TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAYDAR YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3394)
|
|
Karar Tarihi:6/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Haydar YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa BAŞARANOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru "kaçakçılık
suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık" suçlarının
işlendiği iddiasıyla açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamaması ve
Yargıtay 7. Ceza Dairesince zamanaşımına bağlı olarak kamu davasının ortadan
kaldırılması nedeniyle aklanılmaması iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2013 tarihinde Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 20/2/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan
görüş 3/4/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli ve
2004/485-40 sayılı iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ve 2004/485-40 sayılı ek
iddianameyle "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve
kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiasıyla başvurucu ve diğer on beş
şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır.
8. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi 25/10/2011 tarihli ve
E.2004/50, K.2011/432 sayılı kararı ile başvurucunun "kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak" suçundan beraatine,
başvurucu hakkında "kaçakçılık" suçundan açılan kamu davasının ise
zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin
4/3/2013 tarihli ve E.2012/9621, K.2013/5192 sayılı ilamı ile başvurucu
hakkında 30/1/2004 ve 17/3/2004 tarihli iddianameler ile teşekkül hâlinde
kaçakçılık suçundan dolayı dava açılmış olması karşısında eylem tek olduğu
hâlde iki ayrı suçtan dava açılmış gibi eylem bölünerek hem beraat hem
zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun'a aykırı
görüldüğü gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç tarihinde yürürlükte
bulunan ve lehe hükümler içeren 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104.
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresi dolduğundan başvurucu
hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına
karar verilmiştir.
10. Karar, başvurucuya 2/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 15/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı mülga Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci
ve ikinci fıkraları; 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin
ikinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
14. Başvurucu; Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 30/1/2004 tarihli iddianame ve 17/3/2004 tarihli ek
iddianame ile "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve
kaçakçılık" suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığını,
Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm
üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan
kaldırılmasına karar verildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını,
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini ve
aklanamadığını belirterek masumiyet karinesi ile adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde
başvurunun, kovuşturmaya konu eylemden dolayı yapılan yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığı ve Yargıtayca beraat kararının
onanması yerine dava zamanaşımı nedeniyle hakkındaki kamu davasının
düşürülmesine karar verilerek masumiyet karinesinin ihlali ile ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun tüm iddiaları "mahkemeye
erişim" ve "makul sürede yargılanma" hakları ile ilişkili
görülerek bu kapsamda değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
16. Başvuru konusu olayda başvurucu, “kaçakçılık suçunu işlemek
amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla
hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar
verildiğini, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için aklanamadığını
belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Bakanlık görüşünde Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu
işlediği sabit olmadığından beraatine ve başvurucu
hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırılmasına karar verildiği, Yargıtay 7. Ceza Dairesince de suça
konu eylemin tek olduğu ve aynı zamanda hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırma kararı verilemeyeceğinden Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi
kararının bozularak zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verildiği, hem
İlk Derece Mahkemesinin hem temyiz merciinin başvurucunun suçlu olduğuna dair
bir imada bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında yapılan yargılamada
masumiyet karinesinin ihlal edilmediği bildirilmiştir.
18. Başvurucu, Bakanlık görüşünekarşı
beyanda bulunmamıştır.
19. Başvuru konusu olayda, başvurucu ve diğer on beş şüpheli
hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve
17/3/2004 tarihli ek iddianamesi ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla
teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası
açılmıştır. Yargılamanın yapıldığı Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm delilleri
değerlendirerek 25/10/2011 tarihli kararı ile başvurucunun “kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu işlediği yönünde mahkûmiyetine
yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin, inandırıcı, somut delil elde
edilemediği ve suçu işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e)
bendi gereğince beraatine ve başvurucu hakkında
“kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan
kaldırılmasına karar vermiştir.
20. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince
başvurucunun temyiz itirazları incelenmiş ve 4/3/2013 tarihli ilâm ile suça
konu fiilin tek olduğu ve bunun da “teşekkül hâlinde kaçakçılık” suçu olduğu
belirtilerek iki ayrı suçtan dava açılmış gibi fiil bölünerek hem beraat hem
zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu
gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç tarihinde yürürlükte bulunan 765
sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile
104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zamanaşımı süresi dolduğundan başvurucu
hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. 5271
sayılı Kanun’un 223. maddesinin (9) numaralı fıkrasına göre derhâl beraat
kararı verilebilecek hâllerde düşme kararı verilemez. Somut olayda başvurucu
hakkında Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun “kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine
karar verilmiş ancak Yargıtay tarafından tüm dosya kapsamı ve Mahkemece verilen
karar incelenmiş; anılan beraat kararı bozularak zamanaşımı nedeniyle kamu
davasının düşmesi yönünde hüküm kurulmuştur.
21. Mahkemeye erişim hakkı, suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda
suçlanan kişiye davasının mutlaka devam etmesini isteme hakkı tanımaz; suçlanan
kişiye hakkındaki isnadın bir hâkim, bir mahkeme tarafından karara bağlanmasını
isteme hakkı tanır (Deweer/Belçika, [BD], B. No: 6903/75, §§ 48,
49). Bu bakımdan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi,
ceza davalarının mutlaka bir mahkûmiyet ya da beraat hükmü ile
sonuçlandırılmasını isteme hakkını içermez (Ramazan
Yıldız, B. No: 2014/2354, 16/10/2014, § 30).
22. 765 sayılı mülga Kanun'un 117. maddesi uyarınca gerek dava
gerek ceza zamanaşımı resen tatbik olunur, bundan ne sanık ve ne de mahkûm
vazgeçemez. Kanun koyucu, ilk derece mahkemelerinin iş yükünün artmaması için
sanıklara zamanaşımını ret hakkı tanımamıştır.Ayrıca
başvurucu hakkında verilen "düşme" kararı, herhangi bir suçlayıcı
veya cezai ifade barındırmamakta ve başvurucunun adli siciline işlenmemektedir
(Ramazan Yıldız, § 31).
23. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, zamanaşımı nedeniyle kamu
davasının düşmesine karar verilmesi sonucu aklanamadığı yönündeki iddiasına
yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede
Sonuçlandırılamadığına İlişkin İddia
24. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucu, hakkında açılan kamu davasının makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
26. Bakanlık, makul sürede yargılanma hakkının ihlali
iddialarına ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
27. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün olmayıp(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer
alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların
en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi
olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği
ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38, 39).
28. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar; bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergün ve diğerleri, §§ 41–45).
29. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31).
Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla
teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 4926 sayılı mülga
Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci
fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E.,§ 32).
30. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili
makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve
gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı
tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca
başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı 30/1/2004'tür. Ceza yargılamasında
sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı
tarih olup somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay tarafından zamanaşımı
nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği 4/3/2013'tür ( Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
31. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde başvurucu
ve diğer on beş şüpheli hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004
tarihli iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianamesi ile “kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri
iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile
tanık beyanlarının alındığı, gümrük müfettişi raporları ve kaçakçılığa konu
eşyaya ilişkin bilirkişi raporları incelenerek 25/10/2011 tarihli karar ile
başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan
beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan
açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar
verildiği belirlenmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza
Dairesinin 4/3/2013 tarihli ilâmı ile hükmün bozulmasına, ancak zamanaşımı süresi
dolduğundan, başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına
karar verildiği anlaşılmıştır.
32. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B.E., §§ 23-41; Ersin Ceyhan, §§ 24-40).
33. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
dokuz yıl bir aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
34. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
36. Başvurucu 250.000 TL tazminatın ödenmesi talebinde
bulunmuştur.
37. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda
başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yıl bir
aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu
sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekalet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan ve 1.800 TL
vekalet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.