TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZİNİ ÇEVİREN VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4505)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
Zini ÇEVİREN
|
|
|
Cahide ÇEVİREN
|
|
|
Abdülkadir ÇEVİREN
|
|
|
Abdo TAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 22/2/1976 tarihinde murisleri aleyhine
Derik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen
devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu sürede
taşınmazlarını kullanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 28/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Komisyon tarafından, kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyaların Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Başvurucu Zini Çeviren, Cahide
Çeviren, Abdülkadir Çeviren tarafından yapılan 2013/4505 sayılı bireysel
başvuru dosyası ile Abdo Tan tarafından yapılan 2013/4508
sayılı bireysel başvuru dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle
birleştirilmiş, incelemeye 2013/4505 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden
devam edilmiştir.
I.5. Bölüm Başkanı tarafından
24/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 1/12/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Mardin ili Derik ilçesi Hisaraltı
köyünde 1975 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonunda 95 ve 105 parsel
numaralı taşınmazlar, başvurucular Zini Çeviren,
Cahide Çeviren ve Abdülkadir Çeviren’in murisi Mehmet
Çeviren adına tespit edilmiştir.
9. Bu tespit üzerine A.A. ve S.A. tarafından 22/2/1976
tarihinde Derik Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası
açılmıştır. 95 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava Derik Kadastro Mahkemesinin
E.1976/31 sayılı dosyasına, 105 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava aynı
Mahkemenin E.1976/473 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. Derik Kadastro Mahkemesi, 10/6/1977 tarih ve E.1976/31,
K.1977/123 sayılı kararıyla E.1976/31 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin
E.1976/407 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.
11. Yine Derik Kadastro Mahkemesi, 18/12/1981 tarih ve
E.1976/473, K.1981/693 sayılı kararıyla, E.1976/473 sayılı dava dosyasının
Mahkemenin E.1976/407 sayılı dosyayla birleştirilmesine ve davanın E.1976/407
sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.
12. Derik Kadastro Mahkemesi, 10/9/1982 tarih ve E.1976/407,
K.1982/271 sayılı kararıyla davanın reddine ve dava konusu taşınmazların tespit
gibi başvurucuların murisi adına tapuya tesciline karar vermiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 28/2/1983 tarih
ve E.1982/15256, K.1983/2911 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesinin kararını
bozmuştur.
14. Bozma üzerine dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1983/84
sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
15. Derik Kadastro Mahkemesi, 22/6/1984 tarih ve E.1983/84,
K.1984/55 sayılı kararıyla E.1983/84 sayılı dava dosyasının, aynı Mahkemenin
E.1983/82 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine ve yargılamanın E.1983/82
sayılı dosya üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.
16. Mardin ili Derik ilçesi Dumanlı köyünde 1975 yılında
yapılan kadastro çalışmaları sonunda Dumanlı köyü 106 parsel numaralı taşınmaz
başvurucu Abdo Tan ve müşterekleri adına tespit
edilmiştir.
17. Anılan parselin bu şekilde tespiti üzerine A.A.
tarafından 22/2/1976 tarihinde Derik Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine
itiraz davası açılmıştır. Bu dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1976/458
sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
18. Derik Kadastro Mahkemesi 10/9/1982 tarih ve E.1976/458,
K.1982/276 sayılı kararıyla davanın reddine ve 106 parsel numaralı taşınmazın
tespit gibi başvurucu ve müşterekleri adına tapuya tesciline karar vermiştir.
19. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk
Dairesi, 28/2/1983 tarih ve E.1982/15260 ve K.1983/2912 sayılı ilâmıyla İlk
Derece Mahkemesinin kararını bozmuştur.
20. Bozma üzerine dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1983/78
sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
21. Derik Kadastro Mahkemesi 5/7/1985 tarih E.1983/78,
K.1985/12 sayılı kararıyla 1983/78 sayılı dava dosyasının, Mahkemenin E.1983/82
sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve yargılamanın E.1983/82 sayılı dava
dosyası üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.
22. Derik Kadastro Mahkemesinin E.1983/82 sayılı dava
dosyasında yargılama halen devam etmektedir.
23. Başvurucular, 28/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
24. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§
16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 28/6/2013 tarih ve 2013/4505 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
26. Başvurucular Zini Çeviren,
Abdulkadir Çeviren, Cahide Çeviren 22/2/1976 tarihinde murisleri aleyhine,
başvurucu Abdo Tan ise 22/2/1976 tarihinde kendisi
aleyhine Derik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının
halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu
sürede taşınmazlarını kullanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucular, 22/2/1976 tarihinde Derik Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ve bu sürede taşınmazlarını
kullanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
29. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
30. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
31. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Derik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 22/2/1976 tarihidir.
33. Başvuruya konu dava, başvurucular Zini
Çeviren, Cahide Çeviren ve Abdulkadir Çeviren’in
miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu
yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin
başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda
muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No:
2013/1115, 5/12/2013, § 51).
34. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
35. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, davacı
A.A. ve S.A. tarafından başvurucular Zini Çeviren, Cahide
Çeviren ve Abdülkadir Çeviren’in murisine
karşı kadastro tespitine itiraz davası açıldığı, 95 parsel
numaralı taşınmaza ilişkin davanın Derik Kadastro Mahkemesinin E.1976/31 sayılı
dosyasına, 105 parsel numaralı taşınmaza ilişkin davanın Derik Kadastro
Mahkemesinin E.1976/473 sayılı dosyasına kaydedildiği, E.1976/31 sayılı dava
dosyasının Mahkemenin E.1976/407 sayılı dosyası ile birleştirildiği, daha sonra
E.1976/407 sayılı dava dosyasının E.1976/473 sayılı dosya ile birleştirildiği
ve yargılamaya E.1976/407 sayılı dosya üzerinden devam edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, Yargıtay
7. Hukuk Dairesinin 28/2/1983 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının
bozulduğu, bozma üzerine davanın Mahkemenin E.1983/84 sayılı dosyasına
kaydedildiği belirlenmiştir. Mahkemece, 22/6/1984 tarihli kararla E.1983/84
sayılı dava dosyasının, aynı Mahkemenin E.1983/82 sayılı dava dosyasıyla
birleştirilmesine ve yargılamanın E.1983/82 sayılı dosya üzerinden
yürütülmesine karar verildiği, başvurucu Abdo Tan
aleyhine 106 parsel numaralı taşınmaza ilişkin olarak açılan davanın Derik
Kadastro Mahkemesinin E.1976/458 sayılı dosyasına kaydedildiği, yapılan
yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, temyiz üzerine İlk Derece
Mahkemesinin kararının bozulduğu, bozma üzerine davanın Mahkemenin E.1983/78
sayılı dosyasına kaydedildiği, bu dava dosyasının da Mahkemenin E.1983/82
sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargılamanın E.1983/82 sayılı dava dosyasında halen devam ettiği
belirlenmiştir.
36. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 23).
37. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67;
2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
38. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
nitelikte olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında,
3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine
ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve yaklaşık otuz dokuz yıldır devam eden yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle
taşınmazlarını kullanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde
tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup,
başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde
yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak
ayrı ayrı 300.000,00 TL manevi, 500.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesini
talep etmişlerdir.
42. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık
otuz dokuz yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucular Zini
Çeviren, Cahide Çeviren, Abdulkadir Çeviren’in her
birine net 7.500,00 TL, başvurucu Abdo Tan’a net
22.450,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
45. Başvurucular Zini Çeviren, Cahide Çeviren ve Abdulkadir Çeviren
tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL
harcın anılan başvuruculara müştereken ödenmesine, başvurucu Abdo Tan tarafından yapılan 198,35 TL harcın anılan
başvuruya ödenmesine, belirtilen başvurucuların tamamına 1.500,00 TL vekâlet
ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık otuz dokuz yıldır
devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucular Zini Çeviren, Cahide
Çeviren, Abdulkadir Çeviren’in her birine net
7.500,00 TL, başvurucu Abdo Tan’a net 22.450,00 TL
manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin
REDDİNE,
C. Başvurucular Zini Çeviren, Cahide
Çeviren ve Abdulkadir Çeviren tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 198,35 TL harcın anılan BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
başvurucu Abdo Tan tarafından yapılan 198,35 TL
harcın anılan BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, 1.500,00 TL vekâlet ücretinin tüm
BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Derik Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.