TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YELİZ KASIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6771)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Yeliz KASIM
|
Vekili
|
:
|
Av. Cihangir SARAÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.
Başvuru; iş bırakma eylemine katılma gerekçesiyle işten çıkarılmaya karşı
açılan davanın, benzer davalarda verilen onama kararlarıyla çelişir biçimde
Yargıtay tarafından reddedilmesinin ve gerçekleşen basın açıklamasının yasa
dışı eylem olarak nitelendirilmesinin Anayasa’nın 10., 36. ve 49. maddelerinde
düzenlenen kanun önünde eşitlik ile adil yargılanma ve çalışma haklarına
aykırılık oluşturduğu iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru 23/8/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
aracılığıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 5/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 5/10/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlığın 4/11/2015 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin
önceki kararına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6.
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7.
Başvurucu, olaylar sırasında Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığında (Türk Hava
Yolları/THY) işçi olarak çalışmaktadır.
8.
Başvurucunun da üyesi olduğu Hava-İş Sendikası (Sendika), hava iş kolunda grev
yasağı öngören kanun değişikliği teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülecek olması nedeniyle 29/5/2012 tarihinde 03.00 ile 24.00 saatleri
arasında çalışma yapmamaları yönünde üyelerini kısa mesaj ile
bilgilendirmiştir. Belirtilen tarihte Sendika ile THY arasındaki toplu iş
sözleşmesi görüşmeleri devam etmektedir.
9. Bu
çerçevede bazı çalışanlar 29/5/2012 tarihinde farklı gerekçelerle işbaşı
yapmamış ve bu kişilerin bir kısmı Atatürk Havalimanında düzenlenen basın
açıklamasına da katılmıştır. Başvurucunun belirtilen tarihte rahatsız olduğuna
ilişkin sağlık raporu bulunmaktadır.
10.
Türk Hava Yolları daha sonraki bir tarihte başvurucunun da dâhil olduğu 305
işçinin sözleşmesini, yasa dışı eyleme katıldıkları gerekçesiyle feshetmiştir.
11.
Başvurucu, iş akdinin feshine karşı işe iade istemli tespit davası açmıştır.
Bakırköy 15. İş Mahkemesi (İş Mahkemesi) 21/1/2013 tarihli ve E.2012/271,
K.2013/14 sayılı kararı ile feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine
hükmetmiştir.
12.
İş Mahkemesi; başvurucunun 29/5/2012 tarihinde Antalya Serik Devlet
Hastanesinden üç gün rapor aldığını, sağlık raporu almanın haklı fesih sebebi
sayılamayacağını belirtip işverenin iş akdini haklı nedenle feshettiğinin
ispatlanamaması ve başvurucunun basın açıklamasını izlememesi gerekçeleriyle
başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.
13. Temyiz
talebini inceleyen Yargıtay 22. Hukuk Dairesi öncelikle “sendikanın, üyelerinin cep telefonlarına gönderdiği
mesaj sonrası ikiyüzyetmişdokuz işçinin aynı gün
rapor alması dikkate alındığında, bu raporların hastalık sebebiyle değil,
eyleme iştirak amacıyla alındığı” sonucuna varmıştır. Daire, davalı işveren THY’nin iddialarının
çürütülemediğine ilişkin şu değerlendirmede bulunmuştur:
“Alınan raporların işyeri hekimliğince verilmediği ve
rapor alındığının süresinde işveren yetkililerine bildirilmediği davalı işveren
vekili tarafından iddia edilmiştir. Yine davacı ve arkadaşlarının doktor raporu
alarak işe başlamadıkları, çalışmakta olanları da engellemeye çalıştıkları, bu
şekilde yapılan eylem sonucu Türk Hava Yollarında 233 seferin iptal edildiği, çok
sayıda seferin gecikmeli olarak yapıldığı ve binlerce yolcunun mağdur edildiği,
şirketin milyarla ifade edilen zararının doğduğu ileri sürülmüştür. Davalı
işverence Atatürk Havaalanında eylem yapan işçilerin çalışanları söz ve
alkışlarla protesto ettiklerine dair CD kayıtları dosyaya sunulmuştur.
Belirtilen iddiaların doğru olmadığına yönelik davacı işçi tarafından herhangi
bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır.”
14.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi; iş bırakma eyleminin mesleki bir amaca da hizmet
edebileceğini gözönüne almakla birlikte somut
olaydaki eylemi, grev yasağı öngören bir kanun değişikliği teklifi vesilesiyle
yapılması nedeniyle, muhatabı ve amacı itibarıyla “siyasi amaçlı grev” olarak
nitelendirmiştir. Daire, başvurucu ve arkadaşlarının veya Sendikanın toplu
eylem öncesi Hükûmet veya yasama organı yetkilileri ile görüşme, arabulucudan
yararlanma gibi barışçıl yöntemlerden faydalanmamaları ve iş bırakmaya kıyasla
daha hafif diğer protesto biçimlerini tercih etmemeleri nedeniyle eyleme son
çare olarak başvurulmadığı sonucuna ulaşmıştır. Eylemin yasa değişikliğini
engellemek gibi meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmiş fakat ölçülü
olmadığı vurgulanmıştır. Bu kapsamda iş bırakma eyleminin saat 03.00 ile 24.00
arasında uzun sayılabilecek bir süre devam ettiğine, sefer iptali ve gecikmeler
nedeniyle binlerce yolcunun mağdur olduğuna ve THY’nin bu nedenle maruz kaldığı
olası zarara vurgu yapılmıştır. Daire kararında, toplu iş bırakma eylemine son
çare olarak başvurulmaması ve ölçülülük ilkesine uyulmaması nedeniyle fesih
için haklı neden oluştuğu kabul edilmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi,
disiplin kurulu kararı alınmamasının feshi haksız hâle getirdiğini
belirtmiştir. Ancak bu husus, Yargıtay uygulamasına göre geçerli sebebi ortadan
kaldırmadığından feshin yine de geçerli sebebe dayandığı değerlendirilmiştir.
15.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi sonuç olarak 14/5/2013 tarihli ve E.2013/7517,
K.2013/10951 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak ortadan
kaldırılmasına ve başvurucunun davasının reddine kesin olarak karar vermiştir.
16.
Yargıtay ilamı başvurucuya 26/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17.
Başvurucu süresi içerisinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18.
Daha sonra başvurucu, Yargıtay kararında maddi hata olduğu gerekçesiyle 31/7/2013
tarihinde Yargıtay 22. Hukuk Dairesine başvurmuştur.
19.
Bu süreç devam ederken davalı THY ile başvurucunun üyesi olduğu Sendika
arasında yapılan görüşmeler ve imzalanan protokol gereği, başvurucunun işe
iadesi konusunda anlaşmaya varılmıştır.
20.
Bu sebeple başvurucu davasından feragat etmek istemiş, başvurucunun açtığı
davadan feragat ettiğine dair dilekçe 27/2/2014 tarihinde usulüne uygun olarak
Bakırköy 15. İş Mahkemesi tarafından alınmıştır. Başvurucunun Bakırköy 15. İş
Mahkemesine verdiği feragat dilekçesinin “Açıklamalar”
kısmı şöyledir:
“Davalı hakkında açmış olduğum davadan kendi hür
irademle feragat ediyorum. Çünkü: THY A.O. ile Hava iş arasında imzalanan
protokol gereği işe iadem konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu gerekçe ile
davamdan feragat ediyorum. Bu nedenle davamdan vazgeçtiğime dair bu feragat
dilekçesini yazma zarureti hâsıl olmuştur.”
21.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi ise 14/3/2014 tarihli ve E.2014/5139, K.2014/5975
sayılı kararıyla aşağıda yer alan gerekçelerle dosyanın mahkemesine geri
çevrilmesine karar vermiştir:
“Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir
aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen karar, usul hukuku
çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Somut olayda davacı, davadan feragat ettiğini açıkça ve
koşulsuz olarak bildirdiğinden, bu beyan çerçevesinde işlem yapılması
zorunludur.
