logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Benhür Çavdarlı [2.B.], B. No: 2014/183, 17/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BENHÜR ÇAVDARLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/183)

 

Karar Tarihi: 17/3/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

İsmail Emrah PERDECİOĞLU

Başvurucu

:

Benhür ÇAVDARLI

Vekili

:

Av. Bilge Yağız ÜNAL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, itirazın iptali davasında açık delillerin varlığına rağmen taleplerin reddine karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 6/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 11/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 28/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir örneği görüş için gönderilmiştir. Bakanlığın 23/2/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, 29/11/2001 tarihinde Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) açtığı itirazın iptali davasında, davalı Holdingin en büyük hissedarlarından olduğunu, Holdingin 1997 yılında üretim deneme sürecinde işletme sermayesinin yetersiz olması nedeniyle üretime ara vermek zorunda kaldığını, yaklaşık iki yıl sonra kendisinin sağladığı kredi ile yeniden üretime geçildiğini, böylece Holdingin üretim olanaklarını geliştirebildiğini, Holdinge sağladığı krediden dolayı hakkında icra takibine başlandığını ancak gerek bağımsız denetim raporlarında gerekse Şirket bilançolarında ve resmî kayıtlarda, muavin defterler ve dava dosyalarında Şirkete sağladığı kredinin sabit olmasına karşın ilgili icra takip dosyasında Holdingin itirazının bulunduğunu belirterek kötü niyete dayalı itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

8. Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 12/11/2003 tarihli ve E.2001/559, K.2003/514 sayılı kararı ile tanık ifadeleri, incelenen ilgili Mahkeme dosyaları, Şirket defterleri, bilirkişi raporu ve toplanan diğer delillerin değerlendirilmesi sonucu davanın kabulü ile itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmetmiştir.

9. Davalı tarafça temyiz talebinde bulunulması sonucu dosya Yargıtay 10. Hukuk Dairesine gönderilmiş, anılan Dairenin 11/3/2004 tarihli ilamı ile dosyanın iş bölümü nedeniyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 28/12/2004 tarihli ve E.2004/3584, K.2004/12976 sayılı ilamında İlk Derece Mahkemesi kararının eksik incelemeye ve Şirket kayıtları üzerinde yeterli inceleme yapmayan tek kişilik bilirkişi raporuna dayandığını belirtmiş; şirketler hukuku muhasebesinden anlayan bir bilirkişinin de içinde bulunduğu bilirkişi kurulundan, iddia edilen miktarın Şirket kayıtlarına fiilen girip girmediği, girmiş ise ne şekilde girdiği; hangi tarihlerde, ne şekilde kayıtlara işlendiği, giren miktarın davalı Şirketçe nerelerde kullanıldığı araştırılıp bu kredilerle ödeme yapıldığı iddia edilen yerlerden kayıtlar getirilmesi suretiyle Şirket kayıtları ile karşılaştırma yapılarak rapor alınması, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan başvurucu gözetiminde tutulan davalı Şirket kayıtlarının, başvurucunun alacağını kanıtlamaya tek başına yeterli olmayacağının da gözetilerek karar verilmesi gerektiğini belirtmiş ve kararı bozmuştur.

11. Bozma kararına uyan Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 17/1/2011 tarihli ve E.2005/70, K.2011/8 sayılı kararı ile Yargıtay bozma ilamına uygun şekilde oluşturulan bilirkişi heyetinden alınan raporlar ve ek raporlarda, Şirket kayıtlarının usulüne uygun tutulmadığının ve tutulan defterlerin hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığının ortaya konulduğunu, ayrıca iddia olunan alacak miktarının yazılı belge ile ispatının zorunlu olduğunu, başvurucunun alacağı olarak ileri sürdüğü bu meblağa ilişkin iddiasını usulüne uygun belgeler ile ispatlayamadığını belirterek davanın reddine hükmetmiştir.

12. İlk Derece Mahkemesinin bu kararı, duruşmalı temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmiş; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 1/4/2011 tarihli ve E.2011/4133, K.2011/3765 sayılı ilamı ile duruşma için yeterli pul bulunmadığı gerekçesiyle dosyayı Mahkemesine iade etmiştir.

13. Belirtilen eksikliğin tamamlanmasının ardından yapılan temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 19/3/2013 tarihli ve E.2011/6083, K.2013/5341 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararını onamış; aynı Daireye yapılan karar düzeltme istemini de 11/10/2013 tarihli ve E.2013/10611, K.2013/18205 sayılı ilamı ile reddetmiştir.

14. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam başvurucuya 6/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 6/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 30. maddesi şöyledir:

"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."

17. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri dörtyüzmilyon lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.”

18. 6100 sayılı Kanun’un 200. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 17/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 6/1/2014 tarihli ve 2014/183 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü: 

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, 29/11/2001 tarihinde Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasında, kredi temin ettiğine dair Şirket Yönetim Kurulu kararı, kredinin teminatı olarak Şirket hisselerinin teslim edildiğine dair tutanak, Şirket Genel Kurulu toplantısında gelir-gider tablolarının kabulü ile borcun ikrar edilmiş olması, bilirkişi raporunda Şirketin ödeme gücü olmamasına karşın borç ödemesinde bulunduğunun tespiti gibi lehine açık delillerin varlığına rağmen taleplerinin reddine karar verildiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespit edilmesine karar verilmesini istemiştir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 

 a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

21. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

 “Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

23. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

24. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

25. Somut olayda başvurucu, Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasında, kredi temin ettiğine dair Şirket Yönetim Kurulu kararı, kredinin teminatı olarak Şirket hisselerinin teslim edildiğine dair tutanak, Şirket Genel Kurulu toplantısında gelir-gider tablolarının kabulü ile borcun ikrar edilmiş olması, bilirkişi raporunda Şirketin ödeme gücü olmamasına karşın borç ödemesinde bulunduğunun tespiti gibi lehine açık delillerin varlığına rağmen taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Başvurucu tarafından açılan davada Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, 12/11/2003 tarihli kararı ile tanık ifadeleri, incelenen mahkeme dosyaları ve Şirket defterleri, bilirkişi raporu ve toplanan diğer delillerin değerlendirilmesi sonucu davanın kabulüne hükmetmiş; temyiz incelemesi sonucu anılan karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/12/2004 tarihli ilamı ile eksik inceleme ve araştırmaya dayalı karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur (bkz. § 10). Bozma üzerine Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, Yargıtay ilamında belirtilen hususlar doğrultusunda yaptığı inceleme ve bilirkişi raporu ile ek raporları dikkate alarak başvurucunun iddia ettiği alacak miktarının yazılı belge ile ispatının zorunlu olduğunu ancak başvurucunun alacağı olarak ileri sürdüğü bu meblağa ilişkin iddiasını usulüne uygun belgeler ile ispatlayamadığını belirtmiş ve davanın reddine hükmetmiştir. İlk Derece Mahkemesinin bu kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/3/2013 tarihli ilamı ile onanmış, aynı Daireye yapılan karar düzeltme istemi de 11/10/2013 tarihli ilamla reddedilmiştir.

27. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

28. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi İlk Derece Mahkemesinin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

29. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığı İddiası

30. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

 2. Esas Yönünden

31. Başvurucu, 29/11/2001 tarihinde Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında -ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle- Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).

33. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

34. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan itirazın iptali davasının söz konusu olduğu görüldüğünden 1086 sayılı mülga Kanun ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılamanın medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).

35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı -kural olarak- uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih 29/11/2001’dir.

36. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergün ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesince reddedildiği 11/10/2013 olduğu anlaşılmaktadır.

37. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde yargılamanın konusunun başvurucu tarafından yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/11/2003 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, temyiz talebi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/12/2004 tarihli ilamı ile kararı bozmaya hükmedildiği, bozma üzerine Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/1/2011 tarihli kararı ile davanın reddedildiği, temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/3/2013 tarihli ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının onandığı, karar düzeltme isteminin de 11/10/2013 tarihli ilamla reddedildiği belirlenmiştir.

38. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin dikkate alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 34-64).

39. Başvuruya konu alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali davasının incelenmesi neticesinde, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, yargılamanın niteliği, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller gibi kriterler dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğu anlaşılmışsa da somut başvuru açısından daha önce verilen kararlar dışında farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ancak söz konusu on bir yıl on bir aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

41. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespitine hükmedilmesini talep etmiştir.

42. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

43. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasında -esas inceleme sonunda ihlal kararı verilmesi hâlinde- ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş ancak yerindelik denetimi yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

44. Başvuru konusu olayda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte başvuruya konu olan yargılama sürecinin kesinleşerek sona erdiği dikkate alındığında başvurucunun tazminat talebi bulunmaması nedeniyle ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır.

45. Dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına

17/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Benhür Çavdarlı [2.B.], B. No: 2014/183, 17/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı BENHÜR ÇAVDARLI
Başvuru No 2014/183
Başvuru Tarihi 6/1/2014
Karar Tarihi 17/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, itirazın iptali davasında açık delillerin varlığına rağmen taleplerin reddine karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal İhlalin tespiti
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
200
1086 Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 288
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi