı idareye bir hizmet kusurunun
atfının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bu karara
karşı yapılan itiraz da Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu tarafından
reddedilmiştir.
30. Başvurucu her ne kadar uygulanan elkoyma tedbiri nedeniyle kolluk görevlilerinin sorumlu
olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle İçişleri
Bakanlığı aleyhine Ankara 17. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açmış ise de
bu davada Mahkemece elkoyma tedbirinin kaldırıldığına
ilişkin olarak davalı idarede bir bilginin bulunmadığı, diğer bir deyişle adli
soruşturma çerçevesinde Cumhuriyet Savcısı'nın talimatı üzerine araca elkonulması ve bu tedbirin kaldırılmaması nedeniyle davalı
idareye sorumluluk atfedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar
verildiği gözetildiğinde başvurucu tarafından tercih edilen bu yolun etkin bir
giderim imkânı sağlamadığı açıktır.
31. Elkoyma koruma tedbirinin
kaldırılarak elkonulan eşyanın sahibine iade
edilmesinin adli soruşturma kapsamında 5271 sayılı Kanun'un 131. maddesi
uyarınca adli makamların görev ve sorumluluğunda olduğu açıktır. Başvurucu
aracı hakkındaki elkoyma tedbirinin koşulları
oluşmadığı halde uygulanması ve zamanında kendisine iade edilmemesi
nedenleriyle, aracın kendisine iade edildiği 13/6/2011
tarihinden itibaren 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine dayanarak tazminat
talebinde bulunma imkânına sahiptir. Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı
sunan hukuk yoluna başvurmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi,
bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.
32. Bu durumda başvurucunun, aracı
hakkında verilen elkoyma tedbirinin koşulları
oluşmadığı hâlde uygulandığı şikâyetine ilişkin olarak zararlarının tazmini
bakımından daha etkin bir yol olan 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine
dayanarak tazminat talebinde bulunma imkânı olmasına rağmen bu yola
başvurmadığı, kolluk görevlilerinin sorumlu olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı
aleyhine İdare Mahkemesinde dava açma yolunu tercih ettiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucu tarafından
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak tam yargı davası
açma yoluna gidilmekle birlikte somut başvuru açısından daha etkili giderim
yolu olan 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine dayanarak tazminat davası açma
imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Sonuç
olarak ihlale neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak
başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
33. Açıklanan gerekçeyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasına
ilişkin başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Seyahat Özgürlüğünün
İhlaline İlişkin İddia
34. Başvurucu aracına elkonulması
nedeniyle seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü
fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına
da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma
alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
36. Anayasa’nın “Yerleşme ve
seyahat hürriyeti” başlıklı 23. maddesi şöyledir:
“Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine
sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek,
sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi
gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve
kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak
suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak
sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme
hakkından yoksun bırakılamaz.”
37. Sözleşme ile Sözleşme’ye Ek
Birinci Protokol’de Tanınmış Bulunan Haklardan ve Özgürlüklerden Başka Haklar
ve Özgürlükler Tanıyan 4 No.lu Protokol’ün
“Serbest dolaşım özgürlüğü” başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“1. Bir devletin ülkesi içinde usulüne uygun
olarak bulunan herkes, orada serbestçe dolaşma ve ikametgahını
seçebilme hakkına sahiptir.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil,
herhangi bir ülkeyi terk etmekte serbesttir.
3. Bu haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu
emniyeti, kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir
toplumda zorunlu tedbirler olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi
tutulabilir.
4. Bu maddenin 1. fıkrasında sayılan haklar,
belli yerlerde, yasayla konmuş ve demokratik bir toplumda kamu yararının gerektirdiği
sınırlamalara tabi tutulabilir.”
38. Sözleşme’ye Ek 4 No.lu Protokol’e
ülkemiz taraf değildir. Bu nedenle anılan Protokol kapsamında kalan ve
Anayasa’nın 23. maddesinde yer alan seyahat özgürlüğüne yönelik şikâyetle
ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulamaz (Sebahat
Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 53).
39. Açıklanan gerekçeyle seyahat özgürlüğünün ihlali iddiasına
ilişkin başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Adil Yargılanma
Hakkının İhlaline İlişkin İddia
40. Başvurucu, aracına elkonulması
yüzünden uğradığı zararların tazmini istemiyle açtığı davanın reddedilerek adil
olmayan bir karar verildiğini ileri sürmüştür.
41. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
42. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
44. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,bariz takdir hatası
veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince
incelenemez (Muhammet Kaplan, B.
No: 2013/1586, 18/9/2013, § 21).
45. Başvuru konusu olayda başvurucunun elkoyma
işlemi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının tazmini
istemiyle İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı davada Ankara 17. İdare
Mahkemesinin 28/3/2012 tarihli kararıyla elkoyma tedbirinin kaldırıldığına ilişkin olarak davalı
idarede bir bilginin bulunmadığı, diğer bir deyişle adli soruşturma
çerçevesinde Cumhuriyet Savcısının talimatı üzerine araca elkonulması
ve bu tedbirin kaldırılmaması nedeniyle davalı idareye sorumluluk atfedilemeyeceği
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 10). Başvurucunun bu
karara karşı yaptığı itiraz ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 12/2/2013 tarihli kararı ile reddedilerek hüküm onanmıştır
(bkz. § 11).
46. Elkoyma
koruma tedbirinin koşulları oluşmadığı halde uygulanması ve aracın zamanında
başvurucuya iade edilmemesinin adli soruşturma kapsamında 5271 sayılı Kanun'un
128. ve 131. maddeleri uyarınca adli makamların görev ve sorumluluğunda olduğu
gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesince elkoyma
tedbirinin Cumhuriyet Savcısı tarafından kaldırılmaması nedeniyle araca elkonularak bir süre için başvurucuya iade edilmemesi
işlemleri bakımından davalı idareye hizmet kusuru atfedilemeyeceği yönündeki
gerekçesinin keyfi olduğundan söz edilemez.
47. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemelerince delillerin
değerlendirilmesinde isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
48. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı
tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi
delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan
delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemeleri
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Derece
Mahkemelerinin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
49. Açıklanan gerekçeyle adil yargılanma hakkının ihlaline
ilişkin başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin iddianınbaşvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Seyahat özgürlüğünün ihlaline ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
30/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.