logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(M.Y. [2.B.], B. No: 2013/2443, 17/11/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

M.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/2443)

 

Karar Tarihi: 17/11/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucu

:

M.Y.

Vekili

:

Av. Meliha SELVİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 4/1/2008 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davanın kısmen reddedildiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 11/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 22/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 16/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 26/1/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, 4/1/2008 tarihinde Aks Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhine Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davada, 1/7/2002 ilâ 4/7/2007 tarihleri arasında Show TV Ankara bürosunda gazeteci olarak çalıştığını, 4/7/2007 tarihinde iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini belirterek, fazla çalışma, fazla çalışma için %5 fazla ödeme ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödenmesini talep etmiştir.

8. Mahkemece, 28/4/2010 tarih ve E.2008/12, K.2010/350 sayılı kararla; başvurucunun kullanmadığı ya da ücreti ödenmemiş yıllık izin hakkının söz konusu olmadığı, fazla çalışma ücreti alacağının doğduğu gerekçesiyle, yıllık ücretli izin alacağının reddine, fazla çalışma ücreti alacağı, hafta tatili ücreti alacağı ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının kısmen kabulüne, Borçlar Kanunu’nun 44. maddesi gereği %5 fazla ödeme tutarlarından %85 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına karar verilmiştir.

9. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 4/12/2012 tarih ve E.2010/28253, K.2012/40554 sayılı ilamıyla, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre hükmün onanmasına karar verilmiştir.

10. Karar, 14/3/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu, 11/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

12. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 13/6/1952 tarih ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 14. maddesinin ikinci fıkrası, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 44. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/4/2013 tarih ve 2013/2443 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu, işçi olarak çalıştığı dönemlerde ücretli izin alacaklarının ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, davalı aleyhine Ankara 13. İş Mahkemesinde 4/1/2008 tarihinde açtığı dava sonunda, yıllık ücretli izin alacağının reddine, hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı dâhil olmak üzere fazla çalışma ücreti alacaklarının kısmen kabulüne karar verildiğini, zamanaşımının mahkemece yanlış uygulandığını ve bu şekilde alacağın bir kısmının reddedildiğini, günlük çalışma ücretinin %5 fazlasının dikkate alınmasının doğru olduğunu ancak bu miktardan %85 oranında indirim yapılmasının hatalı olduğunu, bu indirim oranında mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, ücret bordrolarındaki sahteliklerin tespit edilmediğini, yargılamanın 28/4/2010 tarihinde sona erdiğini, temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 4/12/2012 tarihinde hükmün onandığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

15. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davanın kısmen reddine karar verilmesinin mülkiyet ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. İhlal iddiaları, yargılama sonucunda verilen kararın adil olmadığına yönelik olup, bu iddialar adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

16. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

17. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

18. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

19. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

20. Başvuru konusu olayda başvurucu, işçi olarak çalıştığı dönemlerde ücretli izin alacaklarının ve fazla çalışma ücretinin ödenmediğini, davalı aleyhine Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı dava sonunda, yıllık ücretli izin alacağının reddine hafta tatili ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı dâhil olmak üzere fazla çalışma ücreti alacaklarının kısmen reddine karar verildiğini, zamanaşımının mahkemece yanlış uygulandığını ve bu şekilde alacağın bir kısmının reddedildiğini, günlük çalışma ücretinin %5 fazlasının dikkate alınmasının doğru olduğunu ancak bu miktardan %85 oranında indirim yapılmasının hatalı olduğunu, ücret bordrolarındaki sahteliklerin tespit edilmediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Başvurucu, davalı işveren aleyhine 11/7/2007 tarihinde Noterden gönderdiği ihtarname ile tüm alacaklarının iki gün içinde ödenmesini talep etmiştir. İhtarname 12/7/2007 tarihinde işverene tebliğ edilmiş, ancak başvurucuya ödeme yapılmamıştır.

22. Başvurucu, 4/1/2008 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davada, iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini belirterek, gazeteci olarak çalışması karşılığında, fazla çalışma, fazla çalışmasının %5 fazlası ve yıllık izin ücreti alacaklarının 12/7/2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesini talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun tanıklarını dinlemiş, başvurucu, bir kısım tanıklarının dinlenmesinden feragat etmiştir. Mahkemece, başvurucuya ait ücret bordroları incelenmiş ve bilirkişiden rapor alınmıştır. Raporun okunmasından sonra başvurucu ıslah dilekçesi vererek talep sonucunu artırmıştır. Davalının zamanaşımı definde bulunması üzerine Mahkeme, ıslah tarihi olan 28/1/2010 tarihinden itibaren geriye doğru beş yıllık zamanaşımı süresi dikkate alınarak hesaplama yapılması için bilirkişiden ek rapor almış ve fazla çalışma ücreti alacağının %5 fazlasını hesaplayarak, bu miktardan 818 sayılı mülga Kanun'un 44. maddesi uyarınca %85 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle fazla çalışma ücreti alacağının kısmen kabulüne, alacakların, 15/7/2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 4/12/2012 tarihinde hüküm onanmıştır.

23. 5953 sayılı Kanun’un ikinci fıkrasında belirtilen "günlük yüzde beş fazlası" ibaresi nedeniyle, ücret veya fazla çalışma olarak zamanında ödenmeyen meblağın kısa zamanda yüksek miktarlara ulaşabildiği anlaşılmaktadır. Çalışma koşulları bakımından işçilerden farklı bir konumda olan ve kamuoyunu doğru bilgilendirme görevleri bulunan gazetecileri işveren karşısında korumak amacıyla getirildiği anlaşılan itiraz konusu bu kuralla, gazetecilerin bazı alacaklarının zamanında ödenmesine, gecikme halinde ise belli miktarda ilave yapılarak tahsiline imkân sağlanmıştır. Fazla çalışma ücretiyle normal ücretin yüzde beş fazlasıyla ödenmesine ilişkin bu kuralın, "zamanında" ödenmeme koşuluna bağlı olarak uygulanabilir olduğu açıktır. Ayrıca, bu düzenlemenin basın özgürlüğü yönünden önemli bir işlev gördüğü de yadsınamaz. Gazetecinin görevinin haber alma, verme, basma ve yayma gibi kamu düzenini yakından ilgilendiren niteliği de göz önüne alındığında kuralın başlı başına çalışma barışını bozacak nitelikte olduğu söylenemez (B. No: 2013/8613, 28/5/2014, § 33).

24. 5953 sayılı Kanun’un 14. maddesinde öngörülen %5 fazla ödeme tartışmalara neden olmuş ve özellikle indirim uygulanıp uygulanamayacağı sorunu ortaya çıkmıştır. Günlük yüzde beş fazlasıyla ödeme kuralı, yüksek bir oran içermesi sebebiyle, vaktinde ödenmeyen ücretler bakımından karşılıklı kusur durumları gözetilerek, 818 sayılı mülga Kanun’un 44. maddesi uyarınca bir indirime gidilmesi gerekmektedir. 5953 sayılı Kanun’da, bazı alacakların gününde ödenmemesi halinde günlük yüzde beş fazlasıyla ödenmesi gerektiği yönündeki düzenleme ile hedeflenen, gazetecinin ücret ve diğer işçilik haklarının gününde ödenmesini sağlamaktır. İşverenin, Kanun hükmüne uyması durumunda günlük yüzde beş fazla ödeme bakımından bir yaptırım gündeme gelmez. Buna karşın ödemelerin gecikmesi halinde günlük yüzde beş fazla ödeme kuralı yıllık çok yüksek oranlara ulaşabilmektedir. Söz konusu hüküm gazeteci yönünden de bir zenginleşme aracı olarak kullanılmamalıdır. Fazla saatlerde çalışma karşılığı olan asıl alacaklardan yapılan indirim oranında, günlük yüzde beş fazla ödeme miktarlarının da indirilmesi gerektiği açıktır. Günlük yüzde beş fazla ödeme miktarları, gerçekleşen ve kabulü gereken asıl alacak miktarlarının gününde ödenmemesinden kaynaklanmış olmakla, yukarıda sözü edilen gerekçelerle günlük yüzde beş fazla ödeme tutarlarından oransal indirime gidilmelidir (YHGK, 23/6/2010 tarih ve E.2010/9-305, K.2010/336; B. No: 2013/8613, 28/5/2014, § 34).

25. Somut olayda Mahkemece, bilirkişi raporu da dikkate alınarak başvurucu lehine hükmedilen alacak üzerinden indirim yapıldığı belirlenmiştir.

26. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

27. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

28. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası

29. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

30. Başvurucu, Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı alacak davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

31. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

32. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

33. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 4/1/2008 tarihidir.

35. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Mahkemece verilen kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği 4/12/2012 tarihidir.

36. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.

37. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).

38. Bunun yanı sıra 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 64-65).

39. Başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, yukarıda bahsedildiği üzere, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. ve 447. maddelerinin uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 10).

40. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu, 4/1/2008 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davada, iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini belirterek, gazeteci olarak çalışması karşılığında, fazla çalışma, fazla çalışmasının %5 fazlası ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödenmesini talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun tanıklarını dinlemiş, başvurucu, bir kısım tanıklarının dinlenmesinden feragat etmiştir. Mahkemece, başvurucuya ait ücret bordroları incelenmiş ve bilirkişiden rapor alınmıştır. Raporun okunmasından sonra başvurucu 28/1/2010 tarihinde ıslah dilekçesi vererek talep sonucunu artırmıştır. Davalının zamanaşımı definde bulunması üzerine Mahkeme, ıslah dilekçesi ve zamanaşımı defi dikkate alınarak hesaplama yapılması için bilirkişiden ek rapor almış ve fazla çalışma ücreti alacağının %5 fazlasını hesaplayarak, bu miktardan 818 sayılı mülga Kanun'un 44. maddesi uyarınca %85 oranında hakkaniyet indirimi yapılmak suretiyle 28/4/2010 tarihinde fazla çalışma ücreti alacağının kısmen kabulüne, alacakların, 15/7/2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar vermiştir. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 4/12/2012 tarihinde hüküm onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.

41. 5521 ve 4857 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 59-82; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).

42. Başvuruya konu iş hukukuna dayalı alacak davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu dört yıl on bir ay süren yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

43. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

44. Başvurucu, 400.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir.

45. 6216 sayılı Kanun'un Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

46. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dört yıl on bir ay devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

47. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

48. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun;

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının“açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya net 4.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(M.Y. [2.B.], B. No: 2013/2443, 17/11/2014, § …)
   
Başvuru Adı M.Y.
Başvuru No 2013/2443
Başvuru Tarihi 11/4/2013
Karar Tarihi 17/11/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 4/1/2008 tarihinde Ankara 13. İş Mahkemesinde açtığı davanın kısmen reddedildiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 447
30
5521 İş Mahkemeleri Kanunu 1
7
15
818 Borçlar Kanunu 44
5953 Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun 14
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi