logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

KAMURAN REŞİT BEKİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3614)

 

Karar Tarihi: 8/4/2015

R.G. Tarih- Sayı: 10/7/2015-29412

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Serruh KALELİ

Başkanvekili

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Murat ŞEN

Başvurucu

:

Kamuran Reşit BEKİR (Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı)

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumu tarafından, adına gönderilen Azadiya Welat gazetesinin (Gazete) bazı sayfalarının çıkartılarak gazeteye erişiminin engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 20/5/2013 ve sonraki tarihlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 19/9/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölüm, 24/3/2014 tarihli ara kararında başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

6. Başvuru konusu olay ve olgular 1/4/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, tanınan ek süre sonunda görüşünü 30/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, başvurucuya 6/6/2014 tarihinde bildirilmiştir. Başvurucu, Adalet Bakanlığının görüşlerine karşı cevaplarını, 20/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

8. İkinci Bölümün 22/1/2015 tarihinde yaptığı toplantıda başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun görüşülmek üzere Genel Kurula sevkine karar vermiştir.

9. 2013/3295, 2013/3599, 2013/3615, 2013/3639, 2013/3647, 2013/4225, 2013/4226, 2013/4227, 2013/4228, 2013/4229, 2013/4230, 2013/4322, 2013/4323, 2013/5299, 2013/5300, 2013/5355, 2013/5361, 2013/5886, 2013/5892, 2013/5893, 2013/5990, 2013/6210, 2013/6211, 2013/6212, 2013/6213, 2013/6214, 2013/6215, 2013/6814, 2013/6890, 2013/7009, 2013/7316, 2013/7337, 2013/7338, 2013/7339, 2013/7573, 2013/7642, 2013/7645, 2013/7646, 2013/7647, 2013/7677, 2013/7678, 2013/7824, 2013/7894, 2013/7895, 2013/8448, 2013/8498, 2013/8556, 2013/8697, 2013/8816, 2013/8817, 2013/9394, 2013/9396, 2013/9397, 2013/9398, 2013/9399, 2014/20, 2014/21, 2014/22, 2014/23, 2014/585, 2014/709, 2014/711, 2014/712, 2014/713, 2014/714, 2014/803, 2014/806, 2014/807, 2014/808, 2014/809, 2014/810, 2014/2402, 2014/2866, 2014/2869, 2014/3161, 2014/3166, 2014/3167, 2014/3168, 2014/3169, 2014/3737, 2014/3740, 2014/3742, 2014/3745, 2014/3746 sayılı başvuruların, başvurucu ve konu bakımından aynı olmaları nedeniyle 2013/3614 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

10. Başvuru dilekçesi, ekleri ile başvuruya konu dosya içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

11. Başvurucu, başvuru tarihlerinde Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

12. Diyarbakır Gümrük Müdürlüğü, yurtdışından gelen kolilerin kontrolü esnasında 17 adet yayının yasak olabileceğini değerlendirerek, yayınları Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

13. Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 kitaptan 14 tanesi hakkında toplatma ve yasaklama kararı bulunduğunu tespit ederek hakkında karar bulunmayan üç kitabın 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi ile görevli Cumhuriyet savcılığına gönderilmesine karar vermiştir.

14. (TMK 10. maddesi ile görevli) Cumhuriyet Savcılığının “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak-Beşinci kitap)” (kitap) ve “İlk Konuşmalar (Belgeler zafer kazanan tarzın özdilidir)” isimli PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılan iki ayrı kitaba ilişkin yaptığı inceleme sonucunda kitaplarda sürekli olarak KCK/PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığının, terör örgütünden ve terör örgütü mensuplarının yaptığı eylemlerden övgüyle bahsedildiğinin, KCK/PKK terör örgütünün bundan sonra izleyeceği yolun nasıl olması gerektiğinin belirtildiği ve bu bağlamda kitapların 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesine ve 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25. maddesine muhalefet ettiği değerlendirilerek her iki kitaba el konulmasına ve toplatılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

15. Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliği (TMK 10. Madde İle Görevli), Cumhuriyet Savcılığının değerlendirmesiyle aynı yönde gerekçelerle 4/10/2012 tarihli ve 2012/102 Değişik İş sayılı kararı ile anılan kitaplara el konulmasına ve toplatılmasına karar vermiştir.

16. Hâkimliğin anılan kararından sonra evrak Cumhuriyet Savcılığına gönderilmiş ve 2012/3121 Soruşturma Numarasında soruşturma başlatılmıştır.

17. Cumhuriyet Savcılığı soruşturma sonucunda 29/11/2012 tarihli kararı ile kitapların yurtdışından geldiği ve kitapları basanın tespit edilemediği, kitapların gönderildiği kişinin olaydan bilgisi olmadığına dair savunmasının aksine bir delil olmadığı gerekçesiyle olayla ilgili kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Cumhuriyet Başsavcılığı, karar ile birlikte Diyarbakır 2 No.lu Hâkimliğinden (TMK 10. Madde İle Görevli) kitapların müsaderesini talep etmiştir.

18. Hâkimlik, 30/11/2012 tarihli ve 2012/290 Değişik İş sayılı kararı ile kitapların müsaderesine karar vermiştir. Kitaplar 11/3/2014 tarihinde yakılarak imha edilmiştir.

19. Anılan kitaplardan “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” isimli kitabın, İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin 21/9/2012 tarihli ve 2012/156 sayılı kararı ile toplatılmasına ve el konulmasına ilişkin kararına karşı yapılan bireysel başvuru konusunda Anayasa Mahkemesi 25/6/2014 tarihli ve B.No: 2013/409 numaralı kararı ile Anayasa’nın 26. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Bunun üzerine Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği, 2/9/2014 tarihli ve 2014/467 Değişik İş sayılı kararı ile Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli toplatma ve el koyma kararının kaldırılmasına karar vermiştir.

20. Anılan süreçte, Gazete’nin 12/11/2012 tarihli sayısında “manifestoya şoreşe” başlıklı yazıda, Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum manifestosu adı altında beş ciltten oluşan bir savunma hazırladığını ve her hafta beşinci ciltten bir bölümün köşe yazısı olarak yayımlayacağını bildirmiştir.

21. Gazete’nin bireysel başvurulara konu olmuş başvurucuya gelen (bkz. § 9) 1-21-28-29 Mart 2013, 11-12-18-19-23-25-26 Nisan 2013, 2-3-10-16-17-23-24-30 Mayıs 2013, 6-7-13-14-20-21-27-28 Haziran 2013, 4-5-11-18-25-26 Temmuz 2013, 1-2-9-16-22-29-30 Ağustos 2013, 5-6-13-19-20-26-27 Eylül 2013, 3-4-10-11-17-18-24-25 Ekim 2013, 1-7-8-14-15-21-27-28-29 Kasım 2013, 3-4-5-6-10-11-12-13-17-19-20-24-25-27 Aralık 2013, 3-7-8-9-10-16-17 Ocak 2014 tarihli toplam seksen beş (85) nüshasında Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli kararı ile el konulmasına ve toplatılmasına karar verilen kitabın bazı bölümleri yayımlanmıştır.

22. Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) anılan kitabın bölümlerinin yayınlandığı Gazete’nin ilgili sayfalarının başvurucuya verilmesini uygun görmemiştir. Kararların ilgili kısımları şöyledir:

"... aşağıda isimleri yazılı hükümlü/tutuklulara gelen gazetenin incelenmesi neticesinde, hakkında belirtilen hususlar tespit olunduğundan söz konusu gazetelerin adı geçenlere verilmesi uygun görülmemiştir.

Yayın Adı: Azadiya Welat gazete … Sayı: ..

Kime Geldiği: ... KAMURAN REŞİT BEKİR, ...

Verilmeyiş Nedeni:

...Yeminli tercümanın Azadiya Welat'ın 26 Kasım 2012 tarihli sayısındaki tercümesinde, adı geçen gazetenin ikinci sayfasında 'manifestoya şoreşe' başlıklı yazıda; Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum manifestosu adı altında beş ciltten oluşan bir savunma hazırladığını, ... Azadiya Welat'ın her hafta beşinci ciltten bir bölümü köşe yazısı olarak yayınlayacağını bildirmiştir.

Eğitim Kurulumuza iletilen … tarihli ... gazete ... çevirisinde ise; gazetenin altıncı sayfasında; beşinci savunma Abdullah Öcalan'ın demokratik devrim çözümü … başlıklı tam sayfa yazısının olduğu belirtilmiştir.

Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliği’nin, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak-Beşinci kitapla ilgili olarak 4.10.2012/102 D.İş sayılı “El Konulmasına ve Toplatılmasına” kararı bulunduğundan,

Söz konusu gazete sahibi tutuklu/hükümlülerin dilekçesi ile talep etmesi halinde, gazetenin … sayfalarının çıkarılarak kendisine verilmesine, herhangi bir talebi olmaması halinde gazetenin kütüphane deposuna kaldırılmasına, 5275 sayılı Kanunun 62/3 ile Tüzük'ün 87/3 maddeleri gereğince, karara tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde Sincan İnfaz Hâkimliğine itiraz edebileceğinin tebliğine, oy birliği ile karar verilmiştir. ..."

23. Cezaevi Eğitim Kurulunun yukarıda belirtildiği şekilde verilen kararları başvurucuya ayrı ayrı tebliğ edilmiş ve başvurucu, kararlara karşı Sincan İnfaz Hâkimliğine ayrı ayrı şikâyetçi olmuştur. Şikâyetleri inceleyen Hâkimlik, değişik tarihli ve sayılı kararları ile başvurucunun şikâyetlerinin reddine karar vermiştir. Kararların ilgili kısımları şöyledir:

"...

5275 sayılı ... Kanun'un 62/1. maddesinde 'Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanmak hakkına sahiptir.' düzenlemesi yer almaktadır. Kanundaki bu düzenlemeye göre hükümlünün adına gelen yayınlardan yararlanabilmesi için yayının mahkemelerce yasaklanmamış olması şarttır. Eğitim Kurulu kararına konu yazının da yasaklanmış bir kitaptan alındığı anlaşılmış olup Kanundaki düzenleme gözetildiğinde Eğitim Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle şikâyetin reddine karar vermek gerekmiştir."

24. Başvurucu, Hâkimliğinin ret kararlarına karşı ayrı ayrı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliğinin kararlarının "... usul ve yasaya uygun olduğu ..." gerekçesiyle başvurucunun itirazlarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Bu kararlar, başvurucuya ayrı ayrı tebliğ edilmiştir.

25. Başvurucu, süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

26. 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanunu’nun “El koyma, dağıtım ve satış yasağı” kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:

“Soruşturma için sübut vasıtası olarak her türlü basılmış eserin en fazla üç adedine Cumhuriyet savcısı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk el koyabilir.

Soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmış olması şartıyla 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda, Anayasanın 174 üncü maddesinde yer alan inkılap kanunlarında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesinin ikinci fıkrasında, 153 üncü maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında, 155 inci maddesinde, 311 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, 312 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında, 312/a maddesinde ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarında öngörülen suçlarla ilgili olarak basılmış eserlerin tamamına hâkim kararıyla el konulabilir.

Hangi dilde olursa olsun Türkiye dışında basılan süreli veya süresiz yayın ve gazetelerin ikinci fıkrada belirtilen suçları içerdiklerine dair kuvvetli delil bulunması halinde, bunların Türkiye'de dağıtılması veya satışa sunulması, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkiminin kararı ile yasaklanabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı yeterlidir. Bu karar en geç yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Kırksekiz saat içinde hâkim tarafından onaylanmaması halinde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı hükümsüz kalır.

Yukarıdaki fıkra uyarınca yasaklanmış yayın veya gazeteleri bilerek dağıtanlar veya satışa sunanlar bu yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi gibi sorumludurlar.”

27. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'unun “Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” başlıklı 62. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.”

28. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ünEğitim kurulunun görev ve yetkileri” başlıklı 43. maddesinin (1) numaralı fırkasının (ı) bendi şöyledir:

“(1) Eğitim kurulu aşağıda sayılan işleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

ı) Kuruma gelen her türlü yayının, kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan nitelikte olup olmadığına karar vermek,

…”

29. 12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı oluru ile yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi’ninKuruma kabul edilmeyecek yayınlar” başlıklı 11. maddesi şöyledir:

a) Mahkemelerce yasaklanmış olan,

b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı eğitim kurulu kararıyla tespit edilen,

hiçbir yayın kuruma kabul edilmez.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 8/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/5/2013 tarihli ve 2013/3614 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu, Gazete’nin Türkiye'de Kürtçe yayın yapan tek gazete olduğunu, kendisinin ana dilinin de Kürtçe olduğunu, anılan gazete dışında Abdullah Öcalan'ın düşünce ve yazılarına Türkçe yayın yapan gazetelerde de yer verildiğini, ayrıca gazete hakkında herhangi bir el koyma veya toplatma kararı bulunmadığını, buna rağmen gazeteye erişiminin engellenerek Anayasa’nın 25. ve 26. maddelerinde tanımlanan haber alma ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvuruya konu somut olayda başvurucunun abonesi olduğu gazetede yayınlanan Abdullah Öcalan’ın kitabından bir bölümün kendilerine verilmesi engellenmiş ve buna ilişkin olarak yaptıkları şikâyet de sonuçsuz kalmıştır.

33. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No:2013/2602, 23/1/2014, § 43).

34. İfade özgürlüğü, insanın serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, § 40).

35. Bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün norm alanı içinde olduğu konusunda hiçbir şüphe ya da anlaşmazlık bulunmamaktadır. Bu bağlamda Anayasa’da ifade özgürlüğüne ilişkin olarak daha ayrıntılı düzenlemeler de yer almakla birlikte mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğüne ilişkin temel düzenleme olan ve madde metninde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber veya fikir almak özgürlüğünü de kapsadığının açıkça düzenlendiği Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

36. Başvurunun incelenmesi neticesinde, ifade özgürlüğüne ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşıldığından, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

37. Başvurucu, Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli kararı ile el konulmasına ve toplatılmasına karar verilen kitabın (§ 14) bazı bölümlerinin, abonesi olduğu Gazete’de yayımlanması üzerine Eğitim Kurulunun, toplatma kararına konu alan kısımların gazetelerden çıkartılmasına karar vermesinin düşünce ve kanaat özgürlüğü ile düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü güvence altına alan Anayasa’nın 25. ve 26. maddelerini ihlal ettiğini; ayrıca, gazeteler hakkında toplatma kararı olmamasına rağmen Eğitim Kurulu tarafından mahkûmlara verilmesinin engellenmesinin haber alma hakkına müdahale oluşturduğunu ileri sürmüştür.

38. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesi bağlamında ifade özgürlüğünün iki aşaması bulunduğu, bunlardan ilkinin kanaat oluşturma, bu kapsamda bilgi edinebilme, bilgilere ulaşabilme, ikincisinin ise elde ettiği bilgiler dâhilinde kişide oluşan kanaati her türlü araçla açıklayabilme özgürlüğü olduğu belirtilmiştir.

39. Diğer taraftan Bakanlık, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup olmadığı, müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiğini belirterek ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarına atıfta bulunarak, cezaevlerinde düzenin ve disiplinin sağlanması çok önemli olduğundan kuralların daha sıkı uygulanabileceğini ve cezaevlerinde yayınlara ulaşmaya dair yapılacak bir kısıtlamanın bütün yayınları kapsayacak şekilde olmadığı sürece Sözleşme’nin 10. maddesine uygun olacağını ifade etmiştir.

40. Başvurucu, başvurunun esası hakkındaki Bakanlık görüşüne karşı, başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiş, ayrıca Bakanlığın atıfta bulunduğu AİHM kararlarının kendi durumuna ilişkin olmadığını, toplatma kararının sadece belirli sayfalar için olduğunu, Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliğinin herhangi bir inceleme yapmadan toptancı bir zihniyetle yasak olmayan gazetelerin bir kısmının alınmak suretiyle ifade özgürlüğünün ihlaline neden olduğunu ileri sürmüştür.

41. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

42. Sözleşme’nin 10. maddesi şöyledir:

“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.

2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”

43. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (bkz. Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No. 74025/01, 6/10/2005, § 69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (bkz. Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003; T./Birleşik Krallık, B. No. 8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır. Hükümlü ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesi hususu da bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm alanı kapsamında kalmaktadır.

44. Öte yandan, cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma makul ve ölçülü olmalıdır (bkz. yukarıda belirtilen Silver ve Diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72; 6205/73; 7052/75; 7061/75; 7107/75; 7113/75; 7136/75, 23/3/1983, §§ 99-105). Ancak hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğüne yapılacak bir sınırlamada, cezaevinde suçun önlenmesi, düzenin ve disiplinin sağlanması açısından idarenin takdir marjı daha geniştir.

45. AİHM’e göre, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun vazgeçilmez temel taşlarından biri olup toplumun ilerlemesinin ve bireylerin gelişmesinin temel şartlarından biridir. Mahkeme, bu bağlamda ifade özgürlüğünün sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen “bilgi” ve “düşünceler” için değil aynı zamanda Devlet veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için geçerli olduğunu ve demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğün bunu gerektirdiğini ifade etmiştir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 24/9/1976, § 49).

46. Diğer taraftan Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir. Sınırlanabilir nitelikte olmasına rağmen ifade özgürlüğünün demokratik toplumlar için önemi gözetildiğinde sınırlamaların daha dar yorumlanması ve bir sınırlamanın gerekliliğinin inandırıcı ve makul olması gerekmektedir (bkz. Yankov/Bulgaristan, § 129). Bu bağlamda ifade özgürlüğüne yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler göz önüne alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 70).

47. 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarında mahkemelerce yasaklanmamış olan süreli veya süresiz yayınların bedel karşılığı hükümlü ve tutuklulara verilebileceği ve kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayının hükümlü ve tutuklulara verilmeyeceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, hükümlü ve tutuklulara verilecek yayınların incelenmesinde cezaevi idaresinin yapacağı ilk iş yayının herhangi bir mahkeme kararı ile yasaklanıp yasaklanmadığının tespit edilmesidir. Eğer yasak değilse kurum güvenliğini tehlikeye düşürüp düşürmeyeceği veya müstehcen olup olmadığı değerlendirilecektir. Yasak yayınların hükümlü ve tutuklulara verilmemesindeki temel amaç, cezaevi dışında yasak kabul edilen süreli veya süresiz yayınların cezaevinde evleviyetle yasak olması gerektiği ve bu sebeple cezaevi eğitim kurulu tarafından yasaklanan yayının kurum güvenliği için tehlike oluşturup oluşturmadığı veya müstehcen olup olmadığının değerlendirilmesine gerek duyulmamasıdır. Bununla birlikte cezaevi dışında serbest olan yayınların cezaevine sokulmasına kurum güvenliği ve müstehcen olmaması yönündeki meşru amaçlar çerçevesinde engel olunabilecektir.

48. Başvuru konusu olayda, Eğitim Kurulu, daha önce Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin el koyma ve toplatma kararına konu olan bir kitabın bazı bölümlerinin Gazete’nin birçok nüshasında yayımlandığı gerekçesiyle gazetenin bu bölümlerinin çıkarılmasına dair farklı tarihlerde kararlar vermiştir (bkz. 22). Kararlara karşı yapılan itirazlar da İnfaz Hâkimliği tarafından anılan Hâkimlik kararına atıf yapılarak yasak olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararlarında, el koyma ve toplatma kararına esas oluşturan sayfalara yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmadan, sadece kitaba ilişkin yasaklama kararı esas alınarak hüküm kurulmuştur.

49. Somut olayda başvurucunun abonesi olduğu gazeteye ulaşamaması esas olarak Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliğinin kararlarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin yasaklama kararı, başvurucunun gazeteye ulaşmasında doğrudan sonuç doğurmamış ise de İnfaz Hâkimliği kararına esas oluşturmuştur. Dolayısıyla Eğitim Kurulunun ve İnfaz Hâkimliğinin kararları ile Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin kararı, birlikte ve bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

50. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, başvuru konusu olayda, bilgi ve kanaate ulaşma özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle müdahalenin mevcut olup olmadığı ve daha sonra da müdahalenin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığı açısından değerlendirilmiştir.

i. Müdahalenin Mevcudiyeti Hakkında

51. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu cezaevinde abonesi olduğu Gazete’nin bazı bölümlerinin Eğitim Kurulu kararı ile çıkartılarak kendisine verilmesinin engellendiğini ve buna ilişkin olarak yaptığı şikâyetlerin sonuçsuz kaldığını belirtmiştir.

52. Söz konusu gazetenin bir kısmının başvurucuya verilmemesi nedeniyle başvurucunun bilgi ve kanaate ulaşma özgürlüğüne bir müdahalenin yapılmış olduğu açıktır. Ancak bu müdahalenin temel dayanağı Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hâkimliğinin kararlarına dayanak oluşturan Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin toplatma ve el koyma kararıdır. 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesi uyarınca ceza infaz kurumu eğitim kurulu, hakkında yasaklama kararı bulunan süreli ve süresiz yayınları hükümlü ve tutuklulara veremez. Bu çerçevede eğitim kurulu ve devamında kurul kararını inceleyecek infaz hâkimliği süreli veya süresiz bir yayın hakkında yasaklama kararı olup olmadığını tespit etmekle yükümlüdür. Yasaklamaya dair bir mahkeme kararı tespit ettiğinde de yasal olarak yasak yayının içeri sokulmasını engellemekle görevlidir. Dolayısıyla toplatma kararının, ceza infaz kurumu eğitim kurulu ve infaz hâkimliği kararlarından bağımsız değerlendirilmesi mümkün değildir.

53. Somut olayda eğitim kurulu tarafından Abdullah Öcalan’ın kitabının cezaevinin güvenliği veya disiplini açısından herhangi bir tehlike oluşturup oluşturmadığı konusunda ayrıca değerlendirme yapılmadığından ve sadece toplatma kararı gereğince Gazete’nin bir kısmının içeri sokulması kısıtlandığından ifade özgürlüğüne müdahalenin Eğitim Kurulu, Sincan İnfaz Hâkimliği ve Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin kararlarının bir bütün halinde uygulanması ile oluştuğu kabul edilmelidir.

ii. Müdahalenin Haklılığı Hakkında

54. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle, sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

a. Müdahalenin Kanuniliği

55. Anayasa’nın 13. maddesi ile 26. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan müdahalenin kanun”la yapılması şartına aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada bulunulmamıştır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde, 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin (§ 24) “kanunilik” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

b. Meşru Amaç

56. Bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi için Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarına yönelik olması gerekir (Abdullah Öcalan, § 84).

57. Başvuru konusu olayda, başvurucunun hükümlü olması nedeniyle yukarıdaki paragrafta belirtilen meşru amaçların cezaevinin kendi koşulları açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede, Eğitim Kurulunun yasaklama kararları açısından ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel amacı temelinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasıdır. Gazete’nin bazı bölümlerinin başvurucuya verilmemesinin, cezaevi düzeninin, güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla yapıldığı, bunun da Anayasa’nın bilgi ve kanaate ulaşma özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

c. Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve Ölçülülük

58. Başvurucu Gazete’nin Türkiye'de Kürtçe yayın yapan tek gazete olduğunu, kendisinin ana dilinin de Kürtçe olduğunu, anılan gazete dışında Abdullah Öcalan'ın düşünce ve yazılarına Türkçe yayın yapan gazetelerde de yer verildiğini, ayrıca gazete hakkında herhangi bir el koyma veya toplatma kararı bulunmadığını, buna rağmen gazeteye erişiminin engellenerek toptancı bir zihniyetle yasaklama kararı verildiğini belirtmiştir.

59. İfade özgürlüğünün norm alanında bulunan bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü mutlak bir hak olmadığından bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamaların Anayasa’nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşması gerekir (§ 41).

60. Anayasa’nın 13. maddesinin ilk halinin gerekçesinde “Maddenin ikinci fıkrasında, hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında daima gözetilmesi gereken ölçü; yani sınırlamanın sınırı öngörülmüştür. Diğer bir deyimle hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamalar yahut bunlar konusunda öngörülecek sınırlayıcı tedbirler demokratik rejim anlayışına aykırı olmamalı; genellikle kabul gören demokratik rejim anlayışı ile uzlaşabilir olmalıdır.” denilmiştir. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesi ile Anayasa’da yapılan değişiklik gerekçesinde ise “Anayasanın 13 üncü maddesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki ilkeler doğrultusunda yeniden düzenlenmektedir.” denilmiştir (Abdullah Öcalan, § 92).

61. 1982 Anayasası’nda belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. “Demokratik toplum” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Sözleşme’nin “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü, açık fikirlilik ve tolerans temelinde yorumlanmalıdır (Abdullah Öcalan, § 93).

62. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler. Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (Abdullah Öcalan, § 94).

63. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka güvence de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi”dir. Bu ilke, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında gereklilik ve ölçülülük arasındaki bu ilişkiye dikkat çekmiş, “[Temel hak ve özgürlüklere yönelik her hangi bir sınırlamanın,] demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte, başka bir ifadeyle güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmekle birlikte, temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerekir…” diyerek amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve dengenin bulunması gerektiğine karar vermiştir (Abdullah Öcalan, § 95).

64. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü alanında getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (benzer bir karar için Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84).

65. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve bu kapsamda basın özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve “ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Abdullah Öcalan, §98). Dolayısıyla, söz konusu gazetenin bir bölümünün başvurucuya verilmemesi suretiyle bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğüne yapılan müdahale ile bu müdahale ile ulaşılmak istenen meşru amaç arasındaki dengenin ölçülü olduğunun kabulü halinde, gazetenin bir bölümünün verilmemesine ilişkin gerekçelerin inandırıcı, başka bir deyişle ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabilir. Bununla birlikte yapılacak değerlendirmede, cezaevinin kaçınılmaz şartları çerçevesinde suçun önlenmesi, kurum güvenliğinin ve cezaevi disiplininin sağlanması açısından devletin takdir marjının daha geniş yorumlanması gerektiği göz önünde tutulmalıdır.

66. Cezaevinde, hükümlü ve tutuklulara verilecek süreli veya süresiz yayınlarda idarenin temel alacağı referansın 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinde belirtilen kurum güvenliğini tehlikeye düşürme ve müstehcen nitelikteki haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar çerçevesinde cezaevinde suçun önlenmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması olduğu açıktır. Bu bağlamda, cezaevi idaresinin takdir marjının geniş olduğu ve bu meşru amaçlarla bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğüne yapılacak sınırlamaların daha geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir. Yasaklanmış yayınlar açısından da kanunun öngördüğü mutlak sınırlamada temel amaç yine cezaevinde suçun önlenmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanmasıdır. Ancak bu durumda dahi yapılacak değerlendirmede ifade özgürlüğüne müdahalenin Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliği kararlarının bileşkesinden ortaya çıktığı gözetilerek müdahalenin bir bütün olarak değerlendirilmesi gereklidir.

67. Cezaevlerinde düzenin, güvenliğin ve disiplinin sağlanması açısından hükümlü ve tutuklulara verilecek süreli ve süresiz yayınların denetlenmesi önemlidir. Özellikle başvurucunun da tutulduğu, hükümlü ve tutukluların işlediği suçun niteliğine göre yerleştirildikleri F tipi yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bu husus daha da ehemmiyet arz etmektedir. Başvuru konusu olayda Eğitim Kurulu başvurucunun PKK terör örgütünün bir üyesi olarak işlediği suçlardan dolayı mahkûm edildiği gözetildiğinde terör örgütü liderinin yazarı olduğu bir kitabın bazı bölümlerinin bir gazete vasıtasıyla içeri alınmasının güvenlik ve disiplin açısından bir risk oluşturup oluşturmayacağını değerlendirebilir. Nitekim bu risk kapsamında 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesi gereğince alınacak tedbirleri ve sınırlamaları da belirleyebilecektir. Ancak bu durumda dahi hakka yapılacak müdahalenin gerekçelerinin ilgili ve yeterli bir şekilde ortaya konulması gerekir.

68. Diğer taraftan Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hâkimliğinin kararlarında Gazete’nin yasaklanan kitabın bazı bölümleri içeren sayfalarının çıkartılmasına karar verilirken ortaya konulan tek gerekçe çıkartılan bölümlere dair Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararıdır. İnfaz Hâkimliği, yasaklama kararı dışında gazeteden çıkartılan sayfaları, cezaevinde suçun önlenmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması açısından herhangi bir değerlendirmeye tabi tutmamış; çıkartılan bölümlerin, toplatılmasına karar verilen bir kitabın sayfalarından ibaret olmasını başvurucuya verilmemesi için yeterli görmüştür.

69. Somut olayda, Sincan İnfaz Hâkimliği, söz konusu gazetenin bazı sayfalarının çıkartılması kararına yönelik itirazı reddederken Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin yasaklama kararını gerekçe göstermiştir. Bir bütün olarak kabul edilen müdahalenin bir unsuru olan Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli kararında Abdullah Öcalan’ın yazarı olduğu kitabın bazı sayfalarında KCK/PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı, terör örgütünden ve terör örgütü mensuplarının yaptığı eylemlerden övgüyle bahsedildiği, KCK/PKK terör örgütünün bundan sonra izleyeceği yolun nasıl olması gerektiğinin belirtildiği gerekçesiyle toplatma ve el koyma kararı verilmiştir (§§ 13-14).

70. Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin anılan toplatma kararına konu olan kitap İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin 21/9/2012 tarihli kararı ile farklı bir toplatma ve el koyma kararına ve bu bağlamda Anayasa Mahkemesi nezdinde başka bir bireysel başvuruya konu olmuştur (§ 19). Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 25/6/2014 tarihli kararında kitaba ilişkin değerlendirme yapmış ve İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararının Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Buna ilişkin kararın 108. paragrafı şöyledir:

“108. Kitap bir bütün olarak incelendiğinde şiddeti övdüğü; başvurucunun kavramsallaştırmasına göre “önümüzdeki süreçte” kişileri terör yöntemlerini benimsemeye başka bir deyişle şiddet kullanmaya, nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik ettiği yönünde değerlendirilmemiştir. Aksine, bir süredir güvenlik güçleri ile silahlı çatışmaların olmadığı bir ortamda başvurucu, kendi bakış açısıyla Kürt meselesini analiz etmekte; silahlı çatışmaya son verilmesini ve demokratik çözüm konusunda uzlaşılmasını talep etmektedir. Başvurucunun kitapta dile getirdiği meseleler gibi kamunun çıkarlarına ilişkin siyasi açıklamalar veya toplumsal sorunlara ilişkin tartışmaların sınırlanmasında kamusal yetki kullanan makamların çok dar bir takdir aralığı olduğuna işaret etmek gerekir. Kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere, şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece (bkz. § 105) sınırlama getirilemez. Bu sebeple, başvuruya konu kitabın toplatılmasına gerekçe gösterilen nedenlerin başvurucunun düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve bu kapsamda basın özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.”

71. Bunun üzerine Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin 4/10/2012 tarihli yasaklama kararını incelemeye yetkili Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği 2/9/2014 tarihli kararı ile Anayasa Mahkemesinin ihlal kararını gerekçe göstererek kitaba ilişkin toplatma ve el koyma kararını kaldırmıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı başka bir toplatma kararı nedeniyle verilmiş olsa dahi hem Anayasa Mahkemesi söz konusu kitabı incelemiş hem de toplatma kararı kaldırılarak Anayasa Mahkemesinin başka bir bireysel başvuruda aynı kitap için verdiği ihlal kararına Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından iştirak edilmiştir.

72. Bu bağlamda Abdullah Öcalan tarafından yazılan “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” isimli kitabın İstanbul 2 No.lu Hâkimlik kararı ile toplatılması ve el konulmasına ilişkin müdahalenin, Anayasa Mahkemesinin 25/6/2014 tarihli kararı ile demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı değerlendirilerek Anayasa’nın 26. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin anılan ihlal kararı üzerine içeriği aynı ancak ismi “Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak-Beşinci kitap)” olan kitaba ilişkin olarak Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından müdahalenin haksızlığı anlaşılarak yasaklama kararı kaldırılmıştır. Söz konusu kitaba ilişkin Anayasa Mahkemesince önceden ihlal kararı verildiği ve Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesince haksız müdahalenin kabul edildiği gözetilerek başvuru konusu olayda Eğitim Kurulu, Sincan İnfaz Hâkimliği ve Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin kararları ile bir bütün halinde yapılan müdahalenin haksız olduğu ortaya konulmuştur.

73. Öte yandan Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliği kararlarında toplatma kararı dışında, Gazete’de yayımlanan yasaklanmış kitap bölümlerinin hükümlü açısından cezaevinin güvenliği, disiplini ve düzeni açısından nasıl bir risk oluşturduğuna dair herhangi bir değerlendirme de yapılmamıştır.

74. Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hâkimliğinin, Gazete’nin bazı sayfalarının yasaklanmış bir kitaba ait olması gerekçesiyle başvurucuya verilmesinin engellenmesi kararı ile ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararı ile bir bütün olarak yapılan değerlendirilmesinde, Anayasa Mahkemesinin 25/6/2014 tarihli kararı ile anılan kitaba yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmadığına hükmettiği gözetilerek Gazete’nin bazı sayfalarının çıkartılarak verilmemesi nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

75. Açıklanan gerekçelerle, Sincan İnfaz Hâkimliğinin ret kararına konu Gazete’nin bazı sayfalarının çıkartılarak verilmemesi nedeniyle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü çerçevesinde bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılması gerekir. Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

76. Başvurucu, birleştirilen başvuruların birçoğunda tazminat talebinde bulunmazken, bazı başvurularında sadece tazminat, bazılarında sadece maddi tazminat ve bazılarında ise maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Bununla birlikte başvurucu tazminat taleplerine ilişkin olarak herhangi bir meblağ belirtmemiştir. Diğer taraftan başvurucu, başvuru formunda vekili olduğunu belirtmiş ise de buna dair vekâletname sunmadığı ve başvuru dosyalarında vekili tarafından yapılan herhangi bir işlem bulunmadığı gözetilerek vekalet ücreti hususu değerlendirilmemiştir.

77. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

78. Başvurucu, uğradığını iddia ettikleri maddi zarar ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamıştır. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için, başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tazminat talebi arasında illiyet bağı kurulması gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmayan başvurucunun maddi tazminat talebi reddedilmelidir.

79. Başvurucunun bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün kısıtlanması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya 1.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

80. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kararın bir örneğinin bilgi için başvurucuya ve Adalet Bakanlığına gönderilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, OY BİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün karşıoyu ve OY ÇOKLUĞUYLA,

C. Başvurucuya net 1.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE, OY BİRLİĞİYLE,

D. Yargılama giderlerinin Hazine üzerine bırakılmasına, OY BİRLİĞİYLE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, OY BİRLİĞİYLE,

F. Kararın bir örneğinin 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucuya ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine, OY BİRLİĞİYLE,

8/4/2015 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY YAZISI

1. Başvuru, Azadiya Welat adlı gazetenin Mart 2013-Ocak 2014 tarihleri arasında yayınlanan toplam seksen beş nüshasının, Abdullah Öcalan’ın “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” kitabından bazı bölümleri içermesi nedeniyle, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya verilmemesinden kaynaklanan ifade özgürlüğünün ihlali iddiasına ilişkindir.

2. 2013/409 başvuru numaralı Abdullah Öcalan dosyasına ilişkin Sayın Genel Kurulun kararına katılmayışımızın nedenleri, karşıoy yazımızda açıklanmış olup, adı geçen kitabın bölgesel ve çok kanlı bir savaşın hazırlığını teşvik edici niteliği itibariyle fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği yolundaki kanaatimiz değişmemiştir.

3. Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hakimliği’nin kararları, kitabın Diyarbakır 3 No.lu Hakimliğinin toplatma kararının geçerli olduğu döneme ilişkindir. Bu nedenle, anılan mercilerin, kitabın bölümlerini içeren gazeteye müdahale ederken Diyarbakır 3 No.lu Hakimliğinin kararına ek gerekçeler ortaya koymaları gerekmediği gibi, kitabın sakıncalarını tekrar değerlendirmek, bu konuda farklı bir karar vermek gibi bir görev ve yetkileri de bulunmamaktadır.

4. Kitapta belirtilen senaryo gerçekleştiği takdirde ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun da aynı hedef doğrultusunda eyleme geçeceği düşünüldüğünde, kitabın ve bunu içeren gazetenin cezaevinde serbestçe okunmasının cezaevi güvenliği bakımından yaratacağı muhtemel tehlikenin boyutları karşısında, yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğundan da bahsedilemez.

Yukarıda açıklanan nedenlerle Genel Kurul çoğunluğuna katılmamaktayım.

 

 

 

 

 

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § …)
   
Başvuru Adı KAMURAN REŞİT BEKİR
Başvuru No 2013/3614
Başvuru Tarihi 20/5/2013
Karar Tarihi 8/4/2015
Birleşen Başvurular 2013/3639, 2014/2402, 2014/3746, 2014/3745, 2014/3742, 2014/3740, 2014/3737, 2014/3169, 2014/3167, 2014/3166, 2014/3161, 2014/2869, 2014/2866, 2014/810, 2014/808, 2014/807, 2014/585, 2014/714, 2014/712, 2014/711, 2014/713, 2014/709, 2013/9399, 2013/9396, 2013/8498, 2013/8448, 2013/5990, 2014/3168, 2014/809, 2014/806, 2014/803, 2014/23, 2014/22, 2014/21, 2014/20, 2013/9398, 2013/9397, 2013/9394, 2013/8817, 2013/8816, 2013/8697, 2013/8556, 2013/7895, 2013/7894, 2013/7647, 2013/7646, 2013/7645, 2013/7642, 2013/7573, 2013/7824, 2013/7678, 2013/7677, 2013/7339, 2013/7338, 2013/7337, 2013/7316, 2013/6890, 2013/7009, 2013/6814, 2013/6215, 2013/6214, 2013/6213, 2013/6212, 2013/6211, 2013/6210, 2013/5893, 2013/5892, 2013/5886, 2013/5361, 2013/5355, 2013/5300, 2013/5299, 2013/4323, 2013/4322, 2013/4230, 2013/4229, 2013/4228, 2013/4227, 2013/4226, 2013/4225, 2013/3615, 2013/3599, 2013/3295, 2013/3647
Resmi Gazete Tarihi 10/7/2015 - 29412
Basın Duyurusu Var

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumu tarafından, adına gönderilen Azadiya Welat gazetesinin (Gazete) bazı sayfalarının çıkartılarak gazeteye erişiminin engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda süreli yayın İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5187 Basın Kanunu 25
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 62
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 43
Yönerge 12/7/2005 Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi 11

10.7.2015

BB 15/15

İfade Özgürlüğüne İlişkin Kamuran Reşit BEKİR Kararı Basın Duyurusu

 

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 8/4/2015 tarihinde Kamuran Reşit Bekir ’in bireysel başvurusunda (B. No: 2013/3614), hükümlü olan başvurucuya gönderilen Azadiya Welat Gazetesinin bazı sayfalarının ceza infaz kurumu tarafından çıkarılarak başvurucunun gazeteye erişiminin engellenmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir.

 

Olaylar

Başvurucu, Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

Başvurucuya gelen Azadiya Welat Gazetesi’nin (Gazete) 12/11/2012 tarihli sayısındaki “manifestoya şoreşe” başlıklı yazıda, Abdullah Öcalan'ın demokratik toplum manifestosu adı altında beş ciltten oluşan bir savunma hazırladığı ve her hafta “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” isimli beşinci ciltten bir bölümün köşe yazısı olarak yayımlayacağı duyurulmuştur. Bu tarihten sonra Gazetenin 85 nüshasında Abdullah Öcalan’ın anılan kitabının bazı bölümleri Kürtçe olarak yayınlanmıştır.

Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu), anılan kitabın Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin kararı ile el konulmasına ve toplatılmasına karar verildiğinden Gazetenin her nüshası için ayrı ayrı ilgili kısımların çıkartılmasına ve diğer kısımların talep edilmesi halinde başvurucuya verilmesine karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumu tarafından, adına gönderilen Azadiya Welat Gazetesinin bazı sayfalarının çıkarılarak gazeteye erişiminin engellenmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi, inceleme yaparken öncelikle hükümlü ve tutukluların Anayasa’daki temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahip olduklarını ve bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de koruma altında olduğunu hatırlatmıştır. Mahkeme, ayrıca hükümlü ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin, bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün norm alanı kapsamında kaldığını vurgulamıştır.

Somut olayda başvurucunun abonesi olduğu gazeteye ulaşamamasının esas olarak Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliğinin kararlarından kaynaklandığını ifade eden Anayasa Mahkemesi, Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin yasaklama kararının, başvurucunun gazeteye ulaşmasında doğrudan sonuç doğurmamış olsa da İnfaz Hâkimliği kararına esas oluşturduğunu gözeterek, başvurucunun iddiaları kapsamında Eğitim Kurulu ve İnfaz Hâkimliği ile Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliği kararlarının, birlikte ve bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmiştir.

Mahkeme, cezaevinde hükümlü ve tutuklulara verilecek süreli veya süresiz yayınlarda idarenin temel alacağı referansın, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 62. maddesinde belirtilen kurum güvenliğini tehlikeye düşürme ve müstehcen nitelikteki haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan yayınlar çerçevesinde cezaevinde suçun önlenmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda, cezaevi idaresinin takdir marjının geniş olduğunu ve anılan meşru amaçlarla bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğüne yapılacak sınırlamaların daha geniş yorumlanması gerektiğini kabul etmiştir.

Cezaevlerinde düzenin, güvenliğin ve disiplinin sağlanması açısından hükümlü ve tutuklulara verilecek süreli ve süresiz yayınların denetlenmesinin özellikle yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında önemli olduğunu hatırlatan Mahkeme, Eğitim Kurulunun, başvurucunun PKK terör örgütünün bir üyesi olarak işlediği suçlardan dolayı mahkûm edildiğini gözeterek terör örgütü liderinin yazarı olduğu bir kitabın bazı bölümlerinin bir gazete vasıtasıyla içeri alınmasının güvenlik ve disiplin açısından bir risk oluşturup oluşturmayacağını değerlendirebileceğini, ancak bu durumda dahi hakka yapılacak müdahalenin gerekçelerinin ilgili ve yeterli bir şekilde ortaya konulması gerektiğini vurgulamıştır.

Mahkeme, Eğitim Kurulu ve Sincan İnfaz Hâkimliğinin kararlarında, Gazete’nin yasaklanan kitabın bazı bölümleri içeren sayfalarının çıkartılmasına karar verilirken ortaya konulan tek gerekçenin çıkartılan bölümlere dair Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin toplatma kararı olduğunu tespit etmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin anılan toplatma kararına konu olan kitaba ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 25/6/2014 tarihli kararında değerlendirme yapıldığını ve Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verildiğini hatırlatmıştır. Kararda, ayrıca anılan ihlal kararından sonra Diyarbakır 3 No.lu Hâkimliğinin yasaklama kararını incelemeye yetkili Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin ihlal kararını gerekçe göstererek kitaba ilişkin toplatma ve el koyma kararını kaldırdığını ifade etmiştir.

Sonuç olarak Mahkeme, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 25/6/2014 tarihli kararı ve Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin anılan kararlarına dikkat çekerek başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığına ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.

  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi