TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN BOZAHMETLİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5711)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman BOZAHMETLİ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları
sonrasında Serik Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davasının 2011
yılında sonuçlandırıldığını ancak karara karşı yapılan temyiz başvurusu
nedeniyle yargılamanın Yargıtayda devam ettiğini, bu
nedenle taşınmazından gereği gibi yararlanamadığını belirterek, Anayasa'nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 31/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/12/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Antalya ili Serik ilçesi Gedik (Karabuynuz)
köyünde bulunan birden çok taşınmaz hakkında yapılan kadastro tespitlerine
davacıların yasal süresi içerisinde itiraz etmeleri üzerine yapılan yargılama
sonucunda Serik Gezici Arazi Kadastro Mahkemesi, 15/5/1964 tarihli ve
E.1955/996, K.1964/43 sayılı kararıyla tarafların iddialarını ispat edememiş
olduklarından dolayı davacı ve davalıların iddia ve savunmalarının reddiyle
dava konusu taşınmazların Tapulama Kanunu'nun 13. maddesi gereğince ayrı ayrı
tapusuz olarak Maliye Hazinesi adına tespit ve tapuya tesciline karar
vermiştir.
7. Söz konusu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7.
Hukuk Dairesi, 5/12/1996 tarihli ve E.1996/6639, K.1996/9604 sayılı ilamıyla "...davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının
sınırları bakımından sorun olmadığı halde bu kayıtlar dahi uygulanmadan ve
zilyetlik durumu göz ardı edilerek tarafların ve katılan Hazinenin tüm
delilleri toplanıp incelenmeden, taşınmazların tapusuz olarak kabul edilerek
iddia ve savunmanın kanıtlanmamış olduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm
kurulmasının isabetsiz olduğunu, yeniden araştırma, inceleme ve uygulama
yapılarak karar verilmesi gerektiğini..." belirterek hükmün
bozulmasına karar vermiştir.
8. Başvurucu, 2010 yılında dava konusu taşınmazlardan birine
zilyet olduğu iddiasıyla müdahil davacı olarak davaya katılmıştır.
9. Bozma kararına uyan Serik Kadastro Mahkemesi, 20/10/2011
tarihli ve E.1998/1, K.2011/151 sayılı kararla, tapulama çalışmalarında Gedik
köyü 120 ada 102 parsel numaralı taşınmazın dosya kapsamındaki bilirkişi
raporlarına göre 261.215,29 m2 olarak tespit ve tapuya tesciline; 120 ada 102
parsel numaralı taşınmazın bilirkişi raporunda A34 ile gösterilen 8.408 m2’lik
kısmının başvurucu ile birlikte Muhammet Bozahmetli
ve Durkadın Güldali Bozahmetli adlarına hisseleri oranında tespit ve tapuya
tesciline, karar kesinleştikten sonra dosyanın Tapu Sicil Müdürlüğüne
gönderilmesine karar vermiştir.
10. Karar temyiz edilmiş olup, temyiz incelemesi Yargıtay 20.
Hukuk Dairesinin E.2014/8564 sayılı dosyasında halen devam etmektedir.
11. Başvurucu, 31/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§
16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 31/7/2013 tarih ve 2013/5711 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları
sonrasında Serik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasının 2011 yılında sonuçlandırıldığını ancak karara karşı yapılan temyiz
başvurusu nedeniyle yargılamanın Yargıtayda devam
ettiğini, 1308 kişiden oluşan tarafların 122 adet parsel hakkında açmış
oldukları davanın tek dava dosyası üzerinden incelenmesi nedeniyle yerel
mahkeme kararının, verildiği tarihten itibaren üç yıl geçmesine rağmen
taraflara tebliğ edilemediğini, bu nedenle taşınmazından gereği gibi
yararlanamadığını, tapusuz olan taşınmaza ve o bölgedeki diğer tapusuz yerlere
yetkililer tarafından imar planı uygulanmadığını, yol, içme suyu, okul, ibadet
yeri, pazar yeri gibi hizmetlerden mahrum kaldığını belirterek, Anayasa'nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
16. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
17. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
18. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır.
19. Bireysel başvurunun ikincil niteliği
gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını
öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere
sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19). Bu şekilde
olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve
özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel
başvuru konusu yapılamaz.
20. Bireysel başvurunun
ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında
ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde
şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve
belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B.
No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
21. Başvuru konusu olayda başvurucu, 1953 yılında yapılan
kadastro çalışmaları sonrasında Serik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro
tespitine itiraz davasının 2011 yılında sonuçlandırıldığını ancak karara karşı
yapılan temyiz başvurusu nedeniyle yargılamanın Yargıtayda
devam ettiğini, yargılama süresince taşınmazını kullanamaması sebebiyle mağdur
olduğunu, 1308 kişiden oluşan tarafların 122 adet parsel hakkında açmış
oldukları davanın tek dava dosyası üzerinden incelenmesi nedeniyle yerel
Mahkeme kararının, verildiği tarihten itibaren üç yıl geçmesine rağmen
taraflara tebliğ edilemediğini, bu nedenle taşınmazından gereği gibi
yararlanamadığını, tapusuz olan taşınmaza ve o bölgedeki diğer tapusuz yerlere
yetkililer tarafından imar planı uygulanmadığını, yol, içme suyu, okul, ibadet
yeri, pazar yeri gibi hizmetlerden mahrum kaldığını belirterek, Anayasa'nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
22. Başvuru konusu olayda, davanın
taşınmazın mülkiyetine yönelik olduğu, hukuki uyuşmazlığın Yargıtay 20. Hukuk
Dairesi önünde temyiz incelemesinin devam ettiği ve henüz uyuşmazlığın esasına
dair bir karar verilmediği görülmektedir. Derdest olan yargılama faaliyeti
nazara alındığında, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının incelenebilmesi
için, kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerekir.
23. Açıklanan nedenlerle, başvurucu
tarafından mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak kanunen
öngörülmüş olan başvuru yolları tüketilmeksizin bireysel başvuruda bulunulduğu
anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.