logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aydın Koç [1.B.], B. No: 2013/3397, 6/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYDIN KOÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3397)

 

Karar Tarihi: 6/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Basvurucu

:

Aydın KOÇ

Vekili

:

Av. Kadir ARIKAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık" suçlarının işlendiği iddiasıyla açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamaması, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılması nedenleriyle aklanamama iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/5/2013 tarihinde Mersin 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 9/2/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli ve 2004/485-40 sayılı iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ve 2004/485-40 sayılı ek iddianameyle "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

9. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi 25/10/2011 tarihli ve E.2004/50, K.2011/432 sayılı kararı ile başvurucunun "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma" suçundan beraatine, "kaçakçılık" suçundan açılan kamu davasının ise zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.

10. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 4/3/2013 tarihli ve E.2012/9621, K.2013/5192 sayılı ilamı ile başvurucu hakkında 30/1/2004 ve 17/3/2004 tarihli iddianameler ile teşekkül hâlinde kaçakçılık suçundan dolayı dava açılmış olması karşısında eylem tek olduğu hâlde iki ayrı suçtan dava açılmış gibi eylemin bölünerek hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun'a aykırı görüldüğü gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe hükümler içeren 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresi dolduğundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

11. Karar, başvurucuya 2/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Başvurucu 15/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

13. 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı mülga Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası.

14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (9) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.”

15. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 253. maddesinin altıncı fıkrası şöyledir:

 “Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

17. Başvurucu; Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 30/1/2004 tarihli iddianame ve 17/3/2004 tarihli ek iddianame ile "kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık" suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığını, Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini ve aklanamadığını belirterek masumiyet karinesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

18. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun, kovuşturmaya konu eylemden dolayı yapılan yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı ve Yargıtayca beraat kararının onanması yerine dava zamanaşımı nedeniyle hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilerek masumiyet karinesinin ihlali ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların gerçekliğinin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucunun tüm iddiaları mahkemeye erişim ve makul sürede yargılanma hakları ile ilişkili görülerek bu kapsamda değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

19. Başvuru konusu olayda başvurucu “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiğini, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için aklanamadığını belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun, “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu işlediği sabit olmadığından beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği, Yargıtay 7. Ceza Dairesince de suça konu eylemin tek olduğu ve aynı zamanda hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilemeyeceğinden Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi kararının bozularak zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verildiği, hem İlk Derece Mahkemesinin hem temyiz merciinin başvurucunun suçlu olduğuna dair bir imada bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında yapılan yargılamada masumiyet karinesinin ihlal edilmediği bildirilmiştir.

21. Başvurucu, Bakanlık görüşünekarşı beyanda bulunmamıştır.

22. Başvuru konusu olayda başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianame ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Yargılamanın yapıldığı Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tüm delilleri değerlendirerek 25/10/2011 tarihli kararı ile başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçunu işlediği yönünde mahkûmiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, kesin, inandırıcı, somut delil elde edilemediği ve suçu işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.

23. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince başvurucunun temyiz itirazları incelenmiş ve 4/3/2013 tarihli ilam ile suça konu fiilin tek olduğu ve bunun da “teşekkül hâlinde kaçakçılık” suçu olduğu belirtililip iki ayrı suçtan dava açılmış gibi fiil bölünerek hem beraat hem zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırma kararı verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına ancak suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ile 104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zamanaşımı süresi dolduğundan başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (9) numaralı fıkrasına göre derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde düşme kararı verilemez. Somut olayda başvurucu hakkında Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine karar verilmiş ancak Yargıtay tarafından tüm dosya kapsamı ve Mahkemece verilen karar incelenmiş; anılan beraat kararı bozularak zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesi yönünde hüküm kurulmuştur.

24. Adil yargılanma hakkı, suçlanan kişiye davasının mutlaka devam etmesini isteme hakkı tanımaz; suçlanan kişiye hakkındaki isnadın bir hâkim, bir mahkeme tarafından karara bağlanmasını isteme hakkı tanır (Deweer/Belçika, [BD], B. No: 6903/75, §§ 48, 49). Bu bakımdan Sözleşme'nin 6. maddesi, ceza davalarının mutlaka bir mahkûmiyet ya da beraat hükmü ile sonuçlandırılmasını isteme hakkını içermez.

25. 765 sayılı mülga Kanun'un 117. maddesi uyarınca gerek dava gerek ceza zamanaşımı resen tatbik olunur ve bundan ne sanık ve ne de mahkûm vazgeçer. Kanun koyucu, ilk derece mahkemelerinin iş yükünün artmaması için sanıklara zamanaşımını ret hakkı tanımamıştır.Ayrıca başvurucu hakkında verilen "düşme" kararı, herhangi bir suçlayıcı veya cezai ifade barındırmamakta ve başvurucunun adli siciline işlenmemektedir (Ramazan Yıldız, B. No: 2014/2354, 16/10/2014, § 31).

26. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi sonucu aklanamadığı yönündeki iddiasına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılamadığına İlişkin İddia

27. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

28. Başvurucu, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

30. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergün ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergün ve diğerleri, §§ 41-45).

32. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar, 4926 sayılı mülga Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile aynı Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E.,§ 32).

33. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında kamu davasının açıldığı 30/1/2004'tür. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği 4/3/2013'tür (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

34. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 30/1/2004 tarihli iddianamesi ve 17/3/2004 tarihli ek iddianame ile “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla başvurucu ve diğer on beş şüpheli hakkında kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile tanık beyanlarının alındığı, gümrük müfettişi raporları ve kaçakçılığa konu eşyaya ilişkin bilirkişi raporları incelenerek 25/10/2011 tarihli karar ile başvurucunun “kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak” suçundan beraatine, başvurucu hakkında “kaçakçılık” suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği belirlenmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 4/3/2013 tarihli ilamı ile hükmün bozulmasına ancak zamanaşımı süresi dolduğundan başvurucu hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

35. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B.E., §§ 23-41; Ersin Ceyhan, §§ 24-40).

36. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 9 yıl 1aylık yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

39. Başvurucu 250.000 TL tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuştur.

40. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

41. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 9 yıl 1 aylık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 198,35 TL harçtan ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE

6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Aydın Koç [1.B.], B. No: 2013/3397, 6/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı AYDIN KOÇ
Başvuru No 2013/3397
Başvuru Tarihi 15/5/2013
Karar Tarihi 6/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru kaçakçılık suçunu işlemek amacıyla teşekkül oluşturma ve kaçakçılık suçlarının işlendiği iddiasıyla açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamaması, zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılması nedenleriyle aklanamama iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Mahkemeye erişim hakkı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4926 Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu 4
5
765 Türk Ceza Kanunu 102
104
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 223
1412 Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 253
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi