logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Bayram Metin [1.B.], B. No: 2013/3088, 21/1/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BAYRAM METİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3088)

 

Karar Tarihi: 21/1/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Zühtü ARSLAN

Raportör

:

Özcan ÖZBEY

Başvurucu

:

Bayram METİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda, 18/6/2012 tarihinde görevli infaz koruma memurları tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, ayrıca kendisini muayene eden doktorların da baskı altında kalarak yanlış ya da eksik rapor düzenlediklerini, yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmeyerek bir kısım şüpheliler yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu nedenle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 30/4/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 25/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, başvuru tarihi itibarıyla adam öldürme, zorla kaçırıp alıkoymaya teşebbüs, konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından almış olduğu 27 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasını infaz etmek üzere Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

6. Başvurucu, 18/6/2012 tarihinde, Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda kaldığı sırada görevli İnfaz Koruma Memurları tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia ederek, 20/6/2012 tarihinde Kurum Müdürlüğüne ve Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunmuş, ayrıca telefon ile olayı ailesine de anlatmıştır.

7. Kurum doktoru tarafından düzenlenen 21/6/2012 tarihli raporda; başvurucunun özellikle bacak bölgesinde morluk ve ekimoz ile sırtta yüzeysel sıyrık tespit edilmiş ve hayati tehlikenin bulunmadığı belirlenmiştir.

8. Başvurucunun avukatının 26/6/2012 tarihinde verdiği şikayet dilekçesi üzerine, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca Sor. No: 2012/4952 sayılı dosya üzerinden soruşturmaya başlanmış, bu kapsamda başvurucunun şikâyeti, şüphelilerin ifadeleri ve doktor raporları alınmıştır.

9. Kırıkkale Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 26/6/2012 tarihli raporda; sağ ve sol gluteal (kalça) alanda 3x1 cm.lik morarma, sırtta 2 adet 1 cm.lik yüzeysel doku zedelemesi tespit edilmiş, ayrıca başvurucunun, ayaklarında his kaybı olduğunu söylemesi üzerine nöroloji değerlendirmesi önerilmiş ve hayati tehlikenin olmadığı saptanmıştır.

10. Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinin 26/6/2012 tarihli raporunda bilateral alt ekstremitede hiperalyezi (el ve akyalarda hassasiyet) olduğu belirlenerek, EMG önerilmiştir.

11. Başvurucu, 18/7/2012 tarihinde Kırıkkale Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde nöroloji polikliniğinde muayeneye tabi tutulmuştur. Alınan tetkik raporu sonucunda Nöroloji Uzmanı tarafından yapılan 31/7/2012 tarihli değerlendirmede, mevcut EMG bulguları ile kati rapor yetersiz bulunulmuş ve daha ayrıntılı EMG için Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

12. Başvurucu, 5/10/2012 tarihinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde muayene edilmiş, vücudun bazı noktalarında disk bozukluğu ve yırtık bulunduğu belirlenmiştir.

13. Yine 18/10/2012 tarihli Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanı raporunda; EMG’ye göre sol L4-5, L5-S1 lomber kök basısı saptanmıştır.

14. Başvurucu, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinden, 27/11/2012 tarihinde MR için Radyoloji raporu almış ve omurlar arası disk bozukluğu tespit edilmiştir.

15. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca, başvurucu hakkında düzenlenen tüm raporlar incelenerek, 28/1/2013 tarihinde “Bayram Metin’in EMG’sinde tarif edilen TIP II dejenerasyonun travmatik olmadığı, 26/6/2012 tarih ve 4170 sayılı raporda tarif edilen yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu” kanaati ile sonuç rapor sunulmuştur.

16. Başvurucu, 10/7/2012 tarihli Savcılık ifadesinde özetle; “18/6/2012 tarihinde saat 16.00 sularında koğuşun havalandırma kısmında çamaşırlarını asarken televizyonda bir terör saldırısı olayı olduğunu duyduğunu, bu duruma sinirlenerek, olaya ilişkin olarak küfür edip bağırdığını, yanında kimsenin olmadığını, bunu duyan 10-12 gardiyanın kendisine içeriye gel diyerek üç boş odanın bulunduğu havalandırma kısmına götürdüklerini, yere yatırıp, bacak ve kollarından tuttuklarını, iki baş memur ve iki gardiyan tarafından sopa ile darp edildiğini, 10 gardiyanın ise kendisine herhangi bir müdahalesinin olmadığını, ancak tuttuklarını, sonra odasına götürdüklerini, 20/6/2012 tarihine kadar bir şey yapmadığını, anılan tarihte ise Savcılığa sunulmak üzere bir şikayet dilekçesini gardiyana verdiğini, aynı gün kurum içinde revir talebinde bulunarak muayene olduğunu, 24/6/2012 tarihinde durumu telefon ile ailesine bildirdiğini, bunun üzerine avukatının da 26/6/2012 tarihinde Savcılığa ayrı bir dilekçe verdiğini, olay nedeniyle söz konusu infaz koruma memurlarından, dilekçesini Kuruma ya da Savcılığa göndermeyen gardiyan ile Kurum Müdüründen, yaralarını gördüğü halde hastaneye sevk etmeyen Kurum doktorundan şikayetçi olduğunu” söylemiştir.

17. Başvurucunun, “20/6/2012 tarihinde Savcılığa sunulmak üzere bir şikayet dilekçesini gardiyana vermesi ve bu dilekçesinin Savcılığa gönderilmemesi” iddiası üzerine, Savcılık tarafından anılan tarihte görevli olan infaz koruma memurları A. D., O. G., C. K. ve M.Ö’nün 26/7/2012 tarihinde ifadeleri alınmıştır. Söz konusu görevliler, iddia edildiği gibi kendilerine Savcılığa ya da başka bir makama iletilmek üzere bir dilekçe verilmediğini söylemişlerdir.

18. Kurumda görev yapan doktor G. D. 1/8/2012 tarihli Savcılık ifadesinde; “…aile hekimi olduğunu, Valilik oluru ile haftanın iki günü Salı ve Perşembe günleri hükümlülerin muayene ve genel sağlık taramaları için cezaevine gittiğini, 21/6/2012 tarihinde cezaevinde görev yaptığını, Bayram Metin’in ‘beni gardiyanlar dövdü, rapor almak istiyorum’ demesi üzerine, muayene edip, rapor düzenleyerek, dosyasına bıraktığını, isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini” söylemiştir.

19. Kurum Müdürü N. Ü. 31/7/2012 tarihli Savcılık ifadesinde; “Kurumda müdür olduğunu, 18/6/2012 tarihinde Bayram Metin’e kötü muamelede bulunulduğuna dair yazılı ve sözlü olarak gerek personel gerekse mahkum tarafından bir bildirimde bulunulmadığını, dövülme iddiasını 26/6/2012 tarihinde hükümlünün avukatının Savcılığa müracaatı ve hastaneye sevk edilme talebi üzerine öğrendiğini, aynı gün hükümlüyü hastaneye sevk ettiğini, öncesinde olaydan haberi olmadığını, bir şikayet dilekçesinin kendisine iletilmediğini, olaydan dolayı kusuru bulunmadığını” belirtmiştir.

20. Olay ile ilgili olarak ifadeleri alınan ceza infaz koruma memurları özetle; “18/6/2012 tarihinde saat 16.00 sıralarında Başmemur G. Ü.’nün, Bayram Metin isimli şahsın kaldığı koğuş bölümünden ses geldiğini söylemesi üzerine toplam 8 kişi birlikte koğuşa girdiklerini, tek başlarına koğuşa girmelerinin yasak olduğunu, olumsuz bir durum görmeyince tutanak tutup, çıktıklarını kimseye kötü muamelede bulunmadıklarını, Bayram Metin’in sorunlu bir hükümlü olduğunu, çok fazla disiplin cezası bulunduğunu, iftira atmaktan kaçınmadığını, bu cezaevinden gitmek için böyle bir yola başvurduğunu, suçsuz olduklarını” söylemişlerdir.

21. Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturma, alınan şikayet ve ifadeler ile doktor raporları sonucunda, 30/1/2013 tarih ve Sor. No. 2012/4952, E.2013/393 sayılı iddianame ile, olaya karıştığı tespit edilen 9 ceza infaz koruma memuru hakkında “kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle silahla kasten yaralama” suçundan kamu davası açılmıştır.

22. Ayrıca başvurucunun, dilekçesinde haklarında şikâyetçi olduğu kurum müdürü ile sağlık personelleri ve bir kısım ceza infaz koruma memurları hakkında ise 30/1/2013 tarih ve Sor. No. 2012/4952 sayılı dosya üzerinden ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir:

“Kurum Doktoru G. D.’nin harici muayeneyi yaparak, evrakları her zaman kontrol edilebilecek şekilde kurumda bıraktığı, dolayısıyla öğrendiği suçu gizleme kastı ile hareket ettiğine dair yeterli delil bulunmadığı, Kurum Müdürü N. Ü.’nün ise olaya vakıf olduğu andan itibaren müşteki hükümlünün kati raporunun alınması için ilgili sağlık kuruluşuna sevkini sağladığı, kati rapor için gönderilen ve müşteki Bayram Metin’in muayenesini yapan Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde görevli Doktor B. S. M.’nin ise harici muayene sırasında bulguları gerçeğe aykırı olarak düzenlediğine dair delil bulunmadığı, 31/7/2012 tarihinde müşteki Bayram Metin’in Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine kati raporunun alınması için gönderildiği, Bayram Metin hakkında düzenlenen Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi Baş Tabipliğinin yazısında 31/7/2012 tarihi itibarıyla Ortopedi Polikliniğine sevk edildiğine dair herhangi bir ibare bulunmadığı, müşteki Bayram Metin’in kurum tabibince 24/7/2012 tarihli muayenesinde Ortopedi Kliniğine sevkinin yapıldığı ve 10/8/2012 tarihinde Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesine götürüldüğü ve olay tarihinde müşteki Bayram Metin tarafından 2 sağlık memurundan şikayetçi olduğunu belirtmiş ise de, olay tarihinde Bayram Metin’in raporunun alınması için sağlık memuru C. K. B’nın görevlendirildiği, diğer sağlık memurunun kati rapor ile ilgili görevli olmadığı, şüpheli İnfaz Koruma Memuru C. K.’nin her ne kadar olay tarihinde koğuş kapısına kadar gittiği tespit edilmiş ise de, içeriye girip hükümlünün dövülmesine iştirak ettiğine dair delil bulunmadığı, müştekinin, dövülmesine ilişkin olarak aynı gün İnfaz Koruma Memurlarına şikayetini içerir dilekçe verdiğine dair delil bulunmadığı ve bu nedenle müştekinin iddialarının soyut iddia olduğu anlaşılmakla… Şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına…”

23. Başvurucunun bu karara itiraz etmesi üzerine, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 22/2/2013 tarih ve 2013/80 Değişik İş sayılı kararı ile, “oluş ve tüm dosya içeriğinden, sanıkların atılı suçu işlediklerine dair müştekinin soyut iddiasından başka delil bulunmadığı anlaşılmakla …ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan…” gerekçesine dayalı olarak itirazı reddetmiştir. Bu karar başvurucuya 9/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu, 30/4/2013 tarihli dilekçesi ile süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

25. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” kenar başlıklı 86. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının (d) ve (e) bentleri şöyledir:

“(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun;

...

d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” kenar başlıklı 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 21/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 30/4/2013 tarih ve 2013/3088 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda, şikayet dilekçesinde isimlerini belirttiği görevli infaz koruma memurları tarafından 18/6/2012 tarihinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, şikayet dilekçesinin yetkililere zamanında iletilmediğini, ayrıca kendisini muayene eden doktorların da baskı altında kalarak yanlış ya da eksik rapor düzenlediklerini, yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmeyerek, muayenesine katılan bazı sağlık çalışanları ile Ceza İnfaz Kurumunda görev yapan idareci ve infaz koruma memuru gibi diğer bir kısım şüpheliler yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu nedenle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürerek, anılan kişiler açısından dava açılmasının sağlanması talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

29. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

30. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

31. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen hak kapsamında, devletin, pozitif bir yükümlülük olarak, yetki alanında bulunan tüm bireylerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkını gerek kamusal makamların, gerek diğer bireylerin, gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır. Devlet, bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 51).

32. Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün bir de usuli boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Anguelova/Bulgaristan, B. No: 38361/97, 13/6/2002, § 137; Jasinskis/Letonya, B. No: 45744/08, 21/12/2010, § 72).

33. Buna göre bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Şayet bu mümkün olmazsa, bu madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hale gelecek ve bazı hallerde devlet görevlilerinin fiili dokunulmazlıktan yararlanarak, kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut da yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Bu bağlamda soruşturmanın derhal başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 111; ayrıca benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Corsacov/Moldova, B. No: 18944/02, 4/4/2006, § 68; Batı ve diğerleri/Türkiye, 33097/96 - 57834/00, 3/6/2004, §§ 133, 134).

34. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla, kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar (bkz. Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, § 103; Batı ve diğerleri/Türkiye, B. No: 33097/96 - 57834/00, 3/6/2004, § 136). Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdırlar (bkz. Tanrıkulu/Türkiye [BD], B. No: 23763/94, 8/7/1999, § 104; Gül/Türkiye, B. No: 22676/93, 14/12/2000, § 89; B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 114).

35. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan, burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin, başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Perez/Fransa, 47287/99, 22/7/2008, § 70) ya da tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi (bkz. yukarıda geçen Tanlı/Türkiye, § 111) yüklediği anlamına gelmemektedir (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56; B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 113).

36. Öte yandan, soruşturmayı sağlayacak bir başvuru yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp, bu yolun uygulamada fiilen de etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma yetkisine sahip bulunması gereklidir. Başvuru yolunun bir hak ihlali iddiasını önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak ihlalini karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir tazminat sunabilmesi halinde ancak etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine, vuku bulmuş bir hak ihlali iddiası söz konusu olduğunda, tazminat ödenmesinin yanı sıra sorumluların ortaya çıkarılması bakımından da yeterli usulü güvencelerin sağlanması gerekir (B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 26; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. yukarıda geçen Aksoy/Türkiye, § 95; Ramirez Sanchez/Fransa, B. No: 59450/2000, 4/7/2006, §§ 157-160).

37. Kötü muamele iddiaları ile ilgili cezai soruşturmaların etkililiğini sağlayan hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, mağdurların meşru menfaatlerini korumak için bu sürece etkili bir şekilde katılmaları sağlanmalıdır. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hugh Jordan/Birleşik Krallık, 24746/94, 4/5/2001, § 109; Oğur/Türkiye [BD], B. No: 21594/93, 20/5/1999, § 92; Khadjialiyev ve diğerleri/Rusya, B. No: 3013/04, 6/11/2008, § 106; Denis Vassiliev/Rusya, B. No: 32704/04, 17/12/2009, § 157; Dedovski ve diğerleri/Rusya, B. No: 7178/03, 15/5/2008, § 92; Ognyanova ve Choban/Bulgaristan, B. No: 46317/99, 23/2/2006, § 107).

38. Bu açıklamalar ışığında somut olay bir bütün olarak incelendiğinde, başvurucunun maruz kaldığı eylemden dolayı yaptığı şikâyet üzerine adli soruşturmanın bağımsız birimlerce denetime açık olacak biçimde derhal başlatıldığı, başvurucunun birçok hastaneye sevkinin yapılarak raporlarının aldırıldığı, soruşturmanın makul sürede tamamlanarak, olay ile ilişkisi tespit edilen 9 infaz koruma memuru hakkında“kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle silahla kasten yaralama” suçundan kamu davasının açıldığı ve bu şüpheliler yönünden Savcılık tarafından, idari soruşturma bakımından gereğinin takdir ve ifası için bağlı olduklara kuruma ihbarda bulunulduğu, ayrıca başvuruya konu edilen ve şikâyet dilekçesinde ismi geçen sağlık çalışanları ile Ceza İnfaz Kurumunun diğer çalışanlarının ifadelerinin alındığı, olaya etkilerinin değerlendirildiği, başvurucunun aşamalarda bu yöndeki tüm iddialarını ileri sürebildiği, başvuru yollarını kullanabildiği, sürece aktif olarak katılabildiği, soruşturma sonucunda ise soyut iddia dışında dava açmaya yeterli delil elde edilemediğinden bahisle ek kovuşturmaya yer olmadığı kararının verildiği, anlaşılmıştır.

39. Buna göre, başvuru dosyasındaki belge ve bilgiler dikkate alındığında, kötü muamele oluşturan eylemlerin tespiti ile muhtemel sorumluların belirlenmelerine ve cezalandırılmalarına yol açacak nitelikte bağımsız, etkili, hızlı ve kamuya açık bir soruşturmanın gerçekleşmediğinden ve kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararın somut kanıtlarla çelişecek biçimde ve açıkça hukuka aykırılık oluşturacak şekilde bariz takdir hatası veya açık keyfilik sonucu verildiğinden söz edilemeyeceği gibi, bu konuda ihmali bir davranış veya yetkililere yüklenebilecek bir eksiklik de saptanmamıştır. Sonuç olarak somut olayda kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı hakkının korunması kapsamında yürütülen cezai soruşturmanın etkisiz olmadığı sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesi kapsamındaki iddialarına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun, açıkça dayanaktan yoksun olması” sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

 V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle; başvurucunun, Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında yaptığı şikâyetin etkili bir şekilde soruşturulmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 21/1/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Bayram Metin [1.B.], B. No: 2013/3088, 21/1/2015, § …)
   
Başvuru Adı BAYRAM METİN
Başvuru No 2013/3088
Başvuru Tarihi 30/4/2013
Karar Tarihi 21/1/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda, 18/6/2012 tarihinde görevli infaz koruma memurları tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını, ayrıca kendisini muayene eden doktorların da baskı altında kalarak yanlış ya da eksik rapor düzenlediklerini, yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmeyerek bir kısım şüpheliler yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu nedenle Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi