TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ZEYNİ ARAT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3951)
Karar Tarihi: 18/2/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Zeyni ARAT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gönderilmek istenen mektubun ceza infaz kurumunca alıkonulması nedeniyle haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2013 tarihinde Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 15/7/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/8/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 26/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 31/8/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak tutulmakta olup 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesine göre hapis cezası almıştır.
10. Başvurucunun göndermek istediği mektubun alıcısı, terör örgütü yöneticisi olduğu gerekçesiyle hükümlü olan A.Ö.dür.
11. Başvurucunun göndermek istediği mektup toplam dört sayfadan oluşmakta olup Türkçe yazılmıştır. Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Merhaba Sevgili Heval!
Merak ve kaygıyla geçirdiğimiz uzun bir sürenin ardından sesinizi yeniden duymanın sevinci ve heyecanı içindeyim. Bu sesin hem Mezapotomya hem de Anadolu topraklarının her karışına nasıl yansıdığını anlatamam. Özellikle vekillerin görüşme odasına girerken karşılaştıkları moral ve coşku karşısında gözlerinde parıldayan ışık kimlerin yüreğini ısıtmaz ki?...
Sevgili Heval; bildiğiniz gibi daha önce Gaziantep cezaevindeyim. Yaklaşık dört ay önce buraya (Bolu'ya) bazı arkadaşlarla getirildim. Artık buradan arada bir ziyaretinize gelmeye çalışacağım. Ben bundan büyük heyecan duyuyorum. Ama eğer yazılan kelimelerden bir tanesi dahi canınızı sıkarsa (beni hücreden kovar gibi) kağıdı buruşturup atmazsanız, sıkıntınız acısını buradan duyamayacağımı bilmenizi isterim. Bu tür ziyaretlerin dezavantajları var biliyorsunuz. Karşılıklı sohbet imkanı olmadığı gibi benim gibileri ters konuma da yatabiliyor. Yani dinlemesi gereken kişi konuşan durumuna sokuyor. Bu gerçekliğe rağmen yine de odanıza bir ses vermenin heyecanını yaşamak istedim....",
"...Ortadoğu'da yaşanan bu kadar belirleyici gelişmeler karşısında Türkiye'nin önünde sonunda iki seçenekle karşı karşıya kalacağını görüyoruz. Elbetteki her iki seçenekte de önemli etkiler yaratabilecek konuma sahiptir. Ancak her iki seçeneğin sürükleyeceği kader birbirinin çok zıddi sonuçlarına sahip. Bu seçeneklerden birisi, küresel güçlerin stratejesini truva atı olarak 'kullanıp' çatışmaları derinleştirecek bölgesel misyon kazanma arayışıdır. Genel olarak gerek Mısır ve Libya'ya müdahale sırasında gerekse de Suriye meselesinde küresel güçlerin bu misyona ne kadar izin vereceği yeterince açıklık kazanmıştır. Türkiye'nin bu misyonda kararlığını göstermek amacıyla meydan okumalar küresel güçlerin şimdilik ses çıkarmamasının nedeninin köprünün geçilmesini beklendiği olduğunu iyi biliyoruz. Ortadoğu dizginleri ele geçirilir geçilmez biriken hesabı sormaktan geri durmayacağını biliyoruz...."
"Bana göre Türkiye'nin diğer Ortadoğu ülkelerinden ayrıcalıklı bir özelliği var. Ortadoğu ülkelerine nazaran ikinci bir seçeneğe sahip tek ülkedir. Doğu uygarlığının ve Batı'nın tam ortasında bir coğrafyada yer alması bu seçeneğin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Çok çeşitli etnik, dini, sosyal gruplu kültürel yapısı ikinci önemli ayağını oluşturmaktadır... Ancak aynı şekilde tersinden bir sonucun tehlikesini de içermektedir. Coğrafik konumu onu tüm doğu-batı arasındaki çatışmalara muhatap kılmaktadır....Yine çeşitli kültürel yapılı oluşu, gerçek birleştirici ortak (adil) değerlerle kaynaştırılmadığından (kürtlük-türklük, Alevilik-sünnilik,...) toplumu dağılmaya açık bir noktada tutmaktadır..."
"...Milattan önce 6. yüzyılda Anadolu'nın Akdeniz kıyılarında bunun başarıldığını görüyoruz...", "Kanaatimce Türkiye Cumhuriyeti o gün İyonların karşı karşıya kaldığı süreçle benzer şartları yaşamaktadır...", "Biliyorum Türkiye Cumhuriyetinden bunu bugün başarmasını beklemek hayalcilik olur. Ancak en azından bugün girmiş olduğu anayasal oluşum sürecinin normlarını ve formlarını doğaan koyarsa bu yoldan ilerleyişinin kapılarını önemli ölçüde açmış olacağını düşünüyorum."
"Diğer yandan şehirler ve bölgeler arası ekonomik, sosyal dengesizlikler toplumsal birliği (barışı) zehirleyen önemli bir virüs olarak görülmelidir....", "Diğer bir konu ise, ülkenin kaderi ve vatandaşın karar gücüne ilişkindir. Elbette ideal olan ve olması gereken vatandaşın bütün karar süreçlerinde yer almasıdır.Öyle görünüyor ki, ülke içi mevcut siyasi konjoktürel durum buna imkan vermemektedir. Ancak en azından başlangıç itibariyle, herhangi bir ülkeyle savaş ve barış kararının yanı sıra anayal kararların tümü halk oyuna bağlanmalıdır. Bu, açgözlü iktidarların elinden kader belirleyici kararların alınmasını sağlayacaktır..."
12. Başvurucunun yazmış olduğu mektup, Mektup Okuma Komisyonunca sakıncalı bulunarak Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) sevk edilmiştir.
13. Disiplin Kurulunun 15/3/2013 tarihli ve 2013/33 sayılı kararında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 68. maddesinin üçüncü fıkrasına yer verilmiş ve aynen şu gerekçeyle mektup alıkonulmuştur:
"Mektubun içeriğinde 'terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri ve terör örgütü mensuplarını övücü ve yüceltici ifadeler taşıması nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."
14. Başvurucu bu karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 28/3/2013 tarihli ve E.2013/703, K.2013/722 sayılı kararlabaşvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyle belirtilmiştir:
"5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflarhükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez ibaresi yer aldığından;
İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."
15. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bolu Ağır Ceza Mahkemesi 14/5/2013 tarihli ve 2013/456 sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu 30/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
18. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan, 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."
19. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 122. maddesi şöyledir:
"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir."
20. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu mektubunun gönderilmemesi ile ilgili alınan kararlar nedeniyle Anayasa'da güvence altına alınan haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiş, mektubun içeriğinde özet olarak tarihî, siyasi ve felsefi bir sohbetin söz konusu olduğunu ileri sürerek mektubun alıkonulmasına ilişkin kararların kaldırılmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Cezaevi İdaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır.
24. Başvurucunun, göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
25. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi İdaresince Anayasa'da güvence altına alınan haklara aykırı bir şekilde gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını belirterek işlemlerin iptalini talep etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları genel olarak hatırlatılarak başvurucunun iddialarının değerlendirilmesinde bu hususların da göz önünde tutulabileceği bildirilmiştir.
27. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, görüş yazısında ifade edilen AİHM kararlarının kendisi ile ilgili olmadığını, mektubun içeriğinden bir kimseye zarar verecek bir çıkarım yapılamayacağını, mektubun barışçıl duygularla yazıldığını ifade ederek talebini yinelemiştir.
b. Genel İlkeler
28. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında (B. No: 2013/1822, §§ 28-34) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
29. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun mektubu sakıncalı olarak değerlendirilerek gönderilmemiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında (§§ 37–46) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında (§§ 47-50) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
33. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
34. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmeleri ve terör örgütü mensuplarını övücü ve yüceltici ifadeler taşıması olarak gösterilmiştir.
35. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, cezaevi disiplin kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin; kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük
36. Başvurucu, gönderilmek istenen metnin içeriğinde sakıncalı olarak değerlendirilebilecek bir ifade olmadığını; mektubu, toplum olarak farklılıkların bir arada olabileceği düşüncesinin ve ölüp öldürmenin son bulmasına yönelik arayışların başlamasından duyduğu memnuniyeti ifade etmek için yazdığını; mektupta barışın Türkiye'ye nasıl gelebileceğine ilişkin düşüncelerinyer aldığını belirterek Kanun metinlerinin keyfî olarak uygulandığını, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde, AİHM kararlarında ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ihlaline sebebiyet vermeyeceği belirtilmiş; başvuruya konu mektubun gönderilmemesinin amaçlanan hedefler açısından orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede bulunulmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
38. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında (§§ 58-68) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
39. Başvurucu 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. ve 59. maddelerine göre müebbet hapis cezası almıştır. Somut olayda mektubun muhatabı terör örgütü PKK'yı kurma ve yönetme suçundan hükümlü A.Ö.dür.
40. Türkçe adı Kürdistan İşçi Partisi olan PKK, yasadışı silahlı bir terör örgütüdür. PKK, yargı erki tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edildiği gibi Emniyet Genel Müdürlüğünün yayımladığı "Türkiye'de hâlen faaliyetlerine devam eden başlıca terör örgütleri" listesinde "PKK/KONGRA-GEL" adıyla yer almaktadır. PKK, Silahlı Terörizme Karşı Özel Önlemlerin Uygulanması Hakkındaki Avrupa Konseyinin 27 Aralık 2001 tarihli Ortak Tutum (Council Common Position) kararından bu yana Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Bundan başka PKK, Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) terörist organizasyonlar listesinde yer aldığı gibi Birleşmiş Milletler ve NATO ile bölgedeki Suriye, Irak, İran gibi pek çok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından da terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Ayrıca PKK, ABD'nin uyuşturucu kaçakçıları listesinde de bulunmaktadır (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 87).
41. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler. Bununla birlikte başvurucunun ve muhatabın durumu itibarıyla cezaevi idarelerinin konuya hassasiyet ile yaklaşmasını Anayasa Mahkemesi doğal karşılayabilir. Nitekim mektupta muhatap alınan kişi 1999 yılında yakalanmadan önce PKK terör örgütünün yöneticisi konumundaydı.
42. Muhatap kişi yasa dışı örgüt kurmak ve yönetmekten hükümlü olsa da hükümlü veya tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma" şeklinde değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).
43. Bu kapsamda, yasa dışı örgüt faaliyetinde bulunmaları nedeniyle ceza alan hükümlüler arasındaki haberleşmenin örgütsel nitelik taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın bu faaliyetlerinin örgütsel haberleşme kapsamında değerlendirilerek müdahalede bulunulması Anayasanın 22. maddesine uygun düşmez (Turan Günana (3), B. No: 2013/8554, 4/11/2015, § 68).
44. Ancak cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içerdiğinin, özellikle cezaevi idareleri tarafından yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da göndericinin hususi olarak hangi sözlerinin suçu ve suçluyu övücü yahut örgüt propagandası içeren ifadeler olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
45. Başvurucunun "Merhaba sevgili heval!" diye başladığı mektubun başlarında muhataba yönelik bir kısım övücü sözler olmasına karşın mektubun diğer kısmında genel olarak Türkiye'de ve Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere, Türkiye'nin jeopolitik konumuna ve yaşanılan sorunlara ilişkin olarak Türkiye'nin nasıl yol ayrımında bulunduğuna, milattan önce 6. yüzyılda yer alan topluluklardan bir kısmının nasıl hareket ettiğine değinilmiştir. Ayrıca şehirler arasında yer alan dengesizliklerin de toplumsal barışı zedelediği gibi hususlara ve iktidarın halk oylaması ile sınırlandırılabileceğine ilişkin başvurucunun düşüncelerine yer verildiği görülmüştür (bkz. § 11).
46. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararından "mektubun içeriğinde" yer alan bir kısım ifadelerin Kanun'un emrettiği bir hususa aykırı olabileceği anlaşılmakla beraber hangi ifadelerin bu kapsamda olduğu belirtilmediği ve mektubun tamamının alıkonulmasına ilişkin hiçbir gerekçeye yer verilmediği görülmektedir. İnfaz Hâkimliği ise "dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde" şeklindeki gerekçeyle Disiplin Kurulu kararına karşı yapılan şikâyette yeni bir gerekçe göstermiştir. Bununla beraber İnfaz Hâkimliğinin kararından tam olarak neyin kastedildiği anlaşılamamaktadır.
47. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca "Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008; Fatih Taş, B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§92-93).
48. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgükabul edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmış, başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
49. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca bilgi edinilmesi için Bakanlığa gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
51. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
52. Başvurucunun, sadece işlemin iptal edilmesini isteyerek yeniden yargılanma talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
53. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için bu kapsamda yeniden yargılamada hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bolu İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bolu İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
18/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.