TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
YILDIZ OTO AĞCA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/5074)
Karar Tarihi: 21/5/2015
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Yunus HEPER
Başvurucu
Yıldız OTO AĞCA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Habertürk adlı internet sitesinde yapılan bir haberde gerçeğe aykırı bilgilere yer verilerek başvurucunun kişilik haklarının zedelendiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/6/2013 tarihinde Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 22/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Alanya Vergi Dairesinde memur olarak görev yapmaktayken adının karıştığı bazı adli olaylar nedeniyle memuriyetten çıkartılmıştır. Olayların geçtiği tarihte başvurucu hakkında ceza mahkemelerinde bazı davalar açılmıştır.
6. 19/6/2009 tarihinde, Habertürk isimli internet sitesinde, başvurucu hakkında, “vergi şefinin serveti şaşırttı, 8 trilyonluk vergi şefi bankalardaki kasaları boşalttı, izini kaybettirdi, kaçtı, devlet bütün varlıklarına, emekli maaşına ve ikramiyesine el koydu” şeklinde bir haber yapılmıştır. Haberle ilgili olarak başvuru formu ve eklerinde daha fazla ayrıntıya yer verilmemiştir.
7. Başvurucu, 2/6/2010 tarihli dava dilekçesiyle, Habertürk internet sitesinin sorumluları olan davalı aleyhine haberde yer alan bilgilerin doğru olmadığı, bir delile dayanmadığı, kendisi hakkında açılan bütün davaların yapay olduğu, sonuçlanmamış davayla ilgili bilgi yayımlamanın yargıya müdahale olduğu, hakkında suç üreterek kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
8. Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 28/4/2011 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"...Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı hakkında bahsi geçen internet sitesinde 3 yıl önce oğlu ile tartışan tezgahtarı alıkoyarak dövdürdüğü iddiasıyla hakkında dava açılan Alanya Vergi Dairesi gelir şefi Yıldız Oto Ağca'nın 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava sırasında, Ağca'nın yaklaşık 8 milyon değerinde mal varlığının ortaya çıktığı belirtilerek haberin devam ettiği, davacı ise bu haberlerin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığından bahisle maddi ve manevi tazminat talep ettiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1075 esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonunda gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan davacının cezalandırılmasına karar verildiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/209 esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonunda davacı Yıldız Oto Ağca'nın haberde geçen hürriyeti tahdit suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı 2009/272 esas 2009/148 iddianame no ile davacı Yıldız Oto Ağca hakkında 3628 sayılı yasaya muhalefet suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açtığı, bu dosyada davacı hakkında rapor aldırıldığı, aldırılan raporda davacının kaynağı açıklanamayan 651.000 TL mal varlığı bulunduğunun belirtildiği, bu dosyadaki yargılamanın halen devam ettiği, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığınca 23/6/2009 tarih 2009/18 karar no ile davacının memuriyetten çıkarılmasına karar verildiği, kişilik hakları hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan kişinin manevi tazminat isteyebilmesi için yayımlanan haberin, yahut yapılan eleştirinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması ve saldırının manevi bir zarar doğrup saldırı ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulabilmesi ve haberde hukuka uygunluk nedenlerinin de bulunmaması gerektiği, davacı Yıldız Oto Ağca'nın vergi dairesinde şef olarak çalıştığı, yapılan haberde Yıldız Oto Ağca'nın 2 yıl 6 ay hapis cezası aldığının belirtildiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/209 esas, 2009/165 karar nolu ilamı ile davacı Yıldız Oto Ağca'ya hürriyeti tahdit suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası verildiği, böylece yapılan haberin bu kısmında her hangi bir abartı bulunmadığı, haberin gerçeğe uygun bir şekilde yapıldığı, haberin devamında, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesindeki dava sırasında Ağca'nın 8 milyon TL değerinde mal varlığının ortaya çıktığının belirtildiği, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1075 esas, 2010/384 karar sayılı ilamıyla davacının gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, ayrıca Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/65 esas sayılı dava dosyasında, davacının 3628 sayılı yasa kapsamında yargılamasının halen devam ettiği, bu dosyada aldırılan raporda davacının hesabında bulunan bir kısım paranın kaynağının açıklanamadığının tespit edildiği, yine davacının bağlı bulunduğu kurumun Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığının aldığı karar ile davacının memuriyetten çıkarılmasına karar verdiği, böylece bu haberinde gerçeğe uygun olup haberde manevi tazminatı gerektirir nitelikte bir abartı bulunmadığı, yapılan haberin ise güncel olup haber niteliği taşıdığı, böylece davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayan bu haber sebebiyle de tazminat talep edilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine (karar vermek gerekmiştir.)"
9. Anılan karar, başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/11/2012 tarihli ilamıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Dairenin, 16/4/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir. Nihai karar, 27/5/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Bireysel başvuru, 25/6/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
11. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 21/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 25/6/2013 tarihli ve 2013/5074 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu,
i. Davalıların 19/6/2009 tarihinde Habertürk isimli internet sitesinde kime ait olduğu belli olmayan, hakkında gerçeğe aykırı haber yapıp 8 milyon Türk lirası değerinde gayri meşru servetinin olduğu, vergi şefi olarak çalışan kendisinin kasaları boşaltarak izini kaybettirdiği, emekli maaşı ve ikramiyelerine el konulduğu şeklinde basın yoluyla kişilik haklarına saldırıda bulunup iftira ettiklerini,
ii. Kendisi, eşi ve çocuğunun açık kimlikleri ve fotoğraflarının izinleri olmadan yayımlandığını, bu durumun kendisini ve ailesini telafisi imkânsız maddi ve manevi zararlara uğrattığını,
iii. İlk Derece Mahkemesince, hakkında açılan davaların sonuçları beklenmeden, dava dosyasına sunduğu emsal kararlar ve tekzip kararları ile lehine olan deliller dikkate alınmadan, hukuk kuralları hatalı yorumlanarak, eksik incelemeyle, mevcut deliller de yanlış değerlendirilerek davasının reddedildiğini,
iv. İlk Derece Mahkemesi kararındaki gerekçeler yeterli olmadığı gibi Yargıtay onama ve karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilamların ulusal ve uluslararası kurallara aykırı biçimde gerekçesiz olduğunu,
v. Davaya konu haber içeriğindeki bilgilerin tamamen yanlış olup 8 milyon değerinde mal varlığı olmadığını, maaş ve ikramiyesine el konulmadığını, kendisinin kasaları boşaltıp izini kaybettirdiği iddiasının doğru olmayıp hakkını arama peşinde olduğunu,
vi. Kendisinin adli sicil kaydında her hangi bir sabıkası gözükmeyip masum olduğu halde Mahkemenin kesinleşmemiş ceza mahkemeleri kararlarına göre davayı reddettiğini, davaya konu haber içeriğinin yanlış olduğunu ispatlamak için ekonomik sosyal durumunun Anayasa Mahkemesince araştırılması gerektiğini,
vii. Gerçeğe aykırı yapılan yayın nedeniyle ailecek psikolojik sorunlar yaşadıklarını, hakkını aramak için ev ve arsalarını satmak zorunda kaldığını, hakkında komplolar kurulduğunun Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının dosyalarıyla sabit olduğunu,
belirterek Anayasa'nın 10., 36., 40. ve 141. maddelerinde tanımlanan ilke ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
14. Başvurucu hakkında yapılan haberin gerçeği yansıtmadığını, haberde geçen sözlerin tahkir içerdiğini, şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa’nın 10., 36., 40. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu temel olarak, açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarının korunmadığından şikâyetçi olmuştur. Her ne kadar adil yargılanma hakkının ve benzer olaylarda tazminata hükmedildiği halde kendisi hakkında tazminat verilmemesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu şikâyetlerin özü şeref ve itibarının korunmadığı hakkındadır.
15. Öte yandan başvurucu, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin benzer şikâyetlerdeki görevi, yargı mercilerinin şeref ve itibar hakkı ile basın özgürlüğü arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurup kurmadıklarını ve mahkemelerin başvuranı aşırı bir eleştiriden korumakta yetersiz kalıp kalmadıkları denetlemektir. Bu yapılırken derece mahkemelerinin gerekçeleri göz önüne alınacaktır.
16. Son olarak başvurucu, söz konusu haber ile birlikte kendisinin, eşinin ve çocuklarının fotoğraflarının da kullanıldığını ileri sürmüş ise de başvuru formu ve eklerinde şikâyete konu internet sitesi haberi ya da kullanılan fotoğraflara yer verilmemiştir. Kaldı ki başvurucunun bu iddiaları derece mahkemeleri önüne taşıyıp incelenmesini sağladığı da tespit edilememektedir. Bu sebeplerle söz konusu habere ilişkin bireysel başvuru incelemesi, başvurucunun Anayasa Mahkemesine sunduğu İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde yer verilenle sınırlı olarak yapılacaktır.
17. Anayasa Mahkemesi başvurucunun hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Yukarda sıralanan sebeplerle başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin tümünün Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
18. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler ilk olarak İlhan Cihaner kararında (İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 42-74) ortaya konulmuştur. Daha sonra aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından benimsenmiş (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 35-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 29-61) ve Bölümler önlerine gelen şikayetlerde sözü geçen ilkeleri uygulamışlardır (Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 21-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 19-50).
19. Başvuruya konu sözler ve iddialar (§ 6, 8) nedeniyle başvurucunun kişisel itibarının korunması hakkına müdahale edildiği kabul edilmelidir. Bu sebeple mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile ulusal günlük gazetenin ve şikâyet konusu makalenin yazarı gazetecinin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir.
20. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah Doğtaş, B.No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması halinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 36; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42). Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için kişinin itibarına yapılan saldırının kişinin itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek şekilde yapılmış olup olmadığını olayın şartlarına göre değerlendirir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56).
21. Öte yandan ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu halinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı istisnalara tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (bkz. Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014 [GK], § 95; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar yanında bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).
22. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu, prensip olarak, başvurunun ihtilaflı sözlerin sahibi tarafından Anayasa’nın 26. maddesine dayanılarak yapılmış olması ile bu sözlere konu olan kişi tarafından Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yapılmış olmasına göre değişmez. Aksi halde Anayasa’nın anılan maddelerinde korunan hakların dengelenmesinde, benzer olaylarda çelişkili sonuçlar ortaya çıkabilir. Yargı mercilerinin bu iki maddede düzenlenen haklar arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurmaları gerekir.
23. Basın özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurulmasıyla ilgili olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler şu şekilde sayılabilir: Genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlanıp sağlanmadığı, hedef alınan kişinin konumu (siyasetçi, kamu görevlisi veya sıradan birey olup olmaması ve ünlülük derecesi gibi), haber veya makalenin konusu, ilgili kişinin önceki davranışları, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları ile haber veya makalenin yayımlanma şartları (bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 66-73; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 58-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 54-61; Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 44-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 42-50).
24. Başvurucu, henüz hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmadığı halde suçlu olarak gösterildiğini, söz konusu haberin kendisi hakkında kurulan komplonun bir parçası olduğunu, hakkında suç üretilerek yargıya müdahale edildiğini iddia etmektedir. Buna karşın İlk Derece Mahkemesi, başvurucunun olayların gerçekleştiği tarihlerde vergi dairesinde şef olarak görev yaptığını, başvurucunun görevi nedeniyle hakkında çeşitli suçlardan iki ayrı ceza davasının devam ettiğini, bir ceza davasının ise kesinleşmemiş olmakla beraber başvurucunun cezalandırılması ile sonuçlandığını hatırlatmıştır. İlk Derece Mahkemesine göre haberde geçen iddialar, başvurucunun yargılandığı ceza davalarında dile getirilen iddialar olup başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin ceza mahkemesi kararının gerekçesi ile büyük oranda uyumludur. Mahkemeye göre söz konusu yazı basın özgürlüğü sınırlarını aşmayan eleştirel nitelikte bir yazıdır. İlk Derece Mahkemesi başvurucunun talebini, söz konusu haberin bir bütün olarak görünür gerçeğe uygun olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.
25. İlk olarak, davalının başvuruya konu gazete yazısında dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin ötesine geçip geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerekir. Aksine, yazının bilgilendirme değeri ne kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok üstünlük tanınması gerekir (İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 74). Basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
26. Şikâyet konusu haberin yayınlandığı dönem, başvurucuya karşı bazı ceza davalarının devam ettiği bir dönemdir ve başvurucu yönetici konumunda bir devlet memurudur. Bir bütün olarak şikâyet konusu yazıda daha önce vergi şefi olarak çalışan başvurucunun adının karıştığı bazı adli vakalardan söz edilmiş, başvurucunun önemli bir miktar parayı alarak kaçtığı iddia edilmiştir. Bu bakımdan söz konusu haberde sarf edilen sözlerin, bir ölçüde, genel yarar nitelikli tartışmaya katkı sundukları kabul edilebilir. Bu hususla ilgili olarak, basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.
27. Son olarak başvuruya konu sözlerde abartıya kaçılmadığı da söylenemez. Ne var ki basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 76; Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37).
28. Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemezler. Zira bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85, 23/5/1991, § 57).
29. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı şartlar üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların gerçekliği meselesine eğilmiş ve yayınların yapıldığı tarihte meydana gelen olaylarla yayınların içeriği arasındaki öz-biçim ilişkisinin bozulmadığına ve başvuruya konu sözlerde geçen olayların “gerçekliğe uygun” olduğuna karar vermiştir.
30. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 21/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.