TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADİL TANER OVACIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/102)
|
|
Karar Tarihi: 30/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Adil Taner
OVACIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Daniş ESENDAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru;
hasarlı durumdaki binanın onarımına izin verilmemesi, daha sonra muvakkat
inşaat izni verildiğindebildirim yapılmaksızın
binanın yıktırılması, ayrıca binada bulunan eşyalara verilen zarar için açılan
tazminat davasının reddedilmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının; bina için
onarım izni vermeyerek zarara yol açan kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya
yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru
30/12/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 18/3/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/10/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 15/12/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş,
24/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 29/12/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Ticaret Odasının 24/1/2005 tarihli
faaliyet belgesine göre 2/5/1977 tarihinden beri kuyumculuk yapmakta olup "Hakimiyeti Milliye Caddesi No:96
Üsküdar/İSTANBUL" adresinde ticari faaliyetlerini
sürdürmektedir.
9. Başvurucu İstanbul ili Üsküdar ilçesi Gülfemhatun
Mahallesinde bulunan 435 ada 3 parsel sayılı taşınmazın maliki olup tapuda
başvurucu adına kayıtlı bu taşınmaz üzerinde 1938 yılında yapılmış iki katlı
bir bina bulunmaktadır. Bu taşınmazın adresi de "Hakimiyeti Milliye Caddesi No:7 Üsküdar/İSTANBUL"
dur.
1. Başvurucunun Takip Ettiği İdari Süreçler
10. Başvurucu bu binada onarım yapmak için 25/1/1995 tarihinde
Üsküdar Belediyesine (Belediye) başvuruda bulunmuş, Belediyece bir cevap verilmemesi
üzerine İstanbul 3. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
11. Mahkeme 27/3/1997 tarihli ve E.1995/913, K.1997/913 sayılı
kararı ile onarım izni istenen yapının onarımının zorunlu olduğu gerekçesiyle
davanın kabulüne ve dava konusu işlemin iptaline karar vermiş, karar süresi
içinde temyiz edilmediğinden 5/8/1997 tarihinde kesinleştirilmiştir.
12. Başvurucu bu tarihten sonra çeşitli tarihlerde yapının
onarımı amacıyla Belediyeye başvurularda bulunmuş, Belediyece 6/11/1997 tarihli
yazı ile emniyet tedbirlerinin başvurucu tarafından alınması gerektiği, ayrıca
taşıyıcı sistem değişikliği için proje tasdiki ve ruhsat alınması gerektiği
başvurucuya bildirilmiştir.
13. Başvurucu 13/5/2003 tarihinde proje ve zemin etüd raporunu Belediyeye sunmuştur. Belediye bu defa,
taşınmazın 5/9/1997 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında park
ve yol alanında kalması nedeniyle onarım izni vermemiş, 7/5/2004 tarihinde de, imar planına göre park ve yol alanında kalması nedeniyle
bu taşınmazın kamulaştırmasına karar vermiştir. Taşınmazın tapu kaydına
7/6/2004 tarihinde kamulaştırma kararı şerh edilmiş, ancak bu kamulaştırma
şerhi 8/2/2006 tarihinde terkin edilmiştir.
14. Belediye Encümeninin 5/9/2003 tarihli kararı ile
başvurucunun talebi üzerine taşınmazın nitelikleri korunmak kaydıyla anılan
taşınmaz yönünden 10 yıl süreyle muvakkat inşaat izni verilmiş, bu izin
12/3/2004 tarihinde tapuya şerh edilmiştir.
15. Ancak başvurucunun taşınmazı üzerinde bulunan iki katlı bu
bina, ağır hasarlı olduğu gerekçesiyle ve önceden bir bildirim de yapılmaksızın
Belediye tarafından 28/4/2004 tarihinde yıkılmıştır.
2. Başvurucunun Takip
Ettiği Yargısal Süreçler
i. Ceza Soruşturması
16. Başvurucu, binanın mahkeme kararı ile sabit olan hasarlı
durumuna rağmen onarım izni vermeyen kamu görevlileri hakkında 23/7/2003
tarihinde Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
17. Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/7344 Soruşturma
sayılı dosyasında verilen 21/4/2005 tarihli ve K.2005/35501 sayılı karar ile
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
18. Başvurucunun karara karşı yaptığı itiraz, Kadıköy 1. Ağır
Ceza Mahkemesinin 7/6/2005 tarihli ve 2005/674 Müt. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
19. Başvurucunun kanun yararına bozma istemi de Yargıtay 4. Ceza
Dairesinin 28/6/2006 tarihli ve E.2005/12896, K.2006/13134 sayılı ilamıyla
reddedilmiştir.
ii. Delil Tespiti İstemi
20. Başvurucu onarım için İstanbul 3. İdare Mahkemesinde açtığı
davanın kabul edilmesi üzerine Belediyeye başvurduğu 29/8/1997 tarihinden
itibaren 7 yıl geçtiğini belirterek bu sürede onarıma izin verilmemesi
nedeniyle her iki tarihteki onarım masrafları arasındaki farktan kaynaklanan
zararın ve ayrıca onarım izni zamanında verilmediği için maddi zararının
tespiti amacıyla 23/1/2004 tarihinde Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde delil
tespiti talebinde bulunmuştur.
21. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan 10/5/2004 tarihli
uzman bilirkişi kurulu raporunda, binanın Belediyeye başvuru ile delil tespiti
tarihlerine göre onarım bedeli farkı belirtilmiş, ayrıca binanın onarılmaması
nedeniyle uğranılan ekonomik kayıplar bu rapor ile 6/9/2004 tarihli ek raporda
alternatifli yöntemlerle hesaplanarak gösterilmiştir.
iii. Binanın Onarımına İzin Verilmemesi ve
Yıkımı Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini Davası
22. Başvurucu onarımına izin verilmemesi suretiyle binasının
kullanılmasına ve gelir sağlanmasına engel olunması, 28/4/2014 tarihinde de
binanın kendisine bildirim yapılmaksızın yıktırılması nedeniyle uğradığı
zararların tazmini amacıyla 26/1/2005 tarihinde Belediye aleyhine İstanbul 3.
İdare Mahkemesinin 2005/178 esas sayılı dava dosyasında tam yargı davası
açmıştır.
23. Mahkeme, 30/1/2009 tarihli ve E.2005/178, K.2009/183 sayılı
kararı ile davanın kısmen kabulüne, 109.522 TL tutarındaki maddi tazminatın
29/9/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan
alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat ile manevi
tazminat istemlerinin reddine karar vermiştir.
24. Karar temyiz edilmiş, Danıştay Altıncı Dairesinin 22/4/2014
tarihli ve E.2012/4467, K.2014/3336 sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Uyuşmazlıkta, davacının hakkını ihlal
eden işlemin icrası nedeniyle doğan zarardan dolayı icra tarihinden itibaren
dava açılmadığı gibi 2577 sayılı Yasanın 11. maddesinde öngörülen başvuru
yollarının da kullanılmak suretiyle de tam yargı davası açılması yoluna da
gidilmeden, dava açma süresi geçirilerek yıkım işlemi yıkım eylemi olarak
nitelendirilerek oluştuğu belirtilen zararın tazmini istemiyle 29.09.2004 günü
yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine 26.01.2005 günü açılan davada süre
aşımı bulunmaktadır.
Bu durumda, davanın süre aşımı yönünden reddi
gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle verilen temyize konu mahkeme
kararında hukuki isabet görülmemiştir."
25. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden sorgulandığında
başvurucunun karar düzeltme talebinde bulunduğu ve karar düzeltme aşamasının
ise henüz sonuçlanmadığı görülmektedir.
iv. Yıkım Nedeniyle Binadaki Eşyaların Zarara
Uğradığı İddiasıyla Açılan Tam Yargı Davası
26. Başvurucu yıkılan binanın duvarındaki kasa içindeki ziynet
eşyalarının, binadaki antika eşyaların ve diğer değerli eşyalarının zarar
gördüğü iddiasıyla Belediye ile Belediyede görevli H.D. ve M.B.A. aleyhlerine
25/4/2005 tarihinde Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde tazminat davası
açmıştır.
27. Mahkeme 20/4/2006 tarihli ve E.2005/121, K.2006/91 sayılı
kararı ile davalılar H.D. ve M.B.A. aleyhlerine açılan davanın husumet yönünden
reddine, Belediye aleyhine açılan davanın ise yargı yolu yanılgısı nedeniyle
reddine karar vermiştir.
28. Temyiz edilen karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/3/2007
tarihli ve E.2007/2313-K.2007/3647 sayılı ilamıyla onanmış, taraflarca karar
düzeltme yoluna gidilmediğinden hüküm 31/5/2007 tarihinde kesinleşmiştir.
29. Başvurucu bunun üzerine aynı iddialarla 17/9/2007 tarihinde
Belediye aleyhine bu defa İstanbul 3. İdare Mahkemesinde tam yargı davası
açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, yıkılan bina ve binadaki kasanın zarar
gördüğü iddiasıyla aynı Mahkemenin 2005/178 esas sayılı dava dosyasında tam
yargı davası açtığını, bu nedenle somut davadaki talebinin kasa içerisindeki
eşyalar ve binadaki diğer taşınır mallar ile ilgili olduğunu ifade etmiştir.
30. Mahkeme 30/1/2009 tarihli ve 30/1/2009 tarihli ve
E.2007/1642, K.2009/184 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir.
Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"... davalı idarece İstanbul 3. İdare
Mahkemesinin iptal kararı üzerine binanın basit onarım ve tamiri için davacıya
izin verilmesi gerekmektedir. Ancak davalı idarece bu iznin çeşitli nedenler
ileri sürülerek verilmediği, geçen zaman içinde binanın daha çok yıprandığı ve
kullanılamaz hale geldiği görülmektedir.
...
Yukarıda yer verilen anlatımlara göre, 1995
yılından itibaren bina için basit onarım ve tamir izni vermeyen, 1997 yılından
sonra imar planında park ve yaya yolu alanında kalan parselin kamulaştırılması
için gerekli işlemleri yapmayan, park ve yaya yolu fonksiyonu nedeniyle 10
yıllık muvakkat inşaat izni verilen yapıyı malikine hiç haber vermeden yıkan ve
enkazını kaldıran davalı Üsküdar Belediye Başkanlığının olayda hizmet kusuru
bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Dava dilekçesinde; 270.000,00 YTL maddi
tazminat olarak talep edilen değerler; kasa içinde, bir adet telkari gümüş kemer, üç adet elmas taşlı yüzük, iki adet
elmas taşlı küpe, bir adet elmas tek taşlı kolye ve 14 ayar zinciri, bir tek
taş pırlanta yüzük, iki adet 14 ayar zincir, beş adet reşat
altın lira, bir adet pırlanta mekik yüzük, bir adet pırlanta mekik yüzük, bir
adet hislon marka elmas taşlı bayan kol saati, bir
adet elmas gerdanlık; kasa dışında, bir adet 1.50cmx70 cm ebadında altın
yaldızlı oymalı taş ayna, dört adet 18 kollu mum lambalı tunç avize, iki adet
2.00x1.90cm ebadında el döğmeli bakır tepsi, bir adet kollu kahve değirmeni, üç
adet tuval üzerine yıldız sarayı, küçük kasrı ve Göksu deresini gösterir yağlı
boya tablo, bir adet sarı kulpla ayaklı kapaklı el döğmesi bakır kömür mangalı,
iki adet sarı kulplu el döğmesi bakır kazan, üç adet gümüş gondol, beş adet
gümüş tepsi, kuyumcu sarı vitrin direkleri ve spotları, kuyumcu cila motoru,
iki adet yıldız porselen vazo, iki adet ceviz masa, ceviz oymalı büfe olarak
belirtilmektedir. Davacı tarafından maddi tazminat olarak talep edilen bu
kalemlerin cins, vasıf ve kıymetlerinin tespiti amacıyla Üsküdar 3. Sulh Hukuk
Mahkemesinde tespit davası açılmış olup Mahkemesinin E:2004/62 D.İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, mevcut
binanın yıkımdan önceki durumunun mali-i inhidam oluşu itibariyle, evvelce
onarım ve takviyesinin binanın yıkılmadan yapılması istenmişse de, mevcudun
herhangi bir şekilde kullanılmasının sağlıklı olmayacağı açık ve çeşitli
raporlarla belirlenmiş olduğundan, herhangi bir ekonomik değerinin olmadığı
kanaati belirtilmiştir. Davacının bu bilirkişi raporuna itiraz etmediği görülmektedir.
...
... Mahkememizce, kullanılamayacak durumda
bulunan, içine dahi girilmesi tehlikeli olan bir binada maddi tazminat olarak
talep edilen değerlerin bulundurulmasının hayatın olağan akışına ters olduğu
sonucuna varılmıştır. Davacının kuyumcu olduğu da dikkate alındığında, bir
kuyumcu esnafının ata yadigarı olduğu belirtilen antika eşyaları ve kıymetli
takıları metruk bir binada saklamasınıninandırıcılığı
bulunmamaktadır.
Kaldı ki, davacı tarafından binada bulunduğu
belirtilen söz konusu değerlerin orada olduğuna dair somut bir bilgi ve belge
de sunulamamaktadır.
Bu duruma göre, davalı Belediyenin binanın
yıkımında hizmet kusuru bulunmakla birlikte, yıktırılan binada bulunduğu
belirtilen kasanın içinde bulunun kıymetli takılar ile kasa dışındaki diğer
menkullerin yıkılan binada bulunduğu ispatlanamadığından maddi tazminattalebi yerinde görülmemiştir.
...
Olayda,davacının
şeref, haysiyet, onur gibi manevi kişiliğini sarsacak bir idari işlem veya
eylemin olmaması karşısındamanevi tazminat ödenmesini
gerektirecek şartların oluşmadığı kanaatine varılmakla, bu istemindereddi
gerekmektedir."
31. Karar temyiz edilmiş, Danıştay Ondördüncü
Dairesinin 28/5/2012 tarihli ve E.2011/2424, K.2012/3883 sayılı ilamıyla hükmün
onanmasına karar verilmiştir.
32. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Dairenin
11/9/2013 tarihli ve E.2012/9669, K.2013/5738 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
33. Karar, başvurucu vekiline 28/11/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
34. Başvurucu 30/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
35. Anayasa'nın 125. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"İdare, kendi eylem ve işlemlerinden
doğan zararı ödemekle yükümlüdür."
36. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 39. maddesi
şöyledir:
"Bir kısmı veya tamamının yıkılacak
derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen
yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya
valilikçe on gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibinin bulunmaması halinde
binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası
tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla
birlikte bir zabıtla tespit edilir.
Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi
tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu
işler belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20
fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.
Alakalının fakruhali
tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike
durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icabettiriyorsa
mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye
ettirilir."
37. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
172. ve 173. maddeleri, 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrası, 5.
maddesinin birinci fıkrası, 6. ve 9. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 30/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu, taşınmazı üzerinde bulunan 1938 yılında yapılmış
olan bina için onarım izni verilmesi talebinin Belediye tarafından çeşitli
gerekçelerle sürekli olarak reddedilmesi ve nihayet muvakkat inşaat verildikten
sonra ise Belediyenin kendisine bir bildirimde de bulunmadan bu binayı yıkması
nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmüştür.
40. Başvurucu ayrıca, Belediyece yıktırılan binadaki kasanın
içinde kıymetli ziynet eşyalarının, kasa dışında da antika eşyaları ve diğer
değerli taşınır eşyalarının bulunduğunu, yıkım nedeniyle bu eşyaların yok
edildiği iddiasıyla maddi ve manevi zararlarının tazmini için açtığı davanın
ise reddedildiğini ifade etmiştir.
41. Başvurucu son olarak binanın onarımına izin verilmemesi
nedeniyle uğradığı zarara yol açtıkları iddiasıyla kamu görevlileri hakkında
yaptığı suç duyurusu üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi sonucu
şikâyet yollarının engellendiğini belirtmiştir.
42. Başvurucu tüm bu nedenlerle Anayasa'nın 35. maddesinde
düzenlenen mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş 270.000 TL maddi ve
90.000 TL manevi olmak üzere tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16).
44. Başvurucu başvuru formunda davalı Belediyenin kendisini
"hukuk dışı eylemlerle 18 sene oyaladığını" belirtmekte olup gerek
başvuru formunda gerekse de 29/12/2014 tarihli dilekçesinde başvurucunun makul
sürede yargılanma hakkına ilişkin açık bir ihlal iddiası bulunmadığından, makul
sürede yargılanma hakkı yönünden bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
45. Başvurucunun yapının onarımına izin vermeyerek zarara
uğramasına yol açtıkları iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu kamu görevlileri
haklarında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek hak arama hürriyetinin
engellendiği iddiası ilgisi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamında
incelenmiştir.
46. Başvurucunun, Belediye tarafından binanın onarımına izin
verilmemesi ve sonucunda yıktırılması nedeniyle zarara uğradığı iddiası ile
yıkım üzerine bu bina içindeki değerli eşyalarının yok edildiği gerekçesiyle
maddi ve manevi zararlarının tazminine ilişkin açtığı davada İlk Derece
Mahkemesince hizmet kusurunun varlığı kabul edilmesine rağmen davanın
reddedilerek zararlarının tazmin edilmediği iddiası mülkiyet hakkı kapsamında
ayrı başlıklar altında incelenmiştir.
1. Adil Yargılanma
Hakkının İhlaline İlişkin İddia
47. Başvurucu taşınmazı üzerinde bulunun iki katlı binasının
onarımına izin vermeyerek zarara uğramasına yol açtıkları gerekçesiyle Belediye
görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, ancak Üsküdar Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu
karara karşı yaptığı itirazın reddedildiği gibi kanun yararına bozma isteminin
de reddedildiğini, böylece hak arama hürriyetinin engellendiğini belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
48. Bakanlık, bu konu hakkında bir görüş bildirmemiştir.
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme,
23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine
yapılacak bireysel başvuruları inceler."
50. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu
başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir
(Doğan Yıldırım, B. No:
2013/9831, 10/3/2015, § 23).
51. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir
tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde
uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
52. Başvuru konusu olayda, başvurucunun ilgili kamu görevlileri
hakkında suç duyurusunda bulunması üzerine başlatılan ceza soruşturmasında
Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının 21/4/2005 tarihli kararıyla kovuşturmaya yer
olmadığına karar verildiği, başvurucunun bu karara karşı yaptığı itirazın da
Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/6/2005 tarihli kararı ile reddedildiği
görülmektedir (bkz.§§ 17, 18).
53. Bu durumda başvurucunun ihlal iddiasına konu kovuşturmaya
yer olmadığına ilişkin karar, Ağır Ceza Mahkemesinin başvurucunun itirazını
reddettiği 7/6/2005 tarihinde kesinleşmiştir. Bu nedenle başvuruya konu karar,
zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
54. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Mülkiyet Hakkının
İhlaline İlişkin İddia
a. Binanın Onarımına İzin
Verilmemesi ve Yıktırılması Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmin Edilmemesine
İlişkin İddia
55. Başvurucu tapulu taşınmazının üzerinde 1938 yılında yapılmış
iki katlı bir binanın bulunduğunu, yıkılmak üzere olan bu yapıyı onarmak için
Belediyeden izin talebinde bulunduğunu, ancak onarım izni verilmemesi işleminin
iptaline dair mahkeme kararına rağmen Belediyenin çeşitli sebeplerle kendisini
oyaladığını, nihayet 10 yıl süreli muvakkat inşaat izni verilmesine rağmen
Belediyenin kendisine bir bildirim de yapmadan bu binayı yıktırdığını
belirterek, Belediyece zamanında onarım izni verilmemesi ve binanın hukuka
aykırı olarak yıktırılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
56. Bakanlığın görüş yazısında Belediyenin taşınmazdaki binanın
yıkımını hangi nedene dayandırdığının belirlenmesi gerektiği, mülkiyet hakkına
müdahale edilerek erişilmek istenen kamu yararının ve müdahalenin
gerekliliğinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, idarenin hizmet kusuruyla
taşınmazın yıkılmasının gerekliliği ve bu durumun başvurucunun ölçüsüz bir yüke
katlanması sonucunu doğurup doğurmadığının takdirinin Anayasa Mahkemesine ait
olduğu bildirilmiştir.
57. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı cevap dilekçesinde,
başvuru formundaki beyanlarını tekrar etmiştir.
58. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
59. 6216 sayılı Kanun’un
"Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
60. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
61. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil, aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
62. Başvuru konusu olayda, başvurucunun onarım için izin
verilmemesi nedeniylebinasını kullanamayıp ekonomik
yönden kayba uğradığı ve binanın yıkımı nedeniyle zarara uğradığı iddiasıyla
İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 2005/178 esas sayılı dava dosyasında tam yargı
davası açtığı, Mahkemenin davanın kabulüne dair 30/1/2009 tarihli kararının ise
Danıştay Altıncı Dairesinin 22/4/2014 tarihli ilamıyla bozulduğu, bozma ilamı
üzerine başvurucunun karar düzeltme isteminde bulunduğu, karar düzeltme
aşamasının ise henüz sonuçlanmadığı, dolayısıyla yargılamanın devam etmekte
olduğu görülmektedir (bkz. §§22-25).
63. Bu durumda başvurucunun ihlal iddiasına konu ettiği binası
için onarım izni verilmemesi nedeniyle kullanamayıp ekonomik yönden kayba
uğradığı ve binanın yıktırılması üzerine zarara uğradığı iddiası yönünden
başvurucu tarafından İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 2005/178 esas sayılı dava
dosyasında açtığı tam yargı davasının devam etmekte olduğu, başvurucunun ise bu
dava sonuçlanmadan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak
ihlale neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru
yolları usulünce tüketilmemiştir.
64. Açıklanan nedenlerle binanın onarımına izin verilmemesi ve
yıktırılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlali iddiasına yönelik olarak
başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden başvuru konusu yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Yıkılan Binada Değerli Taşınır Eşyaların
Mevcut Olduğu ve Yıkım Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmin Edilmemesine İlişkin
İddia
65. Başvurucu, Belediyece yıktırılan binanın duvarındaki kasanın
içerisinde kendisine ait kıymetli ziynet eşyalarının ve bu binada yine
kendisine ait antika eşyalar ile başkaca değerli eşyaların bulunduğunu, ancak
Belediyenin binayı yıktırmasıyla birlikte bu eşyaların da yok edildiğini
belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. Bakanlık, bu konu hakkında bir görüş bildirmemiştir.
67. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca
başvurucunun; başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan
Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel
başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna
ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38;
Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014, §§ 19, 20).
68. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde başvurunun
açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince kabul
edilemez olduğuna karar verilebilir.
69. Başvuru konusu olayda başvurucu, taşınmazı üzerindeki binada
ziynet eşyaları, antika eşyalar ve diğer taşınır eşyalarının bulunduğu ve
Belediyece binanın yıktırılması sırasında bu eşyaların enkazla birlikte atıldığı
iddiasıyla maddi ve manevi zararlarının tazmini için Belediye ile Belediye
görevlileri aleyhlerine 25/4/2005 tarihinde Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
nezdinde tazminat davası açmış, Mahkemenin 20/4/2006 tarihli kararı ile
Belediye görevlilerine karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine,
Belediyeye karşı açılan dava yönünden ise, idare mahkemelerinin görevli olduğu
gerekçesiyle yargı yolu yanılgısı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar
verilmiştir. Başvurucu, davanın reddine dair kararın Yargıtayca
onanması suretiyle kesinleşmesi üzerine bu defa 17/9/2007 tarihinde Belediye
aleyhine İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 2007/1642 esas sayılı dava dosyasında
tam yargı davası açmıştır.
70. Mahkemenin 30/1/2009 tarihli kararı ile olayda Belediyenin
hizmet kusurunun bulunduğu tespit edilmiş, ancak başvurucunun dayandığı Üsküdar
3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2004/62 Değişik İş sayılı delil tespiti dosyasında
dava dilekçesinde belirtilen eşyaların tespit edilmemiş olduğu, bu dosyadaki
bilirkişi raporuna göre kullanılamayacak durumda olup içine girilmesi dahi
tehlikeli bir binada başvurucunun belirttiği değerli eşyaların tutulmasının da
hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dolayısıyla bu eşyaların yıkılan binada
bulunduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle başvurucunun maddi tazminat talebi
yerinde görülmemiş, koşulları oluşmadığı belirtilerek manevi tazminat talebi de
reddedilmiştir (bkz. § 30). Temyiz edilen karar Danıştay Ondördüncü
Dairesince onanmış, karar düzeltme istemi de Dairece reddedilmiştir.
71. Başvurucu başvuru formunda, Belediyece yapılan yıkım
işlemine ait fotoğraflarını, kuyumcu olduğuna dair ticaret odası belgesini,
delil tespiti dosyasını ve tanık ifadelerini delil olarak göstermiştir. Başvuru
formu ekinde ibraz edilen fotoğraflarda başvurucunun belirttiği eşyalar
görülememiştir. Başvurucunun ibraz ettiği İstanbul Ticaret Sicil Odasının
24/12005 tarihli sicil kayıt sureti başlıklı belgede ise, başvurucunun kuyumcu
olarak "Hakimiyeti Milliye Caddesi
No:96" adresinde faaliyet gösterdiği belirtilmekte olup bu
adresin ise başvuru konusu taşınmaza ait olmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu
Üsküdar Belediyesine verdiği 29/9/1997 tarihli dilekçede ise tamire muhtaç
durumdaki "binanın boş ve harap durumda
olduğunu" ifade etmiştir. Öte yandan başvurucunun dayandığı
delil tespiti dosyasında da, belirtilen değerli
eşyaların yıkım öncesi bu binada mevcut olduğuna dair herhangi bir tespit
yapılmadığı, bu dosyada yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu asıl
ve ek raporlarında, yalnızca yapının durumunun tespit edilerek talep
doğrultusunda binanın onarımına izin verilmemesi nedeniyle başvurucunun maddi
zararlarına dair farklı yöntemlerle yapılan hesaplamaların ve açıklamaların yer
aldığı görülmektedir. Ayrıca başvurucunun da beyan ettiği üzere ve gerek
başvuru formuna eklenen Belediye yazışma ve belgelerine göre gerekse de delil
tespiti dosyasında alınan bilirkişi kurulu raporlarına göre, başvurucuya ait
binanın yıkım öncesinde kullanılamayacak durumda ağır hasarlı olduğu
anlaşılmaktadır.
72. Bu durumda başvurucu, Belediyece yıkılan binanın içinde
ziynet eşyaları, antika eşyaları ve diğer değerli eşyalarının mevcut olup yıkım
nedeniyle bu eşyaların zarar gördüğünü ileri sürmekte ise de bu iddiasını somut
bilgi ve belgelere dayandıramamaktadır. Başvurucunun dayandığı delil tespiti
dosyası ve başvuru formu ekindeki fotoğraflarda bu eşyaların varlığına dair
somut bir bulgu mevcut olmayıp Mahkemenin de gerekçesinde belirttiği üzere
binanın yıkım öncesinde kullanılamaz durumda olduğu da gözetildiğinde söz konusu
iddianınkanıtlanmamış şikayet
kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
73. Açıklanan nedenlerle yıkılan başvurucuya ait binada değerli
eşyaların bulunduğu ve yıkım nedeniyle bu eşyaların zarar gördüğü iddiası
başvurucu tarafından kanıtlanamadığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı ihlali ile ilgili olarak;
a. Makul sürede yargılanma hakkına ilişkin bir ihlal iddiası
bulunmadığından söz konusu hak yönünden bir inceleme yapılmasına YER OLMADIĞINA
Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
b. Kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlaline ilişkin iddianın
zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
2. Mülkiyet hakkı ihlali ile ilgili olarak;
a. Binanın onarımına izin verilmemesi ve yıktırılması nedeniyle
uğranılan zararın karşılanmadığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
b. Yıktırılan binada değerli taşınır eşyaların mevcut olduğu ve
yıkım nedeniyle zarara uğranılan zararın karşılanmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
OYBİRLİĞİYLE
30/3/2016 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, 1995 yılında başlayan hasarlı durumdaki binanın
onarımına izin verilmemesi, daha sonra izin verilmesine rağmen bildirim
yapılmaksızın binanın yıktırılması, binada bulunan eşyalara zarar verilmesi
nedeniyle açılan tazminat davasının reddedilmesi üzerine bu işlemlerden doğan
zarara yol açan kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurularının sonuçsuz
kalması, binanın yıkımı nedeniyle uğranılan zararların tazmini talebiyle açılan
tam yargı davasının da başvuru tarihine kadar sonuç vermemesi sürecinin tümüne
ilişkin olarak, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılmıştır.
2. Buna göre, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlaline
ilişkin iddiası sadece zarara yol açan kamu görevlileri hakkında takipsizlik
kararı verilmesiyle sınırlı olmayıp, idari yargıda açılan tam yargı davasının
başvuru tarihi itibariyle sonuç vermemiş olmasını da kapsamaktadır.
3. Başvurucu vekilinin imzaladığı başvuru formunun sonuç
kısmında yargılamanın uzunluğundan yakınıldığı ve bu meyanda, uzun yargılamayı
da kapsayacak biçimde manevi tazminat talebinde bulunulduğu açıktır.
4. Bu nedenle başvuru tarihi itibariyle dokuz, karar tarihi
itibariyle de onbir yılı bulan idari yargıdaki
davanın makul sürede sonuçlandırılmamış olmasının adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilerek, başvurucuya bu yönden makul bir manevi tazminat
verilmesi gerekirken tam yargı davasının sadece mülkiyet hakkının ihlali
iddiası yönünden incelenmesine ve bu yönden “başvuru yollarının tüketilmemesi”
gerekçesiyle kabul edilemez bulunmasına katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|