TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT KIRBOĞA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/2892)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 14/3/2015-29295
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Murat KIRBOĞA
|
Vekili
|
:
|
Av. Savaş BAYTOK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiğinin kesilmesi işleminin iptali istemiyle açtığı
davada Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 7/5/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel
bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 20/12/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm
tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm, 23/1/2014 tarihinde
yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki incelemenin birlikte
yapılmasına karar vermiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 27/3/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından
Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 9/4/2014 tarihinde
bildirilmiştir. Başvurucu, karşı beyanlarını 18/4/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, subay statüsünde
TSK’da görev yapmakta iken hakkında “yasak
edilen cihaz ve aletleri bulundurmak ve kullanmak” suçundan açılan
davada, Donanma Komutanlığı Disiplin Mahkemesi 20/1/2011 tarih ve E.2011/2,
K.2011/2 sayılı kararı ile davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesine karar
vermiş, karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
9. Başvurucu hakkında “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etmek”
suçlamasıyla Karamürsel Sulh Ceza Mahkemesinde açılan davada, Mahkemenin
9/5/2012 tarih ve E.2011/467, K.2012/275 sayılı kararıyla başvurucunun suçu
işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar
verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Dosyada sanıkların idari soruşturmadaki
beyanları dışında suçun var olduğuna dair herhangi bir delil elde
edilememiştir. Sanıkların soruşturma aşamasında ifadeleri bulunmamaktadır.
Sadece idari soruşturma aşamasında verdikleri ifadelerden yola çıkılarak,
haklarında kamu davası açılmıştır. Her ne kadar sanıklar idari soruşturma
aşamasında ikrara ilişkin beyanlarda bulunmuş iseler de,
idari soruşturma aşamasında verdikleri ifadelerini mahkeme sorgularında
reddettiklerinden, bu ifadelerin karara esas teşkil etmesi mümkün değildir. Her
ne kadar sanıklar hakkında TCK'nın 134/1 ve 53 maddeleriyle cezalandırılması
için mahkememize kamu davası açılmış ise de; yapılan yargılama neticesinde
iddia ve sanıkların idari soruşturmadaki beyanları dışında sanıkların özel
hayatın gizliliğini ihlal etmek kastıyla hareket ettiğine dair
cezalandırılmaları için yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı
bir delil elde edilemediğinden, sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine
dair şüphe bulunduğundan, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de dikkate alınarak,
5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince
yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatlerine, karar vermek gereği hasıl olmuştur.”
10. Diğer yandan başvurucunun,
disiplinsizliği ve ahlaki durumu nedeniyle 13/4/2012 tarihinde TSK’dan ilişiği
kesilmiştir.
11. Başvurucu tarafından
ilişiğin kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinde dava açılmıştır.
12. Milli Savunma Bakanlığı
tarafından davaya sunulan ilk savunma dilekçesinde, ayrı bir yazı ekinde
sunulan gizlilik dereceli belgelerde açıklanan hususlar dâhilinde başvurucunun
disiplinsizliğinin tespit edildiği ifade edilmiştir.
13. Başvurucu, davalı idarenin
savunmasına karşı verdiği dilekçede gizlilik dereceli belgelerin kendisine
gönderilerek savunma yapma imkânı sağlanması talebinde bulunmuştur.
14. AYİM başvurucunun bu talebi
hakkında bir karar vermemiş, 6/12/2012 tarih ve E.2012/708, K.2012/1387 sayılı
kararı ile davayı reddetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“Sicil durumu itibariyle çok iyi seviyede olan
ve isnad edilen suçlardan beraat eden davacının suça
konu teşkil eden eylemlerinin ise ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Evli ve bir
çocuk sahibi olan davacının, S.D. ile girdiği cinsel ilişkiyi bayanın rızası ve
bilgisi olmaksızın şantaj amaçlı kameraya kaydettiği, bir bayana taciz
mesajları attığı, aynı gemide görev yapan ve kendisinden kıdemsiz bir
personelden şantaj amaçlı gizli kamera düzeneği kurmasını istediği, amirliğini
yaptığı bir astsubayın evini ve arabasını bayanlarla cinsel ilişkiye girmek
için kullandığı, evli olasına rağmen internet üzerinden birçok bayanla
tanışarak cinsel ilişkiye girdiği göz önüne alındığında, davacının mevcut
durumu itibariyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarını sarsacak nitelikte
davranışlar sergilediği, bu disiplin durumuyla artık kamu hizmetini devam
ettiremeyecek hale geldiği, Silahlı Kuvvetlerin disiplinini esastan sarsan,
itibarını zedeleyen bu durumu nedeniyle, idarenin derhal işlem yaparak
yürütülen özellikli kamu hizmetine yabancılaşan ajanını bünyesinden atmasının
zorunluluk halini aldığı, bu itibarla; davacı sıralı sicil üstleri tarafından
ayırma sicil belgesi düzenlenmesinde ve TSK’dan ilişiğinin kesilmesinde,
idarenin takdir yetkisini objektif kıstaslara bağlı kalarak, kamu yararı ile
birey yararı arasındaki dengeyi gözeterek ve kamu yararı amacına uygun olarak
kullandığı, dolayısıyla dava konusu ayırma işleminde hukuka aykırı bir yön
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
15. Başvurucunun karar düzeltme
talebi de aynı Dairenin 10/4/2013 tarih ve E.2013/458, K.2013/406 sayılı kararı
ile reddedilmiştir.
16. Karar, başvurucuya 26/4/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 7/5/2013 tarihinde
bireysel başvuru yapmıştır.
B. İlgili
Hukuk
18. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar
başlıklı 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan
makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî
hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı
denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik
yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı
aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim
sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri
tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler
arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından
olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından,
Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden
Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev
süresi en fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire
başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre
atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının
disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
19. 4/7/1972 tarih ve 1602
sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat” başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire
Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet
görürler.”
20. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9.
ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim
sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt
çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay
Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve
üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının
onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi
Gazete'de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Hakim sınıfından olmayan
üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
21. 1602 sayılı Kanun’un “Dosya dışında inceleme” başlıklı 52.
maddesi şöyledir:
“Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan
biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde bunun verilecek karar
üzerindeki etkisi, görevli daire veya kurulca önceden takdir edilir, ara
kararında bu husus ayrıca belirtilir.
Ancak,
istenen bilgi ve belgeler Türkiye Cumhuriyetinin
güvenliğine ve yüksek menfaatlerine veya Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve
yüksek menfaatleri ile birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan,
Genelkurmay Başkanı veya ilgili Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz
konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya verilmeyen
bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile
mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından incelenerek
haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha önce
karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik derecesine
sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde, diğer bir
maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili kanun
hükümleri saklıdır.”
22. 5/12/1984 tarih ve 14251
sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İçtüzüğü’nün
38. maddesi şöyledir:
“Dosyaları incelemek isteyen vekil veya temsilcilerin
vekaletname veya temsil belgeleri ile gerektiğinde hüviyetlerini göstermeleri zorunludur.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümleri saklıdır.
Taraflar da hüviyetlerini göstermek suretiyle dosyaları
inceleyebilirler.
Dosyalar, ancak ilgili başkan, üye, raportör, Başsavcı,
savcı, Genel Sekreter veya birimlerin başkatiplerinin gözetimi altında
incelenebilir.
Dava dosyaları içinde bulunan gizli bilgi ve belgeler taraf
ve vekillerine gösterilemez.
Tereddüt halinde gizliliğin takdiri; kurul başkanlarına,
Başsavcıya veya Genel Sekretere aittir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 20/11/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/5/2013 tarih ve 2013/2892
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
24. Başvurucu, ilişiğinin
kesilmesinin dayanağı olarak herhangi sebep veya gerekçenin gösterilmediğini, AYİM’de yapılan yargılamada kanıtların hukuka uygun elde
edilip edilmediğini denetleme imkânının sunulmadığını, söz konusu belgelerin “gizli” ibareli olarak dava dosyasında
muhafaza edildiğini ve bunları incelenme olanağının verilmediğini, AYİM’de temyiz yolunun bulunmadığını, karar düzeltme
talebinin reddine ilişkin kararda gerekçeye yer verilmediğini, AYİM’de bulunan sınıf subayları nedeniyle bu mahkemenin
bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Başvurucunun, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerinin ayrı ayrı
incelenmesi gerekmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin Bağımsız Olmadığı İddiası
26. Başvurucu, AYİM’in bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve
bağımsız olmadığını ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
27. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
28. Anayasa Mahkemesi tarafından
bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in
oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına
alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir
süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye
karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve
Diğerleri/Türkiye (kk.), B. No: 29870/96,
25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No:
23522/05, 20/4/2010, § 30).
29. Somut olayda, mahkemenin
bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmamış olup, başvurunun
bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. İki Dereceli
Yargılamanın Bulunmaması İddiası
30. Başvurucu AYİM’in tek dereceli ve son karar mercii olduğunu,
kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını ve bu
durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesine yapılan
bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından
ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının
yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve
AİHS’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 18).
32. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma
hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı
gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin
kapsamına da girmemektedir (B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 40).
33. Açıklanan nedenlerle, başvuru
konusu ihlal iddialarının Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı dışında
kaldığı anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
c. Karar Düzeltme Talebinin Reddine İlişkin Kararın
Gerekçesiz Olduğu İddiası
34. Başvurucu, karar düzeltme
talebi üzerine AYİM tarafından verilen ret kararında gerekçeye yer
verilmediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
35. Kanun yolu mahkemelerince
verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi
kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu
şeklinde yorumlanmakla beraber (bkz. García Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96,
21/1/1999, § 26) başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin
de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvuruları ile başvurucuların usuli haklarının ihlal edildiğine yönelik somut
şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması gerekçeli karar hakkının
ihlali olarak görülebilir (B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).
36. Başvuru konusu olayda AYİM,
davanın esası hakkında verdiği karara karşı yapılan karar düzeltme talebi
hakkında ilk kararına atıf yaparak ve gerekçesini aynen kabul ederek karar
düzeltme nedenleri bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar vermiştir.
Dolayısıyla AYİM’in karar düzeltme talebi hakkında
verdiği kararın gerekçesiz olduğundan da söz edilemez.
37. Açıklanan nedenlerle,
gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan,
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Gizlilik Dereceli Belgelerin İncelettirilmediği İddiası
38. Başvurucu, davalı idare
tarafından sunulan gizli belgelerin kendisine tebliğ edilmediğini, AYİM’de yapılan yargılamada kanıtların hukuka uygun elde
edilip edilmediğini denetleme imkânının sunulmadığını, belgelerin
incelettirilmesi hususunda yaptığı talebe cevap verilmediğini ve bu suretle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
39. Bakanlık görüş yazısında, AYİM’in, davayı karara bağlarken, gizlilik dereceli
belgeleri de değerlendirerek hüküm kurduğunu, ancak başvurucunun bu belgeleri
inceleme talebi olup olmadığı hususunda bir bilginin tespit edilemediğini
belirterek bu durumun değerlendirilmesi gerektiği ifade olunmuştur.
40. Başvurucu cevap
dilekçesinde, başvuru formunda yer alan iddialarını tekrar etmiştir.
41. Olayda, AYİM’de
görülen davada davalı idarenin uyuşmazlığın çözümü için AYİM’e
gizlilik dereceli belgeler sunduğu, başvurucu tarafından savunmaya cevap
dilekçesinde bu belgeleri inceleme talebinde bulunulduğu, ancak bu talep
hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı ve mahkemece sunulan gizlilik dereceli
belgeler esas alınarak dava hakkında karar verildiği görülmektedir.
42. Başvurucunun gizlilik dereceli
belgelerin kendisine incelettirilmemesine ilişkin şikâyeti açıkça dayanaktan
yoksun değildir. Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir
neden de görülmeyen bu şikâyet yönünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
43. Başvurucu, davalı idarenin
savunma ekinde sunduğu gizlilik dereceli belgelerin incelettirilmesi talebinin
reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüş yazısında,
başvurucuya gizlilik dereceli belgelerin inceletilmemesinin adil yargılanma
hakkını ihlal edip etmediği değerlendirilirken konuya ilişkin AİHM kararlarının
göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
45. Başvurucu cevap
dilekçesinde, başvuru formunda yer alan iddialarını tekrar etmiştir.
46. Başvuru konusu davada
başvurucunun gizlilik dereceli belgelerin kendisine incelettirilmediği iddiası
silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkı açısından
incelenecektir.
47. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
48. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
49. Yapılan yargılama sırasında
tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve
değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul
edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup, bu hak ve
gerekçeli karar hakkı da makul sürede yargılanma hakkı gibi, adil yargılanma
hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi
uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6.
maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşmenin lâfzî
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13,
2/7/2013,§ 38).
50. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi,
davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı tarafına tanınan bir
avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan olumsuz
etkilendiğini ispat etmek zorunda değildirler. Taraflardan birine tanınan,
diğerine tanınmayan avantajın, fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil
bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılır (Bkz., AİHM, Zagorodnikov/Rusya, B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
51. Çelişmeli yargılama ilkesi
ise taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının
tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda, mahkemece tarafların dinlenilmemesi,
delillere karşı çıkma imkanı verilmemesi, yargılama
faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer
yöndeki AİHM kararı için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya,
B. No.12952/87, 23/06/1993, § 63). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların
eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda,
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır
bulunması da dahil olmak üzere, yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmalarını gerektirir (B. No: 2013/1780, 20/3/2014,§
25).
52. AİHM, hükme esas olan ve
gizli olduğu belirtilen belgelere tarafların erişiminin kısıtlanmasını ihlal
sebebi saydığı birçok kararından biri olan Miran/Türkiye kararında, Askeri
Yüksek İdari Mahkemesinde görülen davada "gizli"
ibareli belgelere başvuranın erişiminin imkânsız olmasına ilişkin şikayet yönünden AİHS'in 6/1.
maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Miran/Türkiye,
B. No: 43980/04, 21/4/2009). AİHM, benzer bir kararında da “gizli” ibareli belgelere erişimin
sağlanmamasının silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesine aykırı olduğu
gerekçesiyle AİHS'in 6/1. maddesinin ihlal edildiğini
hükme bağlamıştır (Güner Çorum/Türkiye,
B. No: 59739/00, 31/10/2006, §§, 21-30).
53. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, ilişiğinin kesilmesi işleminin iptali istemiyle açtığı davada Milli Savunma Bakanlığı tarafından savunmaya ek olarak
sunulan gizlilik dereceli belgelerin kendisine gönderilmemesi üzerine savunmaya
cevap dilekçesinde AYİM’den bu belgelerin
incelettirilmesi talebinde bulunmuş, AYİM bu talep hakkında bir karar
vermeksizin anılan belgeleri de değerlendirmek suretiyle davanın esası hakkında
karar vermiştir.
54. Ceza davaları ile medeni hak
ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere
yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama
hakkının güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk
devleti olmanın bir gereğidir. Asıl kural tarafların eşit şartlarda yargılamaya
katılımının sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden
bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının
verilmesi olup kamu güvenliği, misilleme riski altında olan şahitlerin
korunması, soruşturma usullerinin gizli tutulması gibi bazı istisnaların
yargılama usulünde yer alması mümkündür. Bu durumda dahi verilmeyen veya
karartılan bilgi ve belgelere karşı ilgilinin mahkemeye itirazda bulunabilme
imkânı getirilmesi adil yargılanmanın garanti altına alınması için bir
gerekliliktir. Bu hususlar 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinde değişiklik yapan
19/6/2010 tarih ve 6000 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’un genel gerekçesi ile madde gerekçesinde de ifade edilmiş olup,
değişikliğin sebebi olarak da AİHM’in 31/10/2006
tarihinde verdiği Aksoy (Eroğlu)/Türkiye
kararı gösterilmiştir (B. No: 2013/6428, 26/6/2014,§
74).
55. 6000 sayılı Kanun’un 20.
maddesiyle 1602 sayılı Kanun’un 52. maddesinin dördüncü fıkrası değiştirilmiş
ve maddeye beş ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemede;
dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin taraf ve vekillerine açık olduğu, ancak
mahkeme tarafından getirtilen veya idarece gönderilen bilgi, belge ve
dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve
güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması
maksatlarıyla taraf ve vekillerine incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile
personelin özlük dosyasındaki dava konusu haricindekilerin taraf ve vekillerine
incelettirilemeyeceği, taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, incelettirilecek suretleri, ilgili
bölümleri idare tarafından karartılarak ayrıca gönderileceği, davacı taraf veya
vekilinin, karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil
edecek unsurlar olduğu iddiası ile mahkemeye itiraz edebileceği, bu itirazın,
mahkeme tarafından incelenerek haklı görülen hususlarda, mahkemenin
belirleyeceği çerçevede daha önce karartılan veya verilmeyen bilgi ve
belgelerin karşı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır (B. No:
2013/6428, 26/6/2014,§ 75).
56. Somut olayda, AYİM
tarafından davalı idarenin sunduğu gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya
bildirilmediği, başvurucunun davalı idarenin sunduğu savunmaya karşı verdiği
cevap dilekçesinde gizlilik dereceli belgeleri inceleme talebi bulunduğu, ancak
bu talep hakkında bir karar verilmeksizin ilgili belgeler değerlendirmeye
alınarak davanın esası hakkında karar verildiği görülmektedir.
57. Bu durumda, başvurucu,
savunmaya cevap dilekçesinde kendisine bildirilmeyen belgeleri incelemek için
talepte bulunmuş, AYİM bu talep hakkında karar vermemiş, gizlilik dereceli
belgelerin, başka şahıs ve makamların özel bilgileri ile şeref, haysiyet ve
güvenliğinin korunması veya idarenin soruşturma metotlarının gizli tutulması
veya benzeri haklı görülebilecek hususlar nedeniyle başvurucunun incelemesine
açılmadığını ortaya koyacak hiçbir argüman da ortaya koymamıştır. Olayda,
davalı idarenin savunması ekinde sunulan ve AYİM kararında hükme esas alınan
gizlilik dereceli belgelerin incelettirilmemesi nedeniyle başvurucunun
silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır.
58. Yukarıdaki açıklamalar
çerçevesinde, başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
59. Başvurucu, adil yargılanma
hakkına yapılan ihlalinin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasına,
uğradığı maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
60. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
61. Başvuruya konu yargılamada
davalı idare tarafından gönderilen gizlilik dereceli belgelerin başvurucuya
incelettirilmeyerek bu belgeler hakkında görüş bildirmesinin engellenmesi
nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş
olup, bu ihlal ve ihlalin sonuçları yeniden yargılama yapılmak suretiyle
giderilebilecek niteliktedir.
62. Başvurucu uğradığını ileri
sürdüğü maddi ve manevi zararların tazmini talebinde bulunmuş ise de, Mahkemece yeniden yargılama yapılmasına karar
verildiğinden bu aşamada talebin reddedilmesi gerekir.
63. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine, ihlal ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir
örneğinin AYİM Birinci Daire Başkanlığına gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız olmadığı şikâyetinin “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2.
İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetinin “konu bakımından yetkisizlik”,
3.
Gerekçeli karar hakkının ihlali şikâyetinin “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4.
Gizlilik dereceli belgelerin tebliğ edilmediğine ilişkin şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Gizlilik dereceli belgelerin tebliğ edilmemesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. İhlal ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın
bir örneğinin AYİM Birinci Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
20/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.