logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mahmut Tolon [2.B.], B. No: 2013/3773, 17/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MAHMUT TOLON BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3773)

 

Karar Tarihi: 17/3/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Recep ÜNAL

Başvurucu

:

Mahmut TOLON

Vekili

:

Av. Muhammed Nurdoğan Okan ÖZAYDIN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yurt dışında tamamlanan ihtisasın Türkiye’de tanınmaması nedeniyle çalışma hak ve özgürlüğü ile eşitlik ilkesi, buna ilişkin idari yargı sürecinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/5/2013 tarihinde İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış, başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 26/9/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. İkinci Bölüm tarafından 19/3/2014 tarihinde yapılan toplantıda başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Bakanlığa başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir.

6. Bakanlığın 7/4/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğine göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Rheinische Friedrich Wilhelms Üniversitesi Tıp Fakültesinden (Bonn/Almanya) 20/2/1975 tarihinde mezun olmuştur. Sonrasında Türkiye’ye dönerek Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde (Bursa) iç hastalıkları uzmanlık eğitimine başlamışsa da bu eğitimini tamamlamadan Almanya’ya geri dönmüştür. Burada sırasıyla Essen, Lüdenscheid, Hagen Akademik Hastaneleri ve Lübeck Tıp Fakültesinde görev yapmıştır.

9. Başvurucu; 1982 yılında iç hastalıkları uzmanı, 22/2/1984 yılında ise nefroloji üst ana dal uzmanı unvanlarını almış ve Almanya devleti tarafından iç hastalıkları-nefroloji doktoru olarak tanınmıştır.

10. Başvurucu 1984 yılında askerlik görevini ifa etmek üzere Türkiye’ye döndüğünde nefroloji uzmanlığının tanınması için başvuruda bulunmuştur. Bu kapsamda Uludağ Üniversitesinde sınava tabi tutulmuş ve başvurucunun iç hastalıkları uzmanlığı tanınmıştır.

11. Başvurucu, nefroloji yan dal ihtisasının tanınması için Sağlık Bakanlığına 4/8/2005 tarihinde başvurmuş ve ret cevabı almıştır. Başvurucu Sağlık Bakanlığının 30/9/2005 tarihli ve 7439 sayılı anılan işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulması için Ankara 9. İdare Mahkemesinde 16/11/2005 tarihinde dava açmış olup Mahkemenin 14/11/2007 tarihli ve E.2005/2181, K.2007/1970 sayılı kararı ile dava reddedilmiştir.

12. Başvurucu İlk Derece Mahkemesi kararını temyiz etmiştir. Temyiz incelemesini yapan Danıştay Sekizinci Dairesinin 25/4/2012 tarihli ve E.2009/2532, K.2012/1924 sayılı ilamı ile başvurucunun temyiz talebi reddedilmiş ve karar onanmıştır. Bu karara karşı, karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de aynı Dairenin 18/2/2013 tarihli ve E.2012/9276, K.2013/1060 sayılı ilamı ile bu talep de reddedilmiştir. Karar başvurucuya 14/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. Başvurucu 27/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 14-18).

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 17/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/5/2013 tarihli ve 2013/3773 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu,

i. Alman hukukuna göre nefroloji uzmanlığının tanındığını, hukuki durumu değerlendirilirken eğitim gördüğü ülkenin hukukuna göre değil, Türk hukukuna göre değerlendirme yapılarak nefroloji uzmanlığının tanınmadığını, kendisi ile aynı durumda bulunan uzmanlar gibi mesleğini icra edemediğini, bu nedenle çalışma hak ve özgürlüğü ile eşitlik ilkesinin;

ii. 2005 yılında açtığı davanın yaklaşık sekiz yıl sonra sonuçlandırıldığını, bu nedenle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Çalışma Özgürlüğü ve Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiği İddiaları

17. Başvurucu, Alman hukukuna göre nefroloji uzmanlığının tanındığını, hukuki durumu değerlendirilirken eğitim gördüğü ülkenin hukukuna göre değil, Türk hukukuna göre değerlendirme yapılarak nefroloji uzmanlığının tanınmadığını, bu nedenle Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınan çalışma hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncüfıkrası şöyledir:

Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. …

19. 30/3/2011 tarihli ve6216sayılıAnayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”

20. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

21. Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir(Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24). Bu nedenle başvurucunun, Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır.

22. Diğer yandan başvurucu, nefroloji uzmanlığının tanınmaması nedeniyle kendisi ile aynı durumda bulunan uzmanlar gibi mesleğini icra edemediğini, bu nedenle çalışma özgürlüğü yanında eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Anayasa’nın 10. maddesinin birinci ve beşinci fıkraları şöyledir:

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”

24. Sözleşme’nin 14. maddesi şöyledir:

“Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

25. Başvurucunun Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddialarının, bahsi geçen maddelerdeki ifadeler dikkate alındığında soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir. Bir başka ifadeyle ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için ihlal iddiasının, kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda ayrımcılığa maruz bırakıldığı sorularına cevap verebilmesi gerekmektedir (Onurhan Solmaz, § 33).

26. Başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlali iddiasının, başvurunun temelini oluşturan çalışma özgürlüğü çerçevesinde ve bu hakla bağlantılı olarak ele alınması zorunluluğu vardır. Dolayısıyla ayırımcılık yasağı, bağımsız nitelikte koruma işlevine sahip olmayıp temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasını, korunmasını ve başvuru yollarını güvence altına alan tamamlayıcı nitelikte haklardandır. Bu çerçevede, başvurucunun ihlal iddiasının odağında bulunan çalışma özgürlüğünün, Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı dışında olması nedeniyle eşitlik ilkesi de somut başvuru açısından uygulanabilir nitelikte olmayıp başvurucunun Anayasa’nın 10. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu da Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalmaktadır.

27. Açıklanan nedenlerlebaşvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

28. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

29. Başvurucu 2005 yılında idari yargıda açmış olduğu davaya ilişkin yargılamanın makul sürede tamamlanmayarak Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

30. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, § 18). Sözleşme ve AİHM kararlarında yer alan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında -ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle- gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

32. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuru konusu olayda, nefroloji yan dal ihtisasının tanınması için yapılan başvurunun reddine dair Sağlık Bakanlığının 30/9/2005 tarihli ve 7439 sayılı işleminin iptali istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, başvurucunun çalışma hak ve özgürlüğüne zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebini konu alan somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, § 44).

33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı -kural olarak- uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvuru açısından benzer bir durum söz konusu olup makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin başlangıç tarihi, başvurucunun nefroloji yan dal ihtisasının tanınması hususunu içeren talebini ilgili idareye ilettiği 4/8/2005 tarihidir (Selahattin Akyıl, § 45).

34. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebinin Danıştay Sekizinci Dairesince reddedildiği tarih olan 18/2/2013 olduğu anlaşılmaktadır.

35. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucunun 16/11/2005 tarihinde Ankara 9. İdare Mahkemesinde yürütmenin durdurulması talepli iptal davası açtığı, 15/3/2006 tarihinde ilk inceleme yapıldığı ve yürütmenin durdurulması talebi hakkında karar verildiği, 14/11/2007 tarihinde davanın reddine karar verildiği, bu kararın başvurucu tarafından temyiz edildiği, temyiz incelemesini yapan Danıştay Sekizinci Dairesinin 25/4/2012 tarihli ilamı ile başvurucunun temyiz talebinin reddedildiği ve kararın onandığı, başvurucunun bu karara karşı karar düzeltme yoluna başvurması üzerine aynı Dairenin 18/2/2013 tarihli ilamı ile talebin reddine karar verildiği ve bu kararın başvurucuya 14/5/2013 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

36. İlgili yargılama evrakının incelenmesi neticesinde başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları nezdinde sürdüğü görülmekle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usul hükümleri içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 13).

37. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM tarafından verilen birçok ihlal kararında yer verilmiş olup özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (Selahattin Akyıl, §§ 54-60).

38. Başvuruya konu davaya bütün olarak bakıldığında 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi olan yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yıla yakın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

39. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

40. Başvurucu, uzayan yargılama süreci boyunca nefroloji uzmanı olarak çalışamaması nedeniyle doğan zararlarına ilişkin olarak 250.000 TL maddi ve sahip olduğu uzmanlığı kullanamaması nedeniyle içine düştüğü ruhsal durumun düzeltilmesi amacıyla 150.000 TL manevi tazminat ödenmesini ve idari işlemin iptaline karar verilerek çalışma özgürlüğüne yönelik müdahalenin ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.

41. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

42. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıla yakın yargılama süresi nazara alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 7.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

43. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

44. Dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Çalışma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

17/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mahmut Tolon [2.B.], B. No: 2013/3773, 17/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı MAHMUT TOLON
Başvuru No 2013/3773
Başvuru Tarihi 27/5/2013
Karar Tarihi 17/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yurt dışında tamamlanan ihtisasın Türkiye’de tanınmaması nedeniyle çalışma hak ve özgürlüğü ile eşitlik ilkesi, buna ilişkin idari yargı sürecinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) İhlal Manevi tazminat
Kapsam dışı haklar Kapsam dışı (hak) Konu Bakımından Yetkisizlik
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Konu Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 1
14
20
49
60
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi