logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Akcan [2.B.], B. No: 2014/3130, 24/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET AKCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/3130)

 

Karar Tarihi: 24/3/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Ahmet AKCAN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması, mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile seyahat özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/3/2014 tarihinde Sakarya Vergi Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 17/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu tarafından, ortağı olduğu şirkete ait hisselerini devrettiği tarihten sonraki döneme ilişkin vergi borçlarından dolayı hakkında ödeme emirleri ile haciz ve yurt dışına çıkış yasağı işlemleri tesis edildiği ifade edilmiştir.

6. Başvurucunun anılan işlemlerin iptali istemiyle 10/4/2009 tarihinde açtığı davada Sakarya Vergi Mahkemesi 20/4/2009 tarihli ve E.2009/332, K.2009/290 sayılı kararı ile dilekçede eksiklikler bulunduğu ve her bir işleme karşı ayrı dava açması gerektiği gerekçesiyle dilekçenin reddine karar vermiştir.

7. Başvurucunun 17/7/2006 tarihli ve 2006/24350 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açtığı dava, Sakarya Vergi Mahkemesinin 22/10/2009 tarihli ve E.2009/519, K.2009/842 sayılı kararı ile süre aşımı yönünden reddedilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Çağdaş Zirai Ürünler Tic. San.Ltd. Şti'nin eski ortağı ve müdürü olduğu, şirketteki hisselerini 08.08.1995 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilan edildiği şekilde sattığı, anılan şirketin vergi borçlarının şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği, davacının ortak olduğu döneme ilişkin vergi borçlarının davacıdan tahsili amacıyla 17.07.2006 gün ve 2006/24350 ve 24352 takip nolu ödeme emirleri düzenlenerek 07.11.2006 tarihinde bizzat davacıya tebliğ edildiği, dava dilekçesinde tebliğ alındısındaki imzanın davacıya ait olmadığının ve müvekkilinin A. K. Bankasına gönderilen haciz bildirisi ile olaya muttali olduğunun iddia edildiği, bu defadavacı vekilince 13.02.2009 tarihinde müvekkili hakkında yapılan işlemlerinin bildirilmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvuru üzerine idarece11.03.2009 gün ve 6813 sayılı yazı ile davacı Ahmet Akcan adına 17.07.2006 tarih ve 2006/24350-24352 sayılı ödeme emirlerinin düzenlendiğinin bildirildiği, bu yazının 13.03.2009 tarihinde dava dilekçesinde debelirtildiği gibi davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı vekilince amme alacağının kesinleşmediği iddialarıyla ve ödeme emrinin iptali istemiyle ilk defa 10.04.2009 Mahkememiz kayıtlarına giren dilekçeyle (Mahkememizin E:2009/332, K:2009/290 sayılı Dilekçe Ret kararı verilen dava dosyası) dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan düzenlemeler uyarınca ödeme emirlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açılması zorunlu olup uyuşmazlıkta; 07.11.2006 tarihinde davacıya yapılan tebliğ veyaA. K. Bankasına gönderilen ve örneği E:2009/332 sayılı dava dosyasında bulunan 27.03.2008 tarihli haciz bildirisi esas alındığında davanın yedi günlük yasal sürede açılmadığı görülmektedir.

Diğer taraftan, tebliğ alındısındaki imzanın davacıya ait olmadığı iddia edilmişse de, davacı vekilince, müvekkili hakkında yapılan işlemlerinin bildirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvuru üzerine idarece, Ahmet Akcan adına 17.07.2006 tarih ve 2006/24350-24352 sayılı ödeme emirlerinin düzenlendiğini bildiren 11.03.2009 gün ve 6813 sayılı yazının tebliğ edildiği 13.03.2009 tarihi esas alındığında da, muttali olunan ödeme emirlerine karşı bu tarihten itibaren 7 gün içinde en geç 20.03.2009 tarihinde dava açılması gerekli ve zorunlu iken bu süreler geçirilerek ilk defa 10.04.2009 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesi olanağı bulunmadığı ve davanın süreden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır."

8. Bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu da Danıştay Üçüncü Dairesinin 26/4/2011 tarihli ve E.2010/17, K.2011/1359 sayılı kararıyla reddedilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.

9. Başvurucunun, banka hesabı üzerine konulan haczin kaldırılması istemiyle açtığı davada Sakarya Vergi Mahkemesi 29/12/2009 tarihli ve E.2009/516, K.2009/1094 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Uyuşmazlıkta, dava konusu haciz kararının dayanağı olan ödeme emirlerine karşı açılan davalarda; Mahkememizin 22.10.2009 tarih ve E:2009/518, K2009/841 ile E:2009/519, K:2009/8402 sayılı kararları ile davaların süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bu durumda, davacının süresi içinde ödeme emirlerine karşı dava açmadığı görüldüğünden kesinleşen amme alacağının cebren tahsili için davacının banka hesaplarına uygulanan haciz işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."

10. Bu karara karşı kanun yolu başvurusu yapılmamıştır.

11.Diğer taraftan başvurucu, ödeme emirlerinin kendisine tebliğ edilmediği ile ilgili olarak posta memuru hakkında suç duyurusunda bulunmuş; Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda ödeme emirlerine konu tebligat alındısındaki imzanın başvurucuya ait olmadığının tespiti üzerine posta memuru hakkında 16/8/2012 tarihli iddianame üzerinden görevi kötüye kullanma suçunun işlendiğinden bahisle ceza davası açılmıştır.

12. Başvurucu; şirketteki hissesini devrettiği dönemden sonrasına ait borçları nedeniyle sorumlu tutulamayacağı, sahte fatura düzenlemesinin mümkün olmadığı, ödeme emrinin kendisine tebliğ edilmediğine dair belgeler bulunduğu, tebliğ alındısı üzerinde imzası bulunan kişi hakkında suç duyurusunda bulunduğu gerekçesiyle ödeme emrinin iptali istemiyle açılan ve Sakarya Vergi Mahkemesinin 22/10/2009 tarihli ve E.2009/519, K.2009/842 sayılı davanın süre aşımı nedeniyle reddine dair karara yönelik olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.

13. Sakarya Vergi Mahkemesi 9/5/2012 tarihli ve E.2012/350, K.2012/404 sayılı kararıyla yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Dava dosyasının incelenmesinden, adına düzenlenen 17.07.2006 gün ve 200607171000024350 sayılı ödeme emrine karşı açmış olduğu davada Mahkememizce 22.10.2009 gün ve E:2009/519,K:2009/842 sayılı karar ile "davacı vekilinin başvurusu üzerine davacı adına 17.07.2006 günlü ödeme emirlerinin düzenlendiğini bildiren 11.03.2009 gün ve 6183 sayılı yazının tebliğ edildiği 13.03.2009 tarihinden itibaren süresi içinde açılmayan davanın süre yönünden incelenemeyeceği" gerekçesi ile davanın süre yönünden reddine karar verildiği ve kararın temyizi üzerine Danıştay Danıştay 3. Daire'nin 26.04.2011 gün ve E:2010/17,K:2011/1359 sayılı kararı ile temyiz istemi reddedilerek kararın onandığı ve davacı iddialarının ve dosyaya ibraz ettiği belgelerin ise ödeme emirlerinin tebliğ alındısındaki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde olduğu görülmektedir.

Bu durumda, davacı iddialarının Mahkememizce verilen 22.10.2009 gün ve E:2009/519, K:2009/842 sayılı kararda değerlendirildiğinden yukarıda anılan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 53.maddesinde düzenlenen yargılanmanın yenilenmesi nedenlerinin oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır."

14. Bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu da Danıştay Üçüncü Dairesinin 25/11/2013 tarihli ve E.2012/2586, K.2013/5396 sayılı kararıyla reddedilerek İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır.

15. Başvurucunun, banka hesabı üzerine konulan haczin kaldırılması istemiyle açtığı davada verilen Sakarya Vergi Mahkemesinin 29/12/2009 tarihli ve E.2009/516, K.2009/1094 sayılı davanın reddine dair kararına yönelik olarak yaptığı yargılamanın yenilenmesi talebi de aynı Mahkemenin 12/10/2012 tarihli ve E.2012/750, K.2012/830 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

16. Bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu da Danıştay Üçüncü Dairesinin 25/11/2013 tarihli ve E.2012/4914, K.2013/5395 sayılı kararıyla reddedilerek İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır.

17. Danıştay kararları başvurucuya 25/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 10/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Diğer taraftan posta memuru hakkında açılan ceza davasında Sakarya 2. Sulh Ceza Mahkemesi 22/1/2013 tarihli ve D. No: 2012/548, K.2013/35 sayılı kararı ile posta memuru hakkında görevi ihmal sureti ile kötüye kullanma suçunun sübut bulduğu sonucuna ulaşılmış ve posta memuru hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.

B. İlgili Hukuk

20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “Yargılamanın yenilenmesi” başlıklı 53. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir.

a) Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,

b) Karara esas olarak alınan belgenin, sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması,

c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,

d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,

e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,

f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,

g) Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hakimin katılmasıyla karar verilmiş olması,

h) Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.

ı) Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; 1995 yılında devrettiği şirketin devir sonrasında ortaya çıkan vergi borçlarının şirketten tahsil edilememesi nedeniyle 2006 yılında adına düzenlenen ödeme emirleri kendisine tebliğ edilmeksizin 2008 yılında banka hesaplarına haciz konduğunu ve hakkında yurt dışına çıkma yasağı uygulandığını, bu sebeple hakkında yürütülen işlemlerle ilgili bilgi isteği üzerine Gelir İdaresi Başkanlığınca gönderilen 11/3/2009 tarihli yazıya istinaden açılan davaların, ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği kabul edilerek süre aşımı gerekçesiyle reddedildiğini, bunun üzerine tebligat memuru hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, Savcılığın kamu davası açılması yolundaki kararı üzerine açtığı bazı davalarla ilgili olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğunu, bu taleplerinin İlk Derece Mahkemesince reddine ilişkin kararları temyiz ettiğini ve tebliğ memuru hakkındaki ceza davası çerçevesinde ödeme emri tebligatına ilişkin alındı belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığının tespit edildiğini ve davanın sürmekte olduğunu, buna karşın İlk Derece Mahkemesi kararlarının onandığını belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığının korunması hakkının,23. maddesinde düzenlenen seyahat özgürlğünün, 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ve 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkınınihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması hakkının, seyahat özgürlüğünün, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddialar, söz konusu kararın adil olup olmadığı hususu ile ilgili olduğundan ve başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı, seyahat özgürlüğü ve mülkiyet hakkıyla ilgili iddiaları İlk Derece Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi istemini kabul etmiş olması hâlinde incelenebileceğinden başvuru, yalnızca yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin kararlarla ilgili olarak adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

24. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

27. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

28. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun; yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

29. Başvuruya konu olayda, başvurucunun ortağı olduğu şirketin vergi borçlarını ödememesi üzerine başvurucu hakkında ödeme emirleri, yurt dışına çıkış yasağı ve haciz işlemleri tesis edilmiş; başvurucu tarafından ödeme emirlerine karşı açılan davalarda, ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açılması gerektiği, başvurucuya yapılan tebligat üzerine süresinde dava açılmadığı belirtilmiş, diğer yandan tebliğ alındısındaki imzanın başvurucuya ait olmadığı iddiası da değerlendirilerek başvurucu vekilince müvekkili hakkında yapılan işlemlerinin bildirilmesi istemiyle idareye yapılan başvuru üzerine idare tarafından başvurucu adına ödeme emirlerinin düzenlendiğini bildiren 11/3/2009 tarihli yazının 13/3/2009 tarihinde vekile tebliğ edildiği, bu tarihten itibaren de en geç 20/3/2009 tarihine kadar dava açılması gerekirken 10/4/2009 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmıştır.

30. Başvrucunun haciz işleminin iptali istemiyle açılan dava ise "davacının süresi içinde ödeme emirlerine karşı dava açmadığı görüldüğünden kesinleşen amme alacağının cebren tahsili için davacının banka hesaplarına uygulanan haciz işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır." gerekçesiyle reddedilmiştir.

31. Başvurucu, ödeme emirlerine konu tebligat alındısındaki imzanın kendisine aitolmadığı ve posta memuru hakkında suç duyurusunda bulunduğu gerekçeleriyle ödeme emrine konu Sakarya Vergi Mahkemesinin 2009/350 esasına ve haczin kaldırılmasına konu 2009/516 esasına açılan davalarda verilen kararlara yönelik yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş; İlk Derece Mahkemesi ise ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddine ilişkin karardaki tek gerekçenin ödeme emirlerinin tebliğ tarihinin olmadığını, başvurucu vekilinin daha sonra idareye yaptığı başvuru üzerine idarenin ödeme emirlerini bildirdiği 11/3/2009 tarihli yazının tebliğ tarihi olan 13/3/2009 tarihinden itibaren de yedi günlük dava açma süresini geçirdiği gerekçesine yer verdiğini belirterek yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddine karar verdiği ve bu kararların Danıştay Üçüncü Dairesince onandığı anlaşılmıştır.

32. Bu durumda başvurucu tarafından, ödeme emirlerinin tebligat alındılarındaki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi taleplerinde bulunulmuş ise de İlk Derece Mahkemesi kararlarında dava açma süresinin başlangıcı olarak tek gerekçenin ödeme emirlerinin tebliği tarihi olmadığı, bunun yanında başvurucu vekili tarafından yapılan talep üzerine ödeme emirleri hakkında bilgi veren idare yazısının tebliği edildiği tarihten itibaren de dava açma süresinin geçirildiği gerekçesine yer verildiği görülmektedir.

33. İdari yargılama usulünde kesinleşen hükümlere karşı yargılamanın yenilenmesi 2577 sayılı Kanun'un 53. maddesinde yazılı sebeplerle sınırlı olarak istenebilmektedir. Başvurucunun, söz konusu düzenleme gereğince yapılan yargılamalardaki hak ihlallerini bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine getirmesi mümkündür. Ancak Anayasa'da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da derece mahkemelerinin kararları açık keyfîlik içermedikçe kararlardaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru kapsamında ele alınamaz. Bu kapsamda derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz şekilde keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Keskinkılıç Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., B. No: 2013/4413, 21/11/2013, § 34).

34. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu görülmektedir.

35. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Sakarya Vergi Mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi taleplerini yukarıda yer verilen gerekçeler ile reddetmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

36. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açıkkeyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılamaya giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

24/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ahmet Akcan [2.B.], B. No: 2014/3130, 24/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı AHMET AKCAN
Başvuru No 2014/3130
Başvuru Tarihi 10/3/2014
Karar Tarihi 24/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması, mülkiyet ve adil yargılanma hakları ile seyahat özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 53
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi