TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YELİZ KASIM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/6771)
Karar Tarihi: 15/12/2015
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Yeliz KASIM
Vekili
Av. Cihangir SARAÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; iş bırakma eylemine katılma gerekçesiyle işten çıkarılmaya karşı açılan davanın, benzer davalarda verilen onama kararlarıyla çelişir biçimde Yargıtay tarafından reddedilmesinin ve gerçekleşen basın açıklamasının yasa dışı eylem olarak nitelendirilmesinin Anayasa’nın 10., 36. ve 49. maddelerinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ile adil yargılanma ve çalışma haklarına aykırılık oluşturduğu iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 5/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 4/11/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, olaylar sırasında Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığında (Türk Hava Yolları/THY) işçi olarak çalışmaktadır.
8. Başvurucunun da üyesi olduğu Hava-İş Sendikası (Sendika), hava iş kolunda grev yasağı öngören kanun değişikliği teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek olması nedeniyle 29/5/2012 tarihinde 03.00 ile 24.00 saatleri arasında çalışma yapmamaları yönünde üyelerini kısa mesaj ile bilgilendirmiştir. Belirtilen tarihte Sendika ile THY arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam etmektedir.
9. Bu çerçevede bazı çalışanlar 29/5/2012 tarihinde farklı gerekçelerle işbaşı yapmamış ve bu kişilerin bir kısmı Atatürk Havalimanında düzenlenen basın açıklamasına da katılmıştır. Başvurucunun belirtilen tarihte rahatsız olduğuna ilişkin sağlık raporu bulunmaktadır.
10. Türk Hava Yolları daha sonraki bir tarihte başvurucunun da dâhil olduğu 305 işçinin sözleşmesini, yasa dışı eyleme katıldıkları gerekçesiyle feshetmiştir.
11. Başvurucu, iş akdinin feshine karşı işe iade istemli tespit davası açmıştır. Bakırköy 15. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 21/1/2013 tarihli ve E.2012/271, K.2013/14 sayılı kararı ile feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine hükmetmiştir.
12. İş Mahkemesi; başvurucunun 29/5/2012 tarihinde Antalya Serik Devlet Hastanesinden üç gün rapor aldığını, sağlık raporu almanın haklı fesih sebebi sayılamayacağını belirtip işverenin iş akdini haklı nedenle feshettiğinin ispatlanamaması ve başvurucunun basın açıklamasını izlememesi gerekçeleriyle başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.
13. Temyiz talebini inceleyen Yargıtay 22. Hukuk Dairesi öncelikle “sendikanın, üyelerinin cep telefonlarına gönderdiği mesaj sonrası ikiyüzyetmişdokuz işçinin aynı gün rapor alması dikkate alındığında, bu raporların hastalık sebebiyle değil, eyleme iştirak amacıyla alındığı” sonucuna varmıştır. Daire, davalı işveren THY’nin iddialarının çürütülemediğine ilişkin şu değerlendirmede bulunmuştur:
“Alınan raporların işyeri hekimliğince verilmediği ve rapor alındığının süresinde işveren yetkililerine bildirilmediği davalı işveren vekili tarafından iddia edilmiştir. Yine davacı ve arkadaşlarının doktor raporu alarak işe başlamadıkları, çalışmakta olanları da engellemeye çalıştıkları, bu şekilde yapılan eylem sonucu Türk Hava Yollarında 233 seferin iptal edildiği, çok sayıda seferin gecikmeli olarak yapıldığı ve binlerce yolcunun mağdur edildiği, şirketin milyarla ifade edilen zararının doğduğu ileri sürülmüştür. Davalı işverence Atatürk Havaalanında eylem yapan işçilerin çalışanları söz ve alkışlarla protesto ettiklerine dair CD kayıtları dosyaya sunulmuştur. Belirtilen iddiaların doğru olmadığına yönelik davacı işçi tarafından herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır.”
14. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi; iş bırakma eyleminin mesleki bir amaca da hizmet edebileceğini gözönüne almakla birlikte somut olaydaki eylemi, grev yasağı öngören bir kanun değişikliği teklifi vesilesiyle yapılması nedeniyle, muhatabı ve amacı itibarıyla “siyasi amaçlı grev” olarak nitelendirmiştir. Daire, başvurucu ve arkadaşlarının veya Sendikanın toplu eylem öncesi Hükûmet veya yasama organı yetkilileri ile görüşme, arabulucudan yararlanma gibi barışçıl yöntemlerden faydalanmamaları ve iş bırakmaya kıyasla daha hafif diğer protesto biçimlerini tercih etmemeleri nedeniyle eyleme son çare olarak başvurulmadığı sonucuna ulaşmıştır. Eylemin yasa değişikliğini engellemek gibi meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiş fakat ölçülü olmadığı vurgulanmıştır. Bu kapsamda iş bırakma eyleminin saat 03.00 ile 24.00 arasında uzun sayılabilecek bir süre devam ettiğine, sefer iptali ve gecikmeler nedeniyle binlerce yolcunun mağdur olduğuna ve THY’nin bu nedenle maruz kaldığı olası zarara vurgu yapılmıştır. Daire kararında, toplu iş bırakma eylemine son çare olarak başvurulmaması ve ölçülülük ilkesine uyulmaması nedeniyle fesih için haklı neden oluştuğu kabul edilmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, disiplin kurulu kararı alınmamasının feshi haksız hâle getirdiğini belirtmiştir. Ancak bu husus, Yargıtay uygulamasına göre geçerli sebebi ortadan kaldırmadığından feshin yine de geçerli sebebe dayandığı değerlendirilmiştir.
15. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi sonuç olarak 14/5/2013 tarihli ve E.2013/7517, K.2013/10951 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve başvurucunun davasının reddine kesin olarak karar vermiştir.
16. Yargıtay ilamı başvurucuya 26/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu süresi içerisinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Daha sonra başvurucu, Yargıtay kararında maddi hata olduğu gerekçesiyle 31/7/2013 tarihinde Yargıtay 22. Hukuk Dairesine başvurmuştur.
19. Bu süreç devam ederken davalı THY ile başvurucunun üyesi olduğu Sendika arasında yapılan görüşmeler ve imzalanan protokol gereği, başvurucunun işe iadesi konusunda anlaşmaya varılmıştır.
20. Bu sebeple başvurucu davasından feragat etmek istemiş, başvurucunun açtığı davadan feragat ettiğine dair dilekçe 27/2/2014 tarihinde usulüne uygun olarak Bakırköy 15. İş Mahkemesi tarafından alınmıştır. Başvurucunun Bakırköy 15. İş Mahkemesine verdiği feragat dilekçesinin “Açıklamalar” kısmı şöyledir:
“Davalı hakkında açmış olduğum davadan kendi hür irademle feragat ediyorum. Çünkü: THY A.O. ile Hava iş arasında imzalanan protokol gereği işe iadem konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu gerekçe ile davamdan feragat ediyorum. Bu nedenle davamdan vazgeçtiğime dair bu feragat dilekçesini yazma zarureti hâsıl olmuştur.”
21. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ise 14/3/2014 tarihli ve E.2014/5139, K.2014/5975 sayılı kararıyla aşağıda yer alan gerekçelerle dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar vermiştir:
“Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen karar, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Somut olayda davacı, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, bu beyan çerçevesinde işlem yapılması zorunludur.
Davadan feragat temyiz aşamasında gerçekleşmesi halinde öncelikle davadan feragatin karara bağlanması gerekmekte olup Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 57. maddesine göre, hükmün kesinleşmesinden önce davadan feragat halinde dosya üzerinden bu konuda yerel mahkemesince ek karar verilmesi öngörüldüğünden, davacının davadan feragati hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine…”
22. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin yukarıdaki paragrafta yer alan kararından sonra Bakırköy 15. İş Mahkemesi 6/5/2014 tarihli ek kararında başvurucunun feragat dilekçesini reddetmiş ve bu karar temyiz edilmemiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“… Yargıtay 22. Hukuk dairesince her ne kadar hükmün kesinleşmediği beyan edilmiş ise de dosya içeriği itibari ile davacı hakkındaki hükmün 14/05/2013 tarihinde Yargıtay 22. Hukuk dairesinin verdiği karar ile kesinleştiği ve ortada kesinleşmiş bir hüküm bulunduğu, davacının Yargıtaya gönderdiği talebinin bu kesinleşmiş hükmün içeriği itibari ile maddi hata olduğu ve Yargıtay 22. Hukuk dairesinin bu maddi hatasını düzeltmesini talebine ilişkin olduğu ve daha sonra davacının 27/02/2014 tarihli feragat dilekçesi ile mahkememize başvurarak davadan feragat ettiğine dair dilekçe verdiği, dilekçenin altında kimlik tespitinin yapıldığı görülmekle; davacının talebinin netice itibari ile Yargıtaya gönderilen maddi hata düzeltim dilekçesinin ve temyizinden vazgeçme olarak nitelendirilebileceği anlaşılmakla davacının dilekçesinin feragatten reddine karar verilerek…”
23. Anayasa Mahkemesi Bölümler Başraportörlüğünün THY’ye 8/12/2014 tarihinde gönderdiği yazıyla istenen bilgi ve belgeler çerçevesinde, başvurucunun üyesi olduğu sendika ile davalı işveren arasında yapılan görüşmeler neticesinde 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalandığı öğrenilmiş olup ayrıca Sendika ile davalı arasında yapılan protokol gereği başvurucunun işe dönme talebinde bulunduğu, kıdemleri muhafaza edilmek suretiyle başvurucunun istihdam edildiği ve şu anda da kabin amiri olarak çalıştığı anlaşılmıştır.
24. İstenen bilgi ve belgeler kapsamında söz konusu mutabakat çerçevesinde THY yönetimince alınan kararın içeriği şu şekilde belirtilmiştir:
“İşe iade davaları derdest olup, bu davalardan feragat etmek suretiyle THY A.O.’ya işe iade için müracaat eden işçiler çalıştıkları döneme ilişkin geçmiş kıdemleri korunmak suretiyle istihdam edilmiş, davası kesin olarak lehine sonuçlanan ve kendilerine kıdem, ihbar ve işe iade tazminatları ödenmiş işçiler ile iş akitleri geçerli sebeple feshedildiği karara bağlanıp kendilerine sadece kıdem ve ihbar tazminatı ödemeleri yapılmış işçiler yeni istihdam şeklinde işe başlatılmışlardır.”
B. İlgili Hukuk
25. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesi şöyledir:
“İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.
Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır.”
26. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi şöyledir:
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. (...) taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.
Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
(İptal dördüncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 19/10/2005 tarihli ve E.2003/66, K.:2005/72 sayılı Kararı ile.)”
27. 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 6. maddesi şöyledir:
“Toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe hizmet akitleri toplu iş sözleşmesine aykırı olamaz. Hizmet akitlerinin toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümler alır. Hizmet akdinde düzenlenmeyen hususlarda toplu iş sözleşmesindeki hükümler uygulanır.
Toplu iş sözleşmesinde hizmet akitlerine aykırı hükümlerin bulunması halinde hizmet akdinin işçi lehindeki hükümleri geçerlidir.
Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş sözleşmesinin hizmet akdine ilişkin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar hizmet akdi hükmü olarak devam eder.”
28. 7/11/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun geçici 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce başlamış toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve toplu iş uyuşmazlıkları mülga 2822 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayalı tüzük ve yönetmeliklere göre sonuçlandırılır.”
29. 8/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri şunlardır:
1. Yargıtay dairelerinin bozma kararlarına karşı mahkemelerce verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermek,
2. a) (Ek: 26/9/2004-5235/51 md.) Aynı veya farklı yer bölge adliye mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar bakımından hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında uyuşmazlık bulunursa,
b) Hukuk daireleri arasında veya ceza daireleri arasında içtihat uyuşmazlıkları bulunursa,
c) Yargıtay dairelerinden biri; yerleşmiş içtihadından dönmek isterse, benzer olaylarda birbirine uymayan kararlar vermiş bulunursa,
Bunları içtihatların birleştirilmesi yoluyla kesin olarak karara bağlamak,”
30. 2797 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
…
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.”
31. Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (HAVA-İŞ) ile Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı arasında imzalanan 1/1/2009-31/12/2010 yürürlük tarihli 22. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesi’nin “İşten Çıkarma Cezasında Usul” başlıklı 26. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
“İşten çıkarma cezası Disiplin Kurulu kararıyla verilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 15/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 23/8/2013 tarihli ve 2013/6771 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu, HAVA-İŞ Sendikasına üye olmasından dolayı cep telefonuna Sendika tarafından kendi isteği dışında gönderilen mesajlar gerekçe gösterilerek Antalya Serik Devlet Hastanesinden aldığı sağlık raporuna Yargıtay tarafından itibar edilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu; kendisi gibi dava açan 305 işçinin ilk derece mahkemelerince işe iadesine karar verildiğini, bu dosyalardan Yargıtay 7. Hukuk Dairesine tevzi edilen kararların onandığını, fakat kendi dosyasının 22. Hukuk Dairesi tarafından incelendiğini ve bozularak reddedildiğini belirtmiştir.
34. Başvurucu olay günü raporlu olmasına ve CD’deki görüntülerde yer almamasına rağmen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin, raporun mide rahatsızlığı olduğu zannıyla hareket ederek sağlık raporunu kabul etmemesinden ve 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasındaki ispat yükünü tersine çevirerek işverenin iddialarının doğru olmadığını kendisinin ispatlamak zorunda bırakılmasından şikâyetçi olmaktadır. Başvurucu bu nedenlerle Anayasa’nın 36. ve 10. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ve kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvurucu; ilgili kanun maddelerinin ve somut olayın şartlarının dikkate alınmadan karar verildiğini, Anayasa’nın 49. maddesinin yargılama esnasında dikkate alınmadığını iddia ederek 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata karar verilmesini ve yargılama giderlerinin karşılanmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ..."
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
38. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
39. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı "güncel bir hakkının ihlal edilmesi" ve bunun sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesi, ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin bir hakkının "kişisel olarak ve doğrudan" etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
40. Bu iki temel koşula ek olarak 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan çıkan sonuca göre Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi "mağdur" statüsü kazanamaz (Onur Doğanay, § 43).
41. Bireysel başvuruda "mağdur" kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Gorraiz Lizarraga ve diğerleri/İspanya, B. No: 62543/00, 10/11/2004, § 35). Ayrıca "mağdur" kavramının yorumu, günümüz toplum koşullarında değişime tabi olup bu kavram, aşırı şekilcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Gorraiz Lizarraga ve diğerleri/İspanya, § 38, Onur Doğanay, § 44).
42. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur Doğanay, § 45).
43. Bireysel başvuru süreci devam ederken Sendika ile işveren THY arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi neticesinde işveren ile Sendika uzlaşmaya varmış ve 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalanmıştır. Toplu İş Sözleşmesi’nden bağımsız olarak taraflar, 29/5/2012 tarihinde iş akitleri THY tarafından feshedilen ve bir kısmı hariç olmak üzere işe girme talebi olan işçilerin işe alınması hususunda da mutabakata varmışlardır.
44. Bireysel başvuruda bir hakkın ihlaline karar verilebilmesi için mağdurluk statüsünün ve/veya başvuruya konu olan kamu gücü kullanımına dayalı temel nedenlerin başvurunun yapıldığı anda mevcut olması ve başvuru hakkında karar verileceği zamana kadar devam etmesi gerekir. Mağdurluk statüsünün varlığı konusunda değerlendirme yapılırken başvurucunun şikâyet ettiği hususların gerçekleşip gerçekleşmediği, hâlâ mevcut olup olmadığı ve muhtemel hak ihlalinin etkilerinin giderilip giderilmediği incelenmelidir.
45. Somut olayda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldıktan sonra, bu başvuruya konu davadan feragat etmek için 27/2/2014 tarihinde usulüne uygun olarak ilgili Mahkemesine dilekçe verilmiştir. THY’den ve başvurucudan istenen bilgi ve belgeler çerçevesinde, THY yönetimince alınan karar kapsamında işe iade davaları derdest olup bu davalardan feragat etmek suretiyle THY’ye işe iade için müracaat eden işçilerin çalıştıkları döneme ilişkin geçmiş kıdemlerinin korunduğu ve başvurucunun da hâlihazırda yaşanan bu olaylar sebebiyle iş sözleşmesi feshedilen diğer tüm işçilerden farklı olarak kıdemleri muhafaza edilmek suretiyle istihdam edildiği ve şu anda davalı THY’de kabin amiri olarak çalıştığı anlaşılmıştır. Böylece Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığı anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
15/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.