logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Orhan Veli Yalçın [2.B.], B. No: 2013/4097, 21/1/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ORHAN VELİ YALÇIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/4097)

 

Karar Tarihi: 21/1/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu

:

Orhan Veli YALÇIN

Vekili

:

Av. Mehmet SAĞLAM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.             Başvuru, emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın hukuka aykırı olarak reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2.             Başvuru 17/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3.             İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4.             Bölüm Başkanı tarafından 2/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5.             Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü 30/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6.             Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 6/11/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7.             Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8.             Başvurucu, Turban Turizm A.Ş.'de sözleşmeli personel statüsünde daire başkanı olarak görev yapmakta iken 16/1/2002 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22. maddesi uyarınca Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına araştırmacı olarak atanmıştır.

9.             Başvurucunun Turban Turizm A.Ş.'de daire başkanı olarak görev yapması nedeniyle emekli kesenekleri 3000 ek gösterge rakamı üzerinden kesilmiş ve 18/5/2005 tarihinde emekli olması üzerine aynı ek gösterge rakamı esas alınarak başvurucuya emekli maaşı tahakkuk ettirilmiştir.

10.         Emekli Sandığının Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına iletilen 30/6/2005 tarihli yazısında, 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesinin beşinci fıkrasında “Kamu kurum ve kuruluşlarına atanan personelin devir sözleşmelerinin yapıldığı tarihteki kadro ve pozisyonlarına ait aylık ek gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminat haklarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarının, nakledildiği kurumun mevzuatına göre hak edeceği aylık ek gösterge, varsa ikramiye, her türlü zam ve tazminat haklarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark giderilinceye kadar herhangi bir kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir.” hükmünün yer aldığı, bu maddenin görev aylıkları ile ilgili olduğu, emekliliğe ilişkin bir düzenleme içermediği, ayrıca başvurucunun Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığına atanmadan önce sözleşme ücretine tabi olduğu; derece, kademe ve ek göstergesinin bulunmadığı, atandığı araştırma kadrosuna göre ek gösterge rakamının 2200 olarak uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

11.         Başvurucu, Emekli Sandığının ilgili yazısı üzerine Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin işlemin iptali ve uğradığı maddi kaybın giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

12.         Mahkemece 31/5/2007 tarihli ve E.2005/2636, K.2007/1483 sayılı kararla başvurucunun; Turban A.Ş.'de 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri uyarınca sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, daire başkanlığı yaptığı dönemde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında belirlenmiş herhangi bir kadro ve derecesinin, gösterge ya da ek göstergesinin bulunmadığı, Turban A.Ş.'de daire başkanlığı yaptığı gerekçesiyle sehven verilen ek gösterge rakamının iptal edilerek tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

13.         Temyiz üzerine Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/12/2009 tarihli ve E.2007/11748, K.2009/11007 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.

14.         Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/3/2013 tarihli ve 2010/2730, K.2013/2636 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

15.         Karar, başvurucuya 16/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16.         Başvurucu 17/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

17.         4046 sayılı Kanun’un 22. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:

 “Bu madde hükümlerine göre kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli personel ile iş kanunlarına tâbi personele, Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihi itibarıyla almakta oldukları sözleşme ücreti, ücret (fazla mesai ücreti hariç), ikramiye, bankacılık tazminatı, ek ücret, ek ödeme, teşvik ödemesi ve benzeri adlarla yapılan ödemelerin toplam net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır); nakledildiği kurum veya kuruluştaki kadro veya pozisyonlara ilişkin olarak yapılan aylık, ek gösterge, ikramiye, her türlü zam ve tazminatları (ek tazminat ve bankacılık tazminatı dâhil), makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı, sözleşme ücreti, ücret, ek ücret, ek ödeme, teşvik ödemesi, döner sermaye payı ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (fazla mesai ücreti, fiilen yapılan ders karşılığı ödenen ek ders ücreti hariç) toplam net tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir. Atandıkları kurumdaki kadro unvanı veya pozisyonlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir değişiklik olanlarla, başka kurumlara geçenlere fark tazminatı ödenmesine son verilir.”

18.         6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

19.         Mahkemenin 21/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 17/6/2013 tarihli ve 2013/4097 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20.         Başvurucu; Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar 3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, aynı ek gösterge rakamı esas alınarak kendisine emekli maaşı tahakkuk ettirildiğini, ek gösterge rakamının 2200'e düşürülmesi üzerine söz konusu idari işlemin iptali ve uğradığı maddi kayıpların ödenmesi talebiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Turban A.Ş.'nin özelleştirilmesinden önce ve sonra kadrolu devlet memuru olarak görev yaptığını fakat Mahkemece bu durumun dikkate alınmadığını, 3000 ek gösterge rakamı üzerinden emekli maaşı alacağını düşünerek emekliye ayrıldığını, bu nedenle hak kaybına uğradığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti ve eşitlik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

21.         Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davanın reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti ilkesi ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anılan ihlal iddiaları, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmiştir. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ise ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

22.         Başvurucu; emekliliğe esas ek göstergesinin 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı işleminin iptali istemiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada 4046 sayılı Kanun’un 22. maddesine aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, Turban A.Ş.'nin özelleştirilmesinden önce ve sonra kadrolu devlet memuru olarak görev yaptığını fakat Mahkemece bu durumun dikkate alınmadığını iddia etmiştir.

23.         Bakanlığının görüş yazısında başvurucunun şikâyetlerinin yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, hangi hakların ne şekilde ihlal edildiğinin belirtilmediği ifade edilmiştir.

24.         Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

25.         30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

26.         6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

27.         Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

28.         Başvuru konusu olayda emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin işlemin iptali ve uğradığı maddi kayıpların giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde başvurucunun Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada, Mahkemece 31/5/2007 tarihli kararla Turban A.Ş.'de 1475 sayılı Kanun ve 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca başvurucunun sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, daire başkanlığı yaptığı dönemde 657 sayılı Kanun kapsamında belirlenmiş herhangi bir kadro ve derecesinin, gösterge ya da ek göstergesinin bulunmadığı; Turban A.Ş.'de daire başkanlığı yaptığı gerekçesiyle sehven verilen ek gösterge rakamının iptal edilerek tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/12/2009 tarihli ilamıyla hüküm onanmıştır. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/3/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.

29.         Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada, ek gösterge rakamının düşürülmesine ilişkin idari işlemin iptali ile meydana gelen maddi zararın tazmini talep edilmiştir. Mahkemece yapılan tespitler ışığında başvurucunun Turban A.Ş.'de sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı dönemde maaşından ek göstergeye ilişkin bir kesinti yapılmadığı, başvurucunun araştırmacı kadrosuna atamasının yapıldığı tarih itibarıyla idarenin hatalı işlemi nedeniyle emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000 olarak belirlendiği, başvurucunun emekli olması üzerine tabi olduğu mevzuat hükümleri uyarınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının 2200 olarak belirlendiği, Mahkemenin incelemesi sonucunda da davanın reddedildiği anlaşılmıştır.

30.         Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

31.         Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkeme kararında da bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum tespit edilememiştir.

32.         Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Başvurucunun Emekli Maaşında Meydana Gelen Azalmaya İlişkin Olarak

33.         Anayasa Mahkemesi içtihadına göre Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa ve Sözleşme'yle korunan mülkiyet kavramı kapsamında değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir "ekonomik değer" veya icrası mümkün bir "alacağı" elde etmeye yönelik "meşru bir beklenti", Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı güvencesi kapsamında değerlendirilebilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36, 37).

34.         Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı, meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Hüseyin Remzi Polge, B. No: 2013/2166, § 33).

35.         Başvuru konusu olayda başvurucu; Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar 3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, aynı ek gösterge rakamı esas alınarak kendisine emekli maaşı tahakkuk ettirildiğini, ek gösterge rakamının 2200'e düşürüldüğünü, 3000 ek gösterge rakamı üzerinden emekli maaşı alacağını düşünerek emekliye ayrıldığını, bu nedenle hak kaybına uğradığını iddia etmiştir.

36.         Bakanlık, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin görüş sunmamıştır.

37.         Somut olayda Ankara 4. İdare Mahkemesince başvurucunun; Turban A.Ş.'de daire başkanlığı yaptığı dönemde sözleşmeli personel statüsünde çalıştığı, 4046 sayılı Kanun uyarınca Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığının araştırmacı kadrosuna atandığı, başvurucunun emekliliğe esas ek gösterge rakamının sehven 3000 olarak belirlendiği, ilgili Kanun hükümleri çerçevesinde (bkz. § 16) emekliliğe esas ek gösterge rakamının 2200 olarak belirlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı tespit edilmiştir.

38.         İdarenin hatalı işlemini belli durumlarda geri alabileceği veya kaldırabileceği hususunda kuşku yoktur. Başvuru konusu olayda, başvurucunun emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000 olarak belirlenmesinin 4046 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olduğu Emekli Sandığı, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı ve Mahkeme tarafından tespit edilmiştir.

39.         Bu durumda başvurucunun sehven yapıldığı belirlenen idari işleme dayanarak emekliliğe esas 3000 ek gösterge rakamından faydalandırılma istemi, alacak hakkı doğurucu bir etkiye sahip olmadığı gibi bu konuda meşru beklenti oluşturmaya da elverişli değildir. Dolayısıyla başvurucuyu iddia ettiği hakkı elde etme konusunda meşru beklentiye sevk edecek bir kanun hükmü veya yerleşik yargısal bir içtihat bulunmadığından başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına ilişkin korumadan yararlandırılması mümkün değildir.

40.         Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Başvurucunun 3000 Ek Gösterge Rakamı Üzerinden Prim Ödediği İddiasına İlişkin Olarak

41.         Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

" Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42.         6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43.         Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

44.         Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 17).

45.         Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, § 18).

46.         Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, § 19).

47.         Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök, § 20).

48.         Başvuru konusu olayda başvurucu, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar 3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediğini, ek gösterge rakamının 2200'e düşürülmesi nedeniyle hak kaybına uğradığını iddia etmiştir.

49.         Ankara 4. İdare Mahkemesinin 31/5/2007 tarihli kararıyla başvurucu hakkında sehven verilen ek gösterge rakamının iptali üzerine tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (bkz. § 20). Başvurucunun, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı araştırmacı kadrosuna atandığı tarihten emekli olduğu tarihe kadar 3000 ek gösterge rakamı üzerinden prim ödediği iddiasının idarenin hatalı işlemine dayandığı yönündeki Mahkemece yapılan tespit ışığında başvurucunun kendisinden fazladan tahsil edildiğini ileri sürdüğü prim alacağının iadesi istemiyle öncelikle idari ve yargısal makamlara başvurmasının gerektiği anlaşılmış ancak başvurucunun idari makamlar ve Derece Mahkemeleri nezdinde bu yönde herhangi bir talebinin bulunduğu tespit edilememiştir. Bu nedenle ihlale neden olduğu ileri sürülen iddiaya ilişkin olarak idari ve yargısal yollara başvurulmadığından başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.

50.         Açıklanan nedenlerle bireysel başvurunun bu kısmına ilişkin ihlal iddialarının başvuru yolları usulüne uygun şekilde tüketilmeden başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığına İlişkin İddia

51.         Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

52.         Başvurucu, Emekli Sandığının ilgili yazısı üzerine Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığınca emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin işleminin iptali ve uğradığı maddi kaybın giderilmesi istemiyle 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde açtığı davada yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

53.         Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalar ile hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davaların makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar, daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiştir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34–59).

54.         Başvuruya konu davanın, emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin işleminin iptali ve uğranılan maddi kayıpların giderilmesi istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görüldüğünden medeni hak ve yükümlülükleri konu alan somut davada yargılama faaliyetinin makul süre değerlendirmesi için başlangıcı, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarih olup (Güher Ergun ve diğerleri, § 50) bu tarih, somut başvuru açısından 19/12/2005’tir.

55.         Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay Onbirinci Dairesi tarafından karar düzeltme isteminin reddedildiği 18/3/2013’tür.

56.         Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde 19/12/2005 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde açılan ve emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin işleminin iptali ve uğranılan maddi kayıpların giderilmesi istemini konu alan dava için Mahkemenin 31/5/2007 tarihli kararıyla davanın reddedildiği, temyiz üzerine Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/12/2009 tarihli ilamıyla kararın onandığı, karar düzeltme isteminin aynı Dairenin 18/3/2013 tarihli ilamıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.

57.         Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu davanın -incelenmesinde hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında- karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 7 yıl 3 aylık yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

58.         Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

59.         Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına veya 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

60.         6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında Anayasa Mahkemesince bir ihlalin tespit edilmesi hâlinde yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebileceği belirtilmiştir.

61.         Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 7 yıl 3 aylık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

62.         Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

21/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Orhan Veli Yalçın [2.B.], B. No: 2013/4097, 21/1/2016, § …)
   
Başvuru Adı ORHAN VELİ YALÇIN
Başvuru No 2013/4097
Başvuru Tarihi 17/6/2013
Karar Tarihi 21/1/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, emekliliğe esas ek gösterge rakamının 3000'den 2200'e düşürülmesine ilişkin idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın hukuka aykırı olarak reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) İhlal Manevi tazminat
Mülkiyet hakkı Sosyal güvenlik Konu Bakımından Yetkisizlik
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 1
14
20
49
60
4046 Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun 22
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi