TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEKİR SAĞIRDAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5669)
|
|
Karar Tarihi: 24/3/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 6/5/2016-29704
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Bekir
SAĞIRDAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Emine
Dilek YANIKOĞLU HAYIRLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklandığı
ileri sürülen zararın giderilmesi amacıyla açılan davanın reddinden dolayı
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/7/2013 tarihinde İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 29/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/6/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 21/7/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6.Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İzmir ili Bayraklı ilçesinde 1961 ada 45 parselde
tapuya kayıtlı taşınmazda 10205/12160 hisseyi 3/6/1985 tarihinde satın
almıştır.
8. Başvurucunun maliki olduğu arazi üzerinde 5/3/1986 tarihinde
imar ıslah uygulaması yapılmış, taşınmazın bir kısmı bu kapsamda işlem
görmüştür.
9. Başvurucu ilerleyen dönemlerde taşınmazının işlem görmeyen
yaklaşık 6500 m²lik kısmının akıbeti hakkında bilgi verilmesi talebi ile
Bayraklı Kaymakamlığı Tapu Sicil Müdürlüğüne (Tapu Sicil Müdürlüğü) başvuruda
bulunmuştur.
10. Tapu Sicil Müdürlüğü başvurucuya cevaben sunduğu 11/3/2010
tarihli yazı ile söz konusu taşınmazda başvurucunun hisse bilgisi 10205/12160
olarak görünmekte ise de başvurucunun iktisap tarihinden itibaren kayıtların
geriye doğru incelenmesi neticesinde taşınmazın ilk malikinin S.S. adlı kişi
olduğunu, 12/8/1969 tarihli tedbil işlemi ile bu
kişinin taşınmazda 5705/12160 hissesi kaldığını ve 16/9/1969 tarihli tedbil işlemi ile de üç ayrı kişiye toplamda 281 m² satış
yaptığını, bu durumda esasen S.S.nin geriye toplam
5424/12160 hissesi kalmışken yapılan hata nedeniyle son 281 m² satışın
12160/12160 hisseden düşülerek 11879/12160 hisse olarak yanlış tescil
edildiğinin anlaşıldığını, bu tarihten sonra da S.S.nin
hissesinden toplam 1674 m² daha satış yaptığını ve toplamda geriye 3750/12160
hisse kaldığını, gerçekte bu kadar hisse üzerinden işlem yapılması gerekirken
hatalı biçimde 10205/12160 hisse üzerinden taşınmazın önce 28/6/1971 tarihinde
M.S.ye, ardından 13/6/1978 tarihinde S.D.ye, son olarak da 3/6/1985 tarihinde
başvurucu Bekir Sağırdak'a satıldığını ortaya
koymuştur.
11. Başvurucu Tapu Sicil Müdürlüğünün cevabı üzerine 26/1/2011
tarihinde İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde, Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine
tapu kaydının hatalı tutulması nedenine dayanarak dava açmış; fazlaya ilişkin
hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000 TL'nin davalıdan tahsiline hükmedilmesini
talep etmiştir.
12. Dava İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2011/45 sıra
sayısına kayden görülmeye başlanmış, yargılama
safhasında Mahkemece üç kişilik bilirkişiden kurulu heyetten bilirkişi raporu
alınmasına karar verilmiştir.
13. Bilirkişi heyeti yaptığı çalışmanın ardından 13/9/2011
tarihli raporunu Mahkemeye sunmuştur. Raporun ilgili kısımları şöyledir:
"...
2. Hata yapılan iş bu 16.01.1969 tarih ve 4121
yevmiyeli işlemden itibaren 3 kişiye satılan hisse miktarları doğru olup, ancak
tedbil hisseleri yanlış olarak devam edilerek 2232
sayfaya kadar devam ede gelmiştir. Hata yapılan 16.01.1969 tarih ve 4121
yevmiye işlem ile hatalı olarak tescil edilen 10205/12160 hisseyi S.S. bu
hisseden O.G.'ye 93 ve H.İ.'ye
104 hisse satışı yapmasına rağmen 10205/12160 hisseden düşme yapmadan
10205/12160 hatalı tescil edilen iş bu 10205 hisseyi 28/.06.1971 tarih ve 3159
yevmiye işlemle Hüseyin kızı M.K.'ye satış yapmıştır.
M.K. de satış yaptığı bu hisseyi 13.06.1978 tarih ve 4433 yevmiye ile M. oğlu M.T.'ye satış yaptığı, M.T.'den
satın aldığı iş bu 10205/12160 hisseyi 14.10.1982 tarih ve 2356 yevmiye ile
2766 kütük sayfasına kayıtlı C. oğlu S.D.'ye
14.10.1982 tarih ve 3356 yevmiye ile satış yaptığı, S.D. de hatalı tescil edilen
iş bu 10205/12160 hisseyi 03.06.1985 tarih ve 2445 yevmiye ile davacı Ali oğlu
Bekir SAĞIRDAK'A 200.000 TL bedel mukabilinde 03.06.1985 tarih ve 2445 yevmiye
ile satış yapmıştır.
Görüldüğü üzere hatalı tescil yapılan 10205/12160
hisse asıl malik S.S.'den 16.01.1969 tarihinden sonra
3 defa el değiştirerek 4 ncüsü 03.06.1985 tarihinde
davacıya devretmiştir.
Hatalı hisseyi S.S.'den
alan M.K. bu hatlı hisseyi hatalı olarak satın aldığını bilmektedir. Çünkü
taşınmaz hisse bazında 8596 m² nin satışı yapılmış
geriye 3564 m² kalmıştır. Keza
ikinci el taşınmazı satın alan M.T. de 10205/12160 payın gerçek olmadığını
bilmektedir. Çünkü 45 nolu parselin 8596 m² si
satılmış taşınmaz üzerine alıcılar tarafından özel parselasyona göre ev
yaptıkları keza hatalı hisse 10205/12160 hisseyi satın alan S.D. de bu hissenin
hatalı olduğunu bilmesi gerekir. Çünkü hisseli satışlar gündemde olduğu
yıllarda o sahanın tapu dışı özel parselasyon yapılıyor ve satış yaptığı m²
miktarında zeminde alıcıya yer gösteriliyordu. 10205 m² yer zeminde satıcısı
tarafından gösteremediğine göre son malik davacı da bu durumu bilmesi gerekir.
4. Öte yandan dava konusu Bayraklı evveliyatı 1961
ada 45 nolu parsel 76 adet parsel olarak 2981/3290 Sayılı Kanunun 10/c maddesine göre ıslah imar uygulaması
sonucu oluşmuştur. N.S. (bilirkişi) tarafından Bayraklı Kadastrosundan temin
edilen dağıtım ve tescil beyannamesine göre, ayrıca N.S. (bilirkişi) tarafından
kütük sayfaları üzerinde hisse bazında yapılan hisse satışlarının
incelenmesinde 76 adet parsel için 12160 m² den 8596 m² 3 ncü
kişilere satışı yapılmış geriye kalan 3564 m² davacı Bekir üzerinde kalmıştır.
Ayrıca davacıya zeminde halen mevcut olan 31557 ada 5 parsel 83 m² miktarında
davacıya verilmiş ve 26 m² DOP olmak üzere davacıya 3673 m² yer kalmıştır.
Esasen davacı 45 nolu ana taşınmazdan 3564 m² alması
gerekirken dağıtım sırasında 3673 m² yer verilmiş olmakla 109 m² fazladan yer
edindiği görülmektedir.
2981/3290 sayılı Kanunun 10/c maddesine göre
davacının zemin üzerinde fiilen işgal ettiği 3564 m² yer olmadığından bu 3564
m² alanın kapsadığı ve yeni oluşan ekli krokisinde görüldüğü üzere 31555,
31556, 31557, 31558, 31559 adalar dahilinde oluşan ıslah imar parsellere
yüzölçümleri oranında davacı lehine ve parsel sahipleri aleyhine 10/c maddesine
göre kanuni ipotek tesis edilmiştir. Tesis edilen bu ipotekler ayni hak
niteliğinde olup, davacının herhangi bir zararı söz konusu olmayıp,
gerek anlaşma yoluyla ve gerekse dava yoluyla davacı günün rayiçlerine göre
TL/m² üzerinden her zaman bedelini alması mümkün bulunmaktadır.
..."
14. Yapılan yargılama sonunda İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
20/10/2011 tarihli ve E.2011/45, K.2011/522 sayılı kararı ile davanın reddine
hükmetmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dava, üçüncü kişiden satın alınan taşınmaz taşınmaz payının Tapu Sicil Müdürlüğü'nde hatalı olarak
eksik tescil edilmesi nedenine dayalı olarak uğranılan zararın tazmini
istemidir. Tapu kayıtları, imar uygulama kayıtları, imar cetveli getirtilerek
yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Davacının 03.06.1985
tarihinde S. D.'den satın aldığı 10205/12160
hissedeki hatanın, 16.01.1969 tarih ve 4121 yevmiye ile yapıldığı
belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın öncesi 1961 ada 45 parsel sayılı
taşınmazın ıslah imar uygulaması sonucu 76 adet parsel oluştuğu, diğer hisse
satışlarından geriye kalan 3564 m²'nin davacı üzerinde kaldığı, bunun da
dışında davacıya 83 m² miktarında 31557 ada 5 parsel sayılı taşınmazın
verildiği, 26 m² dop olmak üzere davacı 3673 m² yer
kaldığı; fazladan 109 m² yer edindiği belirlenmiştir.
Davacının her hangi bir
zararının söz konusu olmadığı denetime elverişli ve yeterli incelemeye dayanan
bilirkişi raporu ile belirlendiğinden, Mahkememizde de bu konuda vicdani kanaat
oluştuğundan davanın reddine karar verilmelidir.
..."
15. İlk Derece Mahkemesi kararı, başvurucu tarafından temyiz
edilmesi sonucu Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 6/11/2012 tarihli ve E.2012/9311,
K.2012/21478 sayılı ilamı ile onanmıştır.
16. Aynı Daireye yapılan karar düzeltme istemi de Dairenin
8/5/2013 tarihli ve E.2013/5703, K.2013/8993 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
17. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin ilam, başvurucuya
27/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 25/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
1007. maddesi şöyledir:
"Tapu
sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.
Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan
görevlilere rücu eder.
..."
20.
22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 215. maddesi şöyledir:
"Hilafına mukavele mevcut değil ise,
satılan gayrimenkul beyi senedinde yazılı olan ölçü miktarını ihtiva etmediği
takdirde; bayi, noksanını müşteriye tazmin etmekle mükelleftir. Satılan
gayrimenkul resmi bir mesahaya müsteniden sicilde yazılı olan ölçü miktarını
ihtiva etmediği takdirde, bayi, tahsisen taahhüt
altına girmemişise tazmin ile mükellef değildir.
..."
21. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu'nun 244. maddesi şöyledir:
"Aksine sözleşme olmadıkça, satılan
taşınmaz, satış sözleşmesinde yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı,
eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu siciline yazılmış
olan yüzölçümü tutarını içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça
tazminat ile yükümlü değildir.
..."
22. 6098 sayılı Kanun'un 648. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girer."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihten on
altı yıl önce Tapu Sicil Müdürlüğünce taşınmaz hissesinin yanlış hesaplanması
dolayısıyla hatalı tescil işleminin gerçekleştirildiğini, bu durumdan taşınmaza
ilişkin ıslah imar çalışmalarını yapıldıktan sonra Tapu Sicil Müdürlüğünden
bilgi istemesinin ardından haberdar olduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğünce yapılan
hatanın kabul edildiğini, buna göre 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca
tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan dolayı devletin kusursuz
sorumluluğunun bulunduğunu belirterek mülkiyet hakkının; Mahkemece hükme esas
alınan bilirkişi raporunda bu durumun göz ardı edildiğini ve hisse
hesaplamalarının hatalı yapıldığını, raporda yer alan taşınmaz üzerinde ipotek
bulunması nedeniyle zararının oluşmadığı yönündeki değerlendirmenin gerçeği
yansıtmadığını, bilirkişi raporunda çelişkiler bulunduğuna ilişkin
itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş; yargılanmanın yenilenmesine karar verilmesini mümkün
olmaz ise ihlallerin tespiti ile maddi zararın tespit edilebilmesi için
dosyanın genel mahkemelere gönderilmesine ya da bilirkişi incelemesi
yapılmasına karar verilerek tespit edilecek tutar üzerinden maddi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
B.Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Başvurucunun söz konusu şikâyetlerinin açıkça dayanaktan
yoksun olmadığı anlaşıldığından ve şikâyetlerin kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek bir neden de görülmediğinden başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu; dava
konusu taşınmazı satın aldığı tarihten on altı yıl önce Tapu Sicil Müdürlüğünce
söz konusu taşınmazın hissesinin yanlış hesaplanması nedeniyle hatalı tescil
işleminin gerçekleştirildiğini, bu durumdan taşınmaza ilişkin ıslah imar
çalışmalarının ardından Tapu Sicil Müdürlüğünden bilgi istemesinin ardından
haberdar olduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğünce yapılan hatanın kabul edildiğini,
buna göre 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca
tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan dolayı devletin kusursuz
sorumluluğunun bulunduğunu belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Anayasa'nın "Mülkiyet
Hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu
haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet
hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu
Protokol'ün "Mülkiyetin korunması"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
29. Anayasa'nın belirtilen maddesi ve (1) No.lu Protokol’ün 1.
maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme
de üç kural ihtiva etmektedir. Bu kuralların ilki ile herkesin mülkiyet hakkı
tanınmakta, ikincisi ile kişilere ait mülkiyetin hangi koşullarla
sınırlandırılabileceği ya da kişilerin hangi koşullarla mülklerinden yoksun
bırakılabilecekleri belirtilmektedir. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise
mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir.(Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No:
2013/1301, 30/12/2014, §§ 46, 47).
30. Somut olayda başvurucunun, taşınmazına ait kayıtların kendi
satın alma işleminin yaklaşık on altı yıl öncesinden beri devlet tarafından
hatalı tutulmasından kaynakladığını ileri sürdüğü zararlarının karşılanması
talebi bulunmaktadır. Başvurucu, devlet tarafından tutulan kayıtlara güvenerek
aldığı taşınmazın tapu sicilinde hatalı kayıt tutulması nedeniyle yüz ölçümünün
gerçek değerinin üzerinde görünmesinden kaynaklanan zararının 4721 sayılı
Kanun'un 1007. maddesine dayanarak açtığı davada
telafi edilememesinin mülkiyetine saygı hakkını ihlal ettiğinden yakınmaktadır.
Bu bağlamda başvurucunun şikâyeti mülkiyete ilişkin yukarıda belirtilen
kuralların ilki yönünden incelenecektir.
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de bu türden bir
şikâyeti değerlendirirken Sözleşme'de ortaya konanmülkiyete ilişkin kuralların altını çizdikten sonra
şikâyeti ilk kural yönünden incelemiştir (Gürtaş
Yapı Ticaret Ve Pazarlama A.Ş., B. No: 40896/05,7/7/2015, §§ 48,
49).
32. Taşınmazlara ilişkin ayni hakların devlet tarafından tutulan
tapu sicilleri ile dış dünyaya yansıtılması, hak ve işlem güvencelerinin
sağlanabilmesi için öngörülmüş bir sistemdir. Ancak bu sisteminin iyi
işleyebilmesi tapu siciline duyulan güvenin sürekliliğine bağlıdır. Kanun
koyucu da sicilin doğru tutulduğuna güvenen üçüncü kişilerin sicilin yolsuz tutulmasından
dolayı uğradığı zararların devlet tarafından ödeneceği ilkesini koyarak tapu
siciline duyulan güvenin sürekliliğini sağlamayı amaçlamış, "tapu siciline
güven ilkesi"ni düzenlemiştir. Tapu siciline
güven ilkesi, tapu sicilinde yer alan bir kayda iyi niyetle güvenerek ayni hak
kazanan kişilerin -bu kayıt gerçek hak veya işlem durumuna uygun düşmese bile-
kazanımlarının korunmasına yöneliktir. Zira bu yönde bir düzenlemenin olmaması
durumu devletin yetkili organlarına olan güvenilirliğini zedelemekle birlikte
ekonomik hayatın ağır sarsıntılara maruz kalmasının önünü de açabilecektir.
33. 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesine
göre tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumludur. Bu
sorumluluk kusur aranmayan bir sorumluluk hâli olmakla birlikte 1007. maddeye dayanılarak açılacak tazminat davalarında kişilerin,
zararlarının tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklandığını ispat etmeleri
gerekmektedir.
34. Nitekim Yargıtayın da konuya
ilişkin kararlarında, tapu kaydının hatalı tutulmasından dolayı taşınmazları bu
hatalı işleme maruz kalan kişilerin -zarara uğramış olmaları kaydıyla-
zararlarının 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi
uyarınca tazmin edilmesi görüşünü benimsediği görülmektedir (Yargıtay 5. Hukuk
Dairesinin 13/5/2014 tarihli ve E.2014/712, K.2014/13226 sayılı; 1/7/2014
tarihli ve E.2014/4068, K.2014/19388 sayılı; 29/4/2014 tarihli ve E.2013/29334,
K.2014/11742 sayılı kararları).
35. Somut olayın incelenmesi neticesinde 12/8/1969 tarihli tedbil işlemi sonucuuyuşmazlık konusu
taşınmazın ilk maliki S.S.in taşınmazda 5705/12160 hissesinin kaldığı,
16/9/1969 tarihli tedbil işlemi ile de kalan
hissesinden üç ayrı kişiye toplam 281 m² satış yaptığı, bu satışın kalan
5705/12160 hisseden düşülmek yerine hatalı olarak tam hisse olan 12160/12160
hisseden düşülerek kalan hissenin 11879/12160 olarak yanlış tescil edilip
tapuya kaydının geçirildiği, bu tarihten sonra taşınmazın toplam 1674 m²
çeşitli başka satıştan sonra esasen 3750/12160 hisse kalmış olarak kaydı
oluşması gerekirken 10205/12160 hisse olarak kayıtlı kaldığı ve bu kayıt
üzerinden üç kez malik değiştirdiği, son malik olan başvurucunun 3/6/1985
tarihinde tapuda görünen 10205/12160 hisse üzerinden taşınmaza sahip olduğu ve
yapılan hatayı Tapu Sicil Müdürlüğünün 11/3/2010 tarihli yazısı ile öğrendiği
anlaşılmıştır.
36. Başvurucunun da hatayı öğrenmesinin ardından 26/1/2011
tarihinde İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde 4721 sayılı Kanun'un 1007.
maddesine dayanarak tapu sicilinin tutulmasında devletin sorumluluğunun olduğu
gerekçesiyle dava açtığı, yapılan yargılama sonunda İzmir 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 20/10/2011 tarihli kararı ile dava konusu taşınmazın öncesi olan
1961 ada 45 parsel sayılı taşınmazın ıslah imar uygulaması sonucu 76 adet
parsel olarak oluştuğu, diğer hisse satışlarından geriye kalan 3564 m²nin
başvurucu üzerinde kaldığı, bunun dışında başvurucuya 83 m² miktarında 31557
ada 5 parsel sayılı taşınmazın verildiği, 26 m² düzenleme ortaklık payı olmak
üzere başvurucuya 3673 m² yer kaldığı, başvurucunun fazladan 109 m² yer
edindiği, dolayısıyla olayda başvurucunun herhangi bir zararının söz konusu
olmadığı kabulüne dayanarak davanın reddine hükmettiği, bu kararın ise temyiz
ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleştiği tespit edilmiştir.
37. Buna göre başvurucunun -Tapu Sicil Müdürlüğünün de kabul
ettiği hatalı kaydı sonucu- taşınmazında oluşan yüz ölçümü kaybı 6532 m² iken yapılan
yargılama neticesinde Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen kabul
üzerinden başvurucunun imar ıslah çalışmaları sonucu fazladan toplam 109 m² yer
edindiğine ve bu nedenle zarara uğramadığına dair İlk Derece Mahkemesi
kanaatinin; başvurucunun gerek taşınmazı alım tarihinde gerekse taşınmaza malik
olduktan sonra tapu kaydında görünen yüz ölçümü ile taşınmazın gerçekteki yüz
ölçümünde bir farklılığın olduğunu anlayabileceği veya görebileceği yönünde de
yargılama dosyasında herhangi bir emarenin tespit edilemediği hususu da dikkate
alınarak başvurucu üzerinde aşırı ve orantısız bir yüke sebep olduğu, hakkın
özüne dokunur şekilde ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde
güvence altına mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
39. Öte yandan başvurucunun, İlk Derece Mahkemesince hükme esas
alınan bilirkişi raporunda tapu kaydının hatalı tutulmasının göz ardı edildiği
ve bilirkişi raporunda hisse hesaplamalarının hatalı yapıldığı, taşınmaz
üzerinde ipotek bulunması nedeniyle zararının oluşmadığı yönündeki bilirkişi
raporunda yer alan değerlendirmenin gerçeği yansıtmadığı, bilirkişi raporunda
çelişkiler bulunduğuna ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığı, dolayısıyla
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetinin -mülkiyet hakkı
yönünden verilen ihlal kararı dikkate alındığında- bu aşamada
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
41. Başvurucu; yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi,
bunun mümkün olmaması hâlinde hak ihlallerinin tespiti ile beraber maddi
tazminatın belirlenmesi için başvurunun genel mahkemeye gönderilmesi veya
bilirkişi incelemesi yaptırılarak maddi tazminatın belirlenip belirlenecek
maddi tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına hükmedilmesi
taleplerinde bulunmuştur.
42. İnceleme sonucunda idarenin hatalı işlemi üzerine
başvurucunun taşınmazında gerçekleşen kaybın, başvurucu tarafından 4721 sayılı
Kanun'un 1007. maddesine dayanılarak açılan dava
sonucunda giderilememesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
43. Mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlaline ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35.maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir
4. Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun diğer taleplerinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.