TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEYNİ ARAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3951)
|
|
Karar Tarihi: 18/2/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Zeyni ARAT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gönderilmek istenen mektubun ceza infaz kurumunca
alıkonulması nedeniyle haberleşme ve ifade hürriyetinin ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/5/2013 tarihinde Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı
aracılığıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 15/7/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/8/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
26/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 31/8/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda hükümlü olarak tutulmakta olup 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga
Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesine göre hapis cezası almıştır.
10. Başvurucunun göndermek istediği mektubun alıcısı, terör
örgütü yöneticisi olduğu gerekçesiyle hükümlü olan A.Ö.dür.
11. Başvurucunun göndermek istediği mektup toplam dört sayfadan
oluşmakta olup Türkçe yazılmıştır. Mektubun ilgili kısımları şöyledir:
"Merhaba Sevgili Heval!
Merak ve kaygıyla geçirdiğimiz uzun bir
sürenin ardından sesinizi yeniden duymanın sevinci ve heyecanı içindeyim. Bu
sesin hem Mezapotomya hem de Anadolu topraklarının
her karışına nasıl yansıdığını anlatamam. Özellikle vekillerin görüşme odasına
girerken karşılaştıkları moral ve coşku karşısında gözlerinde parıldayan ışık kimlerin
yüreğini ısıtmaz ki?...
Sevgili Heval;
bildiğiniz gibi daha önce Gaziantep cezaevindeyim. Yaklaşık dört ay önce buraya
(Bolu'ya) bazı arkadaşlarla getirildim. Artık buradan arada bir ziyaretinize
gelmeye çalışacağım. Ben bundan büyük heyecan duyuyorum. Ama eğer yazılan
kelimelerden bir tanesi dahi canınızı sıkarsa (beni hücreden kovar gibi) kağıdı buruşturup atmazsanız, sıkıntınız acısını buradan
duyamayacağımı bilmenizi isterim. Bu tür ziyaretlerin dezavantajları var
biliyorsunuz. Karşılıklı sohbet imkanı olmadığı gibi
benim gibileri ters konuma da yatabiliyor. Yani dinlemesi gereken kişi konuşan
durumuna sokuyor. Bu gerçekliğe rağmen yine de odanıza bir ses vermenin
heyecanını yaşamak istedim....",
"...Ortadoğu'da yaşanan
bu kadar belirleyici gelişmeler karşısında Türkiye'nin önünde sonunda iki
seçenekle karşı karşıya kalacağını görüyoruz. Elbetteki
her iki seçenekte de önemli etkiler yaratabilecek konuma sahiptir. Ancak her
iki seçeneğin sürükleyeceği kader birbirinin çok zıddi
sonuçlarına sahip. Bu seçeneklerden birisi, küresel güçlerin stratejesini truva atı olarak
'kullanıp' çatışmaları derinleştirecek bölgesel misyon kazanma arayışıdır.
Genel olarak gerek Mısır ve Libya'ya müdahale sırasında gerekse de Suriye
meselesinde küresel güçlerin bu misyona ne kadar izin vereceği yeterince
açıklık kazanmıştır. Türkiye'nin bu misyonda kararlığını göstermek amacıyla
meydan okumalar küresel güçlerin şimdilik ses çıkarmamasının nedeninin köprünün
geçilmesini beklendiği olduğunu iyi biliyoruz. Ortadoğu dizginleri ele
geçirilir geçilmez biriken hesabı sormaktan geri durmayacağını biliyoruz...."
"Bana göre Türkiye'nin diğer Ortadoğu
ülkelerinden ayrıcalıklı bir özelliği var. Ortadoğu ülkelerine nazaran ikinci
bir seçeneğe sahip tek ülkedir. Doğu uygarlığının ve Batı'nın tam ortasında bir
coğrafyada yer alması bu seçeneğin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Çok
çeşitli etnik, dini, sosyal gruplu kültürel yapısı ikinci önemli ayağını
oluşturmaktadır... Ancak aynı şekilde tersinden bir sonucun tehlikesini de içermektedir.
Coğrafik konumu onu tüm doğu-batı arasındaki çatışmalara muhatap kılmaktadır....Yine çeşitli kültürel yapılı oluşu, gerçek
birleştirici ortak (adil) değerlerle kaynaştırılmadığından (kürtlük-türklük, Alevilik-sünnilik,...)
toplumu dağılmaya açık bir noktada tutmaktadır..."
"...Milattan önce 6. yüzyılda Anadolu'nın Akdeniz kıyılarında bunun başarıldığını
görüyoruz...", "Kanaatimce Türkiye Cumhuriyeti o gün İyonların karşı
karşıya kaldığı süreçle benzer şartları yaşamaktadır...", "Biliyorum
Türkiye Cumhuriyetinden bunu bugün başarmasını beklemek hayalcilik olur. Ancak
en azından bugün girmiş olduğu anayasal oluşum sürecinin normlarını ve
formlarını doğaan koyarsa bu yoldan ilerleyişinin
kapılarını önemli ölçüde açmış olacağını düşünüyorum."
"Diğer yandan şehirler ve bölgeler arası
ekonomik, sosyal dengesizlikler toplumsal birliği (barışı) zehirleyen önemli
bir virüs olarak görülmelidir....", "Diğer
bir konu ise, ülkenin kaderi ve vatandaşın karar gücüne ilişkindir. Elbette
ideal olan ve olması gereken vatandaşın bütün karar süreçlerinde yer almasıdır.Öyle görünüyor ki, ülke
içi mevcut siyasi konjoktürel durum buna imkan
vermemektedir. Ancak en azından başlangıç itibariyle, herhangi bir ülkeyle
savaş ve barış kararının yanı sıra anayal kararların
tümü halk oyuna bağlanmalıdır. Bu, açgözlü iktidarların elinden kader
belirleyici kararların alınmasını sağlayacaktır..."
12. Başvurucunun yazmış olduğu mektup, Mektup Okuma Komisyonunca
sakıncalı bulunarak Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) sevk
edilmiştir.
13. Disiplin Kurulunun 15/3/2013 tarihli ve 2013/33 sayılı
kararında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un
68. maddesinin üçüncü fıkrasına yer verilmiş ve aynen şu gerekçeyle mektup
alıkonulmuştur:
"Mektubun içeriğinde 'terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak
haberleşmeleri ve terör örgütü mensuplarını övücü ve yüceltici ifadeler
taşıması nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."
14. Başvurucu bu karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz
Hâkimliği) nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 28/3/2013
tarihli ve E.2013/703, K.2013/722 sayılı kararlabaşvurucunun
şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyle belirtilmiştir:
"5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini
tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü
veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflarhükümlüye verilmez.
Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez ibaresi yer aldığından;
İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz
Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek
gerekmiştir."
15. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna
başvurmuştur. İtirazı inceleyen Bolu Ağır Ceza Mahkemesi 14/5/2013 tarihli ve
2013/456 sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçeye atıf yaparak
kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle başvurucunun itirazının reddine
karar vermiştir.
16. Başvurucu 30/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen
kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve
ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine
gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu
komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından
yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir."
18. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan,
6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan, 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının
Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 91.
maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden
olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit
ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü
tarafından yazılmış ise gönderilmez."
19. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 122. maddesi şöyledir:
"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve
gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve
telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür
başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru
tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve
gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde
sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf
içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için
avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü
uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp
incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve
telgraflar zarfları ile birlikte verilir."
20. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline
gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun
disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde,
mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna
kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı
idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde
çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir.
Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ
edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre
beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu
kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği
kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına
itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına
göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ
tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz
hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı
tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz
edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı
görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı
sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen
mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması
durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 18/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu mektubunun gönderilmemesi ile ilgili alınan
kararlar nedeniyle Anayasa'da güvence altına alınan haberleşme ve ifade
hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiş, mektubun içeriğinde özet olarak
tarihî, siyasi ve felsefi bir sohbetin söz konusu olduğunu ileri sürerek
mektubun alıkonulmasına ilişkin kararların kaldırılmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Cezaevi İdaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi
nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanması hakkındadır.
24. Başvurucunun, göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna
karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul
edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
25. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi İdaresince
Anayasa'da güvence altına alınan haklara aykırı bir şekilde gönderilmediğini,
şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını belirterek işlemlerin
iptalini talep etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
içtihatları genel olarak hatırlatılarak başvurucunun iddialarının
değerlendirilmesinde bu hususların da göz önünde tutulabileceği bildirilmiştir.
27. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, görüş
yazısında ifade edilen AİHM kararlarının kendisi ile ilgili olmadığını,
mektubun içeriğinden bir kimseye zarar verecek bir çıkarım yapılamayacağını,
mektubun barışçıl duygularla yazıldığını ifade ederek talebini yinelemiştir.
b. Genel İlkeler
28. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında (B. No: 2013/1822, §§ 28-34) hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından
yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
29. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla
başvurucunun mektubu sakıncalı olarak değerlendirilerek gönderilmemiştir.
Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme
hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı,
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın;
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik
toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
31. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında (§§ 37–46) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerin "kanunilik"
ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında (§§ 47-50) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan
müdahalelerde "meşru amaç"
ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
33. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
“Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya
diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti
içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği,
hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada
belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış
olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde
cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
34. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun
göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan
mektubun içeriğinde terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı olarak
haberleşmeleri ve terör örgütü mensuplarını övücü ve yüceltici ifadeler
taşıması olarak gösterilmiştir.
35. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, cezaevi disiplin
kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin;
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin
sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine
ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna
varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve
Ölçülülük
36. Başvurucu, gönderilmek istenen metnin içeriğinde sakıncalı
olarak değerlendirilebilecek bir ifade olmadığını; mektubu, toplum olarak
farklılıkların bir arada olabileceği düşüncesinin ve ölüp öldürmenin son
bulmasına yönelik arayışların başlamasından duyduğu memnuniyeti ifade etmek
için yazdığını; mektupta barışın Türkiye'ye nasıl gelebileceğine ilişkin düşüncelerinyer aldığını belirterek Kanun metinlerinin
keyfî olarak uygulandığını, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde, AİHM kararlarında ceza infaz
kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı
başına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ihlaline sebebiyet
vermeyeceği belirtilmiş; başvuruya konu mektubun gönderilmemesinin amaçlanan
hedefler açısından orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda
gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede
bulunulmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
38. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz kararında (§§ 58-68) hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde
demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi yönünden genel
ilkelere yer verilmiştir.
39. Başvurucu 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. ve 59.
maddelerine göre müebbet hapis cezası almıştır. Somut olayda mektubun muhatabı
terör örgütü PKK'yı kurma ve yönetme suçundan hükümlü A.Ö.dür.
40. Türkçe adı Kürdistan İşçi Partisi olan PKK, yasadışı silahlı
bir terör örgütüdür. PKK, yargı erki tarafından silahlı terör örgütü olarak
kabul edildiği gibi Emniyet Genel Müdürlüğünün yayımladığı "Türkiye'de hâlen faaliyetlerine devam eden başlıca
terör örgütleri" listesinde "PKK/KONGRA-GEL" adıyla
yer almaktadır. PKK, Silahlı Terörizme Karşı Özel Önlemlerin Uygulanması Hakkındaki
Avrupa Konseyinin 27 Aralık 2001 tarihli Ortak Tutum (Council
Common Position) kararından
bu yana Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir.
Bundan başka PKK, Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD)
terörist organizasyonlar listesinde yer aldığı gibi Birleşmiş Milletler ve NATO
ile bölgedeki Suriye, Irak, İran gibi pek çok ülke ve uluslararası kuruluş
tarafından da terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Ayrıca PKK, ABD'nin
uyuşturucu kaçakçıları listesinde de bulunmaktadır (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 87).
41. Mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan
hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu
gerçeğini göz önünde bulundurarak cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir
iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler. Bununla birlikte
başvurucunun ve muhatabın durumu itibarıyla cezaevi idarelerinin konuya
hassasiyet ile yaklaşmasını Anayasa Mahkemesi doğal karşılayabilir. Nitekim
mektupta muhatap alınan kişi 1999 yılında yakalanmadan önce PKK terör örgütünün
yöneticisi konumundaydı.
42. Muhatap kişi yasa dışı örgüt kurmak ve yönetmekten hükümlü
olsa da hükümlü veya tutuklular, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka
uygun olarak "bir mahkûmiyet kararına
bağlı olarak tutma" şeklinde değerlendirilebilecek kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim
Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın ve
Sözleşme'nin ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına
genel olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
43. Bu kapsamda, yasa dışı örgüt faaliyetinde bulunmaları
nedeniyle ceza alan hükümlüler arasındaki haberleşmenin örgütsel nitelik
taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın bu faaliyetlerinin örgütsel haberleşme
kapsamında değerlendirilerek müdahalede bulunulması Anayasanın 22. maddesine
uygun düşmez (Turan Günana
(3), B. No: 2013/8554, 4/11/2015, § 68).
44. Ancak cezaevinde tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin temini gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip oldukları haklar
sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu
kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan
ifadelerin, 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az
birini içerdiğinin, özellikle cezaevi idareleri tarafından yeterli düzeyde
gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da göndericinin
hususi olarak hangi sözlerinin suçu ve suçluyu övücü yahut örgüt propagandası
içeren ifadeler olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
45. Başvurucunun "Merhaba
sevgili heval!" diye başladığı
mektubun başlarında muhataba yönelik bir kısım övücü sözler olmasına karşın
mektubun diğer kısmında genel olarak Türkiye'de ve Ortadoğu'da yaşanan
gelişmelere, Türkiye'nin jeopolitik konumuna ve yaşanılan sorunlara ilişkin
olarak Türkiye'nin nasıl yol ayrımında bulunduğuna, milattan önce 6. yüzyılda
yer alan topluluklardan bir kısmının nasıl hareket ettiğine değinilmiştir.
Ayrıca şehirler arasında yer alan dengesizliklerin de toplumsal barışı
zedelediği gibi hususlara ve iktidarın halk oylaması ile
sınırlandırılabileceğine ilişkin başvurucunun düşüncelerine yer verildiği
görülmüştür (bkz. § 11).
46. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararından "mektubun
içeriğinde" yer alan bir kısım ifadelerin Kanun'un emrettiği bir hususa
aykırı olabileceği anlaşılmakla beraber hangi ifadelerin bu kapsamda olduğu
belirtilmediği ve mektubun tamamının alıkonulmasına ilişkin hiçbir gerekçeye
yer verilmediği görülmektedir. İnfaz Hâkimliği ise "dosya kapsamıda hep
birlikte değerlendirildiğinde" şeklindeki gerekçeyle Disiplin
Kurulu kararına karşı yapılan şikâyette yeni bir gerekçe göstermiştir. Bununla
beraber İnfaz Hâkimliğinin kararından tam olarak neyin kastedildiği
anlaşılamamaktadır.
47. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca
"Demokrasiler, temel hak ve
özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir.
Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren
sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu
nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak
koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve
ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142,
K.2008/148, 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün
özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa,
etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı
ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı
olacaktır (AYM, E.2009/59, K.2011/69, 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, 17/4/2008;
Fatih Taş, B. No: 2013/1461,
12/11/2014, §§92-93).
48. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer alan
ifadelere yönelik olarak yapılan müdahalede, mektuba özgükabul
edilebilir makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmış, başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması
suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahaleninamaçlanan
hedefler açısından aşırı, dolayısıyla orantısız olduğu ve bu bağlamda
demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine
varılmıştır.
49. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde
güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
50. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca bilgi edinilmesi için Bakanlığa gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
51. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
52. Başvurucunun, sadece işlemin iptal edilmesini isteyerek
yeniden yargılanma talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
53. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için bu kapsamda yeniden yargılamada hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bolu İnfaz Hâkimliğine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bolu İnfaz
Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
18/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.