TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAİT ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4338)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Okan TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Sait ŞAHİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Yusuf Ziya YILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, cezalı vergi
tarhına karşı açılan davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal
ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 21/6/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde tespit edilen eksiklikler tamamlatılmış ve
başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. 11/12/2014 tarihinde, aynı
başvurucuya ait 2013/4339, 2013/4340 numaralı bireysel başvuru dosyalarının
konu yönünden hukuki irtibatları nedeniyle 2013/4338 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmesine, belirtilen bireysel başvuru dosyalarının
kapatılmasına ve incelemenin 2013/4338 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
4. Anayasa
Mahkemesinin 24/6/2013 tarihli yazısı ile başvurucudan diğer hususların yanı sıra güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan
zedelendiği iddiasını gerekçeleriyle birlikte açık bir şekilde yazması
istenmiştir. Başvurucu 3/7/2013 tarihli dilekçesi ile bazı belge ve açıklamalar
sunmuştur.
5. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 23/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla
erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
1. Başvuruya
Konu Yargılama
7. Başvurucu hakkında yürütülen
vergi incelemesi sonucunda düzenlenen 15/8/2005 tarihli vergi inceleme
raporunda, bir faturaya ilişkin mükerrer gider kaydının yanı sıra başvurucunun
Y.D. ve O.Ö. isimli kişilerden aldığı sahte faturaları katma değer vergisi
(KDV) indirimine esas olmak üzere 2003 ve 2004 yılına ilişkin vergi
beyannamelerinde kullandığı tespitine yer verilmiştir. Ankara Dışkapı Vergi Dairesi Müdürlüğü bunun üzerine üç kat vergi ziyaı cezalı KDV tarhına karar vermiştir.
8. Başvurucu bu tarhiyata karşı
dava açmıştır.
9. Ankara 4. Vergi Mahkemesi
28/6/2006 tarihli ve E.2005/1403, K.2006/867 sayılı kararıyla -gecikme faiziyle
ilgili kısım hariç olmak üzere- başvurucunun davasını reddetmiştir.
10. Mahkeme; ilgili faturaları
düzenleyen alt mükelleflere ilişkin daha önceki tarihlerde düzenlenen vergi
tekniği raporlarındaki bu kişilerin iş yerlerinin 20 metrekareden ibaret
olduğuna, hiç işçi çalıştırmadıklarına, vergi beyannamelerinde tutarsızlıklar
görüldüğüne, tespit tarihinde Y.D.nin iş yerinde
ticari emtia bulunamadığına ilişkin tespitlerin altını çizmiştir. Vergi
Mahkemesi bu nedenle alt mükelleflerin fatura içeriklerini ifa edebilecekleri
yolunda iktisadi icaplarla bağdaşır bir delilin bulunmadığı, aksine bu mal ve
hizmet tesliminin gerçekleşmediğini gösteren inanılır yeterli delil mevcut
olduğu sonucuna varmıştır. Vergi Mahkemesine göre 2003 takvim yılına ait gider
faturalarının başvurucunun gelir tablosundaki satış maliyetinin yaklaşık
%81’ine karşılık geldiğinden davaya konu faturaların bunları düzenleyen
mükelleflerin gerçek durumlarını bilmeden alındığı kabul edilemez. Dolayısıyla
Mahkeme, sahte olduğu değerlendirilen faturalarda yer alan katma değer
vergilerinin çıkartılması suretiyle ihtilaflı dönemler için tespit edilen KDV
farklarının üç kat vergi ziyaı cezalı olarak tarh
edilmesinde hukuka aykırılık bulmamıştır.
11. Başvurucu tarafından temyiz
edilen bu karar, Danıştay Dördüncü Dairesinin 18/12/2007 tarihli ve
E.2006/5037, K.2007/4232 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Danıştay kararında Y.D.ye
yapılan toplam ödemenin %79’unun, O.Ö.ye yapılan ödemenin ise %36’sının
bankalar aracılığıyla yapıldığı tespit edildiğinden davacının fatura içeriği
emtiaları adı geçen kişilerden aldığının kabul edilmesinin iktisadi ve ticari
icapların gereği olduğu, ispat yükü kendisine düşen davalı idarenin bunun
aksine bir delil ileri sürmediği belirtilmiştir.
12. Dosyayı yeniden ele alan
Ankara 4. Vergi Mahkemesi 29/9/2009 tarihli ve E.2009/2002, K.2009/1701 sayılı
kararıyla ilk kararında ısrar ederek davayı kısmen reddetmiştir. Mahkeme, ilk
kararındaki gerekçelerine ek olarak banka aracılığıyla gerçekleştirildiği ileri
sürülen ve bir kısmı 2004 yılı içinde yapılan ödemelerin, tasarlanarak
yürütülebilecek türden işlemler olmaları nedeniyle idarece yapılmış diğer
tespitleri yetersiz ve inandırıcı olmaktan uzaklaştıramayacağı sonucuna ulaşmıştır.
13. Başvurucu, vergi denetim
raporlarının gerçeği yansıtan kısımlarının değil, rapordaki sahte fatura
kullanıldığına ilişkin gerçek dışı beyanların davalı idare tarafından dikkate
alındığını, Mahkemenin idarenin savunmasındaki bu çelişkiyi gözetmediğini
belirterek kararı temyiz etmiştir.
14. Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulu, 25/4/2012 tarihli ve E.2010/195, K.2012/177 sayılı ilamıyla
İlk Derece Mahkemesinin kararını onamıştır. Vergi Dava Daireleri Kurulu, vergi
tekniği raporlarında fatura ticareti yaptığı saptanan Y.D. ve O.Ö. isimli
kişilerin iş yeri olarak gösterdikleri adresin bitişiğindeki yerde faaliyet
gösteren davacının, faturaları düzenleyen kimselerin fatura ticareti
yaptıklarını bilmediğini ve bu kişilerce gerçekten faturalarda gösterilen
inşaat malzemesini teslim ettiklerinin kabul edilemeyeceğini değerlendirmiştir.
Vergi Dava Daireleri Kurulu ayrıca emtia bedelinin ödendiğine ilişkin kanıt
gösterilen işlemlerin ise teslime, gerçek görüntüsü verilebilmesi amacıyla
tamamlandığı sonucuna ulaşmıştır.
15. Başvurucu, sahte fatura
iddiasıyla açılan ceza davasında beraat etmesine rağmen davasının reddedilmesi
gibi gerekçelerle kararın haksız olduğunu ileri sürerek karar düzeltme
talebinde bulunmuştur.
16. Danıştay Vergi Dava
Daireleri Kurulunun 12/12/2012 tarihli ve E.2012/483, K.2012/605 sayılı
ilamıyla başvurucunun talebi reddedilmiştir.
17. Bu karar başvurucu vekiline
22/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 21/6/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
2. Bağlantılı
Ceza Yargılaması
19. Başvurucu hakkında sahte
belge kullanmak suretiyle 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na
muhalefet etmek suçundan ayrıca ceza davası açılmıştır.
20. Ankara 17. Asliye Ceza
Mahkemesi, 5/6/2007 tarihli ve E.2006/263, K.2007/333 sayılı kararıyla
başvurucunun mahkûmiyetini gerektirecek kesin, somut ve şüpheden uzak delil
elde edilemediği gerekçesiyle başvurucunun beraatına hükmetmiştir. Ceza
Mahkemesi, dosya muhteviyatına uygun bulduğu üç kişilik bilirkişi raporuna göre
düzenlendiği iddia edilen sahte faturalardaki mallarla ilgili malzeme
hareketlerinin başvurucuya isnat edilen iddiaları desteklemediğini ve vergi
tekniği raporlarındaki tespitlerin ilgili işletmelerin yasal belgeleri üzerinden
yapılmış kesin belgelendirmelere dayalı değerlendirmeler olmadığını
belirtmiştir.
21. Yargıtay 11. Ceza Dairesi,
27/11/2007 tarihli ve E.2007/7180, K.2007/8523 sayılı ilamıyla davalı idarenin
davaya katılımına usulüne uygun biçimde karar verilmemesi nedeniyle kararı
bozmuştur.
22. Ceza Mahkemesinin 16/4/2008
tarihli ve E.2008/35, K.2008/212 sayılı kararıyla delil yetersizliği nedeniyle
yine başvurucunun beraatına hükmedilmiştir.
23. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin
9/1/2012 tarihli ve E.2008/18671, K.2012/569 sayılı ilamında zamanaşımının
dolduğu belirtilerek davanın düşürülmesine karar verilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
24. 213 sayılı Kanun’un “Vergi ziyaı”
kenar başlıklı 341. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Vergi
ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile
ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi
yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk
ettirilmesini ifade eder.”
25. 213 sayılı Kanun’un “Vergi ziyaı cezası”
kenar başlıklı 344. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Vergi
ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet
verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat
olarak uygulanır.”
26. 213 sayılı Kanun’un “Kaçakçılık
suçları ve cezaları” kenar başlıklı 359. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin ilgili kısmı şöyledir:
“b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz
mecburiyeti bulunan … belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen
sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı
halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
27. Mahkemenin 4/11/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/6/2013 tarihli ve 2013/4338
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, formun kamu
gücünün eylemlerini açıkladığı kısmında, parasını ödeyerek aldığı malları
sattığını ve satışları defterlerine işlediğini, davalı idarenin cevaplarının
başka bir davadaki iddialarıyla çeliştiğini, gelir vergisiyle ilgili bu davada
idarenin kendisinin malları satın aldığını kabul ettiğini, inceleme denetmeninin
raporunda geçen ifadenin altında imzasının bulunmadığını ve tek taraflı kaleme
alınan rapora istinaden takdir edilen vergi cezalarının yasal dayaktan yoksun
olduğunu, Mahkemenin davalının iddia ve savunmalarını aşar biçimde ve davalının
ispatlayamadığı bir hususta varsayıma dayalı karar verdiğini, Mahkemenin vergi
denetim raporunun gerçeği yansıtan kısımlarını ve sunduğu bazı belgeleri göz
ardı ettiğini, Ceza Mahkemesinin beraat kararının ve burada alınan bilirkişi
raporunun vergi ziyaına yol açacak bir faaliyette
bulunmadığını gösterdiğini ve eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu ileri
sürerek kararın usul ve yasaya aykırı ve haksız olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, ihlal iddialarına ilişkin olarak ise ayrı bir detaylandırma
yapmaksızın olayların özetine atıf yapmış ve Anayasa’nın mülkiyet ile adil
yargılanma haklarını düzenleyen 35. ve 36. maddelerinin metinlerine yer
vermekle yetinmiştir. Başvurucu, Mahkeme kararının bozularak kaldırılmasını
talep etmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, her ne kadar mülkiyet hakkının ihlal
edildiği iddiasına yer vermiş ise de bu şikâyetin adil yargılanma hakkı
çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.
30. Başvurucu, ret ile sonuçlanan davasında adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
33. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında
değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin
bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
34. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular,
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça
Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
35. Somut olayda başvurucunun iddialarının özü, Derece
Mahkemesinin delilleri değerlendirme ve yorumlamasında isabet bulunmadığına;
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkindir.
36. Derece Mahkemesi; dosyada bulunan taraf beyanlarına,
raporlara ve diğer bilgi ve belgelere dayanarak başvurucunun açtığı davanın
reddine karar vermiştir (bkz. §§ 10, 12). Anılan kararda tarafların iddia ve
savunmaları, dosyaya sundukları deliller değerlendirilip ilgili hukuk kuralları
da yorumlanmak suretiyle bir sonuca ulaşılmıştır. Verilen hüküm Danıştay
tarafından da onanmıştır.
37. Başvurucu, “silahların eşitliği” ve “çelişmeli yargılama”
ilkelerine aykırı olarak karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında
bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı
bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığına ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi
Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
38. Dolayısıyla başvurucunun iddiasının kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu, Mahkeme kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
4/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.