TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYDIN KOÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3397)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Basvurucu
|
:
|
Aydın KOÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Kadir ARIKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül
oluşturma ve kaçakçılık" suçlarının
işlendiği iddiasıyla açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamaması,
zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılması nedenleriyle
aklanamama iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/5/2013 tarihinde Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
9/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında Mersin Cumhuriyet
Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli ve 2004/485-40 sayılı iddianamesi ve
17/3/2004 tarihli ve 2004/485-40 sayılı ek iddianameyle "kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi 25/10/2011 tarihli ve
E.2004/50, K.2011/432 sayılı kararı ile başvurucunun "kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturma" suçundan beraatine,
"kaçakçılık" suçundan açılan kamu davasının ise zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin
4/3/2013 tarihli ve E.2012/9621, K.2013/5192 sayılı ilamı ile başvurucu
hakkında 30/1/2004 ve 17/3/2004 tarihli iddianameler ile teşekkül hâlinde
kaçakçılık suçundan dolayı dava açılmış olması karşısında eylem tek olduğu
hâlde iki ayrı suçtan dava açılmış gibi eylemin bölünerek hem beraat hem
zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun'a aykırı
görüldüğü gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç tarihinde yürürlükte
bulunan ve lehe hükümler içeren 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza
Kanunu'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104.
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresi dolduğundan açılan
kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
11. Karar, başvurucuya 2/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 15/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı mülga Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci
ve ikinci fıkraları, 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası.
14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
223. maddesinin (9) numaralı fıkrası şöyledir:
“Derhâl
beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer
olmadığı kararı verilemez.”
15. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu’nun 253. maddesinin altıncı fıkrası şöyledir:
“Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı
verilemez.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 30/1/2004 tarihli iddianame ve 17/3/2004 tarihli ek
iddianame ile "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve
kaçakçılık" suçlarını
işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığını, Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm üzerine Yargıtay 7. Ceza
Dairesince zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar
verildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını, yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini ve aklanamadığını belirterek
masumiyet karinesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş
ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun,
kovuşturmaya konu eylemden dolayı yapılan yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığı ve Yargıtayca beraat kararının
onanması yerine dava zamanaşımı nedeniyle hakkındaki kamu davasının
düşürülmesine karar verilerek masumiyet karinesinin ihlali ile ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların gerçekliğinin hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucunun tüm iddiaları
mahkemeye erişim ve makul sürede yargılanma hakları ile ilişkili görülerek bu
kapsamda değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
19. Başvuru konusu olayda başvurucu “kaçakçılık suçunu işlemek
amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla
hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini,
yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için aklanamadığını belirterek
masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu
işlediği sabit olmadığından beraatine, başvurucu
hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırılmasına karar verildiği, Yargıtay 7. Ceza Dairesince de suça
konu eylemin tek olduğu ve aynı zamanda hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle
ortadan kaldırma kararı verilemeyeceğinden Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararının
bozularak zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verildiği, hem İlk
Derece Mahkemesinin hem temyiz merciinin başvurucunun suçlu olduğuna dair bir
imada bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında yapılan yargılamada masumiyet
karinesinin ihlal edilmediği bildirilmiştir.
21. Başvurucu, Bakanlık görüşünekarşı
beyanda bulunmamıştır.
22. Başvuru konusu olayda başvurucu ve diğer on beş şüpheli
hakkında, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve
17/3/2004 tarihli ek iddianame ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül
oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası
açılmıştır. Yargılamanın yapıldığı Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm delilleri
değerlendirerek 25/10/2011 tarihli kararı ile başvurucunun “kaçakçılık suçunu
işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu
işlediği yönünde mahkûmiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin,
inandırıcı, somut delil elde edilemediği ve suçu işlediği sabit olmadığı
gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e)
bendi gereğince beraatine, başvurucu hakkında
“kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan
kaldırılmasına karar vermiştir.
23. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince
başvurucunun temyiz itirazları incelenmiş ve 4/3/2013 tarihli ilam ile suça
konu fiilin tek olduğu ve bunun da “teşekkül hâlinde kaçakçılık” suçu olduğu belirtililip iki ayrı suçtan dava açılmış gibi fiil
bölünerek hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı
verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç
tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
zamanaşımı süresi dolduğundan başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan
kaldırılmasına karar verilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (9)
numaralı fıkrasına göre derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde düşme
kararı verilemez. Somut olayda başvurucu hakkında Mersin 1. Ağır Ceza
Mahkemesince başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül
oluşturmak” suçundan beraatine karar verilmiş ancak
Yargıtay tarafından tüm dosya kapsamı ve Mahkemece verilen karar incelenmiş;
anılan beraat kararı bozularak zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesi
yönünde hüküm kurulmuştur.
24. Adil yargılanma hakkı, suçlanan kişiye davasının mutlaka
devam etmesini isteme hakkı tanımaz; suçlanan kişiye hakkındaki isnadın bir
hâkim, bir mahkeme tarafından karara bağlanmasını isteme hakkı tanır (Deweer/Belçika, [BD], B. No: 6903/75, §§ 48,
49). Bu bakımdan Sözleşme'nin 6. maddesi, ceza davalarının mutlaka bir
mahkûmiyet ya da beraat hükmü ile sonuçlandırılmasını isteme hakkını içermez.
25. 765 sayılı mülga Kanun'un 117. maddesi uyarınca gerek dava
gerek ceza zamanaşımı resen tatbik olunur ve bundan ne sanık ve ne de mahkûm
vazgeçer. Kanun koyucu, ilk derece mahkemelerinin iş yükünün artmaması için
sanıklara zamanaşımını ret hakkı tanımamıştır.Ayrıca
başvurucu hakkında verilen "düşme" kararı, herhangi bir suçlayıcı
veya cezai ifade barındırmamakta ve başvurucunun adli siciline işlenmemektedir
(Ramazan Yıldız, B. No:
2014/2354, 16/10/2014, § 31).
26. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, zamanaşımı nedeniyle kamu
davasının düşmesine karar verilmesi sonucu aklanamadığı yönündeki iddiasına
yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede
Sonuçlandırılamadığına İlişkin İddia
27. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan
kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlali
iddialarına ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
30. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün olmayıp(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul
sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 38–39).
31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde
bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher
Ergün ve diğerleri, §§ 41-45).
32. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31).
Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla
teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar, 4926 sayılı mülga
Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile aynı Kanun'un 5.
maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde
tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır (B.E.,§
32).
33. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının
açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Mersin Cumhuriyet
Başsavcılığınca başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı 30/1/2004'tür. Ceza
yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı
tarih olup somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay tarafından zamanaşımı
nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği 4/3/2013'tür (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §
35).
34. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve 17/3/2004
tarihli ek iddianame ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül
oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla başvurucu ve diğer
on beş şüpheli hakkında kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Mersin 1. Ağır
Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları
ile tanık beyanlarının alındığı, gümrük müfettişi raporları ve kaçakçılığa konu
eşyaya ilişkin bilirkişi raporları incelenerek 25/10/2011 tarihli karar ile
başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan
kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği
belirlenmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin
4/3/2013 tarihli ilamı ile hükmün bozulmasına ancak zamanaşımı süresi
dolduğundan başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına
karar verildiği anlaşılmıştır.
35. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B.E., §§ 23-41; Ersin Ceyhan, §§ 24-40).
36. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 9
yıl 1aylık yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
39. Başvurucu 250.000 TL tazminatın ödenmesi talebinde
bulunmuştur.
40. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda
başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 9 yıl 1 aylık
yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında
başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.