Davadan feragat temyiz aşamasında gerçekleşmesi halinde
öncelikle davadan feragatin karara bağlanması gerekmekte olup Hukuk
Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 57. maddesine göre, hükmün kesinleşmesinden
önce davadan feragat halinde dosya üzerinden bu konuda yerel mahkemesince ek
karar verilmesi öngörüldüğünden, davacının davadan feragati hakkında bir karar
verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine…”
22.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin yukarıdaki paragrafta yer alan kararından sonra
Bakırköy 15. İş Mahkemesi 6/5/2014 tarihli ek kararında başvurucunun feragat
dilekçesini reddetmiş ve bu karar temyiz edilmemiştir. Karar gerekçesi
şöyledir:
“… Yargıtay 22. Hukuk dairesince her ne kadar
hükmün kesinleşmediği beyan edilmiş ise de dosya içeriği itibari ile davacı
hakkındaki hükmün 14/05/2013 tarihinde Yargıtay 22. Hukuk dairesinin verdiği
karar ile kesinleştiği ve ortada kesinleşmiş bir hüküm bulunduğu, davacının Yargıtaya gönderdiği talebinin bu kesinleşmiş hükmün
içeriği itibari ile maddi hata olduğu ve Yargıtay 22. Hukuk dairesinin bu maddi
hatasını düzeltmesini talebine ilişkin olduğu ve daha sonra davacının
27/02/2014 tarihli feragat dilekçesi ile mahkememize başvurarak davadan feragat
ettiğine dair dilekçe verdiği, dilekçenin altında kimlik tespitinin yapıldığı
görülmekle; davacının talebinin netice itibari ile Yargıtaya
gönderilen maddi hata düzeltim dilekçesinin ve temyizinden vazgeçme olarak
nitelendirilebileceği anlaşılmakla davacının dilekçesinin feragatten reddine
karar verilerek…”
23.
Anayasa Mahkemesi Bölümler Başraportörlüğünün THY’ye
8/12/2014 tarihinde gönderdiği yazıyla istenen bilgi ve belgeler çerçevesinde,
başvurucunun üyesi olduğu sendika ile davalı işveren arasında yapılan
görüşmeler neticesinde 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalandığı öğrenilmiş
olup ayrıca Sendika ile davalı arasında yapılan protokol gereği başvurucunun
işe dönme talebinde bulunduğu, kıdemleri muhafaza edilmek suretiyle
başvurucunun istihdam edildiği ve şu anda da kabin amiri olarak çalıştığı
anlaşılmıştır.
24.
İstenen bilgi ve belgeler kapsamında söz konusu mutabakat çerçevesinde THY
yönetimince alınan kararın içeriği şu şekilde belirtilmiştir:
“İşe iade davaları derdest olup, bu davalardan feragat
etmek suretiyle THY A.O.’ya işe iade için müracaat
eden işçiler çalıştıkları döneme ilişkin geçmiş kıdemleri korunmak suretiyle
istihdam edilmiş, davası kesin olarak lehine sonuçlanan ve kendilerine kıdem,
ihbar ve işe iade tazminatları ödenmiş işçiler ile iş akitleri geçerli sebeple
feshedildiği karara bağlanıp kendilerine sadece kıdem ve ihbar tazminatı
ödemeleri yapılmış işçiler yeni istihdam şeklinde işe başlatılmışlardır.”
B. İlgili Hukuk
25. 22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesi şöyledir:
“İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve
fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır.
Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan
bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile
ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25 inci maddenin (II) numaralı
bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır.”
26.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesi
şöyledir:
“İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih
bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep
olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği
tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. (...) taraflar
anlaşırlarsa
uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür.
Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat
yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia
ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde
sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay
içinde kesin olarak karar verir.
(İptal dördüncü fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin
19/10/2005 tarihli ve E.2003/66, K.:2005/72 sayılı Kararı ile.)”
27. 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu’nun 6. maddesi şöyledir:
“Toplu iş sözleşmesinde aksi belirtilmedikçe
hizmet akitleri toplu iş sözleşmesine aykırı olamaz. Hizmet akitlerinin toplu
iş sözleşmesine aykırı hükümlerinin yerini toplu iş sözleşmesindeki hükümler
alır. Hizmet akdinde düzenlenmeyen hususlarda toplu iş sözleşmesindeki hükümler
uygulanır.
Toplu iş sözleşmesinde hizmet akitlerine
aykırı hükümlerin bulunması halinde hizmet akdinin işçi lehindeki hükümleri
geçerlidir.
Her ne sebeple olursa olsun sona eren toplu iş
sözleşmesinin hizmet akdine ilişkin hükümleri yenisi yürürlüğe girinceye kadar
hizmet akdi hükmü olarak devam eder.”
28. 7/11/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş
Sözleşmesi Kanunu’nun geçici 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bu
Kanunun yürürlük tarihinden önce başlamış toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve
toplu iş uyuşmazlıkları mülga 2822 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayalı tüzük ve
yönetmeliklere göre sonuçlandırılır.”
29. 8/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının görevleri
şunlardır:
1. Yargıtay dairelerinin bozma kararlarına
karşı mahkemelerce verilen direnme kararlarını inceleyerek karar vermek,
2. a) (Ek: 26/9/2004-5235/51 md.) Aynı veya farklı yer bölge adliye mahkemelerinin kesin
olarak verdikleri kararlar bakımından hukuk daireleri arasında veya ceza
daireleri arasında uyuşmazlık bulunursa,
b) Hukuk daireleri arasında veya ceza
daireleri arasında içtihat uyuşmazlıkları bulunursa,
c) Yargıtay dairelerinden biri; yerleşmiş
içtihadından dönmek isterse, benzer olaylarda birbirine uymayan kararlar vermiş
bulunursa,
Bunları içtihatların birleştirilmesi yoluyla
kesin olarak karara bağlamak,”
30. 2797 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) ve (5) numaralı
fıkraları şöyledir:
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan
doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar
sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması
halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
…
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki
konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini
bağlar.”
31. Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (HAVA-İŞ) ile Türk Hava
Yolları Anonim Ortaklığı arasında imzalanan 1/1/2009-31/12/2010 yürürlük
tarihli 22. Dönem İşletme Toplu İş Sözleşmesi’nin “İşten Çıkarma Cezasında Usul” başlıklı 26. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
“İşten çıkarma cezası Disiplin Kurulu
kararıyla verilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
32.
Mahkemenin 15/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 23/8/2013
tarihli ve 2013/6771 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
33.
Başvurucu, HAVA-İŞ Sendikasına üye olmasından dolayı cep telefonuna Sendika
tarafından kendi isteği dışında gönderilen mesajlar gerekçe gösterilerek
Antalya Serik Devlet Hastanesinden aldığı sağlık raporuna Yargıtay tarafından
itibar edilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu; kendisi gibi dava açan 305
işçinin ilk derece mahkemelerince işe iadesine karar verildiğini, bu
dosyalardan Yargıtay 7. Hukuk Dairesine tevzi edilen kararların onandığını,
fakat kendi dosyasının 22. Hukuk Dairesi tarafından incelendiğini ve bozularak
reddedildiğini belirtmiştir.
34.
Başvurucu olay günü raporlu olmasına ve CD’deki görüntülerde yer almamasına
rağmen Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin, raporun mide rahatsızlığı olduğu zannıyla
hareket ederek sağlık raporunu kabul etmemesinden ve 4857 sayılı Kanun’un 20.
maddesinin ikinci fıkrasındaki ispat yükünü tersine çevirerek işverenin
iddialarının doğru olmadığını kendisinin ispatlamak zorunda bırakılmasından
şikâyetçi olmaktadır. Başvurucu bu nedenlerle Anayasa’nın 36. ve 10.
maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ve kanun önünde
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35.
Başvurucu; ilgili kanun maddelerinin ve somut olayın şartlarının dikkate
alınmadan karar verildiğini, Anayasa’nın 49. maddesinin yargılama esnasında
dikkate alınmadığını iddia ederek 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi
tazminata karar verilmesini ve yargılama giderlerinin karşılanmasını talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
36.
Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. ..."
37.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
38.
6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir."
39. 6216
sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin
bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için iki temel ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı "güncel bir hakkının ihlal edilmesi" ve bunun
sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesi,
ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin bir hakkının "kişisel olarak ve
doğrudan" etkilenmiş olması gerekir (Onur
Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
40. Bu
iki temel koşula ek olarak 6216 sayılı Kanun'un
"Bireysel başvuru hakkı" başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak Anayasa’da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve
buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin
ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan çıkan sonuca göre Anayasa’da
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden AİHS ve buna ek Türkiye'nin
taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi "mağdur" statüsü kazanamaz (Onur Doğanay, § 43).
41. Bireysel
başvuruda "mağdur" kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti
kuralları gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır (Benzer yöndeki AİHM
kararı için bkz. Gorraiz Lizarraga ve
diğerleri/İspanya, B. No: 62543/00, 10/11/2004, § 35). Ayrıca
"mağdur" kavramının yorumu, günümüz toplum koşullarında değişime tabi
olup bu kavram, aşırı şekilcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Gorraiz Lizarraga ve
diğerleri/İspanya, § 38, Onur
Doğanay, § 44).
42. Öte
yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur
olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani
mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini
ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk
statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur
Doğanay, § 45).
43.
Bireysel başvuru süreci devam ederken Sendika ile işveren THY arasında
yürütülen Toplu İş Sözleşmesi neticesinde işveren ile Sendika uzlaşmaya varmış
ve 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi imzalanmıştır. Toplu İş Sözleşmesi’nden
bağımsız olarak taraflar, 29/5/2012 tarihinde iş akitleri THY tarafından
feshedilen ve bir kısmı hariç olmak üzere işe girme talebi olan işçilerin işe
alınması hususunda da mutabakata varmışlardır.
44. Bireysel
başvuruda bir hakkın ihlaline karar verilebilmesi için mağdurluk statüsünün
ve/veya başvuruya konu olan kamu gücü kullanımına dayalı temel nedenlerin başvurunun
yapıldığı anda mevcut olması ve başvuru hakkında karar verileceği zamana kadar
devam etmesi gerekir. Mağdurluk statüsünün varlığı konusunda değerlendirme
yapılırken başvurucunun şikâyet ettiği hususların gerçekleşip gerçekleşmediği,
hâlâ mevcut olup olmadığı ve muhtemel hak ihlalinin etkilerinin giderilip
giderilmediği incelenmelidir.
45.
Somut olayda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldıktan sonra, bu
başvuruya konu davadan feragat etmek için 27/2/2014 tarihinde usulüne uygun
olarak ilgili Mahkemesine dilekçe verilmiştir. THY’den ve başvurucudan istenen
bilgi ve belgeler çerçevesinde, THY yönetimince alınan karar kapsamında işe
iade davaları derdest olup bu davalardan feragat etmek suretiyle THY’ye işe
iade için müracaat eden işçilerin çalıştıkları döneme ilişkin geçmiş
kıdemlerinin korunduğu ve başvurucunun da hâlihazırda yaşanan bu olaylar
sebebiyle iş sözleşmesi feshedilen diğer tüm işçilerden farklı olarak kıdemleri
muhafaza edilmek suretiyle istihdam edildiği ve şu anda davalı THY’de kabin
amiri olarak çalıştığı anlaşılmıştır. Böylece Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç)
bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
kalmadığı anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
kalmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
15/12/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.