logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Fikret Kemal Tekin [2.B.], B. No: 2013/3019, 10/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FİKRET KEMAL TEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3019)

 

Karar Tarihi: 10/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Fikret Kemal TEKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddede düzenlenen haklardan yararlanmak için açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 2/5/2013 tarihinde Balıkesir İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 19/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 15/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 27/2/2015 tarihli görüş yazısı 7/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu, 11/3/2015 tarihli dilekçesi ile Bakanlık görüşüne karşı cevaplarını sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, astsubay statüsünde görev yapmakta iken disiplinsizliği nedeniyle 1/8/2000 tarihinde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.

8. 6191 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.

9. Başvurucunun, 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde düzenlemesinden yararlandırılması talebiyle yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 5/7/2011 tarihli işlemi ile reddedilmiştir.

10. Başvurucunun 9/8/2011 tarihinde, ayırma işlemine ilişkin bilgi ve belge talep etmesi üzerine Genelkurmay Başkanlığının 11/10/2011 tarihli yazısı ile ayırma işleminin uzun bir süre zarfında sıralı sicil amirlerinin gözlem, inceleme ve değerlendirmeleri, yetkili personelin dosya üzerinden yapmış olduğu ve tüm belge, bilgi, izlenim, kanaat ve raporları göz önünde bulundurularak tesis edildiği yönünde başvurucuya bilgi verilmiş, bunun yanında Marksist-Leninist görüşleri benimsediği, PKK terör örgütünü övücü konuşmalar yaptığı, çevresindekilere bu doğrultuda propaganda yaptığı, sakıncalı kategorisinde bulunan bir kişiyle irtibatlı olduğu, amirleri nezdinde örgüt mensubu bir şahsın veya grubun kendisini rahatlıkla kullanabileceği kanaatini uyandırdığı, İzmit ilinde siyasi bir partinin mitinglerine gittiği, yine İzmit ilinde sol görüşlü kişilerin barındığı kahvehanelere gittiği ve arkadaşlarını da beraberinde götürdüğü, 2000 yılındaki son atamasından sonra göreve başladığı gemide hiç kimseyle görüşmediği ve hiçbir konuda fikir beyan etmediği, 2000 yılında sakıncalı sol personel kategorisine alındığı, bu nedenlerle tutum ve davranışları ile yasa dışı görüşleri benimseyip bu faaliyetlerde bulunduğu belirtilmiş, ayrıca ailesinin PKK taraftarı olduğu gerekçeleriyle TSK'dan ayırma işlemine tabi tutulmasına ilişkin 28/7/2000 tarihli YAŞ'a sevk kararı, 1/8/2000 tarihli YAŞ kararı ve 1983 yılından 2000 yılına kadar olan dönemdeki sicil bilgi ve notları başvurucuya gönderilmiştir.

11. Başvurucu tarafından, anılan işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Birinci Dairesinde açılan davaya ait dilekçede“... YAŞ kararıyla emekliye sevk edildiğini, bunun da aynı gemide görev yaptığı ve geçimsizlik ve çekememezlik nedeniyle anlaşamadığı rütbeli bir personelin yazdığı ihbar mektubuna ve hatalı yürütülen bir istihbarat çalışmasına dayandığını düşündüğünü, ailesiyle aynı sitede ve fakat farklı apartmanlarda oturan adları aynı yaptıkları iş aynı ve iş yerlerinin mesafesi yaklaşık 500 mt. olan bir bölgede istihbarat faaliyeti yapıldığını, babası ile bölücü örgüt sempatizanı olan şahısların isimlerinin karıştırıldığına inandığını, oysa babasının emekli öğretmen olduğunu, aynı zamanda oturduğu apartmana bitişik Erdal Büfe isimli büfeyi işlettiğini, sonradan … üyesi olduğunu ve çocuklarının da bölücü faaliyetlere katıldığını öğrendiği Ali GÖÇEN isimli başka bir şahsın da, babasının işlettiği Erdal Büfenin bitişiğindeki D Blokta ikamet ettiğini, bu şahsın da babasının büfesinin 500 mt. uzağında ve babasının oturduğu apartmanın ismini taşıyan Evrim Büfe isimli başka bir büfeyi işlettiğini, keza yine sonradan öğrendiğine göre babasının oturduğu sitenin C bloğunda, kendisiyle hiçbir akrabalık ya da sosyal bağları bulunmadığı halde kendisi gibi "Tekin" soyadını taşıyan Kürt kökenli bir öğretmenin ikamet ettiğini, muhtemelen bu iki şahıs ile babasının karıştırıldığını, bu doğrultuda düzenlenen istihbarat raporu sayesinde Ordudan atıldığını, oysa hiçbir zaman bölücü örgütü övmediğini, hep karşısında olduğunu bu hatalı istihbarat raporunu düzenleyenler hakkında 2011 yılında şikayetçi olduğunu, Savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, yeniden yapılacak bir istihbarat çalışması sayesinde haklılığının ortaya konulabileceğini ...” ileri sürmüştür.

12. AYİM Birinci Dairesi 4/12/2012 tarihli ve E.2012/366, K.2012/1405 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

“Anayasanın 125/4'üncû maddesinde; yargı yetkisinin, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, bu yetkinin hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı belirtilmektedir. 1602 sayılı AYİM Kanununun 21/2'nci maddesinde de benzer hükümler yer almaktadır

Bu bağlamda dava konusu işlem değerlendirildiğinde; davalı idare tarafından gönderilen belgelerden; davacının Marksist-Leninist görüşleri benimsediği, PKK Terör örgütünü övücü konuşmalar yaptığı, çevresindekilere bu yönde konuşmalar yaptığı, amirleri üzerinde örgüt mensubu bir kişinin veya gurubun kendisini rahat bir şekilde kullanabileceği yönünde kanaat uyandırdığı, İzmit'te … mitingine katıldığı, 28 Şubat 2000 tarihinde son atamasından sonra hiçbir konuda fikir beyan etmediği, 09.01.2000 tarihinde sakıncalı sol personel kategorisine alındığı, Balıkesir'de ikamet eden ailesinin, çevresinde PKK taraftarı ve … olarak bilindiği, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen 01 Temmuz 1999 tarihli cevabi yazıda da; aynı mahiyette tespitler yapıldığı, davacıyla ilgili alınan başka raporlarda da benzer mahiyette tespitler yapıldığı, bir çok sicil amirinin menfi kanaatinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak; her ne kadar davacı, hakkında yanlış istihbarat yapıldığını ileri sürmüş ise de gelen ihbar mektubu üzerine davacı hakkında Birliğinde yapılan tespitte, ihbar mektubu üzerine, mektupta geçen hususların araştırılması konusunda yazılan yazı üzerine Kocaeli Emniyet Müdürlüğünün isim ve adres üzerinden yaptığı tespitler ve somut bilgiler, davacıyla ilgili birlik kanaatleri ve düzenlenen raporlar birlikte dikkate alındığında, davacı hakkındaki tespitlerde yanılma suretiyle başka bir kişiyle karıştırıldığına dair emare bulunmadığı, bu nedenle yeni bir araştırma yapılmasına gerek olmadığı, tüm bu hususlar dikkate alındığında, davalı idarenin takdir yetkisini hukuka uygun kullandığı, açık bir değerlendirme hatasının bulunmadığı, bu bağlamda davalı idare tarafından tesis edilen işlemde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

13. Başvurucunun bu karara karşı karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 9/4/2013 tarihli ve E.2013/447, K.2013/398 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar 24/4/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu, 2/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmıştır.

B. İlgili Hukuk

15. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar başlıklı 157. maddesi şöyledir:

“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.

Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.

Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.

Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.

(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”

16. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat” başlıklı 4. maddesi şöyledir:

“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet görürler.”

17. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:

“Üyelerin seçimi:

Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,

Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,

Cumhurbaşkanınca seçilir.”

“Atanma:

Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)

Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de yayımlanır.

Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”

“Görev süresi:

Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)

Askeri Hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”

18. 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:

“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar, yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvururlar.

Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.

Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 10/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 2/5/2013 tarihli ve 2013/3019 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, hangi somut bilgi ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare tarafından da mahkeme nezdinde açıklanmayan, kendisi ve ailesi hakkındaki soyut iddialara dayanılarak davanın reddedildiğini, geçici 32. maddeden yararlandırılma talebinin reddi üzerine bilgi edinme hakkı kapsamında dayanak bilgi ve belgeleri talep ettiğini, işlem tesisinde amirlerin uzun süren gözlem ve değerlendirmelerinin esas alındığını belirterek, hiçbir somut bilgi ve belgenin gönderilmediğini, görev yaptığı son yıla ait sicil safahatı ve sicil özetinin iyi seviyede olduğunu, şahsı ve ailesi hakkında iftira niteliğinde olan, somut hiçbir bilgi içermeyen, yer, zaman ve isim bildirilmeksizin tanzim edilen belgeye dayanarak karar verildiğini, bu belgede iddia edilen hususlarla ilgili olarak hiçbir idari tahkikat yapılmadığını ve dava açılmadığını, AYİM’in adeta ihraç işlemi hakkında karar verdiğini, oysa davanın konusunun geçici 32. maddeden yararlandırmama işlemi olup, kararın maddi ve hukuki gerekçeden yoksun olduğunu, AYİM kararlarına karşı temyiz yolunun bulunmadığını, karar düzeltme incelemesinin kararı veren heyetçe yapıldığını, AYİM yapısında sınıf subaylarının bulunduğunu belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile işlemin iptalini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmamasına, gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesine, AYİM bünyesinde sınıf subaylarının bulunmasına ve AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmamasına yönelik iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiş ve ayrı başlıklar halinde incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

22. Başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın reddedildiğini, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

23. Adalet Bakanlığı görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) açıkça keyfilik olmadıkça belirli bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına karar verme yetkisinin kendisinde olmadığını ve önemli olanın yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının irdelenmesi gerektiğini dikkate aldığını, başvuru konusu olayda AYİM tarafından, başvurucunun ilişiğinin kesilmesine dayanak teşkil eden hususların değerlendirildiğini belirterek, bu hususların dikkate sunulması gerektiğini değerlendirmiştir.

24. Başvurucu cevap dilekçesinde, istihbari raporun tek başına delil olarak değerlendirilemeyeceğini, bu konuda birçok yargı kararı olduğunu belirterek, başvuru konusu olayda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini tekrarlamıştır.

25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

26. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

27. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

28. Başvuru konusu olayda başvurucu, hangi somut bilgi ve belgeye dayandığı anlaşılamayan, idare tarafından da mahkeme nezdinde açıklanmayan, kendisi ve ailesi hakkındaki soyut iddialara dayanılarak davanın reddedildiğini, geçici 32. maddeden yararlandırılma talebinin reddi üzerine bilgi edinme hakkı kapsamında dayanak bilgi ve belgeleri talep ettiğini, işlem tesisinde, amirlerin uzun süren gözlem ve değerlendirmelerinin esas alındığının belirtilerek, hiçbir somut bilgi ve belgenin gönderilmediğini, görev yaptığı son yıla ait sicil safahatı ve sicil özetinin iyi seviyede olduğunu, şahsı ve ailesi hakkında iftira niteliğinde olan, somut hiçbir bilgi içermeyen, yer, zaman ve isim bildirilmeksizin tanzim edilen belgeye dayanarak karar verildiğini, bu belgede iddia edilen hususlarla ilgili olarak hiçbir idari tahkikat yapılmayıp dava açılmadığını, AYİM'in adeta ihraç işlemi hakkında karar verdiğini, oysa davanın konusunun geçici 32. maddeden yararlandırmama işlemi olup, kararın maddi ve hukuki gerekçeden yoksun olduğunu belirtmiş, AYİM ise başvurucunun Marksist-Leninist görüşleri benimsediği, PKK terör örgütünü övücü konuşmalar yaptığı, amirleri üzerinde, örgüt mensubu kişilerce rahat bir şekilde kullanılabileceği yönünde intiba uyandırdığı, İzmit'te bir partinin mitingine katıldığı, 9/1/2000 tarihinde sakıncalı sol personel kategorisine alındığı, Balıkesir ilinde ikamet eden ailesinin PKK taraftarı ve siyasi bir partili olarak bilindiği, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen 1/7/1999 tarihli yazıda ve başka raporlarda da aynı nitelikte tespitler yapıldığı, birçok sicil amirinin menfi kanaatinin bulunduğu, her ne kadar yanlış istihbarat yapıldığı ileri sürülmüşse de ihbar mektubu üzerine hakkında yapılan tespitlerde, başka bir kişiyle karıştırıldığına dair emare bulunmadığı, bu nedenle yeni bir araştırmaya gerek görülmediği dikkate alınarak dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

29. Somut olayda başvurucunun, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bilgi ya da belge sunmadığı, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi kapsamından yararlandırılmamasına ilişkin işleme karşı açtığı davada iddialarını ileri sürebildiği ve karşı tarafın görüşlerinden haberdar olmadığına dair yargılama aşamasında AYİM’e bir itirazda bulunmadığı görülmektedir.

30. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, davanın konusunun başvurucunun TSK’dan ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemin değil, yalnızca 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebinin reddine ilişkin işlemin iptaline yönelik olduğu, bu kapsamda iddiaların özünün derece Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır (Yümrü Dilek, B. No: 2013/4189, 21/5/2015, § 40).

31. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

32. Açıklanan nedenlerle, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurucunun yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası

33. Başvurucu, ret kararının gerekçelerinin yeterli olmadığını ileri sürmüştür.

34. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.

35. Anayasa'nın 141. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkı, mahkeme kararlarında kararların dayandığı hukuki gerekçenin yeterli açıklıkta gösterilmesini gerektirir.

36. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnş. Taah. Mad. Gıda Turizm Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

37. Başvuru konusu olayda AYİM, idare tarafından kullanılan takdir yetkisinin sınırlarının nelerden ibaret olduğunu belirttikten sonra, başvurucunun ilişiğinin kesilmesine neden olan olayları değerlendirerek (§ 12), 926 sayılı Kanun’un 32. maddesinden yararlandırılmamasına konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

38. Bu durumda AYİM, dava konusu işlemin tesisinde takdir yetkisinin hukuka uygun kullanıldığı gerekçesiyle davayı reddetmiş olup, kararda başvurucunun iddialarının karşılanmadığından söz edilemez.

39. Açıklanan nedenlerle, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurucunun ret kararının gerekçelerinin yeterli olmadığı yönündeki iddialarının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

 3. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığı İddiası

40. Başvurucu, AYİM’in bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle bağımsız ve tarafsız olmadığını ileri sürmüştür.

41. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

42. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz: Mustafa Yavuz ve Diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye, B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).

43. Açıklanan nedenlerle, mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. İki Dereceli Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

44. Başvurucu, AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını ileri sürmüştür.

45. Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme’nin ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, § 18).

46. Sözleşme’ye ek 7. Protokol’ün 2. maddesinde, cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış ise de Türkiye bu protokole taraf olmadığı gibi başvuru konusu olay da bir ceza yargılamasına ilişkin değildir.

47. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi, Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014, §§ 42-45).

48. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

3. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

4. İki dereceli yargılanma hakkı iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

10/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Fikret Kemal Tekin [2.B.], B. No: 2013/3019, 10/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı FİKRET KEMAL TEKİN
Başvuru No 2013/3019
Başvuru Tarihi 2/5/2013
Karar Tarihi 10/6/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici 32. maddede düzenlenen haklardan yararlanmak için açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (idare) Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 157
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 4
8
9
10
926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu geçici 32
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi