TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAMDULLAH DEMİRTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3552)
|
|
Karar Tarihi: 15/12/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal
Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.
Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Hamdullah
DEMİRTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av.
Mehmet Mehdi OĞUZ
|
I.
BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; örgüt evinde ele
geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alınmasının, mahkûmiyet
kararının kollukta verilen ifadelere dayandırılmasının, zamanaşımı süresi
dolmasına rağmen düşme kararı verilmemesinin ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/5/2013
tarihinde Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 17/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
21/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlığın 22/12/2014
tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY
VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma kapsamında “Hizbullah terör örgütünün üyesi olma” suçunu işlediği iddiasıyla 25/1/2000
tarihinde gözaltına alınmış ve 1/2/2000 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Van Devlet Güvenlik
Mahkemesi Başsavcılığının 27/3/2000 tarihli ve E.2000/71 sayılı iddianamesi ile
başvurucu hakkında “Hizbullah isimli silahlı terör örgütü üyesi olma” suçlamasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Tutuklu olarak
yargılanmakta olan başvurucu 16/8/2001 tarihinde serbest bırakılmıştır.
10. Van 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 13/1/2011 tarihli ve E.2000/82, K.2011/5 sayılı kararı ile
başvurucunun atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Derece Mahkemesi kararının ilgili bölümleri şöyledir:
“...
D E L İ L L E R :
1) Yakalama
ve gözaltına alma tutanakları,
2) Ev
arama, el koyma ve teslim tutanağı,
3) Doküman
inceleme,
4) Silah
ve mühimmat yakalama tutanağı,
5) Silah
ve mühimmat inceleme ve teslim tutanağı,
6) İmha
raporu,
7) Emniyet
Hizbullah operasyonla ilgili bilgiler,
8) Teşhis
tutanakları,
9) Tanık
Beyanları,
10)
Sanıkların örgüte vermiş oldukları özgeçmiş raporları,
11)
Sanıkların aşama beyanları.
…
Savunmalar:
40 - Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ'ın
duruşmadaki savunmasında : "... suçlamalarla ilgisinin olmadığını ve hakkındaki
suçlamaları kabul etmediğini, Muş ACM.ce yaptığı
savunmayı tekrar ettiğini, kolluk ifadesini okumadan imzaladığını, savcılık
ifadesinin doğru olduğunu, özgeçmiş raporundaki imzanın kendisine ait olduğunu,
ancak böyle bir fotoğrafı herhangi birine vermediğini..." beyan etmiştir.
Sanık
Hamdullah DEMİRTAŞ'ın 03/05/2000 tarihli Muş ACM.deki talimat savunmasında; " ...Üzerine atılı
suçlamayı kabul etmediğini, A. C.’yi tanımadığını,
faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olmadığını, örgüte hiçbir şekilde katılmadığını,
düzenlemiş olduğu toplantılara katılmadığını, onlar tarafından verilen
kasetleri hiçbir şekilde çevreye dağıtmadığını, örgüte maddi destek
sağlamadığını, F. D.’nin akrabası olması nedeniyle
tanıdığını, onun örgütle ilişkisinin olup olmadığını bilmediğini, hiçbir
şekilde F. D. ve A. C.’nin faaliyetlerinde yer
almadığını, 17 yıldır … Okulunda hizmetli olarak çalıştığını, 1998 yılında
görevinden ayrıldığını, suçsuz olduğunu, beraatini
istediğini..." beyan etmiştir.
Emniyetteki
ifadesini kabul etmediğini, huzurdaki beyanının doğru olduğunu, Savcılık
ifadesinin doğru olduğunu, sakal bıraktığından dolayı görevini bıraktığını,
ancak iddia edilen kasetlerin onda bulunmadığını beyan etmiştir.
Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ’ın
01.02.2000 (tarihli) savcılık ifadesi; isnat edildiği gibi kendisinin Hizbullah
terör örgütünün mensubu olmadığını, örgüte yardım ve yataklık etmediğini,
kendisinde bulunduğu iddia edilen kasetlerin kendisine ait olmadığını, sakaldan
dolayı görevini bıraktığının doğru olduğunu, ancak örgütle ilgi ve alakasının
olmadığını, beyan etmiştir.
Sanık
Hamdullah DEMİRTAŞ’ın 28.01.2000 (tarihli) kolluk
ifadesi; Hizbullah terör örgütü ile ilişkinin fiili olarak olmadığını, ancak
beyan ettiği gibi düşünce olarak örgüte sempati duyduğunu, kendisinin 17 yıl
Korkut yatılı bölge okulunda hademe olarak görev yaptığını, 1998 yılında hacca
gittiğini, hac esnasında inancı gereği sakal bıraktığını, hacdan döndükten
sonra göreve başladığında müdürün kendisinden Türkiye Cumhuriyeti devletinin
kılık kıyafet kuralına uymasını istediğini kendisine sakalını kesmesi için ikaz
ettiğini, ancak kendisinin sakalını kesmeyeceğini bildirdiğini ve 17 yıllık
meslek hayatını hiçe sayarak istifa ettiğini, bu gün de sakalını kestikten
sonra göreve başlayabileceği söylenilse sakalını kesmeyeceğini, çünkü
inançlarının buna müsaade etmediğini, Hizbullah demek Allah’ın yolu demek
olduğunu, kendisinin de bu yolda (olduğunu) değil işten çıkartılmak hayatına
mal olacağını bilse de bu yoldan dönmeyeceğini, ölümün kendisi için bu yolda
mükafat olduğunu, bu yolda ölen örgüt militanlarının şahadet mertebesine
ulaştıklarını, beyan etmiştir.
…
40-
SANIKLARDAN HAMDULLAH DEMİRTAŞ'ın;
Yasadışı
Hizbullah terör örgütünün Korkut ilçesinde faaliyet gösteren örgüt üyeleri ile
Muş'ta bulunan A. C. arkadaşları ile irtibatlı olduğu, yapılan propaganda ve
telkinler sonucu örgüte kazandırıldığı,
Korkut
ilçesinde yatılı bölge okulunda 17 yıl hizmetli olarak çalışırken sakal
bıraktığı, okul müdürünün uyarmasına rağmen sakallarını kesmeyip 1998 yılında
görevinden istifa ettiği, örgüt üyelerinin göndermiş olduğu çok sayıdaki örgüsel kaseti propaganda ve örgüte eleman kazandırmak
maksadıyla çevresinde bulunan insanlara dağıttığı, örgüt mensuplarının
düzenlediği örgütsel toplantılara katılma, propaganda yaparak örgüte eleman
kazandırma ve örgüte maddi destek sağlamak gibi faaliyetlerde bulunduğu,
1999
yılından itibaren F. D. isimli örgüt mensubu ile birlikte örgütün Korkut İlçesi
sorumlusu olarak A. Ç.’ye bağlı olarak faaliyet
yürüttüğü, faaliyetlerinden dolayı A. Ç.’nin raporlar
verdiği, faaliyetlerini yakalandığı ana kadar sürdürdüğü, sanığın güvenlik
güçlerince 25.01.2000 tarihinde yakalandığı, sevk edildiği Muş C[umhuriyet] Başsavcılığınca 01.02.2000 tarihinde serbest
bırakıldığı,
Sanığın
süresi içerisinde 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasından faydalanma talebine
ilişkin İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 13.09.2004 tarihli
yazısında; şüphelinin Hizbullah Terör Örgütüne katıldığı, bu örgüt adına Muş
ilinde faaliyetlerde bulunduğu, şahsın 20.01.2000 tarihinde yakalandığı,
örgütte kaldığı süre içerisinde örgüt üyesi olarak görevler üstlendiği
anlaşılmış olup örgütün içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu şekilde
katıldığı faaliyetler hakkında vermiş olduğu bilgileri mevcut bilgiler ile
örtüştüğü ancak bu bilgilerin örgütün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına
neden olacak mahiyette olmadığı değerlendirilmektedir, şeklinde görüş
bildirilmiştir.
İstanbul
Emniyet Müdürlüğünce, örgütün bilgi işlem merkezinden elde edilen CD ve hard
disklerin tahrip edilmeyen kısmından elde ettikleri dosyanın şüphelileri ile
ilgili bilgisayar kayıtlarındaki belgelerin incelemesinden elde edilen
İstihbarat Daire Başkanlığının düzenlediği 17.08.2000 tarihli tutanaktaki
bilgilere göre;
Hamdullah DEMİRTAŞ'ın (1) adet özgeçmiş raporunun bulunduğu (2) adet Mİc.Excel (4900-G-l, 490003-2) ve (3) adet Mic. WdiJ özgeçftır)
dosyalarında açık kimliksiz olarak adı nın geçtiği,
...
HAMDULLAH
DEMİRTAŞ’IN HUKUKİ DURUMU:
…
Sanığın örgüte
iki sayfa fotoğraflı özgeçmiş raporu verdiği saptanmıştır.
Mic. Word ozgecfhr
belgesinde; “Hamdullah Demirtaş; 1959, Korkut, Dış Ort
mz, Arapça okumuş, (502,29)” yazılmak suretiyle
sanığın örgüte özgeçmiş raporu verdiği saptanmıştır.
Mic. Word.mus 1
belgesinde MUŞ/PKK BİLGİLERİ/ NİSAN 1996 başlığı altında çok sayıda insan
hakkında kişisel bilgilerin yazıldığı notun sonunda / Hamdullah DEMİRTAŞ,
18.04.1996 (8 kez), yazılı olduğu saptanmıştır.
Mic. Excel 4900- G-1 belgesinde; “Kod. A.Rahman, Gerçek isim; Hamdullah
DEMİRTAŞ, Bölge İsmi Muş” yazılı olduğu saptanmış sanığa A. Rahman (K) adının
verildiği anlaşılmıştır.
Mic. Word. mus1
Muş-şahıs bilgileri – MİT, MART 1996 belgesinde çok sayıda şahıs hakkında
kişisel değerlendirmelerin yapıldığı, değerlendirme yapanlar arasında M. U., M.
R. Y., Hamdullah DEMİRTAŞ, F. Y. isimlerinin yer aldığı,
Mic. Excel 490003-2 belgesinde; isim kodu; Sadık, ad soyad Hamdullah
DEMİRTAŞ bölge ismi Muş yazılı olduğu,
“MUŞ/PKK/KONGRA-GEL
terör örgütü BİLGİLERİ/ NİSAN 1996” tarihli doküman içeriğinde; Abdullah
Coşkun, Bayram Coşkun, İzzettin Eşim, Hamdullah Demirtaş, Diyadin Yılmaz
tarafından yazılan bilgi notları vardır.
A. Ç.
kolluktaki ifadesinde;… Hamdullah Demirtaş ve F. D.’nin Korkut sorumlusu olduklarını belirtmiştir.
Gerek
sanığın vermiş olduğu özgeçmiş raporu ve gerekse yukarıda değerlendirilen bir
kısım belgelerdeki sanık ile ilgili notlar, sanığın A.Rahman Kod adını alması hususları bir arada ele
alınıp değerlendirildiğinde, belirli bir eğitim ve tebliğ sürecinden geçip
örgüte özgeçmiş raporu vererek "cemaate" giren, örgütsel amaçlı ders
faaliyetleri gösterdiği anlaşılan sanığın örgüt üyeliği konumu hiç kuşkusuz
gerçekleşmiştir.”
11. Temyiz üzerine Van 3.
Ağır Ceza Mahkemesinin 13/1/2011 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
20/12/2012 tarihli ve E.2012/7970, K.2012/15259 sayılı ilamı ile onanmıştır.
12. Onama kararı başvurucuya
25/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Bireysel başvuru
16/5/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası.
15. 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi.
IV.
İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 15/12/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucuların 16/5/2013 tarihli ve
2013/3552 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A.
Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucu; örgüt evinde
ele geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alındığını, dijital
verilerin adli emanete konulması yönündeki taleplerinin Mahkemece
reddedildiğini, kollukta verilen ifadelerinin mahkûmiyet kararına esas
alındığını, çelişkiler içeren öz geçmiş raporlarının yargılamada delil olarak
kullanıldığını, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen hüküm tesis edildiğini ve yargılamanın
uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
B.
Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılanmanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
18. Başvurucu; örgüt evinde
ele geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alındığını, kollukta
verilen ve sonradan kabul edilmeyen sanık A.C.ye ait ifadeler ile çelişkiler
içeren öz geçmiş raporlarının yargılamada delil olarak kullanıldığını ileri
sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp
olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Bu nedenle başvurucunun iddiaları Anayasa’nın 36. maddesi ile ilişkili
görülerek adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Anayasa’nın 148.
maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara
ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir.
21. Anılan kurallar uyarınca
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil
yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama
sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde
karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya
bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve
iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili
iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz
olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye
alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir.
23. Somut olayda Derece
Mahkemesinin esas hakkında karar verirken yakalama ve gözaltına alma
tutanaklarına; ev arama, el koyma ve teslim tutanağına, ele geçirilen
dokümanların incelenmesinden elde edilen bulgulara, silah ve mühimmat yakalama
tutanağına, silah ve mühimmat inceleme ve teslim tutanağına, emniyetteki
Hizbullah operasyonlarıyla ilgili bilgilere, teşhis tutanaklarına, tanık
beyanlarına, örgüte verilen özgeçmiş raporlarına ve dosya kapsamındaki
sanıkların aşama beyanlarına dayandığı görülmüştür. Temyiz üzerine Derece
Mahkemesinin kararı, delillerin takdir ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle
kurulan hüküm, usul ve kanuna uygun olduğundan Yargıtayca
onanmıştır.
24. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına
ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
25. Diğer taraftan başvurucu
zamanaşımı dolmasına rağmen hakkındaki davanın düşürülmediğini iddia etmiştir.
Mahkemenin kabulüne göre başvurucuya atılı suçun tarihinin 25/1/2000 öncesi
olduğu, bu değerlendirmeye göre kararın onanıp kesinleştirildiği ve Derece
Mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası ile açık keyfîlik
bulunmadığı görülmüştür.
26. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamada Kullanılan Delillere İlişkin İddialar
27. Başvurucu ayrıca dijital
verilerin adli emanete konulması yönündeki taleplerinin Mahkemece
reddedildiğini, bu verilerin bağımsız bilirkişilerce incelemesi yapılmadan
mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller
ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini
başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde, kamu gücünün ihlale
neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih
sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ile deliller
açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, 20).
29. Başvuruya konu ihlal
iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa
hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarını bildirmek suretiyle hukuki
iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu
tarafından soyut bir şekilde birtakım iddialar ileri sürülmüş olup hangi
tarihte, hangi sebeplerle ve hangi hususlara ilişkin talepte bulunulduğuna dair
Anayasa Mahkemesine bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır.
30. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması
nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
31. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucu, hakkında
yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlandırılmaması
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
33. Bakanlık tarafından,
benzer nitelikteki başvurulara ilişkin daha önce bildirilmiş olan görüşlere
atıfta bulunularak görüş sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.
34. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali
iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün
değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18). Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir. Ayrıca davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
35. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve
diğerleri, §§ 41–45).
36. Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların
da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır.
İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama
aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik
incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer
(B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 31). Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında “terör örgütüne üye olma”
suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat
olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde hapis cezasını gerektirir
şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvencesi kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır (B.E., §
32).
37. Ceza muhakemesinde
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı,
bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi
veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin
uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, Van Cumhuriyet
Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 25/1/2000 tarihidir. Ceza
yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara
bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin
makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §
35).
38. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında 25/1/2000 tarihinde başvurucunun gözaltına alınarak 1/2/2000
tarihinde sorgusunun yapılmasından sonra tutuklandığı, Van Devlet Güvenlik
Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 27/3/2000 tarihli iddianamesi ile
başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında açılan kamu davası sonunda Van 3. Ağır
Ceza Mahkemesince 13/1/2011 tarihinde verilen mahkûmiyet kararının, Yargıtay 9.
Ceza Dairesinin 20/12/2012 tarihli ilamıyla onandığı anlaşılmıştır.
39. Başvuruya konu davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak
bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve yaklaşık on üç yılda tamamlanan yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. 6216 sayılı Kanun’un "Kararlar" kenar başlıklı 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
42. Başvurucu tazminat talep etmediğinden bu hususta karar verilmemiştir.
43. Dosyadaki belgelerden
tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1.
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ve yargılamada
kullanılan delillere ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2.
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. 198,35
TL başvuru harcı ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL
yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin,
kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden
itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin
sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz
uygulanmasına
15/12/2015 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.