TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
METİN YAMALAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/7132)
Karar Tarihi: 24/3/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Metin YAMALAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; gönderilmek istenen mektubun ceza infaz kurumunca alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin, yargılamanın dosya üzerinden yürütülmesi sebebiyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2013 tarihinde Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 8/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 7/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 14/11/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucuya 7/5/2007 tarihli kararla 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmiştir.
10. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucu, Tekirdağ 1 No.lu F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir arkadaşına mektup yollamak istemiştir.
11. Söz konusu mektup toplam yirmialtı sayfadan oluşmaktadır. Mektubun içeriğinde değişik sayfalarda yer alan bir kısım cümleler şöyledir:
"4 Nisan'ı önderliğin doğum günü olarak kutluyoruz.", "Biz önderlik gerçeğini ve onun temsili olarak A.Ö. kişiliğini anlamaya çalışırken onun bir önderlik olarak gelişmesinin başlangıcını esas alarak burada bulunuyoruz. Ö. kişiliği ülkenin içinde bulunduğu bu insanlık dışı koşullara ve deyim yerindeyse bu pis bataklıktaki insansız yaşama karşı itirazın adıdır.", "Yalnızca kişi olarak A.Ö.'na değil, O'nda dile gelen gerçeğe katılıyor ve ona aşk ilan ediyorsunuz.", "Devlet odaklı yaşamdan kopmak önderlik sistemine girişin başlangıç noktasıdır.", "Ne kadar savaş o kadar barış". Benzeri ifadeler, mektubun diğer kısımlarında da bulunmaktadır.
12. Mektup Okuma Komisyonunun incelemesi sonrasında Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığı 6/5/2013 tarihli ve 2013/57 sayılı karar ile mektubun gönderilmemesine karar vermiştir. Söz konusu mektubun gönderilmeme sebebi şöyledir:
"Mektubun içeriğinde 'Terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine neden olması nedeniyle' alıkonulmasına karar verilmiştir."
13. Başvurucu, süresi içerisinde Bolu İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) nezdinde şikâyette bulunmuştur. Bolu İnfaz Hâkimliğinin 5/6/2013 tarihli ve E.2013/1082, K. 2013/1118 sayılı karar ile başvurucunun talebini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme gerekçesi şöyledir:
" Hükümlü tarafından, ..' a göndermek istediği mektubun alıkonulmasına ilişkin Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı' nın 06.05.2013 tarih ve 2013/57 sayılı sakıncalı mektup değerlendirme kararına itiraz edilmiştir.
Konu ile ilgili olarak Bolu C. Savcısından yazılı görüş istenilmiş, C. Savcısı Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünde hükümlü olarak bulunan Metin YAMALAK hakkında verilen yasa, tüzük, yönetmelik ve genelgelere uygun olduğu değerlendirilen Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığının 06/05/2013 tarih ve 2013/57 Karar sayılı sakıncalı mektup değerlendirme kararına karşı yapılan şikayetin reddine karar verilmesi mütalaasında bulunmuştur.
5275 Sayılı Kanunun 68/3 maddesinde kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütü mensuplarının haberleşmesini sağlayan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflarhükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez ibaresi yer aldığından;
İtiraza konu mektubun incelenmesinde, dosya kapsamıda hep birlikte değerlendirildiğinde Ceza İnfaz Kurumu Kararı usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."
14. Başvurucu Bolu Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuştur. Başvurucunun talebi 30/7/2013 tarihli ve 2013/797 Değişik İş sayılı kararla reddedilmiştir. Reddetme gerekçesi şöyledir:
"Bolu İnfaz Hakimliğinin 05/06/2013 tarih ve 2013/1082 Esas, 2013/1118 Karar sayılı kararında belirtilen belirtilen gerekçeler mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunmakla, anılan karara karşı yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir."
15. Söz konusu karar başvurucuya 6/8/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 2/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda başvurmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 68. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.
(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.
(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
18. 5275 sayılı Kanun'un 121. maddesine dayanılarak çıkarılan 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (İnfaz Tüzüğü)91. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez."
19. İnfaz Tüzüğü'nün 122. maddesi şöyledir:
"(1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye teslim edilir.
(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.
(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir."
20. İnfaz Tüzüğü'nün 123. maddesi şöyledir:
"(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir. Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir. Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir. İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise mahkemenin kararına göre işlem yapılır.
(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.
(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 24/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, kararın sübjektif olduğunu, karar gerekçesinin Kanun'a uygun olmadığını, mektubunun hangi kısımlarının değerlendirildiğinin belirsiz olduğunu, yorumun soyut bir iddia düzeyinde kaldığını, kararın bu şekilde olması dolayısıyla savunma yapmanın mümkün olmadığını, bu kapsamda dosya üzerinden inceleme yapılması sebebiyle kendisini etkili olarak savunamadığını, duruşma yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle haberleşme hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek yeniden yargılama yapılmasını ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Duruşmalı Yargılama Yapılmadığına İlişkin İddia
23. Başvurucu İnfaz Hâkimliğince yürütülen yargılama sırasında duruşma yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 'Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme ,.. açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
25. Anılan kanuni düzenlemeden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret olan ya da temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 20).
26. Anayasa'nın 141. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir."
27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri de Anayasa'nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfîliği önlemektir. Bu ilke, hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birini oluşturur. Ancak bu her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 107).
28. Duruşmalı yargılama ilkesi; adil yargılanma hakkının gereklerinin bir bütün olarak uygulanmasını gerektiren ilk derece mahkemelerindeki ceza davalarında (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Findlay/Birleşik Krallık, B. No: 22107/93, 25/2/1997, § 79) ve kişinin, duruşmada, kendi savunmasını yaparken lehe delilleri ortaya koyması, aleyhe delilleri dinlemesi ve tanıkların sorgu ve çapraz sorgusuna katılması gibi haklarının bulunduğu durumlarda bilhassa önemlidir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Jussilia/Finlandiya, B. No: 73053/01, 23/11/2006, § 40).
29. Diğer taraftan duruşmalı yargılama ilkesi her yargılama için mutlak bir yükümlülük değildir. Bu durum, kişinin kendi özgür iradesi ile açık veya zımni olarak duruşmadan feragat edebilmesinin adil yargılanma hakkı açısından mümkün olmasının bir sonucudur (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hakansson ve Sturesson/İsveç, B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 66). Dolayısıyla mahkemelerde duruşmalı yargılama gerektirmeyen usul hükümlerinin uygulanabilmesi de mümkündür. Özellikle ceza yargılaması dışındaki yargılamalarda, yargılamaya konu olguların güvenilir veya duruşma gerektirecek bir itiraza konu olmaması durumunda ve mahkemelerin, tarafların sunduğu belgeler ve diğer yazılı materyallerle adil ve makul karar verebileceği durumlarda duruşmalı yargılama yapılması gerekmeyebilir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Jussilia/Finlandiya, § 40; Döry/İsveç, B. No. 28394/95, 12/11/2002, § 37; Pursiheimo/Finlandiya, B. No: 57795/00, 25/11/2003). Bununla birlikte yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda duruşma yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 11/7/2002, § 51).
30. Somut olayda başvurucunun göndermek istediği mektuba ilişkin şikâyetleri, İnfaz Hâkimliği tarafından 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca dosya üzerinden inceleme yapılarak karara bağlanmıştır. "Klasik anlamda" bir mahkeme niteliğinde olmayan infaz hâkimliği, "medeni hak ve yükümlülükler" kapsamında bir yargılama yapmaktadır. Bu nedenle ceza yargılamasındaki suç isnadı çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen güvencelerin infaz hâkimliği yargılamasında sağlanması gerekmez (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 51).
31. İnfaz hâkimliklerinin görevi 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesi gereğince mahkûmların, cezaevinin idari uygulamalarına karşı şikâyetlerini değerlendirmektir. Bu şikâyetler, cezaevi idaresinin mahkûmlar hakkında aldığı idari karar ve işlemlere yöneliktir. Dolayısıyla infaz hâkimliğinin duruşmasız karar vermesi adil yargılanma ilkesine bir müdahale olarak değerlendirilmemelidir. Somut olayda başvurucunun, haberleşme hürriyetine ilişkin iddiaların duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden, tarafların sunduğu belgeler ve diğer materyaller çerçevesinde değerlendirilmiş olmasının İnfaz Hâkimliğinin yaptığı yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkardığına dair somut herhangi bir bilgi ve belge sunmadığı anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmı için bir ihlal söz konusu olmadığından açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucunun, başka bir cezaevinde bulunan İ.K. isimli şahsa göndermek istediği mektubunun sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
34. Başvurucu; gönderilmek istenen mektupların gerekçesiz ve keyfî bir şekilde gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını belirterek tazminat talebinde bulunmuş, yeniden yargılama talep etmiştir.
35. Bakanlık görüşünde, AİHM içtihatları hatırlatılarak başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bakanlığın 7/11/2014 tarihli görüşünde ayrıca şöyle denmiştir:
"...
Ayrıca; Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1/10/2014 tarihli yazısında, başvuruya konu mektubun incelenmesi neticesinde, terör örgütünü, eylemlerini övücü mahiyette olduğu, örgütsel haberleşme niteliği taşıdığının görüldüğünü ifade edilmiştir.
Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı'nın mektup üzerinde yaptırdığı inceleme neticesinde ise; söz konusu birimce hazırlanan 02/10/2014 tarihli inceleme raporunda; 'şahısların kendi aralarında kullandıkları herhangi bir şifre tespit edilemediği, ancak, PKK terör örgütü lideri ...'ı örgüt içerisinde yer alan ölen örgüt mensuplarını övücü mahiyette geçen cümlelerin bulunduğu, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye çalıştığı, halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı tahrik ve teşvik ettiği kanaatine varıldığı'nın belirtildiği anlaşılmaktadır."
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru dilekçesindeki ifadelerini yinelemiş; yazılan mektuplarda sakıncalı bir ibare olmadığını belirtmiştir. Bakanlığın bahsettiği yazıdan kendisinin haberi olmadığını, kendisine bu yazının da tebliğ edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
b. Genel İlkeler
37. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (B. No: 2013/1822, §§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
38. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
39. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
40. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
41. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 47-50) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
42. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
43. Somut olayda Disiplin Kurulu Başkanlığınca başvurucunun göndermek istediği mektubun sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, hükümlünün gönderdiği mektup içerisinde terör örgütüyle haberleşmeyi sağlayan ifadelerin bulunması gösterilmiştir.
44. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının Cezaevi disiplin kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin, kamu düzeni ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı; bunun da Anayasa'nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük
45. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gereklilik ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
46. Somut olayda başvurucu söz konusu mektubun sakıncalı olmadığını ileri sürerek mektubun muhatabına iletilmesini istemektedir. Söz konusu mektubun alıcısı, kendisi gibi başka bir cezaevinde bulunan başvurucunun bir arkadaşıdır. Bu kapsamda, gönderilecek mektup diğer cezaevinde de bir denetlemeye tabi tutulabilir.
47. Başvuruya konu mektup, genel olarak siyasi-ideolojik olarak yazılmış bir mektup olup, başvurucu mütemadiyen kendisinin ve başvurucunun da içinde bulunduğu bir topluluktan bahsetmekte ve “biz” kavramına vurgu yaptığı anlaşılmaktadır. Bir hiyerarşi içerisinde topluluğun stratejelerinden bahsetmekte, şiddete teşvik edici nitelikte sözler söylenmekte, mektubun içeriğinde bahsettiği eski bir terör örgütü yöneticisinden övgüyle bahsedilmektedir. Mektubun diğer kısımlarında da buna benzer ifadeler bulunmaktadır (bkz. § 11).
48. Dolayısıyla gönderilmek istenen mektubun içeriği de dikkate alındığında "Terör örgütü mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine neden olması nedeniyle" alıkonulması cezaevi idaresinin takdir yetkisi içerisinde olup, söz konusu gerekçeler İnfaz Hakimliğinin kararı da dikkate alındığında ilgili ve yeterlidir. Ayrıca başvurucu, Anayasal düzeni zorla değiştirmeye çalışmak suçu nedeniyle mahkum edilmiş bir hükümlüdür. Aynı şekilde, mektubun alıcısı olan kişi yine F tipi cezaevinde benzeri bir suçtan hükümlü bir şahıstır. Bu sebeple başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik kısıtlamanın, Anayasa’nın 22. maddesi anlamında demokratik toplumda kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olan demokratik toplum düzenin gereklerine aykırı olduğu düşünülemez.
49. Açıklanan nedenlerle söz konusu mektup yönünden getirilen kısıtlamanın bir ihlal içermediği anlaşıldığından Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Duruşmalı yargılama yapılmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABULEDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Geçici olarak muaf tutulan 198,35 TL harçtan ibaret yargılama giderinin başvurucudan TAHSİLİNE,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/3/2016 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.