TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN BIYIK
BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru
Numarası: 2013/8772)
|
|
Karar
Tarihi: 21/1/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin
BIYIK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
vazife malulü aylığı ödenmesi istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlali iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,
5/12/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm İkinci Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu,
Batman ili Gercüş İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma er olarak askerlik
görevini yapmakta iken 22/3/1994 tarihinde operasyon dönüşü içinde bulunduğu
aracın bölücü terör örgütü mensuplarınca döşenen mayına çarpması sonucu
yaralanmıştır.
6. Başvurucuya,
Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) devam eden tedavi sürecinde toplam dokuz
ay hava değişimi ve istirahat verildikten sonra 14/3/1995 tarihli raporla
başvurucu hakkında “A/59 F1, Askerliğe devam
eder, mevcut yaralanma nedeni ile 90 gün iş ve gücünden kalır, uzuv kaybı ve
zaafı yoktur, kıt'asına taburcu” kararı
verilmiş; başvurucu, bir süre askerlik hizmetini yaptıktan sonra 31/8/1995
tarihinde terhis edilmiştir.
7. Jandarma
Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 15/8/1994 tarihli ve 3/3/1996
tarihli kararlarıyla başvurucuya, 90 gün iş ve güç kaybı karşılığı toplam
193.224.000 (eski) TL nakdî tazminat ödemesi yapılmıştır.
8. Başvurucu,
daha sonra yeniden GATA'da yatarak tedavi görmüş ve 5/3/1998 tarihli raporla
hakkında “Sağ femur
inter frokanterik kırık oplusu” tanısıyla “A/59 F1 askerliğe elverişlidir. 90 gün iş ve gücünden kalır, % 10 çalışma gücü kayıp oranı mevcuttur.” kararı
verilmiştir.
9. Başvurucu
bir süre sonra yeniden GATA'ya sevkedilmiş, 12/4/1999
tarihli raporla hakkında “Eski mandibula fraktürü”
tanısı ile “Hayati önemi haizdir. 90 gün iş
ve gücünden kalmıştır. Uzuv tatili yoktur. Minimal uzuv zafiyeti mevcuttur...
Durumu A/59 F1 , A58/ F1, A/27 F1'e uyar. Yedek
askerlik görevini yapar.” kararı verilmiştir.
10. Başvurucunun,
12/4/1999 tarihli rapora dayanarak vazife malulü aylığı bağlanmasına karar
verilmesi istemiyle açtığı dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Birinci
Dairesinin 11/7/2000 tarihli ve E.2000/160, K.2000/775 sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
11. 4/10/2012
tarihinde, Samsun Gazi Devlet Hastanesinin Özürlü Sağlık Kurulu raporuyla “Oper sol el scopoid + sağ femur opere kırığı”
teşhisi konularak tüm vücut fonksiyon kayıp oranının %15 olarak belirlenmesi
üzerine başvurucu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu kapsamında vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle Millî
Savunma Bakanlığına tekrar başvuruda bulunmuş ve başvuru cevap verilmeyerek
reddedilmiştir.
12. Başvurucu
tarafından zımni ret işleminin iptali istemiyle açılan dava AYİM Üçüncü
Dairesinin 30/5/2013 tarihli ve E.2013/587, K.2013/792 sayılı kararıyla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“AYİM 1’nci
Dairesinin 11.07.2000 gün ve 2000/160-775 E. ve K. sayılı kararında; davacı
tarafın davacının vazife malulü kabul edilmesini talep ettiği, 5434 sayılı
Kanun’un 44, 45 ve 56’ncı maddelerinden bahsedilmek suretiyle vazife malullüğü
hükümlerinin uygulanmaması işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı
belirtilerek davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
İkinci davaya ait talep sonucu, 3713 ve 2330
sayılı kanunlar kapsamında vazife malulü sayılmama işleminin iptaline
yöneliktir. Ayrıca dava konusunu teşkil eden olayın, Samsun Gazi Devlet
Hastanesince verilmiş 04.10.2012 tarihli raporla değiştiği, daha doğrusu dava
konusu olayın maddi sebebinin değiştiği, bunlara göre davalı idarenin kesin
hüküm sebebiyle davanın reddi gerektiği yönündeki itirazının yerinde olmadığı
anlaşılmaktadır…
…
Davacının, bölücü terör örgütü mensuplarının
döşediği mayının patlaması üzerine yaralandığı maddi bir vakıadır. Esasen bu
konu hakkında taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. AYİM 1’nci Dairesinin
2000/160-775 E. ve K. sayılı kararında davacının düzenlenen raporlara göre
askerliğe elverişli bulunduğu, vücut fonksiyon kayıp oranının %10 olduğu
belirtilmek suretiyle karara gidilmiştir. Davacı hakkında askeri hastaneler
tarafından düzenlenmiş son sağlık raporu 1999 yılında alınmış ve bu raporda
davacının askerliğe elverişli olduğu belirtilmiştir. Hâlbuki 5434 sayılı
Kanunun Vazife Maluliyetini tanımlayan 44’üncü maddesinde malullük şartı olarak
‘vazifelerini yapamayacak duruma gelmek’ şartı aranmaktadır. Asker şahısların
askerliğe elverişli olup olmadıkları ise ancak askeri hastanelerden alacakları
raporla belgelenmektedir. Davacı tarafından Samsun Gazi Devlet Hastanesinden
alınan 4/10/2012 tarih ve 2314 sayılı Özürlü Sağlık Kurulu Raporu önceki
teşhislerden bahsetmekle beraber özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kayıp
oranının % 15 olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafından
Samsun Gazi Devlet Hastanesinden alınan rapor, davacının 5434 sayılı Kanun
kapsamında askerliğe elverişli olup olmadığı yönünde resmi bir sonuç doğurma[ma]ktadır.
Davacının askerliğe elverişsiz olduğuna yani görevini yapamayacak derecede
malul olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığından, bu koşulun oluşmadığı
gözetilerek, buna uygun oluşturulan idari işlemin iptaline yönelik davanın
reddine karar verilmiştir.”
13. Bu karara
karşı yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 14/11/2013 tarihli ve
E.2013/1420, K.2013/1338 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
14. Karar
başvurucuya 29/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu,
5/12/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
B. İlgili Hukuk
16. 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 44.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebep ve
suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar
oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden
vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe
ait hükümleri uygulanır.”
17. 5434 sayılı
Kanun'un 45. maddesi şöyledir:
“44
üncü maddede yazılı malüllük;
a) İştirakçilerin
vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
b) Vazifeleri dışında
kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka
işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c) Kurumların
menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten
doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);
ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş
sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o
işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş
olursa;
Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara
da (Vazife malülü) denir.”
18. 5434 sayılı
Kanun’un 56. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Muvazzaf, yedek ve
gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde
(Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, Yedek Subay okulu öğrencilerinin
gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları
halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş
derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş
olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü
edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları
emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70'i
üzerinden aylık bağlanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin
21/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu;
terör saldırısı sonucu oluşan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında
oluşan kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp
oranının %15'e çıktığını, buna rağmen vazife malulü aylığı ödenmemesinin
Anayasa’nın 60. maddesine aykırı olduğunu; AYİM'in,
kendisini GATA'ya sevk ederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken
bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı reddettiğini belirterek
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
21. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvuru formu ve eklerinin bir bütün hâlinde incelenmesi neticesinde
başvurucunun, AYİM tarafından askerî hastaneye sevki yapılmadan davasının
reddedilmesinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun sosyal
güvenlik hakkının ihlal edildiği iddiasının da adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği şikâyeti çerçevesinde aşağıdaki başlıklar altında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
1. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
22. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
23. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
24. İlke olarak
derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların
kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve
uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas
yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun
tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince
incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Başvurucu;
1994 yılında mayın patlaması sonucu yaralanmasıyla oluşan mağduriyetinin gün
geçtikçe arttığını, ayağında meydana gelen kısalık nedeniyle yürüme zorluğu
çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını; AYİM'in,
kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre
hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı
reddettiğini belirtmiştir. AYİM Üçüncü Dairesi ise 5434 sayılı Kanun’a göre
malul aylığı bağlanabilmesi için vazife yapamayacak duruma gelme koşulunun
bulunduğu, asker şahısların vazifelerini yapıp yapamayacakları hususunun ise
askerî hastanelerden alınacak raporla belirlenebileceği, Samsun Gazi Devlet
Hastanesinin 4/10/2012 tarihli raporunda başvurucunun tüm vücut fonksiyon kayıp
oranı %15 olarak belirlenmekle birlikte başvurucunun 5434 sayılı Kanun
kapsamında görevini yapamayacak derecede malul olduğuna ilişkin bir tespit
bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
26. Mahkemenin
gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun görev kaynaklı
rahatsızlığının zaman içinde artmış olduğu iddiasıyla vazife malulü aylığı
bağlanması istemiyle açtığı davanın, davaya dayanak yapılan ve askerî
hastaneden alınmayan raporun askerliğe elverişlilik yönünden bir tespit
içermediği gerekçesiyle reddedildiği, bu kapsamda iddiaların özünün Derece
Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun
hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin bulunduğu görülmektedir.
27. Adil
yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama
sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle
bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için
başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede
yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi
sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın
çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından
dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna
sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması
gerekir (Nadi Karakoç, B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
28. Başvurucu,
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmamıştır. Başvurucunun, Mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen
kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan
nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvuru
konusu olayda gerek AYİM kararından gerekse başvurucunun iddialarından, askerî
hastaneden alınabilecek olan askere elverişliliğe ilişkin raporun, başvurucunun
asker olarak vazifesini yapamayacak duruma gelip gelmediğinin tespitinde
dolayısıyla vazife malulü aylığı bağlanıp bağlanmayacağına ilişkin uyuşmazlığın
çözümünde önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, AYİM tarafından
askerî hastaneye sevkinin yapılması ve askerî hastaneden alınacak askere
elverişliliğe ilişkin rapora göre karar verilmesi gerektiği hâlde davanın
doğrudan reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmektedir. Başvurucunun iddiaları “silahların
eşitliği” ilkesinin ihlaline ilişkindir.
31. Hem cezai
hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşitliği ilkesi; taraflara,
talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde
ileri sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmesini gerektirir. Bu
gerekliliğin bir sonucu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme)
bilirkişilerin mahkeme önünde dinlenmesi ile ilgili özel bir hüküm
bulunmamasına karşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bilirkişilik
kurumunu, tanık dinletme hakkından yola çıkarak “silahların eşitliği ilkesi” ile bağlantı kurarak
değerlendirmiştir (Bönisch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, §
32; Brandstetter/Avusturya, B. No: 11170/84…, 28/8/1991, §
42, Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri,
§ 61).
32. Anayasa
Mahkemesinin silahların eşitliği ilkesi bağlamında yapacağı inceleme, başvuru konusu
yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olup (Yüksel Hançer, § 19) herhangi bir davada
bilirkişi raporunun gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Savunma
makamının tanık dinletme talebinin gerekliliği ya da bilirkişi raporu benzeri
delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususları derece
mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Yankı
Bağcıoğlu ve diğerleri, B. No: 2014/253, 9/1/2015, § 68).
33. Silahların
eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara
tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma
düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile
getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
34. Genel
anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında
taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır.
Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme
noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin
dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında
değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve
Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
35. Somut
olayda AYİM, askere elverişliliğe ilişkin askerî hastaneden alınması gerekli
rapor bulunmadığını belirterek davayı reddetmiş; başvurucu ise söz konusu
raporun AYİM tarafından aldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak
başvurucu, uyuşmazlığın çözümünde etkili olduğu anlaşılan bu rapora AYİM
dışında ulaşamayacağını iddia etmediği gibi dosyada bu yönde bir belirleme de
yapılamamıştır. Başvurucunun askerî hastaneden askere elverişliliğiyle ilgili
raporu alarak talebini idari ve yargısal makamlara yeniden sunmasında bir engel
bulunmamakta ve bu noktada bir hak kaybına uğraması söz konusu olmamaktadır. Nitekim
Anayasa Mahkemesinin 20/11/2014 tarihli Yavuz
Selim Akkoç (B. No: 2012/1277) kararına konu olan benzer bir olayda,
askerî olmayan hastaneden alınan rapora dayanılarak yapılan vazife malulü
aylığı ödenmesi yönündeki idari başvurunun ve sonrasında açılan davanın
reddedilmesinin ardından askerî hastaneden rapor alınarak yeniden başvurulması
üzerine açılan davanın AYİM tarafından kabul edildiği ve başvurucusuna vazife
malulü aylığı bağlanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
36. Bu
çerçevede başvurucunun, AYİM tarafından askerî hastaneye sevk edilmeyip askere
elverişliliğe ilişkin rapor alınmaması nedeniyle yargılamanın sonucunu etkileyecek
usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmasının söz konusu olmadığı ve
başvuruya konu yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında başvurucunun,
delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına dair bir bulgu
saptanamadığı sonucuna varılmaktadır.
37. Açıklanan
nedenlerle başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönündeki
iddiasının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla
adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu
üzerinde BIRAKILMASINA
21/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.