TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAMDULLAH DEMİRTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3552)
Karar Tarihi: 15/12/2015
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Hamdullah DEMİRTAŞ
Vekili
Av. Mehmet Mehdi OĞUZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; örgüt evinde ele geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alınmasının, mahkûmiyet kararının kollukta verilen ifadelere dayandırılmasının, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen düşme kararı verilmemesinin ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/5/2013 tarihinde Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 17/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 21/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlığın 22/12/2014 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında “Hizbullah terör örgütünün üyesi olma” suçunu işlediği iddiasıyla 25/1/2000 tarihinde gözaltına alınmış ve 1/2/2000 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığının 27/3/2000 tarihli ve E.2000/71 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında “Hizbullah isimli silahlı terör örgütü üyesi olma” suçlamasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Tutuklu olarak yargılanmakta olan başvurucu 16/8/2001 tarihinde serbest bırakılmıştır.
10. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/1/2011 tarihli ve E.2000/82, K.2011/5 sayılı kararı ile başvurucunun atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Derece Mahkemesi kararının ilgili bölümleri şöyledir:
“...
D E L İ L L E R :
1) Yakalama ve gözaltına alma tutanakları,
2) Ev arama, el koyma ve teslim tutanağı,
3) Doküman inceleme,
4) Silah ve mühimmat yakalama tutanağı,
5) Silah ve mühimmat inceleme ve teslim tutanağı,
6) İmha raporu,
7) Emniyet Hizbullah operasyonla ilgili bilgiler,
8) Teşhis tutanakları,
9) Tanık Beyanları,
10) Sanıkların örgüte vermiş oldukları özgeçmiş raporları,
11) Sanıkların aşama beyanları.
…
Savunmalar:
40 - Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ'ın duruşmadaki savunmasında : "... suçlamalarla ilgisinin olmadığını ve hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini, Muş ACM.ce yaptığı savunmayı tekrar ettiğini, kolluk ifadesini okumadan imzaladığını, savcılık ifadesinin doğru olduğunu, özgeçmiş raporundaki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak böyle bir fotoğrafı herhangi birine vermediğini..." beyan etmiştir.
Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ'ın 03/05/2000 tarihli Muş ACM.deki talimat savunmasında; " ...Üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini, A. C.’yi tanımadığını, faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olmadığını, örgüte hiçbir şekilde katılmadığını, düzenlemiş olduğu toplantılara katılmadığını, onlar tarafından verilen kasetleri hiçbir şekilde çevreye dağıtmadığını, örgüte maddi destek sağlamadığını, F. D.’nin akrabası olması nedeniyle tanıdığını, onun örgütle ilişkisinin olup olmadığını bilmediğini, hiçbir şekilde F. D. ve A. C.’nin faaliyetlerinde yer almadığını, 17 yıldır … Okulunda hizmetli olarak çalıştığını, 1998 yılında görevinden ayrıldığını, suçsuz olduğunu, beraatini istediğini..." beyan etmiştir.
Emniyetteki ifadesini kabul etmediğini, huzurdaki beyanının doğru olduğunu, Savcılık ifadesinin doğru olduğunu, sakal bıraktığından dolayı görevini bıraktığını, ancak iddia edilen kasetlerin onda bulunmadığını beyan etmiştir.
Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ’ın 01.02.2000 (tarihli) savcılık ifadesi; isnat edildiği gibi kendisinin Hizbullah terör örgütünün mensubu olmadığını, örgüte yardım ve yataklık etmediğini, kendisinde bulunduğu iddia edilen kasetlerin kendisine ait olmadığını, sakaldan dolayı görevini bıraktığının doğru olduğunu, ancak örgütle ilgi ve alakasının olmadığını, beyan etmiştir.
Sanık Hamdullah DEMİRTAŞ’ın 28.01.2000 (tarihli) kolluk ifadesi; Hizbullah terör örgütü ile ilişkinin fiili olarak olmadığını, ancak beyan ettiği gibi düşünce olarak örgüte sempati duyduğunu, kendisinin 17 yıl Korkut yatılı bölge okulunda hademe olarak görev yaptığını, 1998 yılında hacca gittiğini, hac esnasında inancı gereği sakal bıraktığını, hacdan döndükten sonra göreve başladığında müdürün kendisinden Türkiye Cumhuriyeti devletinin kılık kıyafet kuralına uymasını istediğini kendisine sakalını kesmesi için ikaz ettiğini, ancak kendisinin sakalını kesmeyeceğini bildirdiğini ve 17 yıllık meslek hayatını hiçe sayarak istifa ettiğini, bu gün de sakalını kestikten sonra göreve başlayabileceği söylenilse sakalını kesmeyeceğini, çünkü inançlarının buna müsaade etmediğini, Hizbullah demek Allah’ın yolu demek olduğunu, kendisinin de bu yolda (olduğunu) değil işten çıkartılmak hayatına mal olacağını bilse de bu yoldan dönmeyeceğini, ölümün kendisi için bu yolda mükafat olduğunu, bu yolda ölen örgüt militanlarının şahadet mertebesine ulaştıklarını, beyan etmiştir.
40- SANIKLARDAN HAMDULLAH DEMİRTAŞ'ın;
Yasadışı Hizbullah terör örgütünün Korkut ilçesinde faaliyet gösteren örgüt üyeleri ile Muş'ta bulunan A. C. arkadaşları ile irtibatlı olduğu, yapılan propaganda ve telkinler sonucu örgüte kazandırıldığı,
Korkut ilçesinde yatılı bölge okulunda 17 yıl hizmetli olarak çalışırken sakal bıraktığı, okul müdürünün uyarmasına rağmen sakallarını kesmeyip 1998 yılında görevinden istifa ettiği, örgüt üyelerinin göndermiş olduğu çok sayıdaki örgüsel kaseti propaganda ve örgüte eleman kazandırmak maksadıyla çevresinde bulunan insanlara dağıttığı, örgüt mensuplarının düzenlediği örgütsel toplantılara katılma, propaganda yaparak örgüte eleman kazandırma ve örgüte maddi destek sağlamak gibi faaliyetlerde bulunduğu,
1999 yılından itibaren F. D. isimli örgüt mensubu ile birlikte örgütün Korkut İlçesi sorumlusu olarak A. Ç.’ye bağlı olarak faaliyet yürüttüğü, faaliyetlerinden dolayı A. Ç.’nin raporlar verdiği, faaliyetlerini yakalandığı ana kadar sürdürdüğü, sanığın güvenlik güçlerince 25.01.2000 tarihinde yakalandığı, sevk edildiği Muş C[umhuriyet] Başsavcılığınca 01.02.2000 tarihinde serbest bırakıldığı,
Sanığın süresi içerisinde 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasasından faydalanma talebine ilişkin İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 13.09.2004 tarihli yazısında; şüphelinin Hizbullah Terör Örgütüne katıldığı, bu örgüt adına Muş ilinde faaliyetlerde bulunduğu, şahsın 20.01.2000 tarihinde yakalandığı, örgütte kaldığı süre içerisinde örgüt üyesi olarak görevler üstlendiği anlaşılmış olup örgütün içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu şekilde katıldığı faaliyetler hakkında vermiş olduğu bilgileri mevcut bilgiler ile örtüştüğü ancak bu bilgilerin örgütün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına neden olacak mahiyette olmadığı değerlendirilmektedir, şeklinde görüş bildirilmiştir.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünce, örgütün bilgi işlem merkezinden elde edilen CD ve hard disklerin tahrip edilmeyen kısmından elde ettikleri dosyanın şüphelileri ile ilgili bilgisayar kayıtlarındaki belgelerin incelemesinden elde edilen İstihbarat Daire Başkanlığının düzenlediği 17.08.2000 tarihli tutanaktaki bilgilere göre;
Hamdullah DEMİRTAŞ'ın (1) adet özgeçmiş raporunun bulunduğu (2) adet Mİc.Excel (4900-G-l, 490003-2) ve (3) adet Mic. WdiJ özgeçftır) dosyalarında açık kimliksiz olarak adı nın geçtiği,
...
HAMDULLAH DEMİRTAŞ’IN HUKUKİ DURUMU:
Sanığın örgüte iki sayfa fotoğraflı özgeçmiş raporu verdiği saptanmıştır.
Mic. Word ozgecfhr belgesinde; “Hamdullah Demirtaş; 1959, Korkut, Dış Ort mz, Arapça okumuş, (502,29)” yazılmak suretiyle sanığın örgüte özgeçmiş raporu verdiği saptanmıştır.
Mic. Word.mus 1 belgesinde MUŞ/PKK BİLGİLERİ/ NİSAN 1996 başlığı altında çok sayıda insan hakkında kişisel bilgilerin yazıldığı notun sonunda / Hamdullah DEMİRTAŞ, 18.04.1996 (8 kez), yazılı olduğu saptanmıştır.
Mic. Excel 4900- G-1 belgesinde; “Kod. A.Rahman, Gerçek isim; Hamdullah DEMİRTAŞ, Bölge İsmi Muş” yazılı olduğu saptanmış sanığa A. Rahman (K) adının verildiği anlaşılmıştır.
Mic. Word. mus1 Muş-şahıs bilgileri – MİT, MART 1996 belgesinde çok sayıda şahıs hakkında kişisel değerlendirmelerin yapıldığı, değerlendirme yapanlar arasında M. U., M. R. Y., Hamdullah DEMİRTAŞ, F. Y. isimlerinin yer aldığı,
Mic. Excel 490003-2 belgesinde; isim kodu; Sadık, ad soyad Hamdullah DEMİRTAŞ bölge ismi Muş yazılı olduğu,
“MUŞ/PKK/KONGRA-GEL terör örgütü BİLGİLERİ/ NİSAN 1996” tarihli doküman içeriğinde; Abdullah Coşkun, Bayram Coşkun, İzzettin Eşim, Hamdullah Demirtaş, Diyadin Yılmaz tarafından yazılan bilgi notları vardır.
A. Ç. kolluktaki ifadesinde;… Hamdullah Demirtaş ve F. D.’nin Korkut sorumlusu olduklarını belirtmiştir.
Gerek sanığın vermiş olduğu özgeçmiş raporu ve gerekse yukarıda değerlendirilen bir kısım belgelerdeki sanık ile ilgili notlar, sanığın A.Rahman Kod adını alması hususları bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde, belirli bir eğitim ve tebliğ sürecinden geçip örgüte özgeçmiş raporu vererek "cemaate" giren, örgütsel amaçlı ders faaliyetleri gösterdiği anlaşılan sanığın örgüt üyeliği konumu hiç kuşkusuz gerçekleşmiştir.”
11. Temyiz üzerine Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/1/2011 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 20/12/2012 tarihli ve E.2012/7970, K.2012/15259 sayılı ilamı ile onanmıştır.
12. Onama kararı başvurucuya 25/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Bireysel başvuru 16/5/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası.
15. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 15/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucuların 16/5/2013 tarihli ve 2013/3552 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
17. Başvurucu; örgüt evinde ele geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alındığını, dijital verilerin adli emanete konulması yönündeki taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, kollukta verilen ifadelerinin mahkûmiyet kararına esas alındığını, çelişkiler içeren öz geçmiş raporlarının yargılamada delil olarak kullanıldığını, zamanaşımı süresi dolmasına rağmen hüküm tesis edildiğini ve yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 36. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılanmanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
18. Başvurucu; örgüt evinde ele geçirildiği iddia olunan dijital verilerin hükme esas alındığını, kollukta verilen ve sonradan kabul edilmeyen sanık A.C.ye ait ifadeler ile çelişkiler içeren öz geçmiş raporlarının yargılamada delil olarak kullanıldığını ileri sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucunun iddiaları Anayasa’nın 36. maddesi ile ilişkili görülerek adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
21. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
22. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir.
23. Somut olayda Derece Mahkemesinin esas hakkında karar verirken yakalama ve gözaltına alma tutanaklarına; ev arama, el koyma ve teslim tutanağına, ele geçirilen dokümanların incelenmesinden elde edilen bulgulara, silah ve mühimmat yakalama tutanağına, silah ve mühimmat inceleme ve teslim tutanağına, emniyetteki Hizbullah operasyonlarıyla ilgili bilgilere, teşhis tutanaklarına, tanık beyanlarına, örgüte verilen özgeçmiş raporlarına ve dosya kapsamındaki sanıkların aşama beyanlarına dayandığı görülmüştür. Temyiz üzerine Derece Mahkemesinin kararı, delillerin takdir ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle kurulan hüküm, usul ve kanuna uygun olduğundan Yargıtayca onanmıştır.
24. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
25. Diğer taraftan başvurucu zamanaşımı dolmasına rağmen hakkındaki davanın düşürülmediğini iddia etmiştir. Mahkemenin kabulüne göre başvurucuya atılı suçun tarihinin 25/1/2000 öncesi olduğu, bu değerlendirmeye göre kararın onanıp kesinleştirildiği ve Derece Mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası ile açık keyfîlik bulunmadığı görülmüştür.
26. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamada Kullanılan Delillere İlişkin İddialar
27. Başvurucu ayrıca dijital verilerin adli emanete konulması yönündeki taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, bu verilerin bağımsız bilirkişilerce incelemesi yapılmadan mahkûmiyet kararı verildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde, kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, 20).
29. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarını bildirmek suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından soyut bir şekilde birtakım iddialar ileri sürülmüş olup hangi tarihte, hangi sebeplerle ve hangi hususlara ilişkin talepte bulunulduğuna dair Anayasa Mahkemesine bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
31. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
33. Bakanlık tarafından, benzer nitelikteki başvurulara ilişkin daha önce bildirilmiş olan görüşlere atıfta bulunularak görüş sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18). Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir. Ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41–45).
36. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında “terör örgütüne üye olma” suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvencesi kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E., § 32).
37. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 25/1/2000 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
38. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 25/1/2000 tarihinde başvurucunun gözaltına alınarak 1/2/2000 tarihinde sorgusunun yapılmasından sonra tutuklandığı, Van Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 27/3/2000 tarihli iddianamesi ile başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında açılan kamu davası sonunda Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince 13/1/2011 tarihinde verilen mahkûmiyet kararının, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 20/12/2012 tarihli ilamıyla onandığı anlaşılmıştır.
39. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık on üç yılda tamamlanan yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. 6216 sayılı Kanun’un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
42. Başvurucu tazminat talep etmediğinden bu hususta karar verilmemiştir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın ve yargılamada kullanılan delillere ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 198,35 TL başvuru harcı ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına
15/12/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.