TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SADUN ÖZKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2697)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Sadun ÖZKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Candaş GÜROL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu hakkında yürütülen
soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin makul süre içinde sonuçlanmaması
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek,
ihlalin tespitiyle uğradığı manevi zararın tazminine karar verilmesini talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/4/2013
tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 20/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 28/4/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu ve yirmi arkadaşı
hakkında 5/6/2006-9/6/2006 tarihleri arasında teşekkül
halinde sahte kredi kartı imal etmek ve dolandırıcılık suçlarından yapılan
soruşturma sonucunda başvurucu 5/6/2006 tarihinde gözaltına alınmış ve 9/6/2006
tarihinde tutuklanmıştır.
8. Kadıköy Cumhuriyet
Başsavcılığının 6/12/2006 tarihli iddianamesiyle başvurucu
hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, iştirak halinde ve zincirlemeli
biçimde sahte kredi kartı üretmek, zincirlemeli biçimde sahte kredi kartı
üretmeye teşebbüs suçlarından cezalandırılması için Kadıköy 5. Asliye Ceza
Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
9. Kadıköy 5. Asliye Ceza
Mahkemesinde yapılan yargılamada başvurucunun savunması 29/12/2006
tarihli celsede alınmış ve başvurucu 8/7/2007 tarihinde tutuksuz yargılanmak
üzere tahliye edilmiştir.
10. Başvuru tarihinde dava İlk
Derece Mahkemesinde derdest iken 41. celsenin yapıldığı 11/9/2013
tarihinde İlk Derece Mahkemesinde yargılama bitirilmiş ve başvurucunun, suç
işlemek için örgüt kurmak suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına ve banka ve kredi kartlarını kötüye kullanmak suçundan iki
kez 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ruhsatsız silah bulundurmak
suçundan 10 ay hapis ve 450 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu İlk Derece
Mahkemesinin kararını 17/12/2013 tarihinde temyiz
etmiş ve dosya 2/6/2014 tarihinde temyiz incelemesi için Yargıtaya
gönderilmiştir. Dava halen Yargıtayda derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 245. maddesinin (2)
numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 10/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
18/4/2013 tarih ve 2013/2697 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmadığını beyan
ederek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlanmaması
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
18. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca kişilere, medeni hak ve yükümlülükler ile
ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra, cezai alanda yöneltilen suç isnatlarının
makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç isnadı, bir
kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi olup,
kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı niteliğinde olup olmadığının
tespitinde; iddia olunan suçun pozitif düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun
gerçek niteliğinin, suç için öngörülen cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi
gerekir. Ancak isnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş
ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise, ayrıca bir
uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın, adil yargılanma hakkının kapsamına
girdiği kabul edilecektir (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 31).
20. Başvuru konusu olayda,
başvurucu ile birlikte toplam yirmi kişi hakkında suç işlemek amacıyla örgüt
kurmak ve başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte kredi
kartı üretmek suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açılmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
21. Cezai alanda yöneltilen suç
isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili
makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama
veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup, somut başvuru açısından bu
tarih, başvurucunun bahse konu suç kapsamında gözaltına alındığı ve böylece
isnattan haber olduğu anlaşılan 5/6/2006 tarihidir.
Sürenin bitiş tarihi ise, suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği
tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 34; B. No: 2012/625,
9/1/2014, § 32). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş
tarihinin ise bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih olduğu anlaşılmaktadır.
22. Başvurucu ve yirmi suç
ortağı hakkında 2006 tarihinde teşekkül halinde sahte kredi kartı imal etmek ve
suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçlarından yapılan soruşturma sonucunda
başvurucu 5/6/2006 tarihinde gözaltına alınmış ve
9/6/2006 tarihinde tutuklanmıştır. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 6/12/2006 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında suç
işlemek amacıyla örgüt kurmak, iştirak halinde ve zincirlemeli biçimde sahte
kredi kartı üretmek, zincirlemeli biçimde sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs
suçlarından cezalandırılması için Kadıköy 5. Asliye Ceza Mahkemesine kamu
davası açılmıştır. Kadıköy 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada
başvurucunun savunması 29/12/2006 tarihli celsede
alınmış ve başvurucu 8/7/2007 tarihinde tutuksuz yargılanmak üzere tahliye
edilmiştir. Bu tarihten sonra İlk Derece Mahkemesi başta savunması alınmayan
sanıkların savunmalarının alınması olmak üzere diğer eksikliklerin
giderilmesini beklemiş ve nihayet 41. celsenin yapıldığı 11/9/2013
tarihinde başvurucunun ve arkadaşlarının cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Başvurucu İlk Derece Mahkemesinin kararını 17/12/2013
tarihinde temyiz etmiş ve dosya 2/6/2014 tarihinde temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmiştir. Dava halen Yargıtayda
derdesttir.
23. 5271 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§§ 22-45).
24. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla
birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir
karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık yedi yılı İlk
Derece Mahkemesinde olmak üzere toplam sekiz yıl altı ay olan ve halen devam
eden yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
26. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 100.000,00
TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
27. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıl altı aylık yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren
net 6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
29. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.650,00 TL manevi
TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.