logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Mehmet Günyeli [2.B.], B. No: 2013/2436, 24/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA MEHMET GÜNYELİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2436)

 

Karar Tarihi: 24/3/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

Raportör

:

Kamil KAYA

Basvurucu

:

Mustafa Mehmet GÜNYELİ

Vekili

:

Av. Duygu EROĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, boşanma davasında bildirilen tanıklardan bir kısmının dinlenmemesi ve temyiz duruşma tarihi usulüne uygun tebliğ edilmeyerek duruşmada bulunma hakkının engellenmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 3/4/2013 tarihinde Bakırköy 5. Aile Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 23/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 17/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 18/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 26/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 11/3/2016 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu aleyhine Sarıyer (İstanbul 14.) Aile Mahkemesinde (Mahkeme) 15/10/2009 tarihinde boşanma davası açılmıştır.

9. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu 28/4/2010 tarihli tanık listesinde altı tanık bildirmiş; bunlardan dördü duruşmada dinlenmiştir.Diğer iki tanığın da dinlenmesi yönünde başvurucunun talebi bulunduğuna ilişkin bilgiye dosya kapsamındaki belgelerden ulaşılmamıştır.

10. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 22/6/2011 tarihli ve E.2009/1154, K.2011/718 sayılı karar ile başvurucunun kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin davacı anneye verilmesine, 250.000 TL manevi tazminat ile aylık 2.000 TL iştirak nafakasının başvurucudan alınarak davacıya verilmesine, başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

11. Başvurucu bu kararı; davacının iddialarının ispatlanamadığı, evlilik birliğine aykırı eylemlerinin dikkate alınmadığı, davacıya karşı kusurlu davranışı bulunmadığı, affedilen olaylara davada dayanılamayacağı, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatın yersiz ve fahiş olduğu, manevi tazminat talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle temyiz etmiştir. Başvurucu ayrıca temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.

12. Başvurucu adına avukatı E.O.H. tarafından sunulan 10/8/2011 havale tarihli temyiz dilekçesinde vekilin adresi “İnönü Cad. Mithatpaşa Apt. No: 48 Kat 6 Daire 12 Gümüşsuyu/İstanbul” olarak gösterilmiştir.

13. Davacı da karşı (katılma yoluyla) temyiz dilekçesinde Mahkemece hükmedilen iştirak nafakası ve manevi tazminat miktarının düşük olduğunu ileri sürerek kararın bu yönlerden bozulmasını, diğer kısımlarının onanmasını talep etmiştir.

14. Davacının karşı temyiz dilekçesini içerir tebligat evrakının, başvurucu vekilinin temyiz dilekçesinde belirttiği yukarıdaki adrese 2/9/2011 tarihinde gönderildiği, başvurucu vekiline 6/9/2011 tarihinde tebliğ edildiği ancak tebligattaki adresin üzerinin çizilerek “İnönü Cad. No:18/5” şeklinde değiştirilmiş olduğu görülmüştür.

15. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince temyiz duruşma günü belirlenerek taraf vekillerine buna ilişkin davetiyeler çıkarılmış ancak başvurucunun ismi geçen vekilinin temyiz dilekçesinde yazan “İnönü Cad. Mithatpaşa Apt. No: 48 Kat 6 Daire 12 Gümüşsuyu/İstanbul” adresine çıkarılan davetiye adres değişikliği nedeniyle tebliğ edilememiştir. Temyiz duruşmasında davacı vekili hazır bulunmuş, başvurucu vekili duruşmaya katılmamıştır.

16. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 25/9/2012 tarihli ve E.2011/19949, K.2012/22437 sayılı ilamıyla Mahkeme kararını onamıştır. Onama ilamı şöyledir:

“Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 25.09.2012 günü duruşmalı temyiz eden davalı Mustafa Mehmet Günyeli vekiline çıkarılan davetiyenin taşındığından bahisle tebligatın yapılamadığı görüldü. Karşı taraf temyiz eden davacı L.A.G. vekillerinden Av. D.E. geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ... karar verildi.”

17. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 21/1/2013 tarihli ve E.2012/26627, K.2013/1108 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

18. Nihai karar başvurucuya 4/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 3/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

20. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.”

21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunan 18/6/1927 tarihli 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi şöyledir:

“Yargıtay temyiz incelemesini dosya üzerinde yapar. Ancak ... boşanma veya ayrılığa, velayete, nesebe ve kısıtlamaya ilişkin davalarla miktar veya değeri onmilyar lirayı aşan alacak ve ayın davalarında taraflardan biri temyiz dilekçesi veya cevap dilekçesinden duruşma yapılmasını istemiş ise, Yargıtayca bir gün belli edilerek taraflara usulen tebligat yapılır. Tebliğ tarihi ile duruşma günü arasında en az onbeş gün bulunması gerekir; taraflar gelmişlerse bu süreye bakılmaz. Tebligat gideri verilmemişse duruşma isteği dikkate alınmaz.

...

 Duruşma günü belli edilen hallerde Yargıtay, tarafları veya gelen tarafı dinledikten sonra ve taraflardan hiç biri gelmemiş ise dosya üzerinde inceleme yaparak kararını o gün tefhim eder.

...”

22. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.”

23. 7201 sayılı Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır...”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, aleyhine açılan boşanma davasında Mahkemeye sunduğu tanık listesinde isim ve adreslerini bildirdiği altı tanıktan dördünün duruşmada dinlendiğini ancak diğer iki tanığının dinlenmediğini, İlk Derece Mahkemesi kararını temyiz ederken incelemenin duruşmalı yapılmasını talep ettiğini, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince temyiz duruşma gününü içeren davetiyenin, vekilinin taşınmış olduğu eski adresine çıkarılması sonucu duruşma gününden haberdar olamadığını, vekilinin adres değişikliğinin İstanbul Barosuna bildirilmesiyle Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemine işlendiğini, davacının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin de vekilinin yeni adresinde tebliğ edildiğini, buna rağmen temyiz duruşması için çıkarılan davetiyenin vekilinin eski adresine gönderilmesi nedeniyle temyiz duruşmasında temsil edilemediğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş; yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, bir kısım tanığın dinlenmediği ve temyiz duruşmasında bulunma hakkının engellendiğine ilişkin iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile duruşmada bulunma hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Bir Kısım Tanığın Dinlenmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucu, aleyhine açılan boşanma davasında Mahkemeye sunduğu tanık listesinde isim ve adreslerini bildirdiği altı tanıktan dördünün duruşmada dinlendiğini ancak diğer iki tanığının dinlenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde adil yargılama hakkı kapsamında yer alan güvencelerden birinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, bu ilke gereği davanın taraflarından birinin diğeri karşısında zayıf duruma düşürülmemesi gerektiği, adil yargılanma hakkının bir diğer öğesi olan çelişmeli yargılanma hakkı gereğince de davanın taraflarına ileri sürülen deliller ve sunulan görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma ve mahkemenin kararını etkilemek amacıyla bunlarla ilgili görüş bildirme imkânı verilmesi gerektiği, tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesinin silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edildiği, tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesinin derece mahkemelerinin takdir yetkisi dâhilinde olduğu ifade edilerek başvurucunun şikâyeti incelenirken bu hususların dikkate alınması gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.

29. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

31. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir yasa yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

32. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle iç hukukta düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).

33. Diğer yandan olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dile getirilmeyen iddialar, bireysel başvuruya konu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

34. Başvuruya konu davada, başvurucu tarafından Mahkemeye sunulan tanık listesinde isimleri bildirilen altı tanıktan ikisi Mahkemece dinlenmemiş olmakla birlikte gerek diğer tanıkların dinlendikleri duruşmalarda gerekse tüm delillerin toplanmasından sonra yapılan son duruşmada dinlenmeyen tanıklarının dinlenmesi konusunda başvurucunun Mahkemeden bir talepte bulunmadığı görülmüştür.

35. Başvurucu, İlk Derece Mahkemesi kararını temyiz ederken de tanıklarından ikisinin dinlenmemiş olmasını temyiz sebebi olarak ileri sürmemiştir. Başvurucu; temyiz talebini davacının iddialarının ispatlanamadığı, evlilik birliğine aykırı eylemlerinin dikkate alınmadığı, davacıya karşı kusurlu davranışı bulunmadığı, affedilen olaylara davada dayanılamayacağı, davacı lehine hükmedilen manevi tazminatın yersiz ve fahiş olduğu, manevi tazminat talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğuna hasretmiştir (bkz. § 11).

36. Başvurucunun bu itibarla, iddia ettiği hak ihlalini düzeltme imkânını yargısal makamlara tanımaksızın başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu edilen şikâyet Derece Mahkemeleri önünde ileri sürülmeksizin ilk defa Anayasa Mahkemesi önünde dile getirilmiştir.

37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bir kısım tanığın dinlenmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Temyiz Duruşmasında Bulunma Hakkının Engellenmesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

38. Başvurucu, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince temyiz duruşma gününü içeren davetiyenin, vekilinin taşınmış olduğu eski adresine çıkarılması sonucu duruşma gününden haberdar olamadığını, vekilinin adres değişikliğinin İstanbul Barosuna bildirilmesiyle UYAP sistemine işlendiğini, davacının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin de vekilinin yeni adresinde tebliğ edildiğini, buna rağmen temyiz duruşması için çıkarılan davetiyenin vekilinin eski adresine gönderilmesi nedeniyle temyiz duruşmasında temsil edilemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Bakanlık görüşünde başvurucunun anılan şikayetinin, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılamaya ilişkin ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur.

40. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

41. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

42. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

43. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

44. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya, § 63; Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/05/1986, § 44).

45. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B.No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).

46. Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması medeni bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır bulunmasını, bir başka deyişle yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını ifade etmektedir. Duruşmada bulunma hakkı Sözleşme’de açıkça düzenlenmemiş olmasına rağmen AİHM kararlarıyla yargılamaya etkili katılımın daha genel ifadeyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının bir parçası olarak kabul edilmektedir (Colozza/İtalya, B. No: 9024/80, 12/2/1985).

47. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).

48. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara, tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19). Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil; adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir.

49. Başvuru konusu davada,Mahkeme kararını başvurucu adına temyiz eden avukat E.O.H. tarafından sunulan 10/8/2011 havale tarihli temyiz dilekçesinde vekilin adresi “İnönü Cad. Mithatpaşa Apt. No: 48 Kat 6 Daire 12 Gümüşsuyu/İstanbul” olarak gösterilmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de temyiz duruşma gününü bildiren davetiyeyi başvurucu vekilinin temyiz dilekçesinde belirttiği bu adresine göndermiştir. Söz konusu davetiye vekilin adresten taşınmış olması nedeniyle tebliğ edilmediğinden iade edilmiştir.

50. Başvurucu, vekilinin adres değişikliğinin 8/9/2011 tarihinde İstanbul Barosuna bildirilmesiyle UYAP sistemine işlendiğini, bu nedenle durumun Mahkemece bilindiğini ileri sürmüştür.

51. Başvurucu vekili E.O.H.nin adres değişikliğinin 8/9/2011 tarihinde İstanbul Barosuna bildirildiği iddiasına dayanak olarak dosyaya sunulan İstanbul Baro Başkanlığının 7/3/2014 tarihli ve 96167 sayılı yazısının, başvurucunun aynı vekâletnamede ismi geçen bir başka vekili (Av. N.H.) hakkında düzenlendiği, ayrıca belgede adres değişikliğinin sistem (Baronet) üzerinden ilgili avukat tarafından şifre girilerek yapıldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla sadece sistem üzerinden yapılan bu işlemle, adres değişikliğinin Mahkemece öğrenilmiş olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

52. Başvurucu; davacının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin de vekilinin yeni adresinde tebliğ edildiğini, bu durumun bilinmesine rağmen temyiz duruşma gününü bildiren davetiyenin, vekilinin eski adresine gönderildiğini ileri sürmüştür.

53. Dosyada ve UYAP’ta mevcutbilgi ve belgelerden söz konusu dilekçeyi içerir tebligat evrakının, başvurucu vekilinin temyiz dilekçesinde belirttiği adresine 2/9/2011 tarihinde gönderildiği, başvurucu vekiline 6/9/2011 tarihinde tebliğ edildiği ancak tebligattaki adresin üzeri çizilerek “İnönü Cad. No: 18/5” şeklinde değiştirilmiş olduğu görülmüştür. Bu tebligat 6/9/2011 tarihinde yapılmış olup başvurucu ise vekilinin adres değişikliğinin 8/9/2011 tarihinde gerçekleştiğini iddia ettiğine göre tebligat evrakındaki bu değişikliğin hangi aşamada yapıldığı anlaşılamamıştır.

54. 7201 sayılı Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasına göre tebligatın tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılması kural olmakla birlikte kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması mümkündür. Bu nedenle başvurucu vekiline çıkarılan davetiyenin başka bir adreste tebliğ edilmiş olması bilinen son adresin değiştirilmiş olduğunun kabulü için yeterli değildir. Kaldı ki tebligat evrakında yapılan değişikliğin kim tarafından hangi gerekçeyle ve hangi aşamada yapıldığı da tespit edilememiştir.

55. Temyiz dilekçesini sunan başvurucu vekilinin dilekçede yazılı adresinin değiştiğini adres değişiklik dilekçesi gibi bir belgeyle başvurucu veya vekilinin, Mahkemeye açıkça bildirdiğine ya da tebligatların vekilin yeni adresine yapılması için yazılı talepte bulunduğuna ilişkin bilgiye dosya kapsamındaki belgelerden ulaşılamamıştır. Bu nedenle vekilin adres değişikliği yaptığına ilişkin keyfiyeti Derece Mahkemelerine bildirme konusunda başvurucunun kendisinden beklenen özeni göstermediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla temyiz duruşma gününün başvurucu vekiline bildirilememiş olmasında Derece Mahkemelerine atfedilecek bir kusurun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

56. Öte yandan başvurucunun İlk Derece Mahkemesindeki yargılama sürecine etkili katılımının sağlandığı, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olduğu, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili delil ve iddialarını sunma ve karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında hukuka aykırı gördüğü yönlerle ilgili itirazlarının temyiz merci tarafından incelendiği görülmüştür. Başvurucu, eğer temyiz duruşmasında temsil edilmiş olsaydı temyiz dilekçesinde veya daha öncesinde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine ilişkin olarak da bir açıklamada bulunmamıştır.

57. Bu belirlemeler ışığında somut yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi kılındığı yargılamanın, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri çerçevesinde yürütüldüğü, bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik açık bir ihlalin olmadığı sonucuna varılmıştır.

58. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurucunun, temyiz duruşmasında bulunma hakkının engellendiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Bir kısım tanığın dinlenmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Temyiz duruşmasında bulunma hakkının engellenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

24/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Mehmet Günyeli [2.B.], B. No: 2013/2436, 24/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA MEHMET GÜNYELİ
Başvuru No 2013/2436
Başvuru Tarihi 3/4/2013
Karar Tarihi 24/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, boşanma davasında bildirilen tanıklardan bir kısmının dinlenmemesi ve temyiz duruşma tarihi usulüne uygun tebliğ edilmeyerek duruşmada bulunma hakkının engellenmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 166
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu geçici 3
1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 438
7201 Tebligat Kanunu 10
11
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi