TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ PALA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3056)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Ali PALA
|
Temsilcisi
|
:
|
Helime PALA
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa POLAT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, soruşturma
sürecinde dosyaya erişimin kısıtlanması sonucu suçlamaların öğrenilememesi
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; savunma hazırlamak için gerekli
kolaylıklardan yararlanmaması, delillerin eksik toplanması ve hatalı
değerlendirilmesi nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2013 tarihinde
Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 4/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına verilmiştir.
4. Birinci Bölüm tarafından
12/12/2013 tarihinde yapılan toplantıda, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına, başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş
için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlık, görüşünü 18/2/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bu görüş başvurucuya
25/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun, yakın akrabayı
öldürmek ve birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçundan yürütülen
soruşturma kapsamında Ulubey (Uşak) Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/3/2009
tarihinde şüpheli sıfatıyla müdafi huzurunda savunması alınmıştır.
9. Ulubey Cumhuriyet
Başsavcılığının 11/3/2009 tarihli ve 2009/56 Soruşturma sayılı yazısı ile
başvurucunun “yakın akrabayı öldürme” ve
“birden fazla kişi tarafından birlikte yağma” suçlarını işlediği iddiasıyla
tutuklanmasına karar verilmesi aynı yer Sulh Ceza Mahkemesinden talep
edilmiştir.
10. Sulh Ceza Mahkemesi, aynı
tarihte başvurucunun şüpheli sıfatıyla sorgusunu müdafii
huzurunda yapmış ve başvurucu kendisini savunmuştur. Sorgu işlemi neticesinde
Mahkeme, kuvvetli suç şüphesi oluşmadığı kanaatine vararak 11/3/2009 tarihli ve
2009/2 sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına yönelik talebin
reddine karar vermiştir.
11. Soruşturma kapsamında diğer
şüphelilerin ifadeleri üzerine 12/3/2009 tarihinde başvurucunun ek ifadesine
başvuran Ulubey Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı tarihte 2009/56 Soruşturma sayılı
yazısı ile yeniden başvurucunun “yakın akrabayı öldürme” ve “birden fazla kişi
tarafından birlikte yağma” suçlarını işlediği kuvvetli şüphesi nedeniyle
tutuklanmasına karar verilmesini aynı yer Sulh Ceza Mahkemesinden talep
etmiştir.
12. Sulh Ceza Mahkemesi, aynı
tarihte başvurucunun şüpheli sıfatıyla sorgusunu müdafii
huzurunda yapmış ve şüpheli kendisini savunmuştur. Sorgu işlemi neticesinde
Mahkeme, soruşturma dosyasına dâhil olan yeni deliller ile başvurucunun anılan
suçları işlediği konusunda kuvvetli suç şüphesinin oluştuğu kanaatine ulaşmış
ve bu suçlara ilişkin delillerin tam olarak toplanmamış ve isnat edilen
suçların katalog suçlardan olması nedenleriyle başvurucunun tutuklanmasına
karar vermiştir.
13. Başvurucu vekili, 13/3/2009
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak müracaat ederek soruşturma
dosyasına vekâletname ibraz etmiş ve dosya kapsamındaki belgelerin birer
suretini talep etmiştir.
14. Ulubey Cumhuriyet
Başsavcılığının 13/3/2009 tarihli ve 2009/56 sayılı yazısı ile aynı yer Sulh Ceza
Mahkemesinden, soruşturma kapsamındaki şüphelilerin birbirleriyle çelişen çok
sayıda ifadelerinin bulunduğu, bu çelişkiyi ortaya koyacak çok sayıda delilin
dosya kapsamında olduğu ve bu nedenle müdafiin
soruşturma dosyasından suret almasının soruşturmanın amacını tehlikeye
düşüreceği gerekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince müdafiin
bu yetkisine ilişkin kısıtlama (gizlilik) kararı alınması talep edilmiştir.
Mahkemenin 13/3/2009 tarihli ve 2009/20 sayılı kararı ile talep doğrultusunda
kısıtlama kararı verilmiştir.
15. Başvurucu, tutukluluk hâli
devam ederken Ulubey Cumhuriyet Başsavcılığınca ek ifadesi alınmak üzere
yeniden çağrılmış ve 28/5/2009 tarihinde müdafii
huzurunda ek ifadesi alınmıştır.
16. Başvurucu, Ulubey Sulh Ceza
Mahkemesinin gizlilik kararına itiraz etmiştir. Ulubey Sulh Ceza Mahkemesi
30/6/2009 tarihli ve 2009/50 Değişik İş sayılı kararıyla talebi değerlendirmiş;
soruşturmanın hâlen derdest olması nedeniyle gizlilik kararının gerekçesinde
değinilen çekincelerin devam ettiği, gizlilik kararının kaldırılması hâlinde
soruşturmanın selametinin tehlikeye düşebileceği gerekçesiyle gizlilik
kararının kaldırılması talebinin reddine karar vermiştir. Bu karar şüpheli müdafiine 8/7/2009 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Soruşturmaya konu suçların
kovuşturulması görevinin Ağır Ceza Mahkemelerine ait olması ve Ulubey
Cumhuriyet Başsavcılığının yargı çevresinde Ağır Ceza Mahkemesi bulunmaması
nedenleriyle Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında kamu davası
açılabilmesi için soruşturma dosyasını 13/11/2009 tarihli ve F.2009/20 sayılı
fezleke ile Ulubey ilçesinin yargı çevresinin ağır cezalık işler yönünden bağlı
bulunduğu Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Bu aşamadan sonra
soruşturma Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmüştür.
18. Uşak Cumhuriyet
Başsavcılığının 24/11/2009 tarihli ve E.2009/4422 sayılı iddianamesi ile
başvurucu hakkında yakın akrabayı canavarca hisle veya eziyet çektirerek
öldürme ve birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçlarını işlediği
şüphesi ile kamu davası açılmıştır.
19. Uşak Ağır Ceza Mahkemesi
4/12/2009 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş olup belirtilen
kısıtlılık kararı bu kararla ortadan kalkmıştır.
20. Uşak Ağır Ceza Mahkemesinin
27/12/2011 tarihli ve E.2009/412, K.2011/565 sayılı kararı ile başvurucunun
“üstsoya karşı, delillerini ortadan kaldırmak, suçu gizlemek, işlenmesini
kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme” suçunu işlediği
kanaatine varılarak sonuç olarak müebbet hapis cezası ve “birden fazla kişi
tarafından birlikte yağma” suçunu
işlediği kanaatine varılarak on yıl on ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
ve bu cezaların sonucu olan belirli hak yoksunluklarının uygulanmasına karar
verilmiştir.
21. Gerekçenin ilgili kısmı
şöyledir:
“… tüm deliller,
sanık A. Ü.’nün tüm aşamalardaki beyanları, sanık Ali
Pala'nın çelişkili beyanları, katılanların beyanları, tanık beyanları, nüfus
kaydı, keşif, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, … böylece her iki
sanığın baygın hale gelen maktulü kendi egemenlik alanına alarak beraber Ulubey
tarafına doğru yola çıktıkları, Karahasan boğazının orada Ali PALA'nın babasının elinden çapraz bir şekilde bağladığı,
sanıkların urgan iple H. P’yi boğdukları, oradan keşifte ayrıntıları sanık A.
Ü. tarafından gösterilen yere geldikleri, orada H. P’yi aşağı yuvarladıkları ve
H. P’nin üzerindeki paraları, senetleri, cüzdanı aldıkları, sanıkların maktulün
üzerindeki parayı ve eşyayı (senetleri, kredi kartı) yağmalamak amacıyla fikir
ve eylem birliği içerisinde otopsi raporuna göre maktulü boğarak öldürdükleri
ve yağmaladıkları, maktul H. P’nin yakınları tarafından H. P’nin kaçırıldığı
veya kayıp olduğunun bildirilmesi üzerine başlatılan arama faaliyetleri
sonucunda 09/03/2009 tarihinde Omurca Beldesi yakınlarında yola 1 km uzaklıkta
bir açık arazide ölü olarak bulunduğu, sanık A. Ü.’nün
keşifte özellikleri bilirkişi raporunda ayrıntılı gösterilen şekilde cesedin
bulunduğu herhangi bir yerleşim yeri bulunmayan, belirgin bir coğrafi işaret
taşımayan araziyi tereddüt etmeden gösterdiği ve gösterdiği arazinin alınan
coğrafi koordinatlarına göre cesedin kolluk güçlerince bulunduğu yer ile
tamamen örtüştüğü, dolayısıyla şoför A. Ü.’nün öldürme,
yağmalama, cesedin bırakılması eylemlerinde orada hazır bulunduğu kesin bir
şekilde anlaşılmıştır. Keşifteki bu yer gösterme mahkememizde bu suçu sanık A. Ü.’nün Ali Pala ile iştirak halinde fikir ve eylem birliği
içerisinde işledikleri kanaatini doğurmuştur. Bu nedenle sanık A. Ü.’nün bu suça iştiraki olmadığına dair savunmalarına
itibar edilmemiştir…”
22. Başvurucunun temyizi üzerine
inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 14/1/2013 tarihli ve E.2012/5703,
K.2013/9 sayılı ilamıyla hükmün onanmasına karar vermiştir. Anılan karar
başvurucuya 27/3/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
23. Bireysel başvuru 22/4/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
24. 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesi şöyledir:
“(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve
istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(21/2/2014 tarih ve 6526 sayılı Kanun ile mülga) (2) Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek
alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi
kısıtlanabilir.
(21/2/2014 tarih ve 6526 sayılı Kanun ile mülga) (3) Yakalanan kişinin
veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı
geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin
tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(21/2/2014 tarih ve 6526 sayılı Kanun ile mülga) (4) (Değişik fıkra:
25/05/2005-5353 S.K./23.mad) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul
edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri
inceleyebilir; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu Maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.”
25. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 149. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
26. Mahkemenin 14/10/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/4/2013 tarihli ve 2013/3056
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
27. Başvurucu, nitelikli kasten
öldürme ve nitelikli yağma suçlarına ilişkin tutuklama kararında ve bu kararın
dayanağı olan sorgu işlemi sırasında, kendisine isnat edilen suçun işlendiği
zamanla ilgili bilgi verilmediğini, hakkındaki isnatların öğrenilmesinin
soruşturma sürecinde alınan gizlilik kararıyla engellendiğini, yürütülen ceza
muhakemesinde eşi ve çocuklarının ifadelerine başvurulmadığını, lehine olan
delillerin toplanmadığını, yüzleştirme işlemlerinin zamanında yapılmadığını,
olayı aydınlatacak savunma delillerine itibar edilmediğini, dosya kapsamındaki
gizlilik kararının savunma hakkına etkisinin bu şekilde ortaya çıktığını, bu
durumun Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinde düzenlenen temel haklarını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Yönünden
28. Başvurucu, Anayasanın 19.
maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında düzenlenen “tutuklamasını
gerektiren sebepler ve kendisine karşı bütün isnatlar en kısa zamanda
bildirilir” kuralının hazırlık soruşturması sürecinde, dosyadaki
gizlilik kararı nedeniyle engellendiğini iddia etmiştir.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai
işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."
30. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).
31. Somut olayda Ulubey
Cumhuriyet Başsavcılığının 13/3/2009 tarihli ve 2009/56 sayılı yazısı ile aynı yer
Sulh Ceza Mahkemesinden sanık müdafiinin soruşturma
dosyasından örnek almasının kısıtlanması talep edilmiştir. Mahkemenin 13/3/2009
tarihli ve 2009/20 sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin (3)
numaralı fıkrasındaki istisnalar hariç olmak üzere kısıtlama kararı
verilmiştir.
32. Uşak Cumhuriyet
Başsavcılığının 24/11/2009 tarihli ve E.2009/4422 sayılı iddianamesi ile
başvurucu hakkında yakın akrabayı canavarca hisle veya eziyet çektirerek
öldürme ve birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçlarını işlediği
şüphesi ile kamu davası açılmıştır. Buna göre 5271 sayılı Kanun’un 153.
maddesinin mülga (4) numaralı fıkrası gereğince dosyaya erişimin kısıtlanması
kararı 4/12/2009 tarihli iddianamenin kabulü kararından itibaren sona ermiştir.
Başvurucu müdafiinin; bu tarihten itibaren soruşturma
dosyasını inceleyebilme, bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak
alabilme hakkı doğmuştur. Bu belirlemelere göre başvurucunun soruşturma
dosyasına erişimin kısıtlanmasına ilişkin şikâyetinin 4/12/2009 tarihi
itibarıyla sona erdiğinin kabulü gerekir. Başvurucunun şikâyetinin sona erdiği
bu tarihin, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten
önceye ait olması nedeniyle başvurunun bu kısmı hakkında zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemezlik kararı verilmesi gerekir.
33. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun tutuklanmasını gerektiren sebepler ve hakkındaki isnatları
öğrenmesinin soruşturma sürecinde gizlilik kararı nedeniyle engellendiği
iddiasına ilişkin şikâyetlerinin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı
23/9/2012 tarihinden önceye ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil
Yargılanma Hakkı Yönünden
a. Dosyaya Erişiminin Engellenmesi Nedeniyle Savunma Hakkının
Kısıtlandığı İddiası
34. Başvurucu, soruşturma
sürecinde dosyaya erişim engellendiğinden savunma hakkının kısıtlandığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Dosyaya erişim ağırlıklı
olarak soruşturma sürecine ilişkin bir mesele olup özellikle şüpheli ve/veya
şüpheli müdafiinin dosyanın içeriğini incelemesi ve
belgelerden örnek alması hakkının sulh ceza hâkimi kararıyla sınırlandırıldığı
durumlarda önem kazanmaktadır.
36. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma
hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriği, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmelidir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
37. Sözleşme’nin "Adil yargılanma hakkı" kenar
başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir."
38. AİHM, "hakkaniyete
uygun yargılama" kavramından hareket ederek adil yargılamanın zımni
gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasa'nın 36. maddesinde
de açıkça ifade edilmiş olan "savunma hakkı"dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik
toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(AİHM) göre hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için
yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin, savunma
hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile uyumlu olması (Ludi/İsviçre, B. No: 12433/86, 15/6/1992 §§ 49,50) ve bu
hakların teorik ve soyut değil; etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması
gerekmektedir (Artico/İtalya, B. No: 6694/74, 13/5/1980 § 33).
39. Sözleşme’nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı
6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari
haklara sahiptir:
…
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara
sahip olmak;
..."
40. Savunmanın hazırlanması için
gerekli zamana sahip olma hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde belirtilen
"meşru vasıta ve yollardan yararlanmak" kavramının kapsamındadır
(AYM, E.1992/8, K.1992/39, 16/6/1992). Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (b) bendine göre sanık; savunmasını uygun bir şekilde
düzenleyebilmeli, yargılamayı yürüten mahkeme önünde ilgili tüm savunma
beyanlarını dile getirebilmeli ve böylece yargılamaların sonucunu etkileyebilme
imkânına sahip olmalıdır (Can/Avusturya, B.
No: 9300/81, 12/7/1984, § 53; Gregacevic/Hırvatistan, B. No: 58331/09, 10/7/2012, § 51).
41. Sanığın kendisini
aklayabilmesine veya cezasının düşürülmesine yardımcı olabilecek unsurları
içeren delil niteliğindeki belgelere erişimine izin verilmemesi, sanığın
savunmasını hazırlarken yararlanması gereken kolaylıkların göz ardı edilmesine
yol açabilir dolayısıyla da Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
(b) bendinde güvence altına alınan hakkın ihlalini doğurabilir (Natunen/Finlandiya, B. No: 21022/04, 31/3/2009, § 43; C.G.P./Hollanda (k.k.),
B. No: 29835/96, 15/1/1997). Bu kapsamda sanığın savunmasını yürütmesine
kolaylık sağlamak açısından bu kişinin dava dosyasındaki ilgili belgelerin
suretlerini almasına ve aldığı notları derleyip kullanmasına izin verilmelidir
(Rasmussen/Polonya, B. No: 38886/05, 28/4/2009, §§ 48, 49; Moiseyev/Rusya, B. No: 62936/00,
9/9/2008, §§ 213-218; Matyjek/Polonya, B. No: 38184/03, 24/4/2007, §
59; Seleznev/Rusya, B. No: 15591/03, 26/6/2008, §§
64-69).
42. Ancak dosyaya erişim hakkı
mutlak değildir. Bazı davalarda üçüncü şahısların temel haklarını korumak veya
ulusal güvenlik gibi önemli bir kamu menfaatini gözetmek, tanıkları korumak
veya adli makamların suçu incelerken başvurdukları yöntemleri güvence altına
almak gibi amaçlarla bazı delillerin sanıktan saklanması gerekli görülebilir (Natunen/Finlandiya, §§ 40, 41).
43. AİHM, çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine riayet edildiğinden ve sanığın menfaatlerinin
korunması için yeterli güvencelerin kapsama dâhil edildiğinden emin olmak için
bu husustaki karar alma mekanizmasını dikkatli bir şekilde incelemektedir.
Diğer yandan bir sanığa verilen sürenin ve sağlanan kolaylıkların yeterli olup
olmadığını, her davanın kendine özgü koşullarında değerlendirmektedir (Iglin/Ukrayna, B. No: 39908/05, 12/1/2012 § 65;
Galstyan/Ermenistan, B. No: 26986/03, 15/11/2007, § 84).
44. Sanığa sağlanması gereken
kolaylıklar, savunmasını hazırlaması esnasında kendisine yardımcı olacak veya
olabilecek türdekilerle sınırlıdır (Mayzit/Rusya, B. No: 63378/00, 20/1/2005, § 79). Sanığın dava dosyasına doğrudan
erişiminin sağlanması her koşulda gerekli olmayıp dava dosyasındaki belgeler
hakkında temsilcisi aracılığıyla bilgilendirilmesi yeterlidir (Kremzow/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 52). Ancak sanığın dava dosyasına
erişimine getirilen kısıtlama, duruşma öncesi delillerin sanığa ulaştırılmasını
ve sözlü yargılama aşamasında sanığın müdafii
aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını engellememelidir (Öcalan/Türkiye [BD], B. No: 46221/99, 12/5/2005, § 140).
45. Somut olayda, Ulubey
Cumhuriyet Başsavcılığının 13/3/2009 tarihli ve 2009/56 sayılı yazısı ile aynı
yer Sulh Ceza Mahkemesinden; soruşturma kapsamındaki şüphelilerin birbirleriyle
çelişen çok sayıda ifadesinin bulunduğu, bu çelişkiyi ortaya koyacak çok sayıda
delilin dosya kapsamında olduğu ve bu nedenle müdafiin
soruşturma dosyasından suret almasının soruşturmanın amacını tehlikeye
düşüreceği gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun’un 153. maddesinin mülga (2) numaralı
fıkrası gereğince müdafiin bu yetkisine ilişkin
kısıtlama kararı verilmesi talep edilmiştir. Derece Mahkemesince 5271 sayılı
Kanun’un 153. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki istisnalar hariç olmak üzere
153. madde uyarınca kısıtlama kararı verilmiştir.
46. Başvurucu vekili, gizlilik kararı nedeniyle dosyayı yeterince
inceleyemediklerini, bu nedenle olay mahalli güzergâhındaki güvenlik kamera
görüntülerini talep edemediklerini iddia etmiştir. Yargılama sürecindeki esas
hakkındaki savunmalarında da güvenlik kamerası kayıtlarının yeterince
toplanmadığını, bu nedenle olay anında başvurucunun nerede ve kimlerle olduğu
konusunda yeterince araştırılma yapılmadığını beyan etmiştir.
47. Dosya kapsamından gizlilik kararına
rağmen olay yerinin ve zamanının anlaşılabildiği, buna ilişkin savunma
yapıldığı, gizlilik kararının kamera kayıtlarının istenmesine engel olmadığı
anlaşılmaktadır. Kaldı ki getirilen sınırlama başvurucunun ifadesini
içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve başvurucunun hazır bulunmaya yetkili
olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanakları kapsamamıştır. Diğer bir
ifadeyle sanığın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlandıktan
sonra çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine riayet edilerek
dosyaya erişim kısıtlanmıştır. İddianamenin kabulü kararıyla da kısıtlama
kararı kendiliğinden ortadan kalkmıştır.
48. Başvurucu, duruşma öncesi
delillerden haberdar olmuş ve sözlü yargılama aşamasında (duruşmada) müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş bildirmiş ve
itirazlarını sunmuştur. Dosyanın erişime açılmasından sonra başvurucu ve
vekili, 27/12/2011 tarihli karar duruşmasında araştırılmasını istedikleri başka
bir hususun olmadığını beyan etmişlerdir. Ayrıca başvuru dosyası incelendiğinde
“silahların eşitliği” ve
“çelişmeli yargılama” ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma,
inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin
bir delil de bulunmamaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle savunma
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun
bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Delillerin Eksik Toplandığı ve Hatalı Değerlendirildiği
İddiası
50. Başvurucu ayrıca, yürütülen
ceza muhakemesinde eşi ve çocuklarının ifadelerine başvurulmadığını, lehine
olan delillerin toplanmadığını, yüzleştirme işlemlerinin zamanında
yapılmadığını, olayı aydınlatacak savunma delillerine itibar edilmediğini, bu
sebeplerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz”
52. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları
ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
53. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
54. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama
sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya
bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına, kendi delillerini
ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili
iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz
olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye
alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
55. AİHM; delillerin kabul
edilebilirliği şikâyetlerini, somut davada kullanılan delilin sanığın hazır
bulunduğu duruşmada ve “silahların eşitliği” ve
“çelişmeli yargılama” ilkeleri ya da söz konusu delillerin
yargılamanın bütününe olan etkisi çerçevesinde değerlendirmektedir (Tamminen/Finlandiya, B. No: 40847/98, 15/6/2004,
§§ 40, 41; Barberà, Messegué ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, §§
68, 81-89). AİHM; bariz keyfîlik içermedikçe belirli
bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına veya aslında başvurucunun
suçlu olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade
etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere
yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme’deki
bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme
konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00,
11/07/2006, § 95; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, §
125; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699) AİHM’e
göre esas olarak başvurucuya, delillerin gerçekliğine itiraz etme ve
kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediği incelenmelidir (Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, §
90; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
§ 700).
56. Somut olayda başvurucu,
cezalandırılmaya yeterli delil olmamasına rağmen haksız yere mahkûmiyet kararı
verildiğini, yürütülen ceza muhakemesinde eşi ve çocuklarının ifadelerine
başvurulmadığını, lehine olan delillerin toplanmadığını, yüzleştirme
işlemlerinin zamanında yapılmadığını, olayı aydınlatacak savunma delillerine
itibar edilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddialarının özü, Derece
Mahkemesinin delilleri değerlendirme ve yorumlamada isabet edemediğine ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkindir.
57. Derece Mahkemesi; sanık
savunmalarına, katılan beyanlarına, tanık anlatımlarına, olay yerine ilişkin
inceleme raporlarına, bilirkişi raporlarına ve diğer delillere dayanarak
başvurucunun cezalandırılmasına karar vermiştir (bkz. § 21). Anılan kararda
tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller değerlendirilerek
ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle bir sonuca ulaşılmıştır.
58. Başvuru formu ve ekleri ile dava
dosyasının incelenmesi neticesinde başvurucunun, temyiz dilekçesi de dâhil
yargılamanın hiçbir aşamasında eşi ve çocuklarının tanık sıfatıyla dinlenmesi
veya yüzleştirme talebinde bulunmadığı tespit edilmiştir. Başvurucunun;
bildirdiği tanıkların dinlenmesi, telefon kayıtlarının istenmesi ve bilirkişi
incelemesi yaptırılması gibi talepleri yerine getirilmiştir. Somut olayda başvurucunun
delillerini sunma ve delillerin değerlendirilmesi konusunda farklı bir
muameleye tabi tutulduğuna dair somut bir veri bulunmamakta olup Derece
Mahkemesinin delilleri değerlendirmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunduğuna dair bir bulguya da rastlanmamıştır.
Öte yandan başvuru dosyası incelendiğinde “silahların eşitliği” ve “çelişmeli
yargılama” ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve
itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de
bulunmamaktadır.
59. Açıklanan nedenlerle başvurucu
tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu,
Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun,
1.
Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin kısmının zaman bakımından yetkisizlik,
2.
Dosyaya erişiminin engellenmesi nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığına
ilişkin kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması,
3.
Delillerin eksik toplandığı ve
hatalı değerlendirildiğine ilişkin kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
14/10/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.