logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ömer Çoygun [2.B.], B. No: 2013/3396, 22/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖMER ÇOYGUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3396)

 

Karar Tarihi: 22/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Derya ATAKUL

Başvurucu

:

Ömer ÇOYGUN

Vekili

:

Av. Kadir ARIKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu nedenle aklanamadığını belirterek, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 15/5/2013 tarihinde Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 15/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 23/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 24/2/2014 tarihli görüş yazısı başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu süresi içinde, Adalet Bakanlığı görüşüne karşı beyanlarını sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Mersin’de faaliyet gösteren Çoygun Boya Tekstil Gıda Orman Ürünleri Kimyevi Maddeler Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkilisidir.

8. Başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli ve E.2004/485 sayılı iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianamesi ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

9. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 25/10/2011 tarihli ve E.2004/50, K.2011/432 sayılı kararı ile başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin, 4/3/2013 tarihli ve E.2012/9621, K.2013/5192 sayılı ilâmı ile suça konu fiilin tek olduğu ve bunun da“teşekkül halinde kaçakçılık” suçu olduğu belirtilerek, iki ayrı suçtan dava açılmış gibi fiil bölünerek hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına, ancak suç tarihinde yürürlükte bulunan 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zamanaşımı süresi dolduğundan, başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

11. Karar, 2/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu, 15/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

13. 10/7/2003 tarih ve 4926 sayılı mülga Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/5/2013 tarih ve 2013/3396 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu nedenle aklanamadığını belirterek, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Masumiyet Karinesinin İhlali İddiası

16. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmiştir.

17. Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz"

18. Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır."

19. Masumiyet (suçsuzluk) karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti "asıl" olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait olup, kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

20. Bu çerçevede, masumiyet karinesi kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık "hakkında suç isnadı olan kişi" statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davası sonucunda kendisine isnat edilen suçu işlemediğinin sabit olduğu veya suçu işlediğine kesin olarak kanaat getirilemediği ve bu nedenle sanık hakkında beraat kararı verilen durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Çünkü böyle durumlarda Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü ve Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkraları anlamında kişinin suçluluğu sabit olmamıştır ve bu nedenle kişi suçlu sayılamaz. Ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda da kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir. Çünkü bu durumlarda ortada henüz verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır (B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 27).

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (9) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.”

22. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 253. maddesinin altıncı fıkrası şöyledir:

 “Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.”

23. Başvuru konusu olayda başvurucu, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için aklanamadığını belirterek, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Adalet Bakanlığı görüşünde, Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu işlediği sabit olmadığından beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği, Yargıtay 7. Ceza Dairesince de suça konu eylemin tek olduğu ve aynı zamanda hem beraat, hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilemeyeceğinden Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararının bozularak zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verildiği, hem İlk Derece Mahkemesinin hem temyiz merciinin başvurucunun suçlu olduğuna dair bir imada bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında yapılan yargılamada masumiyet karinesinin ihlal edilmediği bildirilmiştir.

25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne katılmadığını, ceza yargılamasında sanığın suçsuzluğunu kanıtlamakla yükümlü olmadığını, sanığın şüpheden yararlanacağını, iddianın kanıtlanamaması durumunda da davanın beraat ile sonuçlanması gerektiğini bildirmiştir.

26. Başvuru konusu olayda, başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianamesi ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Yargılamanın yapıldığı Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm delilleri değerlendirerek, 25/10/2011 tarihli kararı ile başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu işlediği yönünde mahkûmiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin, inandırıcı, somut delil elde edilemediği ve suçu işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.

27. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 7. Ceza Dairesince, başvurucunun temyiz itirazları incelenmiş ve 4/3/2013 tarihli ilâm ile suça konu fiilin tek olduğu ve bunun da“teşekkül halinde kaçakçılık” suçu olduğu belirtilerek, iki ayrı suçtan dava açılmış gibi fiil bölünerek hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına, ancak suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zamanaşımı süresi dolduğundan, başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (9) numaralı fıkrasına göre, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde düşme kararı verilemez. Somut olayda başvurucu hakkında, Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine karar verilmiş, ancak Yargıtay tarafından tüm dosya kapsamı ve Mahkemece verilen karar incelenmiş, anılan beraat kararı bozularak zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesi yönünde hüküm kurulmuştur.

28. Adil yargılanma hakkı, suçlanan kişiye davasının mutlaka devam etmesini isteme hakkı tanımaz; suçlanan kişiye hakkındaki isnadın bir hâkim, bir mahkeme tarafından karara bağlanmasını isteme hakkı tanır (Deweer/Belçika, [BD], B. No: 6903/75, §§ 48-49). Bu bakımdan Sözleşme'nin 6. maddesi, ceza davalarının mutlaka bir mahkûmiyet ya da beraat hükmü ile sonuçlandırılmasını isteme hakkını içermez.

29. 765 sayılı mülga Kanun'un 117. maddesi uyarınca, gerek dava ve gerek ceza zamanaşımı resen tatbik olunur ve bundan ne sanık ve ne de mahkûm vazgeçemezler. Benzer hüküm, 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 72. maddesinin (2) numaralı fıkrasında da yer almaktadır. Kanun koyucu, ilk derece mahkemelerinin iş yükünün artmaması için sanıklara zamanaşımını ret hakkı tanımamıştır. Ayrıca, başvurucu hakkında verilen "düşme" kararı, herhangi bir suçlayıcı veya cezai ifade barındırmamakta ve başvurucunun adli siciline işlenmemektedir (B. No: 2014/2354, 16/10/2014, § 31).

30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi sonucu aklanamadığı yönündeki iddiasına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılamadığı İddiası

31. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

32. Başvurucu, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

33. Adalet Bakanlığı, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

34. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

36. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 4926 sayılı mülga Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).

37. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı 30/1/2004 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği 4/3/2013 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

38. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianamesi ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile tanık beyanlarının alındığı, gümrük müfettişi raporları ve kaçakçılığa konu eşyaya ilişkin bilirkişi raporları incelenerek, 25/10/2011 tarihli karar ile başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği belirlenmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin, 4/3/2013 tarihli ilâmı ile hükmün bozulmasına, ancak zamanaşımı süresi dolduğundan, başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

39. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).

40. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu dokuz yıl bir aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

42. Başvurucu, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için toplam 250.000,00 TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

43. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yıl bir aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

45. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

46. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ömer Çoygun [2.B.], B. No: 2013/3396, 22/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı ÖMER ÇOYGUN
Başvuru No 2013/3396
Başvuru Tarihi 15/5/2013
Karar Tarihi 22/6/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu nedenle aklanamadığını belirterek, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4926 Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 4
5
765 Türk Ceza Kanunu 102
104
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi