TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET MURAT ATMACA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3479)
Karar Tarihi: 19/11/2015
KİNCİ BÖLÜM
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu
Mehmet Murat ATMACA
Vekili
Av. Ceyhun GÖKDOĞAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyelerinin yetkilerini kötüye kullandıklarına ilişkin şikâyetin reddedilmesi üzerine Ankara 6. İdare Mahkemesinde açılan iptal davasında hukuka aykırı karar verilmesi, taleplerin adil bir şekilde değerlendirilmemesi, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 14/5/2013 tarihinde İstanbul 16. Sulh Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 26/9/2013 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlığın 12/5/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu; İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyelerinin, yargılandığı davada yetkilerini kötüye kullandıkları şikâyetinde bulunarak haklarında soruşturma açılması istemiyle farklı tarihlerde Bakanlığa başvurduğunu ifade etmiştir.
8. Bakanlığın 21/3/2003 tarihli işlemiyle şikâyet edilen hâkimler hakkında ileri sürülen hususların, hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı gerekçesiyle başvuru reddedilmiştir.
9. Başvurucu, anılan işlem hakkında 9/6/2003 tarihinde Ankara 6. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
10. Mahkemenin 17/12/2003 tarihli ve E.2003/1252, K.2003/1971 sayılı kararıyla hâkimler hakkında ileri sürülen iddialarla ilgili olarak yapılan inceleme sonucu soruşturma açılması veya açılmaması yolunda düzenlenen raporların disiplin soruşturmasının veya ceza kovuşturmasının idarece yapılan hazırlık aşamalarındaki işlemlerinden olduğu, bu işlemlerin idari davaya konu olabilecek nitelikte kesin ve icrai mahiyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
11. Temyiz üzerine Danıştay Beşinci Dairesinin 30/9/2004 tarihli ve E.2004/2350, K.2004/3382 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.
12. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/10/2005 tarihli ve E.2005/181, K.2005/4653 sayılı ilamıyla kabul edilmiş; dava konusu idari işlemin, davalı idarece kamu gücü kullanılarak takdir yetkisi içinde gerçekleştirildiği ve hukuksal sonuç doğurduğu, idari davaya konu edilebilecek işlemlerden olduğu belirtilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
13. Mahkemece 2/3/2006 tarihli ve E.2006/428, K.2006/320 sayılı direnme kararı verilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/10/2009 tarihli ve E.2008/2828, K.2009/1791 sayılı ilamıyla; takdir yetkisi kullanılarak tesis edilen Bakanlık işleminin, yargı yolu kapatılmamış tüm idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiği belirtilerek İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
14. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada 24/6/2010 tarihli ve E.2010/222, K.2010/1007 sayılı kararla davanın reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“...
Dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile ilgili hakimler hakkında yürütülen incelemeye ilişkin inceleme dosyasının birlikte değerlendirilmesinden; davacının tanıklarının dinlenmediği ve Mahkeme heyetinin delil toplama noktasındaki görevini yerine getirmediği, dava ile ilgili yayın yasağı konulmadığı, reddi hakim taleplerinin yasal gerekçe gösterilmeksizin reddedildiği gibi hususlara ilişkin iddiaların hakimlerin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında olan iddialar olduğu ve bu hak ve yetkinin kötüye kullanıldığına dair bir delilin dosyada bulunmadığı, öte yandan, Cumhuriyet Savcısı S.B.A.'nın heyet müzakerelerine katıldığına dair bir kanıt bulunmadığı, diğer taraftan, birtakım sanık avukatları hakkında vermiş oldukları dilekçelerdeki ifadeler dikkate alınmak suretiyle mahkemeye ve kişilere karşı suç unsuru bulunduğu sonucuna varılıp heyetçe suç duyurusunda bulunularak suçun ihbar edilmesinde mevzuata aykırı bir husus bulunmadığı sonucuna varılmış olup, ilgili hakimler hakkında işlem yapılmasına yer olmadığı yolundaki 21/3/2003 tarihli davalı idare işleminde hukuka aykırılık görülmemiştir."
15. Temyiz üzerine Danıştay Beşinci Dairesinin 26/2/2013 tarihli ve E.2010/7763, K.2013/1368 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.
16. Karar başvurucuya 15/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 14/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Kanunu’nun “Soruşturma” kenar başlıklı 82. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hâkim ve savcıların görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçları, sıfat ve görevleri gereğine uymayan tutum ve davranışları nedeniyle, haklarında inceleme ve soruşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Adalet Bakanı inceleme ve soruşturmayı, adalet müfettişleri veya hakkında soruşturma yapılacak olandan daha kıdemli hâkim veya savcı eliyle yaptırılabilir.”
19. 2802 sayılı Kanun’un “Soruşturmanın tamamlanması” kenar başlıklı 87. maddesi şöyledir:
“Hâkim ve savcılar hakkında tamamlanan soruşturma evrakı Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilir. Bu Genel Müdürlük tarafından yapılacak inceleme sonunda düzenlenecek düşünce yazısı üzerine kovuşturma yapılmasına veya disiplin cezası uygulanmasına gerek olup olmadığı Bakanlıkça takdir edilerek evrak ilgili mercilere tevdi olunur veya işlemden kaldırılır.”
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 19/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucuların 14/5/2013 tarihli ve 2013/3479 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyelerinin, yargılandığı davada yetkilerini kötüye kullandıkları şikâyetinde bulunarak haklarında soruşturma açılması istemiyle Bakanlığa yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine 9/6/2003 tarihinde Ankara 6. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının hukuka aykırı olarak reddedildiğini, taleplerinin adil bir şekilde değerlendirilmediğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Başvurucu her ne kadar etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu iddiaların özü, söz konusu kararın adil olmadığı hususu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
26. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
27. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir.
28. Başvurucu, yapmış olduğu şikâyet üzerine başlatılan inceleme sonucunda haksız ve hatalı olarak işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini, anılan işlemin iptali istemiyle açtığı davanın hukuka aykırı olarak reddedildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
30. Sözleşme'nin 6. maddesi şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir ."
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
32. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir "suç isnadının" esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2012, § 23).
33. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına göre bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Perez/Fransa, 47287/99, 12/2/2004, § 70).
34. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca işlemden kaldırma kararının etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
35. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla şikâyette bulunmuş olup talebi üçüncü kişilerin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Bir başka ifadeyle başvurucu tarafından açılan iptal davası, sonucu itibarıyla Bakanlığın soruşturma izni verilmemesi yönündeki işlemine ilişkin olduğundan cezai sonuç doğurma niteliğini haizdir. Başvurucu, üçüncü kişinin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa hukuk mahkemeleri önünde dava açabilir (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 24).
36. Başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa'da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
19/11/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.