TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YILDIZ OTO AĞCA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5074)
|
|
Karar Tarihi: 21/5/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Yıldız OTO AĞCA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Habertürk adlı
internet sitesinde yapılan bir haberde gerçeğe aykırı bilgilere yer verilerek
başvurucunun kişilik haklarının zedelendiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/6/2013 tarihinde Alanya 2. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 22/12/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Alanya Vergi Dairesinde memur olarak görev
yapmaktayken adının karıştığı bazı adli olaylar nedeniyle memuriyetten
çıkartılmıştır. Olayların geçtiği tarihte başvurucu hakkında ceza
mahkemelerinde bazı davalar açılmıştır.
6. 19/6/2009 tarihinde, Habertürk
isimli internet sitesinde, başvurucu hakkında, “vergi şefinin serveti şaşırttı, 8 trilyonluk vergi şefi bankalardaki
kasaları boşalttı, izini kaybettirdi, kaçtı, devlet bütün varlıklarına, emekli
maaşına ve ikramiyesine el koydu” şeklinde bir haber yapılmıştır.
Haberle ilgili olarak başvuru formu ve eklerinde daha fazla ayrıntıya yer
verilmemiştir.
7. Başvurucu, 2/6/2010 tarihli dava dilekçesiyle, Habertürk internet sitesinin sorumluları olan davalı
aleyhine haberde yer alan bilgilerin doğru olmadığı, bir delile dayanmadığı,
kendisi hakkında açılan bütün davaların yapay olduğu, sonuçlanmamış davayla
ilgili bilgi yayımlamanın yargıya müdahale olduğu, hakkında suç üreterek
kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
8. Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 28/4/2011 tarihli
kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...Tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde, davacı hakkında bahsi geçen internet sitesinde 3 yıl önce
oğlu ile tartışan tezgahtarı alıkoyarak dövdürdüğü iddiasıyla hakkında dava
açılan Alanya Vergi Dairesi gelir şefi Yıldız Oto Ağca'nın 2 yıl 6 ay hapis
cezasına çarptırıldığı, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava sırasında,
Ağca'nın yaklaşık 8 milyon değerinde mal varlığının ortaya çıktığı belirtilerek
haberin devam ettiği, davacı ise bu haberlerin kişilik haklarına saldırı
niteliği taşıdığından bahisle maddi ve manevi tazminat talep ettiği, Alanya 5.
Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1075 esas sayılı dava dosyasında yapılan
yargılama sonunda gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan davacının
cezalandırılmasına karar verildiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/209
esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonunda davacı Yıldız Oto
Ağca'nın haberde geçen hürriyeti tahdit suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar verildiği, Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı 2009/272
esas 2009/148 iddianame no ile davacı Yıldız Oto Ağca
hakkında 3628 sayılı yasaya muhalefet suçundan cezalandırılması istemi ile kamu
davası açtığı, bu dosyada davacı hakkında rapor aldırıldığı, aldırılan raporda
davacının kaynağı açıklanamayan 651.000 TL mal varlığı bulunduğunun
belirtildiği, bu dosyadaki yargılamanın halen devam ettiği, Maliye Bakanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığınca 23/6/2009 tarih
2009/18 karar no ile davacının memuriyetten çıkarılmasına
karar verildiği, kişilik hakları hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan
kişinin manevi tazminat isteyebilmesi için yayımlanan haberin, yahut yapılan
eleştirinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve saldırının manevi
bir zarar doğrup saldırı ile zarar arasında uygun
illiyet bağı kurulabilmesi ve haberde hukuka uygunluk nedenlerinin de
bulunmaması gerektiği, davacı Yıldız Oto Ağca'nın vergi dairesinde şef olarak
çalıştığı, yapılan haberde Yıldız Oto Ağca'nın 2 yıl 6 ay hapis cezası aldığının
belirtildiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/209 esas, 2009/165 karar nolu ilamı ile davacı Yıldız Oto Ağca'ya hürriyeti tahdit
suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verildiği, böylece yapılan haberin bu kısmında
her hangi bir abartı bulunmadığı, haberin gerçeğe uygun bir şekilde yapıldığı,
haberin devamında, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava sırasında Ağca'nın
8 milyon TL değerinde mal varlığının ortaya çıktığının belirtildiği, Alanya 5.
Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1075 esas, 2010/384 karar sayılı ilamıyla
davacının gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan cezalandırılmasına
karar verildiği, ayrıca Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/65 esas sayılı
dava dosyasında, davacının 3628 sayılı yasa kapsamında yargılamasının halen
devam ettiği, bu dosyada aldırılan raporda davacının hesabında bulunan bir
kısım paranın kaynağının açıklanamadığının tespit edildiği, yine davacının
bağlı bulunduğu kurumun Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığının aldığı karar ile
davacının memuriyetten çıkarılmasına karar verdiği, böylece bu haberinde
gerçeğe uygun olup haberde manevi tazminatı gerektirir nitelikte bir abartı
bulunmadığı, yapılan haberin ise güncel olup haber niteliği taşıdığı, böylece
davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayan bu haber sebebiyle de
tazminat talep edilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine (karar vermek
gerekmiştir.)"
9. Anılan karar, başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4.
Hukuk Dairesinin 14/11/2012 tarihli ilamıyla onanmıştır. Başvurucunun karar
düzeltme talebi de aynı Dairenin, 16/4/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
Nihai karar, 27/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Bireysel başvuru, 25/6/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
11. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun
49. maddesinin şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına
zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar
verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir
fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı
gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 21/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 25/6/2013 tarihli ve 2013/5074 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu,
i. Davalıların
19/6/2009 tarihinde Habertürk isimli internet
sitesinde kime ait olduğu belli olmayan, hakkında gerçeğe aykırı haber yapıp 8
milyon Türk lirası değerinde gayri meşru servetinin olduğu, vergi şefi olarak
çalışan kendisinin kasaları boşaltarak izini kaybettirdiği, emekli maaşı ve
ikramiyelerine el konulduğu şeklinde basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda
bulunup iftira ettiklerini,
ii. Kendisi,
eşi ve çocuğunun açık kimlikleri ve fotoğraflarının izinleri olmadan
yayımlandığını, bu durumun kendisini ve ailesini telafisi imkânsız maddi ve
manevi zararlara uğrattığını,
iii. İlk
Derece Mahkemesince, hakkında açılan davaların sonuçları beklenmeden, dava
dosyasına sunduğu emsal kararlar ve tekzip kararları ile lehine olan deliller
dikkate alınmadan, hukuk kuralları hatalı yorumlanarak, eksik incelemeyle,
mevcut deliller de yanlış değerlendirilerek davasının reddedildiğini,
iv. İlk
Derece Mahkemesi kararındaki gerekçeler yeterli olmadığı gibi Yargıtay onama ve
karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilamların ulusal ve uluslararası
kurallara aykırı biçimde gerekçesiz olduğunu,
v. Davaya
konu haber içeriğindeki bilgilerin tamamen yanlış olup 8 milyon değerinde mal
varlığı olmadığını, maaş ve ikramiyesine el konulmadığını, kendisinin kasaları
boşaltıp izini kaybettirdiği iddiasının doğru olmayıp hakkını arama peşinde olduğunu,
vi. Kendisinin
adli sicil kaydında her hangi bir sabıkası gözükmeyip
masum olduğu halde Mahkemenin kesinleşmemiş ceza mahkemeleri kararlarına göre
davayı reddettiğini, davaya konu haber içeriğinin yanlış olduğunu ispatlamak
için ekonomik sosyal durumunun Anayasa Mahkemesince araştırılması gerektiğini,
vii. Gerçeğe
aykırı yapılan yayın nedeniyle ailecek psikolojik sorunlar yaşadıklarını,
hakkını aramak için ev ve arsalarını satmak zorunda kaldığını, hakkında
komplolar kurulduğunun Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının dosyalarıyla sabit
olduğunu,
belirterek Anayasa'nın 10., 36., 40. ve 141.
maddelerinde tanımlanan ilke ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
14. Başvurucu hakkında yapılan haberin gerçeği
yansıtmadığını, haberde geçen sözlerin tahkir içerdiğini, şeref ve itibarın
korunması hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa’nın 10., 36., 40. ve
141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu temel olarak,
açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarının
korunmadığından şikâyetçi olmuştur. Her ne kadar adil yargılanma hakkının ve
benzer olaylarda tazminata hükmedildiği halde kendisi hakkında tazminat
verilmemesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu
şikâyetlerin özü şeref ve itibarının korunmadığı hakkındadır.
15. Öte yandan başvurucu, gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin benzer şikâyetlerdeki
görevi, yargı mercilerinin şeref ve itibar hakkı ile basın özgürlüğü arasında
Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir
denge kurup kurmadıklarını ve mahkemelerin başvuranı aşırı bir eleştiriden
korumakta yetersiz kalıp kalmadıkları denetlemektir. Bu yapılırken derece
mahkemelerinin gerekçeleri göz önüne alınacaktır.
16. Son olarak başvurucu, söz konusu haber ile birlikte
kendisinin, eşinin ve çocuklarının fotoğraflarının da kullanıldığını ileri
sürmüş ise de başvuru formu ve eklerinde şikâyete konu internet sitesi haberi
ya da kullanılan fotoğraflara yer verilmemiştir. Kaldı ki başvurucunun bu
iddiaları derece mahkemeleri önüne taşıyıp incelenmesini sağladığı da tespit
edilememektedir. Bu sebeplerle söz konusu habere ilişkin bireysel başvuru
incelemesi, başvurucunun Anayasa Mahkemesine sunduğu İlk Derece Mahkemesinin
gerekçesinde yer verilenle sınırlı olarak yapılacaktır.
17. Anayasa Mahkemesi başvurucunun hukuki nitelendirmesi ile
bağlı değildir. Yukarda sıralanan sebeplerle başvurucunun şikâyet ettiği
koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin
tümünün Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
18. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler
ilk olarak İlhan Cihaner
kararında (İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, §§ 42-74) ortaya konulmuştur. Daha sonra aynı ilkeler
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından benimsenmiş (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 35-66; Nihat Özdemir, B.No:
2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 29-61) ve Bölümler önlerine gelen şikayetlerde
sözü geçen ilkeleri uygulamışlardır (Ali
Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015,
§§ 21-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 19-50).
19. Başvuruya konu sözler ve iddialar (§ 6, 8) nedeniyle
başvurucunun kişisel itibarının korunması hakkına müdahale edildiği kabul
edilmelidir. Bu sebeple mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci
fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile
ulusal günlük gazetenin ve şikâyet konusu makalenin yazarı gazetecinin
Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu
özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir.
20. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17.
maddesinde yer alan “manevi varlık”
kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan
kişisel şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin
saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah
Doğtaş, B.No:
2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya
basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması halinde
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 36; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42). Anayasa Mahkemesi,
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için
kişinin itibarına yapılan saldırının kişinin itibarına saygı gösterilmesini
isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek
şekilde yapılmış olup olmadığını olayın şartlarına göre değerlendirir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56).
21. Öte yandan ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini
oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum
tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve
fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve
düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu
halinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz
çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı istisnalara
tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının
ikna edici olması gerekir (bkz. Abdullah
Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014 [GK], §
95; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar yanında
bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, §
49).
22. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu,
prensip olarak, başvurunun ihtilaflı sözlerin sahibi tarafından Anayasa’nın 26.
maddesine dayanılarak yapılmış olması ile bu sözlere konu olan kişi tarafından
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yapılmış olmasına göre
değişmez. Aksi halde Anayasa’nın anılan maddelerinde korunan hakların
dengelenmesinde, benzer olaylarda çelişkili sonuçlar ortaya çıkabilir. Yargı
mercilerinin bu iki maddede düzenlenen haklar arasında Anayasa Mahkemesi
içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurmaları
gerekir.
23. Basın özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir
denge kurulmasıyla ilgili olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler şu
şekilde sayılabilir: Genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlanıp
sağlanmadığı, hedef alınan kişinin konumu (siyasetçi, kamu görevlisi veya
sıradan birey olup olmaması ve ünlülük derecesi gibi), haber veya makalenin
konusu, ilgili kişinin önceki davranışları, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları
ile haber veya makalenin yayımlanma şartları (bkz. İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, § 66-73; Kadir Sağdıç,
B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 58-66; Nihat Özdemir, B.No:
2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 54-61; Ali Suat
Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§
44-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 42-50).
24. Başvurucu, henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet
kararı olmadığı halde suçlu olarak gösterildiğini, söz konusu haberin kendisi
hakkında kurulan komplonun bir parçası olduğunu, hakkında suç üretilerek
yargıya müdahale edildiğini iddia etmektedir. Buna karşın İlk Derece Mahkemesi,
başvurucunun olayların gerçekleştiği tarihlerde vergi dairesinde şef olarak
görev yaptığını, başvurucunun görevi nedeniyle hakkında çeşitli suçlardan iki
ayrı ceza davasının devam ettiğini, bir ceza davasının ise kesinleşmemiş
olmakla beraber başvurucunun cezalandırılması ile sonuçlandığını
hatırlatmıştır. İlk Derece Mahkemesine göre haberde geçen iddialar,
başvurucunun yargılandığı ceza davalarında dile getirilen iddialar olup
başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin ceza mahkemesi kararının gerekçesi ile
büyük oranda uyumludur. Mahkemeye göre söz konusu yazı basın özgürlüğü
sınırlarını aşmayan eleştirel nitelikte bir yazıdır. İlk Derece Mahkemesi
başvurucunun talebini, söz konusu haberin bir bütün olarak görünür gerçeğe
uygun olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile
reddetmiştir.
25. İlk olarak, davalının başvuruya konu gazete yazısında
dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen bir tartışmaya katkı
sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin ötesine geçip
geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının
kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya
makalenin yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerekir. Aksine, yazının
bilgilendirme değeri ne kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok
üstünlük tanınması gerekir (İlhan Cihaner, B.No:
2013/5574, 30/6/2014, § 74). Basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla
ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri
alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
26. Şikâyet konusu haberin yayınlandığı dönem, başvurucuya
karşı bazı ceza davalarının devam ettiği bir dönemdir ve başvurucu yönetici
konumunda bir devlet memurudur. Bir bütün olarak şikâyet konusu yazıda daha
önce vergi şefi olarak çalışan başvurucunun adının karıştığı bazı adli
vakalardan söz edilmiş, başvurucunun önemli bir miktar parayı alarak kaçtığı
iddia edilmiştir. Bu bakımdan söz konusu haberde sarf edilen sözlerin, bir
ölçüde, genel yarar nitelikli tartışmaya katkı sundukları kabul edilebilir. Bu
hususla ilgili olarak, basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili
olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma
hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
27. Son olarak başvuruya konu sözlerde abartıya kaçılmadığı
da söylenemez. Ne var ki basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın
ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta
kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir
(Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §
76; Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No: 53984/00, 30/3/2004, §
37).
28. Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik
mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini
belirleyemezler. Zira bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle
aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu
bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin
içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu
hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali Suat Ertosun,
B.No: 2013/1047, 15/4/2015,
§ 66; Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85, 23/5/1991, §
57).
29. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın
özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının
korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece
Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı
sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı şartlar
üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların
gerçekliği meselesine eğilmiş ve yayınların yapıldığı tarihte meydana gelen
olaylarla yayınların içeriği arasındaki öz-biçim ilişkisinin bozulmadığına ve
başvuruya konu sözlerde geçen olayların “gerçekliğe
uygun” olduğuna karar vermiştir.
30. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve
yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları
da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan
pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece mahkemelerince tarafların haklarının
değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 21/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.