logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Bahaettin Gülgör ve diğerleri, B. No: 2013/3209, 21/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BAHAETTİN GÜLGÖR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3209)

 

Karar Tarihi: 21/4/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Alparslan ALTAN

Raportör

:

Okan TAŞDELEN

Başvurucular

:

1. Bahaettin GÜLGÖR

 

 

2. Kadri VEZİROĞLU

 

 

3. Mehmet Sefa SİRMEN

Vekilleri

:

Av. Enver Arsal YILDIRIM

Başvurucu

:

Mehmet Yavuz ARINSOY

Vekili

:

Av. Cansu KAMAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, haksız bir şekilde dava açılması ve yargılama sonucunda verilen beraat kararının onanmayarak Yargıtay tarafından bozma-düşme kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/1/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 15/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 11/7/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir. Öte yandan başvurucu Mehmet Sefa Sirmen (Sirmen) tarafından 15/5/2013 tarihinde yapılan 2013/3211 numaralı ve başvurucu Mehmet Yavuz Arınsoy (Arınsoy) tarafından 17/6/2013 tarihinde yapılan 2013/4084 numaralı bireysel başvurulara ilişkin olarak da Bakanlığın 7/10/2015 tarihli yazılarıyla görüş sunulmayacağı bildirilmiştir. Başvurucu Kadri Veziroğlu (Veziroğlu) tarafından 15/5/2013 tarihinde yapılan 2013/3210 numaralı başvuruya ilişkin Bakanlık görüşü 23/11/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunulmuştur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 8/12/2015 tarihinde Başvurucu Veziroğlu’na tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 14/12/2015 tarihinde ibraz etmiştir.

7. 16/10/2015 tarihinde 2013/3210, 2013/3211 ve 2013/4084 numaralı bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2013/3209 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, belirtilen bireysel başvuru dosyalarının kapatılmasına, incelemenin 2013/3209 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinde Görülen Yargılamalar

9. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 17/7/2001 tarihli iddianamesi ile başvurucu Veziroğlu ve diğer bazı sanıklar hakkında 1995 yılında İzmit Büyükşehir Belediyesine araç, gereç ve malzeme temin edilmesiyle ilgili olarak hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan kamu davası açılmıştır.

10. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/4/2004 tarihli ve E.2001/711, K.2004/540 sayılı kararıyla başvurucunun bazı eylemler yönünden mahkûmiyetine, bazı eylemler yönünden ise emniyeti suistimal suçundan beraatine karar verilmiştir.

11. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 3/10/2006 tarihli ve E.2005/11788, K.2006/7716 sayılı ilamı ile atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi hükmünü bozmuştur.

12. Dava, Mahkemenin E.2006/483 sayısına kaydedilmiştir.

13. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesi 21/3/2007 tarihli ve E.2006/483, K.2007/82 sayılı kararı ile dosyanın Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2006/382 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.

14. Meclis Araştırma Komisyonunun 18/7/2003 tarihli raporu üzerine “İzmit Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi” kapsamında yapılan İzmit Yuvacık Barajı Projesi’yle ilgili olarak soruşturma başlatılmıştır.

15. Başvurucu Sirmen, milletvekilliği sıfatının sona ermesinin ardından 3/9/2008 tarihinde Savcılığa ifade vermiştir.

16. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında 9/9/2008 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. İddianamede başvurucu, 1995 yılında işlendiği belirtilen ihaleye fesat karıştırma suçundan sorumlu tutulmuştur.

17. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/9/2009 tarihli ve E.2008/327, K.2009/237 sayılı kararıyla dosyanın Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/147 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

B. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/451 Sayılı Dosyasındaki Yargılama

18. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 12/12/2003 tarihli iddianamesi ile İzmit Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi'yle bağlantılı olarak başvurucu Bahaettin Gülgör (Gülgör) ile başvurucular Veziroğlu ve Arınsoy’un da aralarında bulunduğu toplam on sanık hakkında 1995 yılında işlendiği belirtilen devlet alım satımına fesat karıştırma suçundan dava açılmıştır.

19. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/451 sayılı dosyasına kaydedilen davada 27/1/2005 ile 20/4/2006 tarihleri arasında toplam on duruşma yapılmıştır.

20. Mahkeme 20/4/2006 tarihli ve E.2003/451, K.2006/128 sayılı kararıyla başvurucuların üzerilerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına karar vermiştir.

21. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 9/10/2006 tarihli ve E.2006/7923, K.2006/7697 sayılı ilamı ile Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2001/711 sayılı dosyasının birleştirilmesi hususunun gözletilmemesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği ve bir sanıkla ilgili ek iddianameye ihtiyaç olduğu gerekçeleriyle mahkûmiyet hükmünü bozmuştur.

C. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde Devam Eden Yargılama

22. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin bozma ilamı sonrasında Mahkemenin E.2006/382 sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam edilmiştir.

23. Yargılama esnasında Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2006/483 sayılı dosyası bu dosya ile birleştirilmiş ve Mahkeme üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor almıştır. Bilirkişiler; kanuna aykırı ve usulsüz herhangi bir işlemin bulunmadığı, inşaat ve hizmetlerin kabulüne ilişkin işlemlerde usule ve uygulamalara aykırı davranılmadığı yönünde görüş bildirmiştir.

24. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi 14/6/2007 tarihli ve E.2006/382, K.2007/162 sayılı kararı ile başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy’un unsurları oluşmayan ihaleye fesat karıştırma suçundan; hukuki ihtilaf niteliğinde görüldüğünden dolayı da başvurucu Veziroğlu’nun emniyeti suistimal suçundan beraatına karar vermiştir.

25. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 12/2/2009 tarihli ve E.2008/814, K.2009/1568 sayılı ilamı ile ek iddianame düzenlettirilmeden karar verildiği, raporu hazırlayan kişilerin bilirkişi listesinde yer almamasına rağmen bu kişilerin seçilme gerekçesinin kararda belirtilmediği ve uyuşmazlık konusu hususlara ilişkin yeterli açıklamalara raporda yer verilmediği gerekçeleriyle tekrar bozma kararı vermiştir.

26. Bozma sonrasında E.2009/147 numarasını alan dosyada, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi üç kişilik farklı bir bilirkişi heyetine yeni bir rapor hazırlatmıştır. Mahkeme raporu yeterli görmediğinden aynı heyet tarafından mahallinde de inceleme yapılmak suretiyle tekrar rapor hazırlanmıştır. Bilirkişiler, mevzuata aykırı ya da ilke ve teamüllere uygun düşmeyen bir husus tespit edemediklerini belirtmişlerdir.

27. Mahkeme 19/10/2010 tarihli ve E.2009/147, K.2010/297 sayılı kararı ile atılı suçların sübut bulmaması veya unsurlarının oluşmaması nedeniyle başvurucuların beraatına karar vermiştir.

28. Yargıtay 5. Dairesi 21/1/2013 tarihli ve E.2012/4651, K.2013/487 sayılı ilamı ile başvurucuların eylemlerinin görevi kötüye kullanma ve buna iştirak etme sonucunu oluşturmasına rağmen zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kararın bozularak düşürülmesine karar vermiştir. Başvurucu Veziroğlu’na atılı hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçu için öngörülen zamanaşımı süresinin de dolduğu bildirilmiştir.

29. Nihai karar, başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Sirmen'in vekillerine 17/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu Arınsoy'un vekili ise kararı 21/5/2013 tarihinde elden tebellüğ etmiştir. Dosyada başvurucu Arınsoy’un daha erken bir tarihte karardan haberdar olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.

30. Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Sirmen 15/5/2013; başvurucu Arınsoy 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

32. Başvurucular yargılamanın uzun sürdüğünü ileri sürmüşlerdir. Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Sirmen ayrıca haklarındaki davaların siyasal etki ve baskılarla açıldığını ve usulsüz biçimde sürdürüldüğünü; başvurucu Sirmen, Gülgör ve Arınsoy hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen soruşturma izninin iptal edildiğini veya zamanaşımı nedeniyle işlemden kaldırma kararı alındığını fakat Meclis Araştırma Komisyonunun bu kararlara rağmen eylemlerin ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturduğunu belirterek dosyayı Cumhuriyet Savcılığına gönderdiğini, 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmamasının hatalı olduğunu, Yargıtayın onama-düşme yerine haksız biçimde bozma-düşme kararı verdiğini, bozma kararı nedeniyle kendilerini savunma ve aklanmalarını talep etme haklarının ellerinden alındığını, zan altında bırakıldıklarını ve vekâlet ücreti ile faizlerinden yoksun kaldıklarını ileri sürmüşlerdir. Başvurucu Gülgör 50.000 TL maddi ve 150.000 TL manevi, başvurucular Veziroğlu ile Sirmen sırasıyla 150.000 ve 250.000 TL maddi ve manevi, başvurucu Arınsoy 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının bir bütün olarak yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

34. Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Sirmen haklarında haksız biçimde dava açıldığını, üzerlerine atılı suçun oluşmadığını ve Yargıtayın beraat kararını onamak yerine haklarında hatalı biçimde bozma-düşme kararı verdiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık yazılarında, başvurucu Veziroğlu'nun Yargıtayın düşme kararında gerekçe gösterilmediği şikâyetinin ve başvurucu Gülgör'ün benzer şikâyetlerinin Mümin Meriç (B. No: 2013/7204, 20/2/2014) ve Ahmet Bozkurt (B. No: 2013/3081, 17/9/2013) başvurularına ilişkin kararlarda değerlendirildiği ve bu kararlarda ortaya konulan kriterlerden ayrılmayı gerektirecek bir nedenin bulunmadığı belirtilmiştir.

36. Bakanlık tarafından başvurucu Veziroğlu’nun adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer iddialarına ilişkin olarak Sözleşme’nin 6. maddesinin ceza davalarının mutlaka bir mahkûmiyet ya da beraat hükmü ile sonuçlandırılmasını isteme hakkı içermediği, zamanaşımı hükümlerinin Mahkemelerce resen uygulanacağı ve sanıklara zamanaşımını ret hakkı tanınmadığı ifade edilmiştir.

37. Başvurucu Veziroğlu dava şartı olan yargılama izni alınmaksızın hakkında dava açıldığını, bozma-düşme kararı verilmesinin yasanın açık hükmüne ve Yargıtayın yerleşik içtihadına aykırı olduğunu, bu kararla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Anayasa’nın “Görev ve yetkileri” kenar başlıklı 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. ...

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.

40. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.

41. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar; başvurucunun, kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı “güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında”bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).

42. Bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla, mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/6/2014, § 24).

43. Bu kapsamda bir şüpheli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine hükmedilmesi hâlinde makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel gelmemek şartıyla bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Eğinlioğlu/Türkiye (k.k.), B. No: 31312/96, 21/10/1998; Koç ve Tambaş/Türkiye (k.k.), B. No: 46947/99, 24/2/2005; İsak Tepe/Türkiye, B. No: 17129/02, 21/10/2008, § 30; Bouglame/Belçika (k.k.), B. No: 16147/08, 2/3/2010; Juge ve Ducamp/Fransa (k.k.), B. No: 66170/09, 12/4/2011). Ancak bu durum, soruşturma veya kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez.

44. Somut olayda, başvurucular hakkında her ne kadar kamu davası açılmış ise de öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle haklarında herhangi bir mahkûmiyet hükmü kurulmamış ve davanın düşürülmesine karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların bahse konu iddiaları bakımından mağdur sıfatı bulunmamaktadır.

45. Bu nedenle mağdurluk statüsünün bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki şikâyetinin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığına İlişkin İddia

46. Başvurucular, haklarındaki davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını ileri sürmüştür.

47. Bakanlık yazılarında Güher Ergun ve diğerleri (B. No: 2012/12, 17/9/2013) ile Mümin Meriç başvurularında açıklanan ilkeler dikkate alınarak görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.

48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

49. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

50. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesi -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 38, 39).

51. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken ölçütlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

52. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35). Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy tarafından suç isnadının kendilerine ne zaman bildirildiğine ya da isnattan daha erken bir tarihte etkilendiklerine ilişkin bir bilgi sunmadıkları dikkate alınarak yargılama süresinin iddianamenin düzenlendiği tarihten itibaren işlemeye başladığı kabul edilmiştir. Başvurucu Sirmen açısından ise milletvekilliği sıfatının sona ermesinin ardından Savcılığa ifade verdiği 3/9/2009 tarihi esas alınmıştır. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan, § 35). Mevcut olayda Yargıtayın onama kararı verdiği 21/1/2013 tarihinde yargılama sonuçlanmıştır (bkz. § 28).

53. Bu itibarla yargılama başvurucu Gülgör ve Arınsoy için 12/12/2003 tarihinden başlayarak (bkz. § 18) 9 yıl 1 ay 9 gün, başvurucu Veziroğlu için 17/7/2001 tarihinden başlayarak (bkz. § 9) 11 yıl 6 ay 4 gün ve başvurucu Sirmen için 3/9/2008 tarihinden başlayarak (bkz. § 15) 4 yıl 4 ay 18 gün sürmüştür.

54. Yargılamada geçen süreler dikkate alındığında başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy ile başvurucu Sirmen’in şikâyetlerinin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

a. Başvurucu Sirmen Hakkındaki Yargılamalar Yönünden

55. 3/9/2008 tarihinde ifadesi alınan başvurucu hakkında, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 9/9/2008 tarihli iddianamesi ile ihaleye fesat karıştırma suçundan kamu davası açılmıştır. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesi 26/6/2009 tarihinde dosyanın İzmit Belediyesi Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi’yle ilgili yürütülmekte olan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/147 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir (bkz. § 17). Mahkeme önce E.2009/147 sayılı dosyada, sonrasında ise E.2009/147 sayılı dosyada üç kişilik bilirkişi heyetine rapor hazırlattırmış; ikinci heyete yerinde inceleme de yaptırmak suretiyle ek bir rapor daha hazırlattırmıştır (bkz. §§ 23, 26). Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/6/2007 tarihli kararı Yargıtay tarafından 12/2/2009 tarihinde bozulmuş, 19/10/2010 tarihli kararla ilgili olarak 21/1/2013 tarihinde bozma-düşme kararı verilmiştir (bkz. §§ 25, 28).

56. Suçlamaların bir ilin su temin projesi ve bu kapsamdaki baraj inşaatını ilgilendirmesi, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, konunun kapsamı ve gerektirdiği uzmanlık dikkate alındığında söz konusu davanın karmaşık bir nitelik taşıdığı anlaşılmaktadır. Soruşturma ve yargılama safhaları birlikte değerlendirildiğinde yargılama faaliyetlerinde hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı, yargı mercilerine atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve yargı mercilerince gerekli özenin gösterildiği görülmüştür.

57. Açıklanan nedenlerle somut davanın koşulları dikkate alındığında iki dereceli bir yargılamada iki kez incelenen davada geçen 4 yıl 4 ay 18 günlük yargılama süresinin makul olduğuna ve başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

b. Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy Hakkındaki Yargılamalar Yönünden

58. Başvurucu Veziroğlu hakkındaki yargılama Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 17/7/2001 tarihli iddianamesiyle başlamıştır. Kocaeli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/4/2006 tarihli kararı, Yargıtay tarafından 3/10/2006 tarihinde bozulmuştur (bkz. §§ 11). Dosya, bozma kararının ardından başvurucunun yanı sıra başvurucular Gülgör ve Arınsoy’un da sanık olarak bulunduğu ve 12/12/2003 tarihinde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine açılan ana dosya ile 2007 yılında birleştirilmiştir (bkz. § 13).

59. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/4/2006 tarihli kararının Yargıtayın 9/10/2006 tarihli ilamı ile bozulmasının sonrasında (bkz. §§ 20, 21), Mahkemenin E.2009/147 sayılı dosyasında anlatılan yargılama işlemleri (bkz. §§ 22-28) gerçekleştirilmiştir.

60. Başvurucular hakkındaki ceza davasının karmaşık bir niteliğe sahip olmasına rağmen iki dereceli bir yargılamada başvurucu Veziroğlu açısından dört defa, diğer iki başvurucu yönünden üç defa incelenen davada geçen 9 yıl 1 ayın ve 11 yıl 6 ayın üzerindeki bir sürede sonuçlandırılan yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

61. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

62. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.

63. Başvurucular, maddi ve/veya manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

64. Başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy için makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

65. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucular Gülgör ve Arınsoy’a ayrı ayrı net 6.650 TL ve başvurucu Veziroğlu’na net 11.650 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

66. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle başvurucular Gülgör ve Veziroğlu’nun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

67. Başvurucu Sirmen yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediği sonucuna varıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

68. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harcın başvurucular Gülgör, Veziroğlu ve Arınsoy’a ayrı ayrı ödenmesine; 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucular Gülgör ve Veziroğlu’na müşterek olarak ödenmesine, 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucu Arınsoy’a ödenmesine, başvurucu Sirmen yönünden yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının başvurucular Bahaettin Gülgör, Kadri Veziroğlu ve Mehmet Yavuz Arınsoy yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının başvurucu Mehmet Sefa Sirmen yönünden İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 1. Başvurucular Bahaettin Gülgör ve Mehmet Yavuz Arınsoy’a ayrı ayrı net 6.650 TL ve başvurucu Kadri Veziroğlu’na net 11.650 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE; tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

2. Başvurucu Mehmet Sefa Sirmen’in tazminat taleplerinin REDDİNE,

D. 1. 198,35 TL harcın başvurucular Bahaettin Gülgör ve Kadri Veziroğlu’na ayrı ayrı ÖDENMESİNE,

2. 1.800 TL vekâlet ücretinin başvurucular Bahaettin Gülgör ve Kadri Veziroğlu’na MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

3. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucu Mehmet Yavuz Arınsoy'a ÖDENMESİNE,

4. Başvurucu Mehmet Sefa Sirmen tarafından yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

21/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Bahaettin Gülgör ve diğerleri, B. No: 2013/3209, 21/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı BAHAETTİN GÜLGÖR VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/3209
Başvuru Tarihi 15/5/2013
Karar Tarihi 21/4/2016
Birleşen Başvurular 2013/3211, 2013/3210, 2013/4084

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız bir şekilde dava açılması ve yargılama sonucunda verilen beraat kararının onanmayarak Yargıtay tarafından bozma-düşme kararı verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
İhlal Olmadığı
Kanun yolu şikâyeti Kişi Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi