logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Oğuzhan Kozacıoğlu [1.B.], B. No: 2013/4513, 24/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OĞUZHAN KOZACIOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/4513)

 

Karar Tarihi: 24/6/2015

R.G. Tarih- Sayı: 13/8/2015-29444

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Oğuzhan KOZACIOĞLU

Vekili

:

Av. Cavit ÇALIŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 28/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 21/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular Adalet Bakanlığına bildirilmiş, Adalet Bakanlığı 18/7/2014 tarihli dilekçesi ile görüş sunmayacağını belirtmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru dilekçesi ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Van-Başkale Koru Hudut Karakolunda piyade uzman çavuş olarak görev yaptığı sırada 22/3/2010 tarihinde kaçakçılara yönelik pusu faaliyeti icra etmiş, keskin nişancıların yoğun ateşi nedeniyle kulaklarında çınlama ve işitme güçlüğü çekmiştir.

8. Operasyonun ardından tutulan tutanakta “Yoğun olarak yapılan atışlardan etkilendiğini, kulaklarında aşırı çınlama ve işitmede güçlük çektiğini bildiren P. Uzm. Çvş. Oğuzhan KOZACIOĞLU yaklaşık 3 saat sonra karakola döndüğümüzde işitmenin azda olsa normalleştiğini fakat çınlamanın devam ettiğini söylemesi üzerine Van merkeze dönüldüğünde K.B.B. Polikliniğine gözükmesi konusunda uyarılarak ileride neden olabilecek sorunların önüne geçilmesi amacıyla iş bu tutanak tarafımızdan imza altına alınmıştır” ifadelerine yer verilmiştir.

9. Olaydan yaklaşık 7 ay sonra sözleşme yenilenebilmesi için başvurucu Çanakkale Asker Hastanesine sevk edilmiş, Hastanenin 26/10/2010 tarihli ve 237 sayılı raporuyla başvurucuya “Bilateral orta derecede sensörinöral işitme kaybı” teşhisi konulmuş ve hakkında “… Piyade uzman çavuş olarak devam edemez” kararı verilmesi üzerine 31/12/2010 tarihinden itibaren başvurucunun sözleşmesi feshedilmiştir.

10. Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulunca, Çanakkale Asker Hastanesinin düzenlediği rapor incelenmiş ve başvurucunun “adi malul” olduğuna karar verilmiştir. Bu karar sonrasında başvurucuya 15/1/2011 tarihinden itibaren adi malullük aylığı bağlanmış ve ikramiyesi ödenmiştir.

11. Diğer taraftan başvurucunun nakdi tazminat istemiyle açtığı başka bir davada AYİM 3. Dairesi 15/12/2011 tarihli ara kararıyla başvurucu hakkında Gülhane Askeri Tıp Akademisinden rapor istemiş, hazırlanan raporda “İşitme engeli yüzdesi %19 işitme engelinden dolayı özür oranı %14 olduğu… travmatik muayene bulgusu tespit edilmediğine…” ifadelerine yer verilmiş, rahatsızlığın 25 gün işgücüne engel olacağı belirtilmiş ve aynı Dairenin 4/10/2012 tarih ve E.2011/2203, K.2012/2004 sayılı kararı ile “ Accurary Keskin Nişancı Tüfeğinin TSK’de kullanılan özel bir silah olduğu bu silah ile yapılan atışların silahın Künye Defterine yazılması gerektiği, mühimmatının cephanelikten alımı ve sarfı ile ilgili kayda rastlanılmadığı, … davacıda bulunan mevcut kulak rahatsızlığının, davacı vekili tarafından ileri sürüldüğü gibi, 22 Mart 2011 tarihinde Koru Hd. Tk.lığı bölgesinde icra edildiği iddia edilen pusu faaliyeti ile illiyet bağının olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır” gerekçesine yer vererek dava reddedilmiştir.

12. Başvurucu, TSK'dan ilişiğinin kesilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle Milli Savunma Bakanlığına başvurmuş, Bakanlık başvuruya bir cevap vermemiştir.

13. Bunun üzerine başvurucu, 125.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi zararının tazimini istemiyle 23/8/2011 tarihinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) İkinci Dairesinde dava açmış, Daire 26/12/2012 tarihli ve E.2011/1215, K.2012/1236 sayılı kararı ile davayı reddetmiş ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 14. maddesi uyarınca reddedilen maddi tazminat talebi üzerinden nispi 8.750,00 TL, manevi tazminat talebi üzerinden maktu 400,00 TL olmak üzere toplan 9.150,00 TL avukatlık ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye verilmesine hükmetmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

“ … davacının kullandığı belirtilen silahla ilgili atış yapılmış olması halinde tutulması gereken kayıtlara, tutanakta Karakolda görevli olmayan bir kişinin isim ve imzasının bulunmasına ve dolayısıyla tutanağın sıhhatine ve diğer hususlara ilişkin tespitler, davacının olaydan sonra sözleşmesi feshedilinceye kadar bir sağlık kuruluşa müracaat etmemesi, 22.03.2010 tarihinde iddia edildiği gibi bir pusu faaliyeti icra edildiğine ilişkin idarenin kayıtlarında hiçbir bilgi ve belge bulunmaması, GATA Adli Tıp ABD. Bşk.lığının 24.01.2012 gün ve ADLİ TIP: 9067-80-12/1564-712 tarihli, “rahatsızlığa ilişkin herhangi bir travmatik muayene bulgusunun tespit edilmediğine” şeklindeki rapor dikkate alındığında, davacıda bulunan mevcut kulak rahatsızlığının, davacı vekili tarafından öne sürüldüğü gibi, 22 Mart 2010 tarihinde Koru Hd. Tk.lığı bölgesinde icra edildiği iddia edilen pusu faaliyeti veya hizmetle illiyet bağının olmadığı, bu durumda davacının rahatsızlığı nedeniyle uğradığı zarar ile illiyet bağı kurulabilecek idari eylemin olmadığı, bu nedenle davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.”

14. Bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu da aynı Dairenin 30/4/2013 tarihli ve E.2013/554, K.2013/522 sayılı kararı ile reddedilmiş ve karar, başvurucuya 10/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir

15. Başvurucu, 28/6/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.

B. İlgili Hukuk

16. 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 1602 sayılı Askeri Yüksek İdari Mahkemesi Kanunu’nun 46. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle şöyledir:

“Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.”

17. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı KHK’nın 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 24/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 28/6/2013 tarihli ve 2013/4513 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu, operasyon sırasında kullanılan keskin nişancı tüfeğiyle yapılan yoğun atışlar nedeniyle işitme kaybına maruz kaldığını, Mahkemenin yeterli araştırma ve gerekli yerler ile yazışma yapmadan karar verdiğini, tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiği halde açtığı davanın reddedilmesinin Anayasa’nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu, savcı düşüncesinin tebliğ edilmeyerek cevap verme hakkından yoksun bırakıldığını, ayrıca, başvuruya konu dava daha evvel açıldığı halde, 2/11/2011 tarihinde yürürlüğe giren 659 sayılı KHK uyarınca, aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesinin Anayasa’nın 36. ve 91. maddeleriyle 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu belirterek, adil yargılanma ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, 135.046 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetleri dikkate alınarak, başvurunun, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi ile mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği başlıkları altında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

21. Başvurucu, operasyon sırasında kullanılan keskin nişancı tüfeğiyle yapılan yoğun atışlar nedeniyle işitme kaybına maruz kaldığını, Mahkemenin yeterli araştırma ve gerekli yerler ile yazışma yapmadan karar verdiğini, tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiği halde açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkının ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

24. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

25. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

26. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

27. Başvuru konusu olayda, başvurucu, operasyon sırasında kullanılan keskin nişancı tüfeğiyle yapılan yoğun atışlar nedeniyle işitme kaybına maruz kaldığını, Mahkemenin yeterli araştırma ve gerekli yerler ile yazışma yapmadığını, vazife malulü olduğunun kabul edilmesi gerektiği halde açtığı davanın reddedildiğini belirtmiş, AYİM 2. Dairesi ise yaptığı araştırma sonucu elde ettiği bilgi ve belgeler ile başvurucunun nakdi tazminat istemli aynı 3. Dairede görülen davaya sunulan delilleri değerlendirmek suretiyle uyuşmazlığı çözüme kavuşturmuştur.

28. Buna göre Mahkeme, pusu faaliyeti yapıldığı ve bunun sonucunda başvurucunun kulağında rahatsızlık meydana geldiğine ilişkin tutulan tutanağın sıhhatli olmadığını, tutanakta ilgili karakolda görevli olmayan bir kişinin isim ve imzasına yer verildiğini, olayın gerçekleşmesinden sonra sağlık kuruluşuna müracaat edilmediğini, pusu faaliyetinin icra edildiğine ilişkin resmi kayıtlarda hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen sağlık raporunda başvurucun rahatsızlığına ilişkin travmatik bulgu tespit edilmediğini, bu nedenlerle başvurucunun kulak rahatsızlığı ile iddia olunan pusu faaliyeti arasında bir illiyet bağının bulunmadığını belirterek, davayı reddetmiştir.

29. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun, yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmamış olup, mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

30. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiği İddiası

31. Başvurucu, AYİM tarafından davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), dosyaya ilişkin bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mahkemeye sunan AYİM Başsavcısının düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bkz. Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). Bu nedenle Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini hazırlama imkânı verilmesi adil yargılanma hakkının bir gereğidir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 33).

33. Bu kapsamda kanun koyucu yasal değişikliğe gitmiş ve 3/6/2012 tarih ve 28312 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/5/2012 tarih ve 6318 sayılı Kanun’un 60. maddesi ile 1602 sayılı Kanun’un 47. maddesine Başsavcılık düşüncesinin Genel Sekreterlikçe taraflara tebliği ve tebliğden itibaren yedi gün içerisinde tarafların cevaplarını yazılı olarak Mahkemeye bildirebilmesi imkânını öngören bir kural eklenmiştir (Yaşasın Aslan, § 34).

34. Dosyanın incelenmesinden ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edildiği anlaşılamamaktadır. Bunun yanında, başvurucunun davasının reddedilmesi üzerine yaptığı karar düzeltme başvurusu sonrasında hazırlanan 14/3/2013 tarihli Başsavcılık düşüncesi, 9/4/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvurucu ilk derece yargılaması aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile karar düzeltme aşamasında Başsavcılık düşüncesinden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini hazırlama ve mahkemeye sunma imkânı bulmuştur.

35. Diğer taraftan başvurucu eğer ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesi tebliğ edilmiş olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine ilişkin olarak da herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle başvurucunun ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden tebliğ edilmemesi sebebiyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkândan mahrum bırakıldığı söylenemez. Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediği anlaşılmaktadır (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 47).

36. Açıklanan nedenlerle, AYİM’in kararlarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik açık bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası

37. Başvurucu, aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği yönündeki şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmayıp, başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından, bu şikâyet yönünden başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

38. Başvurucu, başvuruya konu dava daha evvel açıldığı halde, 2/11/2011 tarihinde yürürlüğe giren 659 sayılı KHK uyarınca, aleyhine avukatlık ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

39. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi şöyledir:

Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

40. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi şöyledir:

Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

41. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

42. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir. Ancak, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklememiş olması gerekir (Özkan Şen, § 61-62).

43. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara avukatlık ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir. Başvuru konusu olayda dava açılmadan sonra 2/11/2011 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların, idarenin bünyesinde görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş olup, davanın reddi halinde idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin fuzuli yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hale getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi halinde başvurucuya yüklenecek olan avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38 - 39).

44. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 54).

45. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir. Dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınan bu belirsizliğin, talep edilen miktarın sonradan düzeltilmesi (ıslah) yoluyla aşılması da 1602 sayılı Kanun gereği davanın açıldığı 23/8/2011 tarihi öncesinde mümkün olmadığından, hak kaybına uğramak istemeyen davacıların, tazminat taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçeneklerinin olmadığı görülmektedir.

46. Başvurucunun da bu nedenle, AYİM’e açtığı davada uğranılan zarar için 125.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. AYİM, davanın reddine karar verdikten sonra, başvurucunun reddedilen tazminat talepleri üzerinden davalı idare lehine 9.150 TL avukatlık ücreti ödemesine karar vermiştir.

47. Başvurucu aleyhine avukatlık ücreti ödenmesini öngören düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi gerekir.

48. Somut olayın koşulları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, başvurucunun, dava açtığı sırada ıslah imkânının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak için talebini yüksek tuttuğu ve davanın reddedilmesi nedeniyle talep edilen maddi ve manevi tazminat tutarı üzerinden 9.150 TL avukatlık ücretinin davalı idareye ödenmek zorunda kaldığı görülmüştür. Böylece başvurucunun, ıslah imkânı olmaması nedeniyle davanın açıldığı sırada yüksek tazminat talebinde bulunulduğu yargılamanın sonucunda aleyhine hükmedilen avukatlık ücretinin ölçülü olmadığı saptandığından, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

49. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

50. Başvurucu, 135.046 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

51. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

52. Başvuru konusu olayda, tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından salt ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan zararları karşılığında başvurucuya takdiren net 4.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, tespit edilen ihlal ile iddia edilen zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin ise reddine karar verilmesi gerekir.

53. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL avukatlık ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Aleyhe avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale nedeniyle başvurucuya net 4.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL avukatlık ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

24/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Oğuzhan Kozacıoğlu [1.B.], B. No: 2013/4513, 24/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı OĞUZHAN KOZACIOĞLU
Başvuru No 2013/4513
Başvuru Tarihi 28/6/2013
Karar Tarihi 24/6/2015
Resmi Gazete Tarihi 13/8/2015 - 29444

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (İdare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6459 İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 1
1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 46
KHK 659 Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 14
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi