TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURRAHMAN GÜLTEKİN VE SADULLAH DOYSAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3528)
|
|
Karar Tarihi: 24/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucular
|
:
|
1.
Abdurrahman GÜLTEKİN
|
|
|
2. Sadullah
DOYSAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Naşide
SAĞLAM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvuruların reddedilmesi ve ret işlemlerine karşı açılan davaya ilişkin
yargılama işlemlerinin adil olmaması, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan
başvuru ve yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmaması nedenleri ile adil
yargılanma hakkının, yerleşme ve seyahat özgürlüğünün ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 21/5/2013 ve 30/5/2013 tarihlerinde yapılmıştır.
Başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde
başvuruların Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca muhtelif tarihlerde,
başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 29/12/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi tarafından 2013/3753 başvuru numaralı
dosyanın konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2013/3528 numaralı bireysel
başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2013/3528 numaralı bireysel
başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve 2013/3753 numaralı bireysel başvuru
dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular Elazığ ili Erimli
beldesinde ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle yaşadıkları
yerleri terk etmek durumunda kaldıklarını, ayrıca buralarda bulunan
taşınmazlarını ve gelir kaynaklarını kullanmaktan mahrum kaldıklarını
belirterek ekli tablonun C satırında belirtilen tarihlerde 5233 sayılı Kanun
kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Elazığ Valiliği Zarar
Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.
9. Ekli tablonun D satırında tarih ve sayıları belirtilen
Komisyon kararlarındabaşvurucu Abdurrahman
Gültekin'in başvurusunun "şahsın
ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı köyünü terk ettiği, bilgi ve belge
eksikliği", başvurucu Sadullah Doysak'ın
başvurusunun yapılan keşfin ardından "terör
nedeniyle mal varlıklarına ulaşamama dolayı uğradığı iddia ettiği zararların
terörden kaynaklanmadığı" gerekçeleriyle reddine karar verilmiştir.
10. Ret işlemleri aleyhine ekli tablonun E satırında belirtilen
tarihlerde başvurucular tarafından açılan iptal davalarında; ekli tablonun F
satırında tarihleri gösterilen Elazığ İdare Mahkemesi kararları ile davalı
idarenin, 5233 sayılı Kanun tarafından kendisine tanınan yetkilerden de
yararlanmak suretiyle başvurucuların terör olayları nedeniyle zarar gören bir
mal varlığı ve yine ayrıca güvenlik kaygısından dolayı ulaşamadıklarından
zarara uğrayan mal varlığı bulunup bulunmadığı, şayet böyle bir mal varlığı var
ise kapsamını ve niteliğini tespite yönelik gerekli araştırma ve incelemeler
yapmak suretiyle Kanun kapsamında tazmini gereken bir zarar bulunup
bulunmadığını ortaya koyması gerekirken başvurucuların da katılımıyla
mahallinde hiçbir araştırma, inceleme ve tespit yapmaksızın Komisyon kararlarında
belirtilen gerekçelerle başvuruların reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı
gerekçesiyle davaların konusu idari işlemlerin iptaline hükmedilmiştir.
11. İlk Derece Mahkemesi kararlarının temyizi üzerine ekli
tablonun G satırında gösterilen tarihlerde verilen Danıştay Onuncu Dairesi
ilamları ile kararlarının bozulmasına hükmedilmiştir. İlamların ilgili
kısımları şöyledir:
"...
Ancak Erimli köyünün terör nedeniyle boşaltılmadığı, köyde hiç terör
olayı olmadığı, 1987 yılından itibaren belediye olma koşullarını taşıyan ve
belediye kurulan bu yerde Jandarma Karakol Komutanlığı bulunduğu, orada
yaşamaya devam eden köylüler tarafından tarlaların ekilip biçildiği dikkate
alındığında, aralarında davacının da bulunduğu Erimli Köyü halkının bir kısmının,
güvenlik kaygısıyla da olsa köyden göç etmelerinden dolayı uğradıkları zararın,
5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak
bulunmadığından, davacının isteminin reddi yolunda tesis edilen dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmemektedir.
..."
12. Danıştay bozma ilamları üzerine Elazığ
İdare Mahkemesi, yeniden yaptığı değerlendirmeler sonucu ekli tablonun H
satırında gösterilen tarihlerde bozma ilamı doğrultusunda davaların reddi ile
birlikte başvurucular aleyhine vekalet ücretine hükmetmiştir.
