logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Cemal Bozoğlan [2.B.], B. No: 2013/5565, 22/1/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEMAL BOZOĞLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/5565)

 

Karar Tarihi: 22/1/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucu

:

Cemal BOZOĞLAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, yonca üretimi için sağlanan destek ödemesinin geri istenilmesine dair işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2., 45. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 11/7/2013 tarihinde Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 9/5/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 24/7/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 8/9/2014 tarihli görüş yazısı 16/9/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevaplarını içeren dilekçesini 29/9/2014 tarihinde sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Hayvancılığın desteklenmesi projesi kapsamında yonca üretimi yapacağına dair taahhüt vermesi üzerine başvurucuya 14.389,12 TL yonca destekleme primi ödenmiştir.

8. İzmir İl Tarım Müdürlüğünce yapılan denetimde, başvurucu tarafından yonca yerine buğday ekildiğinin tespit edilmesi üzerine 13/7/2006 tarihli işlemle başvurucuya ödenmiş olan 14.389,12 TL’nin iadesi istenmiş, ayrıca işlemde gecikme zammının hesaplanacağı belirtilmiştir.

9. Başvurucu, hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki 2000/467 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereğince ödenen yonca destekleme priminin geri istenilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğunu, ödenen primlerden yalnızca kendisinin sorumlu olmadığını, dayanak 2000/467 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 24/2/2005 tarihinde yürürlükten kaldırıldığını, ödenen desteğin amme alacağı niteliğinde olmadığını, sözleşmeye uygun olarak yonca ekildiğini ancak şartların imkansız olduğu aşamada davalı idareye başvuruda bulunulduğunu, şüpheli alacağın vadesi konusunda bir açıklık bulunmadığını, ekimi yapılan yoncanın 50 dönüm kadarının halen mevcut olduğunu ileri sürerek, iptali istemiyle dava açmıştır.

10. İzmir 3. İdare Mahkemesi 7/12/2007 tarih ve E.2006/1563, K.2007/1982 sayılı kararıyla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

“Dosyanın incelenmesinden, davacının imzaladığı 12.06.2003 tarihli taahhütnamede, gayrimenkuller üzerinde, "Hayvancılığın Desteklenmesi Kararı" kapsamında desteklemeden faydalanacağını, destekleme kapsamında bulunan yonca üretimi projesini destekleme şartlarına uygun olarak tesis edeceğini, proje kapsamında yeralan menkul ve gayrimenkulleri amacı dışında kullanmayacağını, kararnamede ve projede belirtilen tüm hususlara uyacağını, uymadığı takdirde 2000/467 sayılı Kararın 4. maddesine göre ödenen destekleme miktarını yasal faizi ile birlikle ödeyeceğini taahhüt ettiği, yonca üretin projesinin 30.10.2003 tarihinde onaylanması üzerine adına 14.389.120.000 TL hak ediş miktarı ödendiği, davacı tarafından 05.12.2005 tarihli başvuru ile, 2005 yılı Mayıs ayında aşırı yağış ve sel nedeniyle söz konusu yerlerde erozyon olduğu, yonca köklerinin söküldüğü, taşındığı ve kalan yonca bitkisinin ise aşırı su birikintisi ile kök çürüklüğünün olduğu, yoncanın ekonomik olarak son bulduğunu beyan ettiği, bunun üzerine 26.12.2005 tarihinde İzmir İl Tarım Müdürlüğü elemanlarınca yapılan denetimde, destekleme projesi kapsamındaki taşınmazların bir kısmının birleştirilerek tek parsel haline getirildiği, bu yerlere buğday ekiminin yapıldığının tespit edildiği ve geçirgenliği iyi olan söz konusu tarımsal ayanlarda herhangi bir su birikintisi ve sel tahribatının olmadığı, tarım arazilerinin ekili veya ekime hazır halde birinci sınıf tarım arazileri olduğunun tespit edildiği, öte yandan 15.02.2006 tarihinde destekleme projesine ilişkin yapılan denetimde ise, proje kapsamında bulunan on bir adet parselin dokuzunda yonca ekimi yapılmadığı ve bu yerlere buğday ekildiğinin tespit edildiği, 01.03.2006 tarih ve 487 sayılı Bayındır Kaymakamlığı Olur’u ile davacının yonca projesini taahhüt ettiği süreler boyunca devam ettirmediği nedeniyle proje kapsamında ödenen miktarların tahsili amacıyla Vergi Dairesine intikal ettirildiği, dava konusu işlem ile davacıya ödenen 14.389,12- YTL yonca destekleme projesinin 6183 sayılı Yasanın 37. maddesi uyarınca bir ay içerisinde ödenmesinin talep edildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, yukarıda belirtilen Kanun hükmü ve açıklamalar uyarınca kamu alacağı niteliğinde bulunan yonca üretimi projesini destekleme ödemesinin, İzmir İl Tarım Müdürlüğü elemanlarınca yapılan iki ayrı denetimde, Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında Karar'ın 4. maddesinde belirtildiği üzere, desteklenmeye konu taşınmazlarda destekleme şartlarına aykırı olarak yonca ekimi yerine buğday ekildiğinin tespit edilerek ödemenin haksız yapıldığının anlaşılması üzerine, geri istenilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Davacı tarafından, destekleme projesi kapsamındaki taşınmazlarda kendisi dışında sekiz kişinin ekim yaptığı, bu nedenle ödemenin yalnızca kendisinden istenilmeyeceği ileri sürülmekte ise de; dava konusu destekleme ödemesinin, davacı tarafından imzalanan 12.06.2003 tarihli taahhütname üzerine doğrudan kendisine yapıldığı anlaşıldığından bu iddiaya itibar edilmemiştir.

Ayrıca, davacı tarafından, yonca ekim şartlarının imkansız olduğu aşamada davalı idareye başvuru yapıldığı belirtilmekle ise de; desteklemeye ilişkin projenin yoncaya ilişkin olduğu, ekim şartlarının imkansız olduğu durumda, projenin yerine getirilmediğinden bahisle yapılan ödemenin geri verilmesi yerine desteklemeye konu taşınmazlarda buğday ekildiği anlaşıldığından bu iddia esası etkiler nitelikte görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davanın REDDİNE, “

11. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 22/11/2011 tarih ve E.2008/7750, K.2011/5055 sayılı kararıyla onanmıştır.

12. Başvurucu, bu karara karşı yaptığı karar düzeltme başvurusunda amme alacağı dışında 16.907,22 TL gecikme faizi de istenildiğini, anılan faizin yasal dayanağının bulunmadığını belirtmiş, Daire 7/5/2013 tarih ve E.2012/2206, K.2013/4152 sayılı kararıyla karar düzeltme talebini reddetmiş, karar başvurucuya 18/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

13. 11/7/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

B. İlgili Hukuk

14. 21/7/1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

“Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.

...”

15. 6183 sayılı Kanun’un 53. maddesi şöyledir:

“Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek vergiler hariç olmak üzere belediye sınırları dışındaki köylerde tahsildarlar tarafından tahsil olunan amme alacakları ödeme süresi içinde ödenmediği takdirde bunlar için yalnız % 10 gecikme zammı uygulanır.

Ödeme müddeti geçmiş olmasına rağmen tahsildarların gidemediği köylerdeki borçlulara bu zam, tahsildarın ilk uğradığı zaman içinde borçlarını ödemedikleri takdirde tatbik olunur.”

16. 10/5/2000 tarih ve 24045 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2000/467 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 4. maddesi şöyledir:

“Haksız ödendiği tespit edilen destekleme ödemeleriyle ilgili alacaklar ödemenin yapıldığı tarih itibarıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ilgililerden tahsil edilmek üzere ilgili vergi dairelerine intikal ettirilir.”

17. 24/2/2005 tarih ve 25737 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2000/8503 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 1. maddesi şöyledir:

“Bu Karar, 2005-2010 yılları arasında 6 yıl süre ile uygulanacak olup hayvancılığın desteklenmesi ile ilgili hususları kapsar.”

18. 2000/8503 sayılı Karar’ın 6. maddesi şöyledir:

 “Haksız ödendiği tespit edilen destekleme ödemeleriyle ilgili alacaklar ödemenin yapıldığı tarih itibarıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ilgililerden tahsil edilmek üzere ilgili vergi dairelerine intikal ettirilir.”

19. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (mülga) 54. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"1. (Değişik birinci cümle: 5/4/1990 - 3622/23 md.) Danıştay dava daireleri ve İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verdikleri kararlar ile bölge idare mahkemelerinin itiraz üzerine verdikleri kararlar hakkında, bir defaya mahsus olmak üzere kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde taraflarca;

a) Kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların, kararda karşılanmamış olması,

b) Bir kararda birbirine aykırı hükümler bulunması,

c) Kararın usul ve kanuna aykırı bulunması,

d) (Değişik: 5/4/1990 - 3622/23 md.) Hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekarlığın ortaya çıkmış olması,

Hallerinde kararın düzeltilmesi istenebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 22/1/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/7/2013 tarih ve 2013/5565 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu, 14.389,12 TL destekleme priminin yanı sıra 16.907,22 TL gecikme zammının da ödemesinin istenildiğini, bu gecikme zammının nasıl hesaplandığının belli olmadığını, 6183 sayılı Kanun'un 53. maddesinde gecikme zammının %10 oranında uygulanacağının belirtilmesine rağmen kendisinden fahiş oranda gecikme zammı istenildiğini, bu yöndeki itirazlarının derece mahkemesi ve Danıştay kararlarında hiç dikkate alınmadığını, ihtilafın miktarına ve gecikme zammının hesaplanmasına dair itirazlarının karşılanmadığını, bu şekilde gerekçeli karar alma hakkının engellendiğini, yargılamanın hakkaniyete uygun şekilde yapılmadığını, yürürlükten kaldırılan Bakanlar Kurulu kararının dayanak alındığını, yonca ekimi yapılan yerler için desteklemenin alınmaması gerektiğini belirterek, Anayasa’nın 2., 45. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddiaları yargılamanın sonucuna ve gerekçeli karar hakkına ilişkin olup, değerlendirme bu başlıklar altında yapılacaktır.

1. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

23. Başvurucu, yargılamanın hakkaniyete uygun şekilde yapılmadığını, yürürlükten kaldırılan Bakanlar Kurulu kararının dayanak alındığını, yonca ekimi yapılan yerler için desteklemenin geri alınmaması gerektiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Adalet Bakanlığı görüşünde, yerel mahkemeler tarafından yapılan maddi ve hukuki hataların, ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa tarafından güvence altına alınmış hak ve özgürlüklerin ihlali söz konusu olduğu ölçüde bireysel başvuruya konu edilebildiği, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesinin olmayacağı, bu kapsamda yerel mahkeme ve Danıştayın, başvurucunun talebini reddeden yorumunun keyfi olup olmadığı veya bariz bir takdir hatası taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.

25. Başvurucu, görüşe cevap dilekçesinde, başvuru formundaki iddiaları tekrarlamıştır.

26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

27. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

28. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

29. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

30. Başvuru konusu olayda, başvurucu, yonca destekleme priminin geri istenilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek iptali istemiyle dava açmış; İlk Derece Mahkemesi ise desteklemeye konu gayrimenkullerde destekleme şartlarına aykırı olarak yonca yerine buğday ekildiğinin tespit edilerek ödemenin geri istenilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, başvurucu tarafından mevsim koşulları nedeniyle yonca ekiminin imkânsız olduğu iddia edilmişse de ekim şartlarının imkânsız olduğu durumda projenin yerine getirilmediğinden bahisle yapılan ödemenin iadesi yerine desteklemeye konu taşınmazlarda buğday ekildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Aynı zamanda kararda, destekleme priminin amme alacağı kapsamında olduğunun değerlendirildiği ve ayrıca yürürlükten kaldırılan Bakanlar Kurulu kararı ile yeni Bakanlar Kurulu kararında yer alan hükümlerin uyuşmazlığa uygulanabilirliğinin tartışıldığı görülmektedir.

31. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.

32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Mahkeme Kararının Gerekçesiz Olduğu İddiası

33. Başvurucu, 14.389,12 TL destekleme priminin yanı sıra 16.907,22 TL gecikme zammının da ödemesinin istenildiğini, bu gecikme zammının nasıl hesaplandığının belli olmadığını, 6183 sayılı Kanun'un 53. maddesinde gecikme zammının %10 oranında uygulanacağının belirtilmesine rağmen kendisinden fahiş oranda gecikme zammı istenildiğini, bu yöndeki itirazlarının derece mahkemesi ve Danıştay kararlarında hiç dikkate alınmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).

35. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (bkz. García Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1999, § 26) başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvuruları ile başvurucuların usuli haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz incelemesinde tartışılmaması gerekçeli karar hakkının ihlali olarak görülebilir (B. No: 2012/603, 20/2/2014, § 49).

36. Başvurucu, kendisine ödenen prim ödeme tutarı olan 14.389,12 TL’nin geri istenilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmış olup, anılan ödemeyi süresi içinde yapmamış, dava hakkında karar verildikten sonra İlk Derece Mahkemesi kararı kanun yolu incelemesinde iken başvurucuya 28/6/2012 tarihli işlem ile ana para dışında 16.907,22 TL gecikme zammı borcu çıkarılmış, başvurucu anılan bu borcun yasal dayanağının bulunmadığını karar düzeltme dilekçesinde ileri sürmüş, ancak karar düzeltme aşamasında bu talebi değerlendirilmemiştir. Bireysel başvuru formu incelendiğinde başvurucunun anılan gecikme zammından ve gecikme zammına ilişkin iddiasının karşılanmamış olmasından şikâyet ettiği görülmektedir.

37. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

38. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

39. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

40. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

41. İdari işlemlerden kaynaklanan hak ihlallerinin giderilmesi için öncelikle idari yargıda dava açılması gerektiği, olağan kanun yolları tüketildikten sonra hak ihlali hâlâ devam ediyorsa ancak bu takdirde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabileceği açıktır. ( B. No: 2012/26, 26/3/2013, §§ 16-19).

42. Bunun yanında 2577 sayılı Kanun’un başvuruya konu yargılama devam ederken yürürlükte bulunan ve karar düzeltme müessesini düzenleyen 54. maddesinde, kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazların kararda karşılanmamış olması, kararda birbirine aykırı hükümler bulunması, kararın usul ve kanuna aykırı bulunması ve hükmün esasını etkileyen belgelerde hile ve sahtekârlığın ortaya çıkmış olması durumlarında kararın düzeltilmesi talebinde bulunulacağı kural altına alınmıştır.

43. Başvuru konusu olayda, başvurucuya, 2000/467 sayılı hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı kapsamında toplamda 150 dönüm arazide yonca üretimi yapması amacıyla14.389,12 TL destekleme primi ödenmiş, 2005 yılında İzmir İl Tarım Müdürlüğü tarafından yapılan denetimler sonucunda başvurucunun 150 dönümlük arazinin yalnızca 30 dönümünde yonca üretimi yaptığı tespit edilmiş ve yonca üretimi yapmadığı kısım için ileri sürdüğü mücbir sebeplerin mevcut olmadığı tutanakla tespit edilmiş, başvurucunun hayvancılığın desteklenmesi projesi kapsamında verdiği taahhüde uymadığı gerekçesiyle destekleme payı olarak ödenen 14.389,12 TL, 13/7/2006 tarihli işlem ile istenmiş, söz konusu bu miktarın ödenmesi için 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca başvurucuya 1 (bir) aylık mehil tanınmıştır. Başvurucu bu süre içerisinde tahakkuk ettirilen miktarı ödememiş olup; söz konusu işlemin iptali istemiyle dava açmış, İlk Derece Mahkemesi davayı reddetmiş, Danıştay Onuncu Dairesi tarafından karar onanmış ve bunun üzerine 6183 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca başvurucudan ana para ve ana paranın %10’u oranında gecikme zammı dışında 16.907,22 TL gecikme zammının da ödenmesi istenmiş, başvurucu karar düzeltme aşamasında, diğer iddialarının yanında, 16.907,22 TL gecikme zammının yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürmüş ise de, Danıştay Onuncu Dairesi karar düzeltme talebini temyiz hakkında verdiği karara atıf yaparak reddetmiştir.

44. Somut olayda, başvurucu tarafından iptal davasına konu edilen işlem, 13/7/2006 tarihli işlem olup, anılan işlemde borç tutarı olarak 14.389,12 TL gösterilmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama ve temyiz aşamasının sonuçlanmasına kadar olan dönemde anılan işlem ve işlemde tahakkuk ettirilen borç tutarının hukuki denetimi yapılarak karar verilmiştir. Bu aşamadan sonra tahakkuk ettirilen ve bireysel başvuruya konu edilen şikâyetin dayanağı olan 16.907,22 TL gecikme zammının da ödenmesinin istenilmesine ilişkin işleme yönelik olarak yalnızca karar düzeltme aşamasında iddiada bulunulmuş olup, iptal davasına konu işlemin gecikme zammının tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlem olmaması, dava konusu olmayan ve karar düzeltme nedenleri arasında yer almayan bir iddianın Danıştay tarafından karşılanmasının gerekmemesi ve gecikme zammına ilişkin olarak ortaya çıkan yeni tahakkuk işlemine karşı idari yargıda sonuç alınabilecek etkili bir dava yolunun bulunması nedenleriyle, başvurucunun gecikme zammına yönelik şikâyeti hakkında kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamını tüketmeden gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunduğu görülmektedir.

45. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu gecikme zammına yönelik kanun yollarının tamamı tüketilmeden gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden bahisle bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Mahkeme kararının gerekçesiz olduğu yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

22/1/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Cemal Bozoğlan [2.B.], B. No: 2013/5565, 22/1/2015, § …)
   
Başvuru Adı CEMAL BOZOĞLAN
Başvuru No 2013/5565
Başvuru Tarihi 11/7/2013
Karar Tarihi 22/1/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, yonca üretimi için sağlanan destek ödemesinin geri istenilmesine dair işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2. , 45. ve 14 maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun 1
3
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 54
Karar 10/5/2000 Bakanlar Kurulu kararı 4
24/2/2005 Bakanlar Kurulu kararı 1
6
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi