TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
O. H. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3156)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
O. H.
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı
Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen geçici 32. madde
kapsamında yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davada adil yargılanma hakkı
ile etkili bir mercie başvurma hakkının, masumiyet karinesinin ve ayrımcılık
yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/3/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 14/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlığın 26/5/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin
önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında
görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6.
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle
şöyledir:
7.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) emrinde Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA)
doçent ve tabip binbaşı olarak görev yapmakta iken 26/6/1998 tarihli Yüksek
Askerî Şura (YAŞ)
kararıyla TSK’dan ilişiği kesilmiş olan başvurucu hâlihazırda bir devlet
üniversitesinde öğretim üyesidir.
8.
10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde
12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine kapalı idari işlemler veya YAŞ
kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması
amacıyla idareye başvuru imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için
6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren altmış gün içinde Millî
Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
9.
Başvurucunun, 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde kapsamından
yararlanmak maksadıyla yaptığı başvuru, Millî Savunma Bakanlığının 5/7/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir. İşlem gerekçesi şöyledir:
“657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
48’inci, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 94’üncü,
Astsubay Sicil Yönetmeliğinin 60’ıncı maddesi gereği ve hakkınızda tesis edilen
idari işlemin dayanağı fiillerin vasıf ve mahiyeti dikkate alınarak…”
10.
Başvurucu, Millî Savunma Bakanlığının yukarıda belirtilen işleminin iptali için
süresi içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır.
11.
Dilekçe teatisi aşamalarından sonra taraflara duruşma günü olarak 18/12/2012
tarihi verilmiş, buna ilişkin belge tebliğ edilmiş, 14/12/2012 tarihinde
başvurucu vekilinin talebi üzerine -gizli belgeler dâhil- tüm dava dosyasını
incelemesine izin verilmiştir.
12.
Başvurucu, AYİM Birinci Daire Başkanlığına beyanlarında; diğer hususların
yanında kendisiyle ilgili olduğu belirtilen istihbarat raporlarının daha önce
açılan bir dava kapsamında incelendiğini, bu raporların doğru olmadığını,
dosyada herhangi bir kanıtın bulunmadığını ve AYİM’in
söz konusu istihbarat raporlarına daha önce itibar etmediğini de ileri
sürmüştür.
13.
AYİM Birinci Dairesi 4/12/2012 tarihli E.2012/364, K.2012/1406 sayılı kararla
davayı reddetmiştir. Mahkemenin gerekçesi şöyledir:
“…
Bu kapsamda dava
konusu işlem değerlendirildiğinde; (davalı idarece 12/10/2011 tarihli yazı
ekinde 1602 sayılı Kanun’un 52’nci maddesinin 4’üncü maddesinin 2’nci cümlesi
kapsamında incelenmek üzere “GİZLİ” gizlilik dereceli olarak gönderilen bilgi
ve belgelerden) takip ve kontrol altında tutulan personel statüsünde olan
davacının, yasadışı bir örgüt olan DHKP/C sempatizanı olduğu, PKK terör
örgütünün de eylemsel faaliyetlerini tasvip eder şekilde tavır sergileyerek bu
örgütü savunduğu ve bu örgüte karşı TSK’nın gerçekleştirdiği mücadeleyi haksız
bularak çeşitli ortamlarda eleştirdiği, komutanlıkça yasaklanan bir kuruluşa
üye olduğu, GATA K.lığında Sağ. Ütğm. sınıf ve
rütbesi ile görev yapmakta olan bir bayanı örgüte kazandırdığı ve eşinden
boşanarak bu bayan ile komün hayatı yaşadığı, DHKP/C örgüt sempatizanı olan
sivil bir doktor ile örgütsel ilişki içerisinde olduğu, mensubu olduğu örgüt
adına propaganda yaptığı ve taraftar kazandırma gayretinde bulunduğu istihbarat
raporlarından anlaşıldığından, davacının 926 sayılı Kanunun Geçici 32’nci
maddesinden yararlandırılmaması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna
varılmıştır.”
14.
Bunun üzerine başvurucu, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. AYİM Birinci
Dairesi 2/4/2013 tarihli E.2013/384, K.2013/340 sayılı karar ile istemi
reddetmiş, 16/4/2013 tarihinde anılan karar tebliğ edilmiştir.
15.
Başvurucu 14/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16.
4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 52.
maddesi şöyledir:
“Daireler veya Daireler Kurulu, bakmakta
oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yapabilecekleri
gibi, tayin edecekleri süre içinde, lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden
isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya
mahsus olmak üzere uzatılabilir.
Taraflardan biri ara kararının icaplarını
yerine getirmediği takdirde bunun verilecek karar üzerindeki etkisi, görevli
daire veya kurulca önceden takdir edilir, ara kararında bu husus ayrıca
belirtilir.
Ancak, istenen bilgi ve belgeler Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğine ve yüksek menfaatlerine
veya Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ve yüksek menfaatleri ile birlikte
yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan, Genelkurmay Başkanı veya ilgili
Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri
vermeyebilir.
(Değişik dördüncü fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler taraf ve
vekillerine açıktır. Şu kadar ki; mahkeme tarafından getirtilen veya idarece
gönderilen bilgi, belge ve dosyalardan, başka şahıs ve makamların özel
bilgileri ile şeref, haysiyet ve güvenliğinin korunması veya idarenin
soruşturma metotlarının gizli tutulması maksatlarıyla taraf ve vekillerine
incelettirilmemesi kaydı konulanlar ile personelin özlük dosyasındaki dava
konusu haricindekiler taraf ve vekillerine incelettirilemez.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Taraf ve vekillerine incelettirilemeyecek nitelikteki
bilgi ve belgeler; bulundukları yer itibarıyla taraf ve vekillerine açık olan
diğer evraktan ayrılamaz nitelikte iseler, taraf ve vekillerine
incelettirilecek suretleri, ilgili bölümleri idare tarafından karartılarak
ayrıca gönderilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Davacı taraf veya vekili, karartılan veya verilmeyen
bilgi ve belgelerin savunmaya esas teşkil edecek unsurlar olduğu iddiası ile
mahkemeye itiraz edebilir. Yapılan bu itiraz, mahkeme tarafından incelenerek
haklı görülen hususlarda, mahkemenin belirleyeceği çerçevede daha önce
karartılan veya verilmeyen bilgi ve belgeler karşı tarafa incelettirilebilir.
(Ek fıkra: 19/6/2010-6000/20 md.) Bu hükümlere göre elde edilen ve gizlilik derecesine
sahip bilgi ve belgeler, taraf ve vekillerince mahkeme haricinde, diğer bir
maksatla kullanılamaz. Aksine davranışta bulunanlar hakkında ilgili kanun
hükümleri saklıdır.”
17.
926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları
şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına
gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18.
Mahkemenin 15/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 14/5/2013
tarihli ve 2013/3156 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19.
Başvurucu; YAŞ kararına karşı yargı yolu kapalı olduğu için yargısal denetim
imkânı olmasa bile askerlikten çıkartılma nedeni olarak gösterilen sebeplerden
dolayı o dönem tesis edilen bir idari işleme karşı açılan davada istihbarat
raporlarına itibar edilmediğini, AYİM Birinci Dairesi tarafından söz konusu
davanın kabul edildiğini, aynı dayanaksız ve asılsız iddiaların “istihbarat
raporu” olarak YAŞ’a sunulması nedeniyle askerlikle
ilişiğinin kesildiğini ve bu defa söz konusu ilişik kesme kararına karşı dava
açamadığını, Mahkeme kararında bu hususlar tartışılmaksızın istihbarat
raporları mesnet kabul edilerek keyfî bir karar verildiğini belirtmiş ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucu ayrıca AYİM üyelerinin bağımsız ve tarafsız olmadığını, benzer
şekilde askerlikten ilişiği kesilenlerin başvurusu kabul edilirken davalı
idarece talebinin reddedilmesinin ayrımcılık olduğunu, idarenin mevzuata uygun
olmayacak şekilde takdir yetkisini aştığını, hükme karşı sadece karar düzeltme
imkânının sağlandığını ve temyiz imkânının bulunmadığını, karar düzeltme
sonucunda para cezasının verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının,
masumiyet karinesinin, etkili bir mercie başvurma hakkının ve ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Başvurucunun
AYİM’de açtığı iptal davasının reddedilmesi nedeniyle
adil yargılanma ve etkili bir mercie başvurma hakkının, ayrımcılık yasağı ile
masumiyet karinesi ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
Başvurucunun masumiyet karinesine ilişkin iddiaları, yargılama sonucunda
verilen kararın gerekçesiz olduğuna yönelik olup bu iddialar adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun askerî idari yargı
sisteminde temyiz yolu olmaması nedeniyle etkili bir mercie başvuramadığı
şikâyeti de adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
a. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiği İddiası
22.
Başvurucu; siyasi düşüncesi sebebiyle ayrımcılığa maruz kaldığını, benzer
sebeplerle TSK’dan ilişiği kesilen kişilerin siyasi düşüncesine göre bir ayrım
yapılarak taleplerin incelendiğini, AYİM’in bunu
dikkate almadığını ve Bakanlığın takdir hakkı olarak nitelendirilen hususun keyfîlik olduğunu iddia ederek ayrımcılık yapıldığını ileri
sürmüştür.
23. Anayasa’nın 10. maddesi şöyledir:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
…
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.”
24. Başvurucunun, Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğine yönelik iddialarının soyut olarak değerlendirilmesi
mümkün olmayıp iddiaların Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS,
Sözleşme) kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı
olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
25. Ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin
tartışılabilmesi için kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda hangi
temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığının gösterilmesi gerekir. Somut
olayda başvurucu, davalı idare ile siyasi düşüncesinin benzer olmaması
nedeniyle talebinin kabul edilmediğini ileri sürerek Anayasa’nın 10. maddesinde
düzenlenen “kanun önünde eşitlik”
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayırımcılık iddiasının ciddiye
alınabilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere
yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın
bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet,
din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması
gerekir (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 46).
Somut olayda başvurucu, sözünü ettiği benzer olaylar ile kendi durumunun aynı
olduğunu ortaya koyamamıştır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurucu ihlal iddialarını
kanıtlayacak herhangi bir delil ileri sürmediğinden başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiaları
i. İki Dereceli Yargılamanın Bulunmaması İddiası
27. Başvurucu; AYİM’in tek dereceli ve
son karar mercii olduğunu, kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz
merciinin bulunmadığını, karar düzeltme taleplerinin aynı Daire tarafından
incelendiğini, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
28. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın,
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra AİHS ve Türkiye’nin taraf
olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle
Anayasa ve AİHS’in ortak koruma alanı dışında kalan
bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, § 18).
29. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde
temyiz -iki dereceli yargılanma hakkı- Anayasa’da güvence altına alınmış temel
hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 40).
30. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının
Anayasa ve AİHS’in ortak koruma alanı dışında kaldığı
anlaşıldığından başvurunun bu bölümünün konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
ii. Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin Bağımsız Olmadığı İddiası
31. Başvurucu; subay sınıfından olan üyelerin görev süresinin
hâkimlik teminatı ve yargı bağımsızlığına aykırılık teşkil ettiğini, bağımsız
bir mahkeme tarafından davasının karara bağlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.
32. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap verme zorunluluklarının olmadığı, disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerin en fazla
dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri boyunca idari veya askerî
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların
idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın Aslan, § 30; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz.
Mustafa Yavuz ve diğerleri/Türkiye,
B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye,
B. No: 23522/05, 20/4/2010).
33. Bu karardan ayrılmasını gerektirecek herhangi bir yönü
bulunmayan başvurucunun bu bölümdeki iddialarının açıklanan nedenlerle açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Karar Düzeltmede Para Cezasına
Hükmedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası
34.
Başvurucu, karar düzeltme talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine
aleyhine para cezasına hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
35.
Anılan şikâyet konusu, daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa
Mahkemesince hükmolunan bu miktarın, gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen
hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı,
dolayısıyla söz konusu yaptırımın mahkemeye erişim hakkına bir engel teşkil
etmediği kabul edilerek bu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar
verilmiştir (Mustafa Kemal Sungur,
B. No: 2013/2507, 6/3/2014, §§ 36-42; Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,
§§ 38, 39; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Maillard/Fransa, B. No: 35009/02, 6/12/2005, §§ 35, 37; Topaloğlu/Türkiye, B. No: 38388/04,
3/7/2012; Dalar/Türkiye, B. No:
35957/05, 21/2/2012, § 52). Somut başvuru açısından farklı karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iv. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası
36.
Açıkça dayanaktan yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de görülmeyen başvurunun bu kısmının kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
37. Başvurucu, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan "adil yargılanma hakkı"nın ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
38. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir."
39. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır."
40. Sözleşme'nin 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir."
41. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak
niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde
yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli
olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin
kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, §
30).
42. Anayasa'daki hakların etkili bir biçimde korunması için
davaya bakan mahkemelerin Anayasa'nın 36. maddesine göre "tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini
etkili bir biçimde inceleme görevi" vardır (Benzer yöndeki AİHM
kararı için bkz. Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, §
33). AİHM içtihatlarına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımı, başvurucuların
iddialarına yanıt vermekten ve başvurucuların temel şikâyetlerini incelemekten
kaçınmalarına neden olması hâlinde Sözleşme'nin 6. maddesi, davanın düzgün bir
biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85).
43. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği
şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı,
kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık
bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013,
§ 26).
44. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme
kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven
duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını
mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara
karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi
bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §
34).
45. Ayrıca insan haklarına ilişkin güvencelerin, soyut ve teorik
olarak değil; etkili bir şekilde uygulanmasının sağlanması gerekir. Buna göre
mahkemelerin ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmaları
yeterli olmayıp iddia ve savunmalara verilen cevapların dayanaksız olmaması,
mantıklı ve tutarlı olması da gerekir. Diğer bir ifadeyle mahkemelerce
belirtilen gerekçeler, davanın şartları dikkate alındığında makul olmalıdır (Sencer Başat ve diğerleri, B. No:
2013/7800, 18/6/2014, § 36).
46. Makul gerekçe, davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl
nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere
dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki
bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim
Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24). Gerekçelendirmenin,
davanın sonucuna etkisi olan olay, olgu ve argümanları açıklamak yükümlülüğü
olmakla birlikte detaylı olması şart değildir. Ancak gerekçelendirmenin, iddia
ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin ve bu kapsamda davanın
taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak alınanların
mahkemelerce kabul edilmesi ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda makul
dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması
gerekmektedir.
47. Zira bir davada tarafların, hukuk düzenince hangi nedenle
haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne
uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken
mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle
seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna
uyumlu hüküm fıkralarının bulunması "gerekçeli karar hakkı" yönünden
zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 38).
48. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında "ilgili ve yeterli bir yanıt"
vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların
cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
49. Söz konusu başvuru ile ilgili olarak 30/3/2011 tarihli ve
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 49. maddesinin (3) numaralı fıkrasına dayanılarak dava süresince
başvurucu ve davalı idare tarafından dava dosyasına sunulan belgeler ile AYİM'e gönderilen gizli belgelerin karara esas alınıp
alınmadığı ve bu belgelerden başvurucunun haberdar edilip edilmediği konusunda
12/5/2015 tarihli yazı ile AYİM Birinci Daire Başkanlığından bilgi ve belge
istenmiştir.
50. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Genel Sekreterliğince
14/5/2015 tarihli yazı ile dava dosyasının bir örneği gönderilmiştir. Ayrıca
başvurucu vekilince inceleme tutanağı ile gizli belgelerin incelendiği, heyetin
kararından sonra söz konusu belgelerin davalı idareye iade edildiği ve davalı
idareden ilgili belgelerin getirtilip incelendikten sonra karar verilmesinin
uygun olacağı anılan yazıda belirtilmiştir.
51. Başvuru formu ve istenen belgelerin incelenmesi sonucunda
başvurucunun 1997 yılında GATA’daki görevinden İstanbul 1. Ordu Karargâh ve
Karargâh Grup Sağlık ve Veteriner Şube Plan Harekât Eğitim Subaylığına atandığı
anlaşılmıştır. AYİM Birinci Dairesi 26/5/1998 tarihli ve E.1997/882, K.1998/589
sayılı kararıyla atama işleminin iptali istemiyle açılan davayı kabul ederek
atama işlemini iptal etmiştir. Karar gerekçesinin bir bölümü şöyledir:
“…
Detayı ile belirtilen bu hukuki düzenlemelerin
davanın somutuna uygulanmasında atamaya mesned olarak
gizli gizlilik dereceli belgelerde belirtilen nedenlerin kanıtını teşkil edecek
hiçbir belgenin bulunmaması, ileri sürülen iddiaların istinadının olmayışı;
diğer yandan Epidemiyoloji Yandal Uzmanlık kadrosunun
bütün Silahlı Kuvvetler bünyesinde sadece iki adet oluşu; bu iki kadronun da
GATA Epidemiyoloji Bilim Başkanlığı bünyesinde olması, buna karşın ise TSK’nde
davacının dışında hiçbir Epidemiyoloji Yandal Uzmanı
ve Öğretim Üyesinin bulunmaması,(…), bilimsel aktivelerin GATA dışındaki
üniversiteler kurumlarda da başarıyla devam ediyor olması gerçeklerinin topluca
değerlendirilmesi sonucu tesis edilen atama işleminin özellikle sebep ve amaç
yönlerinden hukuka uyarlı bulunmadığı kanaatine varılmıştır.”
52. Başvurucunun, AYİM’in bu
kararından bir ay sonra 26/6/1998 tarihinde YAŞ kararıyla ilişiğinin kesildiği
anlaşılmaktadır.
53. Bu arada davalı idarenin yapmış olduğu karar düzeltme
istemi, aynı Daire tarafından 27/10/1998 tarihli E.1998/847, K.1998/892 sayılı
kararla oyçokluğuyla reddedilmiştir. Karşıoy
gerekçesi şu şekildedir:
“Yüksek Askeri Şura
Kararı ile re’sen emekliye ayrılan davacının güncel
ve hukuken korunmaya gerekli menfaati kalmadığından karar düzeltme talebinin
kabulü ile konusu kalmayan davanın reddine, karar alınması gerekirken aksine
karar veren çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.”
54. Başvurucunun 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32. madde
kapsamından yararlandırılması talebiyle yaptığı başvurunun Millî Savunma
Bakanlığının 5/7/2011 tarihli işlemi ile reddedilmesi üzerine açılan iptal
davasında başvurucu, her ne kadar dava dilekçesi ile cevaba cevap
dilekçelerinde yukarıda bahsedilen Mahkeme kararındaki hususlara yer vermese de
davanın duruşma aşamasında ve karar düzeltme dilekçesinde 1997 yılında yapılan
atama işleminin iptal edilmesinden ve söz konusu kararın içeriğinden bahsederek
şikâyetlerinin özünü Derece Mahkemesi önünde dile getirmiştir.
55. Başvurucunun YAŞ kararıyla askerlikten ilişiği kesilmeden
bir ay önce yeni görevine atanmasıyla ilgili olarak AYİM Birinci Dairesince
gizlilik dereceli belgeler hakkında bir inceleme yapılmıştır. GATA’dan başka
bir kuruma atanmayla ilgili olan idari işlemin iptal edilmesinde söz konusu
belgeler hakkında esas yönünden bir değerlendirme yapılmak suretiyle belgelere
bir değer atfedilmemiştir. YAŞ kararlarına karşı ise yargı yolunun kapalı
olması nedeniyle başvurucu ilişik kesme kararına karşı iptal davası
açamamıştır.
56. 23/10/2015 tarihinde Millî Savunma Bakanlığından, AYİM
Birinci Dairesinin 18/12/2012 tarihli E.2012/367, K.2012/1520 sayılı kararı ile
aynı Dairenin 26/5/1998 tarihli E.1997/882, K.1998/589 kararına konu yargılamalarda
dosyalara sunulan ve kararların ardından iadesine hükmedilen "gizli"
dereceli belgeler hakkında gerekli incelemenin yapılabilmesi için söz konusu
belgelerin onaylı suretlerinin gönderilmesini istenmiştir.
57. Gönderilen belgelerin incelenmesi sonucunda 1998 yılında
oluşturulan özet bilgi formunda sakınca durumu olarak istihbarat raporlarına
atıf yapıldığı ve sicille ilgili yetkili kişilerin kâğıda attıkları parafların
yanında da “23/5, 25/5, 25/5”
yazdığı, bahse konu istihbarat raporlarında belirtilen hususlar dikkate
alınarak 26/6/1998 tarihinde ayırma işlemi tesis edildiği ve aynı gerekçelerin AYİM’in 4/12/2012 tarihli E.2012/364, K.2012/1406 sayılı
kararıyla benimsendiği anlaşılmıştır.
58. AYİM Birinci Dairesi 4/12/2012 tarihli E.2012/364, K.2012/1406
sayılı kararla davayı reddederken sonuç olarak gizlilik dereceli belgelerde
belirtilen hususları hükme esas almıştır. Belirli bir davaya ilişkin olarak
delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup
olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye ait
olmakla birlikte somut olayda; yargılama konusu olan idari işlemin gerekçesi ve
başvurucunun hâlihazırdaki statüsü, AYİM Birinci Dairesinin 26/5/1998 tarihli
kararında belirtilen ilgili gerekçeler ve başvuruya konu olan Mahkeme kararının
gerekçesi ile diğer delillerin niteliği dikkate alındığında başvurucunun 1997
yılında yapılan atama işleminin iptali için açtığı davada istihbarat raporları
ile ilgili olarak belirtilen gerekçelerin başvuru konusu olan davada ileri
sürülmesine rağmen bu hususların tartışılmamış ve bir değerlendirmenin
yapılmamış olması yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal
eder niteliktedir.
59. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
60. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesi şöyledir:
“(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi
yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.''
61. Başvurucu yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
62. Gerekçeli karar hakkı kapsamında adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
63. Adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere AYİM Birinci Daire
Başkanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1,698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde
başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Eşitlik ilkesinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. AYİM’de iki dereceli yargılama
imkânı bulunmamasına ilişkin şikâyetin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin bağımsız olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
4. Karar düzeltme para cezasına
hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere AYİM Birinci
Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.500 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE
15/12/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.