TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL GÜNGÖR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2761)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman
Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail
GÜNGÖR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 9/9/2004 tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde
aleyhine açılan tazminat davasında hukuka aykırı karar verildiğini ve
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 22/4/2013
tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlanmış, Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 16/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 19/12/2014 tarihli yazısında,
Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine
atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu aleyhine, trafik
kazası nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemiyle 9/9/2004
tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası
açılmıştır.
8. Mahkemenin 27/3/2008 tarih ve E.2004/722, K.2008/149 sayılı kararıyla,
keşif akabinde alınan bilirkişi raporunda, başvurucunun 5/8, davacının 3/8
oranında kusurlu olduklarının tespit edildiği, bilirkişi raporuna itiraz
üzerine dosyanın yeniden kusur oranının değerlendirilmesi ve tazminat
hesaplanması amacıyla bilirkişi incelemesine gönderildiği ve alınan raporda
başvurucuya %40, davacıya %60 kusur izafe edildiği, kusur yönünden alınan
ikinci raporun oluşa uygun bulunduğu ve hükme esas alındığı, bu kusur oranı
doğrultusunda yapılan hesaplama ile davacılar hakkında geçici iş görmezlik karşılığı
tazminat hesaplandığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
9. Temyiz incelemesi sonucunda
ise Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18/6/2009 tarih ve
E.2008/13399, K.2009/8103 sayılı ilâmıyla, davacıların, trafik kazası sonucu yaralandıkları
ve sürekli iş göremez hale geldiklerini iddia ederek tedavi giderleri ile iş
göremezlik zararlarının giderilmesi isteminde bulundukları, Mahkemece geçici iş
göremezlik nedeniyle uğranılan zararların tazminine karar verildiği,
davacıların sürekli iş göremezlik nedeniyle uğradıkları zararın giderilmesi
istemlerinin karşılanmadığı, meslekte kazanma gücü kaybı konusunda Adli Tıp
Kurumundan alınacak raporla davacıların iş göremezlik oranları belirlendikten
sonra varılacak sonuca göre tazminata karar verilmesi gerektiği belirtilerek,
İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
10. Mahkemece bozmaya uyularak
yapılan yargılamada Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/2/2011
tarih ve E.2009/529, K.2011/287 sayılı kararıyla 6/1/2011 tarihli bilirkişi
raporu ve tüm deliller değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
11. Kararın temyizi üzerine
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23/1/2013 tarih ve
E.2008/13399, K.2009/8103 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
12. Karar, 22/3/2013
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, 22/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi,22/4/1926 tarih ve 818 sayılı
mülga Borçlar Kanunu'nun 41., 46. ve
47.maddeleri,13/10/1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85.
maddesi ile 90. maddesi (B. No: 2013/7740, 8/5/2014, §§ 15-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
22/4/2013 tarih ve 2013/2761 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, 9/9/2004 tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde trafik
kazası nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemiyle aleyhine açılan
tazminat davasında hukuka aykırı karar verildiğini, alınan bilirkişi raporları
birbirine aykırı olduğu halde aleyhine olan raporun dikkate alınarak hüküm
kurulduğunu, olayda kusurunun olmadığını, trafik kazasından yaklaşık iki yıl
sonra keşif yapıldığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, bu nedenle
ruhsal durumunun bozulduğunu belirterek, eşitlik ilkesinin, maddi ve manevi
varlığını geliştirme hakkı ileadil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Başvuru dilekçesi ve ekleri
incelendiğinde, başvurucunun,9/9/2004 tarihinde
Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan tazminat davasında
delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu davanın kısmen kabulüne
karar verilmesinin eşitlik ilkesini, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı
ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa
Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı
olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun iddialarının temel
olarak yargılama sürecinin ve sonucunun adil olmadığına ilişkin olduğu, bu
nedenle başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
sonucuna varılmıştır. Başvurucunun, makul sürede yargılama yapılmadığı
yönündeki ihlal iddiaları ayrıca değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
18. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
19. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
21. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
22. Başvuru konusu olayda,
başvurucu aleyhine trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi
istemiyle Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açılmıştır. Başvurucu, kaza sonrası trafik kazası tespit tutanağı
düzenlenmediğini, yapılan yargılamada olay tarihinden yaklaşık iki yıl sonra
keşif yapıldığını ve alınan ilk bilirkişi raporuna göre 5/8 oranında kusurlu
bulunduğunu, bilirkişi raporuna yapılan itiraz sonucunda düzenlenen ikinci bilirkişi
raporuna göre davacı tarafın araç sürücüsünün %60 oranında kusurlu bulunduğunu,
Mahkemenin aleyhine olan bilirkişi raporuna göre karar verdiğini belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Mahkemece, tarafların dilekçeleri
ve delilleri toplanmış, bilirkişi raporları alınmış ve 27/3/2008
tarihli kararla, başvurucunun %40 oranında kusurlu olduğunu bildiren bilirkişi
raporunun hükme esas alındığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18/6/2009 tarihli ilâmıyla, davacıların sürekli iş
göremezlik nedeniyle uğradıkları zararın giderilmesi istemlerinin
karşılanmadığı, meslekte kazanma gücü kaybı konusunda Adli Tıp Kurumundan
alınacak raporla davacıların iş göremezlik oranları belirlendikten sonra
varılacak sonuca göre tazminata karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar
bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, Adli Tıp
Kurumundan rapor alınmış, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/2/2011 tarihli kararıyla bilirkişi raporu ve tüm deliller
değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 4.
Hukuk Dairesinin 23/1/2013 tarihli ilâmıyla
onanmıştır.
24. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
25. Başvurucu, yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi
delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan
delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi
tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi
Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi
bir durum da tespit edilememiştir.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın
Süresinin Makul Olmadığı İddiası
27. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, 9/9/2004 tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde
aleyhine açılan tazminat davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
29. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı
bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6.
maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
30. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
31. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100
sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama
faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda
kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
32. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 9/9/2004
tarihidir.
33. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru
açısından bu tarih, Yargıtay tarafından onama kararının verildiği 23/1/2013 tarihidir.
34. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, 9/9/2004 tarihinde Fethiye
2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tazminat davasında, keşif yapıldığı, 14/9/2006
ve 28/11/2007 tarihli bilirkişi raporları alınarak Mahkemenin 27/3/2008 tarihli
kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmektedir. Yargıtay 4.
Hukuk Dairesinin 18/6/2009 tarihli ilâmıyla kararın
bozulması sonucunda, bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiği, 2/2/2010
tarihinde Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasına karar verildiği, Adli Tıp
Kurumunun 13/4/2010 tarihli raporu ve diğer deliller değerlendirilerek
Mahkemenin 23/2/2011 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verildiği,
kararın temyizi üzerine Yargıtayın 23/1/2013 tarihli
ilâmıyla onandığı ve bu tarihte kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
35. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
36. Başvuruya konu tazminat
davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların
karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi
kriterler dikkate alındığında dava karmaşık olmaktan
uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına sebep olduğu
da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, söz konusu sekiz
yıl dört ay on dört günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
38. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle ihlalin tespitini, maddi ve manevi olarak
toplam 50.000,00 TL tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
39. 6216 sayılı Kanun'un“Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıl dört ay on dört günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
41. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Yargılamanın
sonucunun adil olmadığı yönündeki iddiasının“açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.