TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ANKARA İVEDİK ORGANİZE SANAYİ
BÖLGESİ BAŞKANLIĞI
|
BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2013/2581)
|
Karar Tarihi: 7/1/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Fatma KARAMAN ODABAŞI
|
Başvurucu
|
:
|
Ankara İvedik Organize Sanayi
Bölgesi Başkanlığı
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail AYDOS
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru; tapu iptali ve tescil davasında sunulan deliller ve ilgili kurumlardan
gönderilen belgelerin dikkate alınmaması, hükme esas bilirkişi raporlarının
gerçeği yansıtmaması, icrası mümkün olmayan ve anlaşmazlığı gidermeyen şekilde
hüküm kurulması ve dava sonunda tapu kaydının iptali ile tescile karar verilmiş
olması nedenleriyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru 17/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine
doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 25/11/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4.
Bölüm tarafından 18/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5.
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir.
6.
Bakanlığın 16/2/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7.
Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla
erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8.
Küçük sanayi türü iş yerlerinin kent dışına taşınarak sanayi sitesi
oluşturulmasına yönelik projeden yararlanabilmek için Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı (Belediye) ile 1987 ve 1989 yıllarında iki ayrı sözleşme ve
1994 yılında ek sözleşme imzalandığı, Hazine arazilerini de kapsayan alanda yer
tahsisi yapılarak arsa tahsis belgesi verildiği, 2004 yılında Belediye Meclis
kararıyla Belediye idaresindeki arazilerin, 12/4/2000
tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulan
Ankara İvedik Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığına (İvedik OSB) devrine karar verildiği, tahsis edilen tüm
alanların bedeli ödenmiş olmasına rağmen 112 imar parselinin tapusunun
devredilmediği iddiasıyla Arı Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi tarafından Maliye
Bakanlığı (Hazine) ve başvurucu aleyhine 7/8/2007 tarihinde Ankara 21. Asliye
Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır.
9.
Mahkemece 29/12/2011 tarihli ve E.2007/330, K.2011/494
sayılı karar ile ilk keşfe istinaden daha önce alınan bilirkişi raporunda, dava
konusu taşınmaza ait bedel tespitinin yapıldığı, daha sonra dosya üzerinden
inceleme yapılmak suretiyle alınan bilirkişi raporunda ise net bir sonuca
ulaşılamayıp heyete hesap uzmanı bilirkişi katılması gerektiğinin bildirildiği,
bunun üzerine son bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek raporlar kapsamında
davacı ile Belediye arasında yapılan sözleşmeyle davacıya yer tahsisi
yapıldığı, bunlar içinde Hazineye ait taşınmazların da bulunduğu dava konusu
112 adet parselden 58’inin Hazine, 54’ünün ise hisseli olarak Hazine ve İvedik OSB adına kayıtlı olduğu, tapularının verilmediği,
Hazine arazilerinin bedelini ödeme sorumluluğu Belediyede iken aralarındaki
protokolle İvedik OSB'ye devredildiği, 31/12/2004
tarihi itibarıyla Belediye alacağı ve davacı ödemesi güncellenip tahsis edilen
brüt arazi tutarı belirlenerek tamamının davacı tarafça ödendiği, bu hesapta
Hazineye ait arazi bedelinin hariç tutulduğuna dair kayıt olmadığı, davacı
alacağından İvedik OSB alacağı mahsup edildiğinde
davacının 32.411 TL alacaklı kaldığı ancak bunun dava konusu edilmediği,
taşınmazlardaki İvedik OSB’ye ait hisselerin tapu
kayıtlarının iptali ile davacı adına tescili, Hazine adına tam ve hisseli
kayıtlı taşınmaz bedeli olan 2.680.645 TL’nin ise Hazine adına depo edilmesi
hâlinde bu taşınmazların da tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescil
edilebileceğinin belirtildiği, buna göre Hazine adına kayıtlı olan
taşınmazların bedeli ödenmeden tapularının iptali yönünde karar verilemeyeceği,
İvedik OSB'nin bedelini ödeyerek tescilin sağlanması
hususundaki davacı talebinin usule uygun olmadığı, bu hususta tespit
mahiyetinde karar verileceği gerekçesiyle İvedik OSB
hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı Hazine hakkındaki tapu iptali ve
tescil talebinin reddine ancak davacıya tahsis edilen ve hâlâ tam ve hisseli
olarak davalı Hazine adına kayıtlı olan parsellerin bedelinin 2.680.645 TL
olduğunun ve bu bedelin davalı İvedik OSB tarafından
karşılanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
10.
Karar, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 9/10/2012 tarihli
ve E.2012/7648, K.2012/11411 sayılı ilamı ile onanmıştır.
11.
Karar düzeltme istemi ise aynı Dairenin 7/2/2013
tarihli ve E.2013/106, K.2013/1742 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
12.
Nihai karar 18/3/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş olup başvurunun 17/4/2013 tarihinde yapıldığı anlaşılmıştır.
B. İlgili Hukuk
13.
4562 sayılı Kanun’un 20/2/2014 tarihli ve 6525 sayılı
Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 4. maddesinin ilgili bölümleri şöyledir:
“OSB, Yer Seçimi Yönetmeliğine göre uygun
görülen yerlerde Bakanlığın onayı ile kurulur.
OSB’lere ait yer seçimi Bakanlığın
koordinatörlüğünde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katılımıyla
oluşan Yer Seçimi Komisyonunun yerinde yaptığı inceleme sonucunda, varsa
1/25000 ölçekli çevre düzeni planı kararları dikkate alınarak oybirliği ile
yapılır ve OSB ilan edilir. Mer’i mevzuat gereğince korunması gereken ve sanayi
tesislerinin kurulmasına izin verilmeyen alanlar OSB yeri olarak incelemeye
alınmaz.
….
OSB sınırları içerisinde yapılacak (…) imar ve
parselasyon planları ve değişiklikleri, OSB tarafından yönetmeliğe uygun olarak
hazırlanır ve Bakanlığın onayına sunularak. İl İdare Kurulu kararı ile
yürürlüğe girer. Onaylı OSB imar planları ilgili kurumlara bilgi için
gönderilir.
….
(Değişik fıkra: 3/7/2005-5393/85
md.) Yürürlüğe
giren (…) imar plânına göre arazi kullanımı, yapı ve tesislerinin
projelendirilmesi, inşası ve kullanımıyla ilgili ruhsat ve izinler ile işyeri
açma ve çalışma ruhsatları OSB tarafından verilir ve denetlenir. İşyeri açma ve
çalışma ruhsatının verilmesi sırasında işyeri açma ve çalışma ruhsatına ilişkin
harçlar, OSB tarafından tahsil edilerek ilgili belediye veya il özel idaresi
hesabına yatırılır.
Yer seçiminin Hazine veya kamu kurum ve
kuruluşlarına ait arazilerden yapılması halinde, bu araziler, talep edilmesi ve
başkaca bir sakıncası bulunmaması durumunda, 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı
Kanunun 2 nci maddesinin (b) bendi kapsamındaki illerde
bedelsiz devredilebilir, diğer illerde ise 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü
maddesinde yer alan harca esas değerleri, üzerinden peşin veya taksitle ödenmek
üzere pazarlık usulüyle OSB’lere satılabilir. Bu konudaki esas ve usuller Bakanlık ve Maliye
Bakanlığınca ortaklaşa belirlenir. …
Seçilen bölgede özel mülkiyette olan araziler
bulunması halinde bu araziler rızaen satın alma veya
kamulaştırma yoluyla iktisap edilir. Bu nitelikte taşınmazlar hakkında 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uygulanır.
(Değişik
fıkra: 23/10/2008-5807/2 md.) OSB; kurulması öngörülen yerde varsa
sanayi odası, yoksa ticaret ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az
biri ile talepleri halinde il özel idaresi veya OSB’nin içinde bulunacağı il,
ilçe veya belde belediyesinin, büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin
temsilcilerince imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş protokolünün
Bakanlıkça onaylanması ve sicile kaydı ile tüzel kişilik kazanır.
…. ”
14.
4562 sayılı Kanun’un 4/7/2012 tarihli ve 6353 sayılı
Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 5. maddesi şöyledir:
“OSB, kamu
yararı gerekçesiyle adına kamulaştırma yapılabilen veya yaptırılabilen bir özel
hukuk tüzel kişiliğidir.
Kamu yararı kararı, OSB müteşebbis heyetinin başvurusu
üzerine Bakanlıkça verilir. Arazinin mülkiyetinin edinilmesinde yapılan
masraflar ile arazi bedeli ödeme yükümlülüğü OSB tüzel kişiliğine aittir.”
15.
4562 sayılı Kanun’un 6525 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki geçici
6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce OSB kurmak amacı ile müteşebbis heyeti meydana
getiren kurum ve kuruluşlar adına iktisap edilmiş bulunan tüm arsalar, araziler
ve tüm gayrimenkuller ile bilahare bunlar üzerinde müteşebbis heyeti meydana
getiren kurum ve kuruluşlar adına inşa edilmiş olan tüm binalar ve ortak
tesisler OSB tüzel kişiliği lehine tapuda tashihen
tescil edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16.
Mahkemenin 7/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17.
Başvurucu; Hazineye ait arsa bedelleri Belediyeye ve İvedik
OSB’ye ödenmediği hâlde bilirkişilerce davacının arazi bedellerini ödediğine
dair iddiası kabul edilerek rapor düzenlendiğini, Hazine arazilerinin
bedellerinin ödendiğine dair bir kayıt ve belge bulunmadığını, sunulan ve
Belediye tarafından gönderilen belgelerin dikkate alınmadığını, bu kapsamda
savunma hakkının kısıtlandığını, Hazineye ait olup da bedeli ödenmeyen
arazilerin bedelinin başvurucu tarafından ödenmesinin tespitine dair verilen
kararın icrasının mümkün olmadığını ve anlaşmazlığı gidermediğini belirterek
Anayasa’nın 35. ve 36. maddeleri kapsamında güvence altına alınan mülkiyet ve
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile
dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkemesine gönderilmesini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
18. Başvuru formu ve ekleri
incelendiğinde başvurucunun, başvuruya konu tapu iptali ve tescil davasıyla
ilgili olarak Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasını münhasıran tapu iptali ve
tescil davasının sonucuna dayandırmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16).
19.
Başvurucunun, Hazineye ait arsa bedelleri ödenmediği hâlde bilirkişilerce
davacının arazi bedellerini ödediğine dair iddiası kabul edilerek rapor
düzenlendiğine, Hazine arazilerinin bedellerinin ödendiğine dair bir kayıt ve
belge bulunmadığına, Belediye tarafından gönderilen belgelerin dikkate
alınmadığına, savunma hakkının kısıtlandığına, davacının Hazineye ait olup da
bedelini ödemediği yerlerin bedelinin başvurucu tarafından ödenmesinin
tespitine dair kararın icrasının mümkün olmadığına ve anlaşmazlığı
gidermediğine dair şikâyetlerinin özü yargılama sonucunda verilen kararın adil
olup olmadığına yönelik olup bu şikâyetler bir bütün olarak adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Başvurucu; 4562 sayılı
Kanun’un 3. maddesi kapsamında sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını
sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim
teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan
dâhilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla sınırları tasdik edilmiş
arazi parçalarının gerekli alt yapı hizmetleriyle ve ihtiyaca göre tayin
edilecek sosyal tesisler ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve
belirli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve
işletilen, aynı Kanun’un 5. maddesi kapsamında özel hukuk tüzel kişiliğini haiz
mal ve hizmet üretim bölgesi olarak tanımlanmıştır.
21.
Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, temel hak ve
özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı tanınmıştır. Ancak anılan
Kanun’un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, kamu tüzel
kişilerinin bireysel başvuru yapamayacakları belirtilmiştir.
22.
Başvurucunun kuruluşu aşamasında yürürlükte bulunan 4562 sayılı Kanun ve ilgili
yönetmeliğe göre OSB, yer seçimi yönetmeliğine göre uygun görülen yerlerde il
özel idaresinin, OSB’nin içinde bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin;
büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin, il ve ilçedeki mevcudiyet
durumuna göre sanayi odası, ticaret odası veya ticaret ve sanayi odasının,
sanayici dernek veya kooperatiflerinin bir veya daha fazlasının temsilcilerince
imzalı ve valinin olumlu görüşünü içeren kuruluş protokolünün Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından onaylanması ve sicil kaydını müteakip tüzel kişilik
kazanmaktadır. Bu durumda OSB’nin kuruluşunda ve organlarının oluşumunda bir
kısım merkezî ve mahallî idarelerin katılımı söz konusu ise de OSB’ler mutlak
surette kamu gücü ayrıcalıkları ve yetkileriyle donatılmış olmayıp kamu tüzel
kişiliğini haiz değildir (AYM, E.2013/49, K.2013/125, 31/10/2013;
Uyuşmazlık Mahkemesi E.2014/1089, K.2015/4, 26/1/2015; E.2015/264, K.2015/283,
4/5/2015; E.2015/752, K.2015/770, 30/11/2015; E.2015/496, K.2015/566,
28/9/2015).
23.
4562 sayılı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasında, OSB'nin bir özel hukuk
tüzel kişisi olduğu açıkça kurala bağlanmıştır. Bu bakımdan kamu gücünün
kullanılmasına ilişkin yetkilerle donatılmış olmayan ve özel hukuk tüzel kişisi
olduğu anlaşılan başvurucunun bireysel başvuruda bulunma ehliyeti bakımından
bir eksiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.
24.
Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
25.
6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların
kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
26.
6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça
dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
27.
Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu
yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel
başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece
mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
28.
Başvuru konusu olayda Belediye ile yapılan sözleşmeler kapsamında Hazineye ait taşınmazları
da kapsayacak şekilde arsa tahsisi yapılması ve bedelinin tamamen ödenmiş
olmasına rağmen taşınmazların tapusunun devredilmediği iddiasıyla Belediyenin
halefi sıfatıyla başvurucu ve Hazine aleyhine tapu iptali ve tescil davası
açılmıştır. Mahkemece taşınmazların tapu kaydı, kadastro plan örnekleri, tahsis
işlemine ilişkin belgeler, sözleşmeler getirtilip mahallinde keşif yapılarak
bilirkişilerden rapor ve ek rapor alınmış, net bir sonuca ulaşılamaması ve
hesap uzmanı bilirkişinin heyete dâhil edilmesi gerektiğinin bildirilmesi
üzerine hesap uzmanı mali müşavir bilirkişi dâhil edilmek suretiyle yeniden
oluşturulan bilirkişi heyetinden 14/7/2010 tarihinde
rapor alınmış, tarafların rapora itirazları üzerine alınan 3/7/2011 ve
14/11/2011 tarihli ek raporların ardından 29/11/2011 tarihinde davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin
9/10/2012 tarihli ilamı ile onanmış, karar düzeltme
talebi ise reddedilerek hükmün 7/2/2013 tarihinde kesinleştiği karara şerh
düşülmüştür.
29.
Mahkeme gerekçeli kararında, davacıya tahsis edilen alanda Hazineye ait
taşınmazların da bulunduğu, tahsis edilen yerlerin bedelinin davacı tarafça
tamamen ödendiği, hesaplamalarda Hazineye ait taşınmaz bedellerinin hariç
tutulduğuna dair kayıt bulunmadığı, Hazine arazilerinin bedelini ödeme
sorumluluğunun Belediyede iken protokol ile başvurucuya devredildiği
belirtilmiş ve toplanan delillerle uyumlu bulunan son bilirkişi raporu ve ek
raporların benimsendiği vurgulanmıştır.
30.
Mahkemece hükme esas alınan 14/7/2010 tarihli
bilirkişi raporunda ise taraflar ve Belediye yazışmaları ile buna ilişkin
belgelerin, sözleşmelerin, hesap tablolarının ve tapu kayıtlarının
değerlendirildiği, davacı ile Belediye arasında 24/3/2004 tarihinden sonra
yapıldığı anlaşılan ek sözleşme ile davacıya yer tahsis edildiği, ek sözleşmede
davacıya tahsis edilen ada ve parsellere ilişkin cetvelde dava konusu yerlerin
de gösterildiği, taraflar arasındaki yazışmalar irdelendiğinde davacıya tahsis
edilen alan içerisinde Hazine arazilerinin de bulunduğu ve bedellerinin
tamamının ödendiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Raporun devamında,
başvurucunun dilekçesine karşılık olarak 9/3/2009
tarihli Belediye yazısı ve eklerinde kooperatiflerin ödemelerine ilişkin belgedeki
bedelin Hazine arazileri hariç kamulaştırma bedeli olduğu belirtilmiş ise de bu
yazı çelişkili olup zühul olduğunun düşünüldüğü vurgulanmış, itiraz üzerine
alınan ek raporlarda da itirazların ve sunulan belgelerin değerlendirildiği ve
asıl rapordaki görüşün değişmediği bildirilmiştir.
31.
Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün
Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk
kurallarının yorumlanmasında isabet bulunmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın
sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
32.
Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler
hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma
olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir
şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından
dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkeme
kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
33.
Öte yandan dava dilekçesinde tapu iptali ve tescil talebi ile birlikte,
Hazineye ait taşınmazların bedellerinin davacı tarafça başvurucuya ödendiği
hâlde Hazineye ödenmediğinin anlaşılması durumunda Hazineye ödenecek arazi
bedelinin tespitiyle başvurucu tarafından Hazineye ödenmesine karar verilmesi
de istenmiştir. Mahkemece, Hazine adına kayıtlı olan
taşınmazların bedeli ödenmeden tapularının iptali yönünde karar verilemeyeceği,
yalnızca tespit mahiyetinde karar verilebileceği gerekçesiyle Hazineye yönelik
tapu iptali tescil talebinin reddine ancak davacıya tahsis edilen ve hâlâ tam
ve hisseli olarak davalı Hazine adına kayıtlı olan taşınmazların yüzölçümü ve
bedeli belirlenerek bu bedelin başvurucu tarafından karşılanması gerektiğinin
tespitine hükmedilmiştir. Başvurucunun, hükmün bu bölümünün anlaşmazlığı
gidermediği ve icrasının mümkün olmadığı yönündeki iddiasının da delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmakta olup Derece
Mahkemesi kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
34.
Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası
veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurunun
açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
7/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.