13. Davanın reddi yönündeki kararların temyiz edilmesi üzerine
ekli tablonun I satırında gösterilen tarihlerde verilen Danıştay Onbeşinci Dairesi ilamları ile kararların davanın reddi
yönündeki kısımlarının onanmasına, vekalet ücretine ilişkin kısımlarının
bozulmasına hükmetmiştir.
14. Aynı Daireye yapılan karar düzeltme istemleri ise ekli
tablonun J satırında gösterilen tarihlerde reddedilmiştir.
15. Başvurucular 21/5/2013 ve 30/5/2013 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
16. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
18. Başvurucular; ikamet ettikleri Elazığ ili Erimli köyünde
yaşanan terör olayları nedeniyle bu yerleri terk etmek durumunda kaldıklarını
ve burada bulunan mal varlıkları ile geçim kaynaklarını kullanmaktan mahrum
kaldıklarını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları taleplerin ve akabinde
açtıkları davaların reddedildiğini, taleplerinin reddine yönelik "köyün
tamamen boşaltılması ya da bir kısmının boşaltılması" gibi ölçütlerin 5233 sayılı Kanun'un
amacına aykırı ölçütler olduğunu, bu bağlamda Mahkemece verilen ret
kararlarının yeterli araştırmaya dayanmadığını, kararların tek taraflı ve
hakkaniyete aykırı olduğunu, zararlarının oluştuğunu iddia ettikleri yerlerde
keşif yapılmadığını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuru ve akabinde
yürütülen yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil
yargılanma, mülkiyet ve yaşam hakları ile seyahat ve yerleşme hürriyetlerinin
ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
20. Başvurucuların, ikamet ettikleri yerde gerçekleşen terör
olayları nedeniyle bu yerleri terk etmek durumunda kaldıkları ancak bu bağlamda
zararlarının giderilmesi için5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları taleplerin
ve akabinde açtıkları davaların reddedildiği, taleplerinin reddinine
yönelik "köyün tamamen boşaltılması ya da bir kısmının boşaltılması" gibi ölçütlerin 5233 sayılı Kanun'un
amacına aykırı ölçütler olduğu, bu bağlamda Mahkemece verilen ret kararlarının
yeterli araştırmaya dayanmadığı, kararların tek taraflı ve hakkaniyete aykırı
olduğu, zararlarının oluştuğunu iddia ettikleri yerlerde keşif yapılmadığı, iddialarının
özünün temel olarak başvuruya konu Mahkeme kararının sonucundan kaynaklandığı
anlaşılmış ve anılan şikâyetlerin adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası yönünden değerlendirilmesi uygun
görülmüştür.
21. Öte yandan başvurucuların ikamet ettikleri yerde bulunan mal
varlıkları ile geçim kaynaklarını kullanmaktan mahrum kaldıkları, bu nedenle
mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarının yargılamanın sonucu itibarıyla
adil olmadığı iddiasının incelenmesi sonucunda değerlendirilmesi uygun
görülmüş; yaşam haklarının ihlal edildiği iddialarının başvuru formlarında
herhangi bir somut olayla ilişki kurulmadığı hususu dikkate alındığında
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. Başvurucuların diğer ihlal iddiaları
ise aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
22. Başvurucular Elazığ ili Erimli köyünde gerçekleşen terör
olayları nedeniyle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldıklarını ancak
zararlarının giderilmesi için5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları taleplerin
ve akabinde açtıkları davaların reddedildiğini, taleplerinin reddinine yönelik "köyün tamamen boşaltılması ya da
bir kısmının boşaltılması" gibi
ölçütlerin 5233 sayılı Kanun'un amacına aykırı ölçütler olduğunu, bu bağlamda
Mahkemece verilen ret kararlarının yeterli araştırmaya dayanmadığını,
kararların tek taraflı ve hakkaniyete aykırı olduğunu, zararlarının oluştuğunu
iddia ettikleri yerlerde keşif yapılmadığını belirterek adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru
incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve
sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları derece mahkemesi kararları
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe
Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 26).
24. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesindeterör
dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik
kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu
sebeple uğradıkları zararların kapsam dışında olduğu açıkça belirtilmiştir.
25. Esasen taleplerin yapıldığı bölge itibarıyla özellikle
ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bundan kaynaklanan
zararların yoğunluğu karşısında 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin
edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif bir ölçütün ihdas edilmesi
zorunlu gözükmektedir. Bu kapsamda güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli
yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden
kişilere göre değişmemesi gereğinden, terör olayları nedeniyle toplumda oluşan
korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesinin mümkün olduğu
gerçeğinden hareket eden yargısal makamlar, kişiden kişiye değişebilen bir
duygu olan güvenlik kaygısının “köyün
ya da mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde
sadece geçici köy korucularının kalması” şeklinde nesnel bir ölçüte
dayandırılmasını zorunlu görerek güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim
yerinin kısmen boşalmış olması hâlinde o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde
yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece
oluşturulduğundan hareketle 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların
idarece ödenmesine yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemişlerdir (Mesude Yaşar, §§ 89, 90; Cahit Tekin, §§ 84, 85).
26. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile
bu hususta içtihadi bir ölçütün belirlenmesi ve somut
olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece
mahkemelerine ait olup 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde de belirtilen
hususlara ilişkin iddiaların, maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması
ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna
varılmıştır (Sabri Çetin, §§
45-50; Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Akbayır/Türkiye, B. No: 30415/08, 28/6/2011, § 88). Bu konudaki
takdir esasen derece mahkemelerine ait olmakla beraber derece mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası içermesi durumunda, anayasal bir temel hak
veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti noktasında farklı bir
değerlendirme yapılması gerekebilecektir (Mesude
Yaşar, § 93; Cahit Tekin,
§ 88).
27. Somut olayda davanın kabulü ve başvurucuların taleplerini
reddeden tazminat komisyonu kararlarının iptali yönünde Elazığ İdare
Mahkemesince verilen kararların, Danıştay Onuncu Dairesinin temyiz başvurusu
üzerine yaptığı değerlendirme sonucu söz konusu köyün terör nedeniyle
boşaltılmadığı, köyde hiç terör olayı olmadığı, 1987 yılından itibaren belediye
olma koşullarını taşıyan ve belediye olan bu yerde Jandarma Karakol
Komutanlığının bulunduğu, orada yaşamaya devam eden köylülerin tarlalarını ekip
biçmeye devam ettiği, aralarında başvurucuların da bulunduğu köy halkının bir
kısmının güvenlik kaygısıyla köyden göç ettiği hususu dikkate alınsa bile bu
kapsamda yapılan göç nedeniyle uğranılan zararın 5233 sayılı Kanun hükümlerine
göre karşılanmasında hukuki olanak bulunmadığı gerekçelerine dayanılarak
bozulduğu ve İlk Derece Mahkemesinin bozma ilamına uyması ile başvurucuların
açtıkları davaların reddedildiği, davaların reddi yönündeki kararların tekrar
temyiz mercince de incelendiği ve sonuç olarak
başvurucuların iddialarının kabul edilmediği anlaşılmıştır.
28. Yargılama sonunda varılan bu sonuç, 5233 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin yorumu kapsamında başvurucuların zararının tazmin edilebilmesi için
köyün ya da mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim
yerlerinde sadece geçici köy korucularının kalması şartını arayan Danıştayın yerleşik içtihatlarına uygun olup herhangi bir keyfîlik içermemektedir.
29. Bununla birlikte başvurucular, zararların oluştuğunu iddia
ettikleri yerlerde keşif yapılmadığı şikâyetinde de bulunmaktadırlar. Ancak
somut olayda başvurucuların terör nedeniyle zarara uğradıkları iddialarının
zarara uğradığı iddia edilen yerin terör nedeniyle boşaltılmadığı, köyde hiç
terör olayı olmadığı gerekçelerine dayanılarak yargılama makamlarınca
reddedildiği ve ayrıca başvurucuların da keşif yapılması hâlinde yargılama
makamlarının gerekçelerini etkisiz kılacak bir durumun oluşabileceğine dair
Anayasa Mahkemesine herhangi bir açıklamada bulunmadıkları anlaşılmış, bu
bağlamda söz konusu şikâyetin değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
30. Öte yandan başvurucuların mülkiyetlerinde bulunan mallarını
terör dolayısıyla terk etmediği, Danıştayın onaması
sonucu kesinleşen yargılama süreci sonunda belirlenmiştir. Bunun doğal sonucu
ise başvurucuların mülkiyet hakkına 5233 sayılı Kanun’un kapsamına girecek
şekilde müdahalede bulunulmadığıdır. Anayasa Mahkemesi açısından bu tespitten
ayrılmayı gerektirecek herhangi bir husus bulunmadığından mülkiyet hakkı
açısından da ayrı bir değerlendirme yapılmayacaktır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğünün İhlaline
İlişkin İddia
32. Başvurucular, yaşanan terör olayları nedeniyleikamet
ettikleri yer olan Elazığ ili Erimli köyünü terk etmek
zorunda kaldıklarını belirterek yerleşme ve seyahat özgürlüklerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
33. Anayasa'nın "Yerleşme
ve seyahat hürriyeti" başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik
gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu
mallarını korumak;
Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç
işlenmesini önlemek;
Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun bırakılamaz."
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ile bu Sözleşme'ye Ek 4 No.lu Protokol'ün "Serbest dolaşım özgürlüğü"
başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"1. Bir devletin ülkesi içinde usulüne uygun olarak bulunan
herkes, orada serbestçe dolaşma ve ikametgahını seçebilme hakkına sahiptir.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeyi terk etmekte
serbesttir.
3. Bu haklar, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, kamu düzeninin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak
ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler
olarak ve yasayla öngörülmüş sınırlamalara tabi tutulabilir.
4. Bu maddenin 1. fıkrasında sayılan haklar, belli yerlerde, yasayla
konmuş ve demokratik bir toplumda kamu yararının gerektirdiği sınırlamalara
tabi tutulabilir."
35. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır."
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
37. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabilir."
38. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine
yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü
tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın -Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra- Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve
Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
39. Sözleşme'ye Ek 4 No.lu Protokol'e
ülkemiz taraf değildir. Bu nedenle anılan Protokol kapsamında kalan ve
Anayasa'nın 23. maddesinde yer alan yerleşme özgürlüğüne yönelik şikâyetle
ilgili olarak bireysel başvuruda bulunulamaz (Faris
Aslan, B. No: 2014/1026, 20/5/2015, § 42).
40. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 23.
maddesinde yer alan yerleşme ve seyahat özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının,
Anayasa'da yer almakla birlikte Türkiye'nin taraf olmadığı bir Protokol'e
dayandığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmına yönelik şikâyetin diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdükleri
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama
prosedürünün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
42. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin
olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun
başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§
46-70).
43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
34. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında Komisyona
başvuru tarihleri (bkz. ekli tablonun C satırı)ile nihai karar tarihleri (bkz.
ekli tablonun J satırı) arasında geçen ve ekli tablonun K satırında her bir
başvuru için ayrı ayrı toplam süreleri belirtilen yargılama sürelerinde
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olduğu tespit
edilemediğinden, başvurular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir
yön de bulunmadığından yargılama sürelerinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle başvurucuların makul sürede yargılanma
haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvuruların
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yerleşme ve seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
24/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
Sıra
|
1
|
2
|
A
|
Başvuru
Numarası
|
2013/3528
|
2013/3753
|
B
|
Başvurucu
|
Abdurrahman GÜLTEKİN
|
Sadullah DOYSAK
|
C
|
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası
|
28/2/2005
1137
|
22/12/2004
1135
|
D
|
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası
|
18/5/2007
2007/1-19-3389
|
6/10/2006
2006/35
|
E
|
Dava
Tarihi
|
13/7/2007
|
8/11/2007
|
F
|
Yerel Mahkeme
İlk Karar Tarihi
|
30/6/2008
|
30/6/2008
|
G
|
Temyiz Yolu İlk Karar Tarihi
|
2/6/2009
|
2/6/2009
|
H
|
Yerel Mahkeme
İkinci Karar Tarihi
|
19/11/2009
|
28/12/2009
|
I
|
Temyiz Yolu İkinci Karar Tarih
|
21/5/2012
|
21/5/2012
|
J
|
Karar Düzeltme Yolu Karar Tarihi
|
6/12/2012
|
6/12/2012
|
K
|
İdari ve Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
|
7 Yıl
9 Ay
|
7 Yıl
11 Ay
|