logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İlhan Cihaner (3) [2.B.], B. No: 2013/5298, 20/5/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLHAN CİHANER BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2013/5298)

 

Karar Tarihi: 20/5/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Yunus HEPER

Başvurucu

:

İlhan CİHANER

Vekili

:

Av. Mustafa GÜLER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, ulusal ölçekte yayın yapan haftalık Aksiyon Dergisinde yayımlanan bir makalede kullanılan ifadelerin kişilik haklarını zedelediğini, şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 15/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 25/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Feza Gazetecilik A.Ş. bünyesinde ulusal düzeyde haftalık yayımlanan Aksiyon Dergisinin 2-8/11/2009 tarihli nüshasının 32. sayfasında “Plan Uygulamaya Çoktan Geçti Komutanım” başlığı altında yayın yapılmıştır. Dergide yayımlanan haberin dava konusu edilen bölümü şöyledir:

“Erzincan'da 23 şubatta İsmailağa Cemaatine dönük bir operasyon başladı. Suç çocuklara Kur'an öğretilmesiydi. Ancak operasyonun boyutu bu iddianın çok ötesine geçiyordu. Erzincan Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner'in talimatıyla başlayan operasyonda 22 ilde teknik takip yapılmıştı. Hatta teknik takibe alınan kişiler arasında bir bakan, AK Partinin önemli bir belediye başkanı ve bir gazetenin sahibi de vardı. Soruşturmayı ise Jandarma yürütüyordu. Erzincan şehir merkezinde polis nezaretinde yapılması gereken baskınlar sadece Jandarma tarafından gerçekleştirildi. 26 kişi hukuka aykırı usullerle gözaltına alındı. Bu kişilere psikolojik harekât uygulandı. 4,5 aylık hamile bir kadın 48 saat aç ve susuz bırakıldığı için çocuğunu düşürdü...”

6. Başvurucu 27/10/2010 tarihli dilekçesi ile yukarıda belirtilen haberin gerçeğe aykırı olup asılsız ve çirkin ithamlarla suçlandığını, bu haberle bağlantılı olarak hakkında gerçek dışı yayınlar yapıldığını belirterek basın yoluyla kişilik haklarına saldıran davalıların manevi tazminat ödemelerine karar verilmesini talep etmiştir.

7. Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi, 27/9/2011 tarihli kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

“...Davalı şirket tarafından yayımlanan Aksiyon Dergisindeki 'Plan Uygulamaya Çoktan Geçti Komutanım' yazısının içeriği bir bütün olarak göz önüne alındığında Erzincan'da bir cemaate yönelik operasyon ile Kayseri'de bir astsubayın ifadesinin alınması olayları birlikte değerlendirerek yorum yapıldığı, bu yorum içerisinde davacının talimatıyla yürütülen soruşturmadaki usulsüzlüklerin okuyucuya aktarıldığı, davacının talimatıyla yürütülen soruşturmada bir takım usulsüzlüklerin bulunduğu hususunun Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığının 24/9/2009 tarihli yazısı ekinde yer alan soruşturma izni verilen 17/7/2009 tarihli soruşturma raporu içeriğinde de yer aldığı, dolayısıyla davacının Erzincan Başsavcılığı görevini yürütürken verdiği talimatla yürütülen soruşturmada izlenen yöntemin usul ve kanuna aykırı olduğu hususunda davacının bağlı olduğu Bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanlığınca da soruşturma yürütülmüş olması karşısında davalı yazarın belirttiği hususların kesinleşmiş gerçek olmamakla birlikte yayımlandığı tarih itibarıyla güncel olup, kamuoyunu ilgilendiren bir konuda basın özgürlüğü çerçevesinde yorum yapılmak suretiyle yayınlanmış bir yazı olduğu, haber içeriğinde davacının kişilik haklarına ve kişiliğine yönelik saldırının bulunmadığı, manevi tazminat isteminin şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine (karar vermek gerekmiştir.)”

8. Anılan karar, başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10/12/2012 tarihli ilamıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 14/5/2013 tarihli ilamıyla reddedilmiştir. Nihai karar, 17/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

9. Bireysel başvuru 15/7/2013 tarihinde yapılmıştır.

B. İlgili Hukuk

10. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinin şöyledir:

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

 Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

11. Mahkemenin 20/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/7/2013 tarihli ve 2013/5298 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

12. Başvurucu,

 i. 2007 yılında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak göreve başladığını, yasaya aykırı yardım toplamak, Kimlik Bildirme Kanunu'na muhalefet, Kılık Kıyafet Kanunu'na aykırı davranmak, okul öncesi yaş grubundaki çocuklara izinsiz dini eğitim veren kurum açmak gibi faaliyetleri tespit edilen kişiler hakkında Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldığını belirtmiştir. Başvurucu, soruşturma kapsamında 26 kişinin gözaltına alınarak sorguya sevk edildiğini, dönemin başbakan yardımcısının kendisinden şüphelilerin serbest bırakılmasını istediğini, daha sonra soruşturma dosyasının görevli Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini, bu soruşturmadan sonra kendisi hakkında linç kampanyası başlatıldığını ileri sürmüştür.

 ii. Başvuruya konu yayının da bu kapsamda yapıldığını, haberin Erzincan ilinde yürüttüğü soruşturmanın kamuoyunda irtica ile mücadele eylem planı olarak bilinen planla ilişkilendirilip gerçek dışı eklemelerle sunulduğunu iddia etmiştir. Müfettişler tarafından yapılan soruşturmada davaya konu haber içeriğindeki olayların yer almadığını, yürütülen soruşturma sonucu haberde geçen olaylarla ilgili Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mahkûmiyet hükmü kurulmasının soruşturmanın içeriğinin doğru olduğunu gösterdiğini, yayında bahsi geçen 4,5 aylık hamile bir kadının soruşturma esnasında 48 saat aç ve susuz bırakılarak çocuğunun düşmesi olayının daha sonraları da haber konusu yapıldığını ancak bu haberin gerçek dışı olduğunun resmi belgelerle sabit olduğunu ileri sürmüştür.

 iii. Derece mahkemeleri kararlarının yeterli gerekçe içermediğini, gerçeğe aykırı yayın nedeniyle Anayasa'nın 17., 36. ve 141. maddelerinde tanımlanan ilke ve haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

13. Başvurucu, söz konusu haberde yer alan bilgilerin doğru olmadığını, çarpıtıldığını, haber nedeniyle şeref ve itibarına müdahalede bulunulduğunu, kararların gerekçeli olmadığını belirterek Anayasa’nın 17., 36. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun şikâyet ettiği koşullar ve şikâyetlerini dile getirme biçimi dikkate alınarak bu şikâyetlerin Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.

14. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler ilk olarak İlhan Cihaner kararında (B.No: 2013/5574, 30/6/2014, §§ 42-74) ortaya konulmuştur. Daha sonra aynı ilkeler Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından benimsenmiş (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 35-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 29-61) ve Bölümler önlerine gelen şikayetlerde sözü geçen ilkeleri uygulamışlardır (Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 21-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 19-50).

15. Başvuruya konu sözler ve iddialar (§ 9) nedeniyle başvurucunun kişisel itibarının korunması hakkına müdahale edildiği kabul edilmelidir. Bu sebeple mevcut davada başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile ulusal haftalık derginin ve şikâyet konusu makalenin yazarı gazetecinin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında bir denge kurulması gerekmektedir.

16. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Abdullah Doğtaş, B.No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen sözel saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması halinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 36; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42). Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının olaya uygulanabilmesi için kişinin itibarına yapılan saldırının kişinin itibarına saygı gösterilmesini isteme hakkından başvurucunun kişisel olarak yararlanmasına zarar verecek şekilde yapılmış olup olmadığını olayın şartlarına göre değerlendirir (bkz. Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 39; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 45, 56).

17. Öte yandan ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir. İfade özgürlüğü, yokluğu halinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir ve bazı istisnalara tabi ise de, bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (bkz. Abdullah Öcalan, B.No: 2013/409, 25/6/2014 [GK], § 95; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 48; İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 55; başka kararlar yanında bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).

18. Mevcut olaydaki gibi başvurularda başvurunun sonucu, prensip olarak, başvurunun ihtilaflı makale ve sözlerin sahibi tarafından Anayasa’nın 26. maddesine dayanılarak yapılmış olması ile bu makaleye veya sözlere konu olan kişi tarafından Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak yapılmış olmasına göre değişmez. Aksi halde Anayasa’nın anılan maddelerinde korunan hakların dengelenmesinde, benzer olaylarda çelişkili sonuçlar ortaya çıkabilir. Yargı mercilerinin bu iki maddede düzenlenen haklar arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun bir şekilde bir denge kurmaları gerekir.

19. Basın özgürlüğü ile itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurulmasıyla ilgili olarak mevcut olaya uygulanabilecek olan kriterler şu şekilde sayılabilir: Genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlanıp sağlanmadığı, hedef alınan kişinin konumu (siyasetçi, kamu görevlisi veya sıradan birey olup olmaması ve ünlülük derecesi gibi), haber veya makalenin konusu, ilgili kişinin önceki davranışları, yayımın içeriği, şekli ve sonuçları ile haber veya makalenin yayımlanma şartları (bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 66-73; Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], §§ 58-66; Nihat Özdemir, B.No: 2013/1997, 8/4/2015 [GK], §§ 54-61; Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 44-52; Ali Suat Ertosun (2), B.No: 2013/1640, 15/4/2015, §§ 42-50).

20. Başvurucu, sözü geçen ulusal haftalık dergide yayımlanan haber ve yazının gerçeğe aykırı bir şekilde yapıldığını ve haberin bütününün kendisi hakkında suçlayıcı iddialara yer vermek suretiyle itibar ve kişilik haklarına zarar verdiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, açtığı tazminat davasında İlk derece Mahkemesinin ve Yargıtayın, itibarını korumadıklarını şikâyet etmiştir.

21. Başvurucunun bireysel başvuru dilekçesine eklediği bilgi ve belgelere göre başvurucu hakkında olayların geçtiği dönemde çok sayıda yayın organında haber yapılmış ve makale yazılmıştır. Başvurucunun bu dönemde yapılan haber ve makalelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinde çok sayıda bireysel başvurusunun olduğu anlaşılmaktadır. Yine başvurucunun Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurularda şablon dilekçeler verdiği anlaşılmaktadır. Mevcut başvuruda da başvurucu, genel olarak söz konusu haberde yer alan bilgilerin doğru olmadığını belirtmekle yetinmiştir.

22. İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılamada başvurucu, söz konusu haberde verilen olayların gerçek dışı olduğunu ileri sürmüş olmakla birlikte, haberde yer alan bilgilerin doğru olmadığını, bilginin elde edilme yönteminin kabul edilemez olduğunu gösterebilmiş değildir. Başvurucunun, söz konusu haberin kendisine yönelik karalama kampanyasının bir parçası olduğu yönündeki soyut değerlendirmelerine karşı davalı, söz konusu haberin gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifadeler arasında düşünsel bağ kuralları çerçevesinde yayımlandığını ileri sürmüştür. Davalı söz konusu haberde aşağılayıcı ifadeler kullanılmadığını ve kendilerinin esas olarak başvurucunun talimatı ile yürütülen soruşturmada teftiş kurulu başkanlığının hazırladığı raporda da yer alan usulsüzlükleri haberleştirdiklerini, haberin görünür gerçeğe uygun olduğunu ileri sürmüştür.

23. Başvurucunun, davalının makalede yer verilen hususları dile getirmesinin şahsiyet haklarına yönelik bir saldırı olduğu yönündeki değerlendirmelerine karşı davalı, söz konusu makaledeki bilgilerin gerçek ve güncel olduğunu ve hukuka aykırı bir yönünün de bulunmadığını ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi de başvurucunun talebini, söz konusu makalenin bir bütün olarak görünür gerçeğe uygun olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı gerekçesi ile reddetmiştir.

24. İlk olarak, davalının başvuruya konu makalede dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı ve içeriğinin kamunun merakını giderme isteğinin ötesine geçip geçmediği sorularına cevap verilmelidir. Bu bağlamda, bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya makalenin yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerekir. Aksine, yazının bilgilendirme değeri ne kadar düşükse kişinin korunan çıkarına da o kadar çok üstünlük tanınması gerekir (İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 74). Basının genel yarar nitelikli bütün sorunlarla ilgili olarak bilgi ve fikir yayma fonksiyonuna, kamunun bu bilgi ve fikirleri alma hakkının eklendiği hatırlanmalıdır.

25. Şikâyet konusu dergi makalesinde geçen olayların meydana geldiği ve başvurucunun Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, başvurucu hakkında bazı soruşturmaların yapıldığı bir dönemdir. Şikâyet konusu makalede, Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca kamuoyunda İsmailağa Cemaati olarak bilinen sivil oluşuma karşı başlatılan soruşturma konu edilmiştir. Davalı, söz konusu soruşturmanın Erzincan’da başlatılmakla birlikte 22 ili kapsayan, bir gazete sahibi, bir bakan ve pek çok siyasetçiyi kapsayan bir soruşturmaya dönüştürüldüğünü, usulsüz bir şekilde 26 kişinin gözaltına alındığını, gözaltı koşullarının kötü olması nedeniyle hamile bir kadının çocuğunu düşürdüğünü iddia etmiştir. Söz konusu makalede o sırada Türkiye’de meydana gelen başka bazı olaylara değinilmiştir. Davalı genel olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı içerisinde bazı gurupların bazı cemaatlere yönelik hukuk dışı uygulamaları bulunduğunu iddia etmiş ve o sıralarda yargıya intikal etmiş bazı soruşturma ve kovuşturmalara değinmiştir. Bu bakımdan söz konusu makalede sarf edilen sözlerin, bir ölçüde, genel yarar nitelikli bir tartışmaya katkı sundukları kabul edilebilir.

26. Adalet sisteminin düzgün işlemesi için görev yapan kamu görevlileri olan hâkim ve savcılarla yüksek mahkeme üyeleri de diğer kamu görevlileri gibi kamunun güvenine sahip olmalıdırlar (benzer bir karar için bkz. Saday/Türkiye, B. No: 32458/96, 30/3/2006, § 33). Bu sebeple adalet sisteminde görev alan hâkimler ve savcılarla birlikte diğer yargı çalışanlarını asılsız suçlamalardan korumak devletin görevlerindendir. Demokratik bir toplumda, bireylere, yargı sistemi ve ona dâhil olan kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte bu eleştirilerin kişilerin şeref ve itibarlarının korunmasını isteme haklarını ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. İlhan Cihaner, B.No: 2013/5574, 30/6/2014, § 85).

27. Buna karşın kamu adına soruşturmaları yürüten cumhuriyet savcılarının her türlü eleştirinin dışında olduğu da iddia edilemez. Başvurucunun olayların geçtiği zaman diliminde Türkiye kamuoyunda oldukça tanınan bir yargı mensubu olduğu ve itiraz götürmeyen tanınmışlık derecesi dikkate alındığında, onun az bilinen bir kişi olduğu iddia edilemez. Öte yandan başvuruya konu makale başvurucunun üstlendiği Cumhuriyet Başsavcılığının otoritesini zayıflatmış görünmemektedir. Zira söz konusu makale başvurucunun hakkındaki isnatlar nedeniyle soruşturulmasından ve tutuklanmasından sonra yazılmıştır. Dolayısıyla hakkında yürütülen soruşturma ve açılan dava nedeniyle başvurucunun kişisel kariyerinin ve mesleğinin de önemli ölçüde etkilendiği söylenebilirse de başvurucu, kariyerindeki değişiklikleri münhasıran söz konusu makaleye dayandırmamıştır.

28. Son olarak başvuruya konu sözlerde abartıya kaçılmadığı da söylenemez. Ne var ki basın özgürlüğünün kapsamının, demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir (Kadir Sağdıç, B.No: 2013/6617, 8/4/2015 [GK], § 76; Radio France ve Diğerleri/Fransa, B. No: 53984/00, 30/3/2004, § 37).

29. Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemezler. Zira bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına ancak bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil, fakat aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu hatırda tutulmalıdır (bkz. Ali Suat Ertosun, B.No: 2013/1047, 15/4/2015, § 66; Oberschlick/Avusturya, B. No: 11662/85, 23/5/1991, § 57).

30. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir denge kurma işlemi yapmıştır. İlk Derece Mahkemesi, söz konusu yazının genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorusuna özel bir önem vermiş, ayrıca haberin yapıldığı şartlar üzerine de eğilmiştir. İlk Derece Mahkemesi davaya konu yazıda geçen olayların gerçekliği meselesine eğilmiş ve yayınların yapıldığı tarihte meydana gelen olaylarla yayınların içeriği arasındaki öz-biçim ilişkisinin bozulmadığına ve başvuruya konu sözlerde geçen olayların “görünür gerçekliğe uygun” olduğuna karar vermiştir.

31. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında, Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu, derece mahkemelerince tarafların haklarının değerlendirilmesinde açık bir dengesizlik saptanmadığı ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 20/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(İlhan Cihaner (3) [2.B.], B. No: 2013/5298, 20/5/2015, § …)
   
Başvuru Adı İLHAN CİHANER (3)
Başvuru No 2013/5298
Başvuru Tarihi 15/7/2013
Karar Tarihi 20/5/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, ulusal ölçekte yayın yapan haftalık Aksiyon Dergisinde yayımlanan bir makalede kullanılan ifadelerin kişilik haklarını zedelediğini, şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6098 Türk Borçlar Kanunu 49
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi