TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUHAMMET ACAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6254)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Muhammet ACAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Sezgin BİÇER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
22/12/2000 tarihinde Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla)
açtığı alacak davasının kısmen kabulüne karar verildiğini, makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/8/2013 tarihinde
Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
3. Dilekçe
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde, ihlale neden
olduğu ileri sürülen nihai kararın 5/6/2013 tarihinde öğrenilmesine rağmen otuz
günlük başvuru süresinin geçmesinden sonra 5/8/2013 tarihinde başvuruda
bulunulduğu gerekçesiyle Komisyonlar Başraportörünce,
23/8/2013 tarihinde, süresi içinde yapılmayan başvurunun idari yönden reddine
karar verilmiştir.
4. Başvurucu
idari ret kararına itiraz etmiştir.
5. Birinci
Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde, idari ret kararına itirazın ve
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm
tarafından 17/7/2014 tarihinde, başvurucunun idari ret kararına itirazının
kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesi yapılmak üzere Bölümler
Raportörlüğüne tevdiine karar verilmiştir.
7. Bölüm
tarafından 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucu, 22/12/2000 tarihinde Çetur
Turz. A.Ş. aleyhine Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesinde
(İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı davada, davalıya ait işyerinde çalıştığı
sırada, 13/12/2000 tarihinde iş akdinin feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve
ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağının tahsilini talep etmiştir.
11. Davalı Çetur Turz. A.Ş., asıl davanın reddini talep etmiş ve karşı dava
açarak, davacının iş akdinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket
etmesi nedeniyle feshedildiğini ileri sürerek, 225.000,00 TL maddi 5.000,00 TL
manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
12. Mahkemece, 25/12/2003 tarihinde davanın kısmen kabulüne
karar verilmiş, temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince hüküm bozulmuştur.
13. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 31/3/2009 tarih ve E.2005/120, K.2009/96 sayılı kararla davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
14. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 30/12/2010
tarih ve E.2009/48286, K.2010/41938 sayılı ilamıyla hüküm bozulmuştur.
15. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 7/6/2011 tarih ve E.2011/42, K.2011/154 sayılı kararla; asıl davanın
ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
16. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 3/7/2012
tarih ve E.2012/12356, K.2012/25678 sayılı ilamıyla hüküm bozulmuştur.
17. Tarafların karar düzeltme istemi üzerine, aynı Dairenin
19/3/2013 tarih ve E.2013/3543, K.2013/9397 sayılı ilamıyla; İş Mahkemeleri
Kanunu'nun 8. maddesine göre iş mahkemelerinin kararlarına ilişkin Yargıtay
kararlarına karşı karar düzeltme istenemeyeceği gerekçesiyle karar düzeltme
dilekçelerinin reddine karar verilmiştir.
18. Dalaman Adliyesinin kapatılması üzerine, yargılamaya
Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmiştir.
19. Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesi bozma kararına uyarak,
5/6/2013 tarih ve E.2013/324, K.2013/509 sayılı kararla; asıl ve karşı davanın
kısmen kabulüne, 425,38 TL yıllık izin ücreti, 327,89 TL fazla mesai ücreti,
151,06 TL genel tatil ücreti ile 300,00 TL hafta tatili ücretinin davalıdan
tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında bozma öncesi karar
verilmiş olması ve bu hususun bozmaya konu edilmemesi nedeniyle bu konuda karar
verilmesine yer olmadığına kesin olarak karar vermiştir.
20. Mahkemece verilen kısa karar, taraf vekillerinin yüzüne
karşı verilmiş olup, kısa kararda “gerekçesi
ayrıntılı kararda açıklanacağı üzere” şeklinde yazılmış ve yargılama
giderleri ve vekâlet ücreti konusunda “sair
hususların gerekçeli kararda belirtilmesine” şeklinde karar
verildiği anlaşılmıştır.
21. Gerekçeli karar, 12/7/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
22. Karar, taraflarca temyiz edilmemiştir.
23. Başvurucu, 5/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
24. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950
tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası
ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 5/8/2013 tarih ve 2013/6254 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu, 22/12/2000 tarihinde Dalaman Asliye Hukuk
Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı alacak davasında işveren
tanıklarının beyanlarına dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar
verildiğini, verilen kararı temyiz etmesinin bir etkisi olmayacağını zira daha
önce kanun yollarına başvuruda bulunduğunu, makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı
İddiası
27. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
28. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
29. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
30. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması
ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun
esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz.
Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve
bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri
ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki
başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
31. Başvuru konusu olayda
başvurucu, Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı
alacak davasında işveren tanıklarının beyanlarına dayalı olarak davanın kısmen
kabulüne karar verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
32. Başvurucunun, Dalaman Asliye
Hukuk Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) açtığı alacak davasında Mahkemece,
tarafların delilleri toplanarak 25/12/2003 tarihinde davanın kısmen kabulüne
karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından hükmün
bozulması sonucu Mahkemece bozma kararına uyularak 31/3/2009 tarihinde davanın
kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk
Dairesince 30/12/2010 tarihinde hüküm yeniden bozulmuş, Mahkemece bozma
kararına uyularak 7/6/2011 tarihinde davanın kısmen kabulü yönünde hüküm
kurulmuştur. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 3/7/2012 tarihinde hükmün bozulması üzerine,
Mahkemece, 5/6/2013 tarihinde, tanıkların beyanları, Yargıtay bozma kararları
ve bilirkişi raporu dikkate alınarak, iş akdinin haklı nedenlerle davalı
tarafından feshedildiği gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne
karar verilmiştir. Karar kesin olarak verildiği için anılan tarihte kesinleşmiş
ve yargılama süreci sona ermiştir.
33. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi
tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
34. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına,
kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça
sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik
oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
35. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de
içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı
İddiası
36. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
37. Başvurucu, Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesinde (İş
Mahkemesi sıfatıyla) açtığı alacak davasının makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45)
40. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının
tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer
alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak
ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
22/12/2000 tarihidir.
42. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 52). Somut başvuru açısından bu tarih, İlk Derece Mahkemesince kesin kararın
verildiği 5/6/2013 tarihidir.
43. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1.
maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili
arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından
doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına
alınmıştır.
44. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu
niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin
dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun
uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).
45. Bunun yanı sıra 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle daha
önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri
kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere
basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü yazılı yargılama
usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan
ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul
edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 64-65).
46. Başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
sürdüğü görülmekle, yukarıda bahsedildiği üzere, 5521 sayılı Kanun’da yer alan
özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. ve 447. maddelerinin
uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır (§ 21).
47. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu tarafından, 22/12/2000 tarihinde Dalaman Asliye Hukuk Mahkemesinde
(İş Mahkemesi sıfatıyla) kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin
alacağının tahsili davası açılmıştır. Davalı şirket, karşı dava açarak tazminat
talep etmiştir. Mahkemece tarafların delilleri toplanarak 25/12/2003 tarihinde
davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk
Dairesi tarafından hükmün bozulması sonucu Mahkemece bozma kararına uyularak
31/3/2009 tarihinde davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Temyiz
üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 30/12/2010 tarihinde hüküm yeniden
bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uyularak 7/6/2011 tarihinde davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 3/7/2012 tarihinde
hükmün bozulması üzerine, Mahkemece 5/6/2013 tarihinde asıl ve karşı davanın
kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Karar kesin olarak verildiği için
anılan tarihte yargılama sona ermiştir.
48. 5521 ve 4857 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine
tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul
hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2013/772,
7/11/2013, §§ 59-82; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
49. Başvuruya konu iş hukukuna
dayalı alacak davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük,
maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller,
taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on iki yıl
beş ay on üç günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu, 20.000,00 TL
maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
52. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on iki yıl beş ay on üç gün devam eden yargılama süresi
nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
15.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın
sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 15.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun
tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.