logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hüsamettin Çakıcı ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/5644, 17/11/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSAMETTİN ÇAKICI VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/5644)

 

Karar Tarihi: 17/11/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Bahadır YALÇINÖZ

Başvurucular

:

Hüsamettin ÇAKICI

 

 

Gülsime ÇAKICI

 

 

Bünyamin ÇAKICI

 

 

Muhammed Ozan ÇAKICI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde uygulanan teşhis ve tedavi sonucunda başvuruculardan Bünyamin Çakıcı’nın sağ ayağının kesilmesi nedeniyle uğradıkları zararın tazmini istemiyle açtıkları davada Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 17., 19., 35. ve 125. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddia etmektedirler.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 22/7/2013 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 28/11/2013 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 12/12/2013 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 17/2/2014 tarihli yazı ile görüşünü sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığının görüş yazısı başvuruculara tebliğ edilmiş ve başvurucular görüş yazısına karşı beyanda bulunmamışlardır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular anne, baba ve çocuklardır.

9. Başvuruculardan Bünyamin Çakıcı 25/12/2004 tarihinde doğmuş olup, 4 gün öncesinden başlayan ishal şikayetine eklenen kusma ve ateş, ardından nefes alamama şikayetleriyle 14/3/2005 tarihinde Diyarbakır Çocuk Hastanesine getirilmiş, oradan da Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edilmiş, burada yapılan teşhis ve tedavileri sonucunda 1/4/2005 tarihinde yapılan ameliyat ile sağ bacağı kesilmiştir.

10. Başvurucular, bacağın kesilmesinin yanlış teşhis ve tedaviden kaynaklandığından bahisle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle 4/5/2005 tarihinde Dicle Üniversitesi Rektörlüğüne başvuru yapmış, Rektörlük 12/5/2005 tarih ve 3802 sayılı işlem ile talebi reddetmiştir.

11. Başvurucular, Bünyamin Çakıcı'nın Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesindeki yanlış teşhis ve tedavi, ihmal ve ağır hizmet kusuru sonucunda kangren olan sağ ayağının kesildiğini ileri sürerek, meydana gelen zararın karşılığı olarak 85.000 TL maddi 165.000 TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle 25/5/2005 tarihinde Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde dava açmışlardır.

12. İlk Derece Mahkemesi, dava dilekçesinin 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesine uygun hazırlanmadığı gerekçesiyle 20/6/2005 tarih ve E.2005/890, K.2005/470 sayılı kararı ile dilekçenin reddine karar vermiş, başvurucular 3/10/2005 tarihli dilekçe ile davalarını yenilemişlerdir.

13. Başvurucular yenileme dilekçesinde adli yardım talebinde de bulunmuşlar, İlk Derece Mahkemesi adli yardım taleplerinin karara bağlanabilmesi için 10/10/2005 tarihinde Diyarbakır Valiliğinden bilgi istemiş, Valilikten gelen bilgi üzerine 17/1/2006 tarihli kararı ile adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir.

14. İlk Derece Mahkemesi, 20/7/2007 tarihli kararı ile uyuşmazlığın çözümünün bilirkişi incelemesini gerektirmesi nedeniyle Bünyamin Çakıcı’yı ve ekleri ile birlikte dava dosyasını Adli Tıp Kurumu Başkanlığına göndermiş, Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu yaptığı muayene ve incelemenin ardından, Bünyamin Çakıcı’ya yapılan muayenelerin yerinde ve uygun olduğu, amputasyonla sonuçlanan kangrenin rahatsızlığın doğal bir komplikasyonu olduğu, yapılan teşhis ve tedavi işlemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu ve idareye yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığı şeklinde 3/10/2007 tarih ve 5760 sayılı raporu düzenlenmiştir.

15. Mahkeme, anılan raporu da dikkate alarak 26/12/2007 tarih, E.2005/1857, K.2007/1884 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir.

16. Başvurucular tarafından yapılan temyiz talebine ilişkin birinci dilekçe 27/6/2008 tarihinde Mahkeme kaydına girmiş, ancak temyiz dilekçesinin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle Mahkeme 8/7/2008 tarihli kararı ile dilekçeyi reddetmiş, bu karar uyarınca verilen ikinci temyiz dilekçesinin usulüne uygun olduğunun tespit edilmesi üzerine dava dosyası hakkında temyiz işlemleri başlatılmıştır.

17. Danıştay Onuncu Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesinin sonucunda Dairenin 30/4/2012 tarih ve E.2008/8881, K.2012/1963 sayılı kararı ile Mahkeme kararı onanmış, başvurucular tarafından bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi de Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/3/2013 tarih ve E.2013/3202, K.2013/2289 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

18. Karar, başvuruculara 24/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, 22/7/2013 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.

B. İlgili Hukuk

19. 2577 sayılı Kanun’un “Kapsam ve nitelik” kenar başlıklı 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.”

20. 2577 sayılı Kanun’un “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 “1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

 2. Görevli olmayan adli ve askeri yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.”

21. 2577 sayılı Kanun’un “Dosyaların incelenmesi” kenar başlıklı 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dosyalar, bu Kanun ve diğer kanunlarda belirtilen öncelik veya ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar Kurulunca; diğer mahkemeler için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca konu itibariyle tespit edilip Resmi Gazete'de ilan edilecek öncelikli işler gözönünde bulundurulmak suretiyle geliş tarihlerine göre incelenir ve tekemmül ettikleri sıra dahilinde bir karara bağlanır. Bunların dışında kalan dosyalar ise tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır.”

22. 2577 sayılı Kanun’un “Kararın bozulması” kenar başlıklı 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Kararın bozulması halinde dosya, Danıştayca kararı veren mahkemeye gönderilir. Mahkeme, dosyayı diğer öncelikli işlere nazaran daha öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/7/2013 tarih ve 2013/5644 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucular, davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 2., 5., 10., 11., 17., 19., 35. ve 125. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 a. Yargılama Süresinin Makul Olmadığı İddiası

25. Başvurucular, açtıkları davanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

26. Başvuru formu ve ekleri ile yargılama dosyası kapsamından açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Diğer İhlal İddiaları Yönünden

27. Başvurucular ayrıca açtıkları tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle, Anayasa'nın 2., 5., 10., 11., 17., 19., 35. ve 125. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.

29. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvuruculara ait olmasına rağmen, başvurucular tarafından soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmakla birlikte, belirtilen hükümlerin nasıl ihlal edildiğine ilişkin bir açıklama ve kanıtlamada bulunulmadığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin 'açıkça dayanaktan yoksun olması' nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas İnceleme

30. Başvurucular makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

31. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

32. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvuru açısından benzer bir durum söz konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin başlangıç tarihi, başvurucuların tazminat talebiyle idareye başvurdukları 4/5/2005 tarihidir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 45).

34. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihi olup, somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay Onbeşinci Dairesinin karar düzeltme talebini reddettiği 28/3/2013 tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

35. Başvuruya konu yargılama sürecinde, başvurucular uğradıklarını ileri sürdükleri zararın tazmini istemiyle 4/5/2005 tarihinde idareye başvuru yapılmış olup, 25/5/2005 tarihinde dava açılmış, İlk Derece Mahkemesi 20/6/2005 tarihinde dava dilekçesinin reddine karar vermiş, dilekçe 3/10/2005 tarihinde yenilenmiş, İlk Derece Mahkemesi 17/1/2006 tarihinde adli yardım talebini kabul etmiş, 20/7/2007 tarihli kararı ile de uyuşmazlığın çözümü için Adli Tıp Kurumu Başkanlığından bilirkişi raporu alınmasına karar vermiş, Adli Tıp Kurumu 3.Adli Tıp İhtisas Kurulu 3/10/2007 tarihinde raporunu tamamlamış ve İlk Derece Mahkemesi de bu raporu dikkate almak suretiyle 26/12/2007 tarihinde davayı reddetmiştir. Başvurucular kararı temyiz etmişler, Danıştay Onuncu Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesinin sonucunda Dairenin 30/4/2012 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu ise Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/3/2013 tarihli kararı ile reddedilerek başvuruya konu yargılama sonuçlandırılmıştır.

36. Yargılama sürecinin uzamasında yetkili makamlara atfedilecek gecikmeler, yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklanabileceği gibi, yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden de ileri gelebilir. Zira Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu yüklemektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 44).

37. Bu kapsamda, yargı sisteminin yapısı, mahkeme kalemindeki rutin görevler sırasındaki aksamalar, hükmün yazılmasındaki, bir dosyanın veya belgenin bir mahkemeden diğerine gönderilmesindeki ve raportör atanmasındaki gecikmeler, yargıç ve personel sayısındaki yetersizlik ve iş yükü ağırlığı nedeniyle yargılamada makul sürenin aşılması durumunda da yetkili makamların sorumluluğu gündeme gelmektedir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 55).

38. Başvuru konusu yargılama süreci değerlendirildiğinde, İlk Derece Mahkemesi nezdindeki yargılama süresinin, idareye yapılan başvurudan itibaren toplam 2 yıl 7 ay 22 gün olduğu, Danıştay Onuncu Dairesi ve Onbeşinci Dairesinde geçen yargılama süresinin ise 5 yılı aştığı ve toplam yargılama süresinin 7 yıl 10 ay 24 gün olduğu ve belirtilen tespitler ışığında, özellikle yargı sisteminin yapısından kaynaklanan iş yükü ve organizasyon eksikliğinin somut başvuruya ilişkin yargılama süresinin uzaması üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Anayasa’nın 36. maddesi ile Sözleşme’nin 6. maddesi, yargılama sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesini zorunlu kıldığından, hukuk sisteminde var olan yapısal ve organizasyona ilişkin eksiklikler yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleştirilmemesine mazeret sayılamaz.

39. Başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilmemiştir.

40. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM tarafından verilen birçok ihlal kararında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 54-60), davaya bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden

42. Başvurucular, açtıkları davanın reddedilmesi nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri 85.000 TL maddi, 165.000 TL manevi zararının tazminine karar verilmesini istemiş ancak, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle herhangi bir tazminat talebinde bulunmamışlardır.

43. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, başvurucular tarafından ileri sürülen zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

45. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların

1. Anayasa'nın 2., 5., 10., 11., 17., 19., 35. ve 125. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

17/11/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hüsamettin Çakıcı ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/5644, 17/11/2014, § …)
   
Başvuru Adı HÜSAMETTİN ÇAKICI VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/5644
Başvuru Tarihi 22/7/2013
Karar Tarihi 17/11/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde uygulanan teşhis ve tedavi sonucunda başvuruculardan Bünyamin Çakıcı’nın sağ ayağının kesilmesi nedeniyle uğradıkları zararın tazmini istemiyle açtıkları davada Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 2. , 5. , 10. , 1 , 17. , 19. , 35. ve 125. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddia etmektedirler.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) İhlal İhlalin tespiti
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 1
13
20
49
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi