TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ÇİFTLİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5733)
|
|
Karar Tarihi: 20/3/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet ÇİFTLİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Nazım ATA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 15/2/2007 tarihinde Ankara 10. Asliye Ticaret
Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek,
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 26/7/2013 tarihinde Ankara 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 20/11/2013 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
I.4. Birinci Bölümün 12/12/2013
tarihli ara kararı gereğince, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 16/1/2014
tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 22/9/2006 tarihinde İstanbul'da, Türkiye
Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD)'na ait trene
yolcu olarak bindiği sırada, trenin aniden hareket etmesi sonucu meydana gelen
kaza sonucu yaralanmıştır.
8. Başvurucu, TCDD aleyhine 15/2/2007 tarihinde Ankara 9.
Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, kaza sonucu iş göremez hale
geldiğini ileri sürerek 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
9. Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince 2007/89 esas
numarasına kayıtlı dava dosyası, 29/7/2011 tarihinde Ankara 10. Asliye Ticaret
Mahkemesine devredilmiştir.
10. Başvurucu 2/7/2012 tarihinde davayı ıslah ederek,
57.163,28 TL maddi tazminat isteminde bulunmuştur.
11. Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesince, 2/7/2012 tarih ve
E.2011/430, K.2012/396 sayılı kararla, başvurucunun yolcu olarak trene binerken
trenle peron arasındaki boşluğa düşerek yaralandığı, %39,2 oranında maluliyet
yaşadığı, davalının %25 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle maddi tazminat
talebinin kabulüne, 57.163,28 TL'nin olay tarihinde itibaren avans faiziyle
davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 4.000 TL
manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline
karar verilmiştir.
12. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin
25/6/2013 tarih ve E.2012/16390, K.2013/13230 sayılı kararıyla hüküm
onanmıştır.
13. Başvurucu, 26/7/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Davalının karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 5/11/2013
tarih ve E.2013/15625, K.2013/22119 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
15. Karar, 16/12/2013 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
16. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul
ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir
biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
17. 13/10/1983 tarih ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin birinci fıkrası şöyledir
“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya
yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın
bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından
kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu
teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen
sorumlu olurlar.”
18. 2918 sayılı Kanun'un 90.
maddesi şöyledir:
“Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat
konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin
hükümleri uygulanır.”
19. 2918 sayılı Kanun'un 106.
maddesi şöyledir:
“Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il
özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu
kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu
Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. Bu
kuruluşlar, 85 inci maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının
karşılanmasını sağlamak üzere 101 inci maddedeki şartları haiz milli sigorta
şirketlerine mali sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlüdürler.”
20. 22/4/1926 tarih ve 818
sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 41. maddesi şöyledir:
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile
haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine
mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin
zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine
mecburdur.”
21. Mülga 818 sayılı Kanun'un 46.
maddesi şöyledir:
“Cismani bir zarara düçar olan
kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride
iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün
masraflarını isteyebilir.
Eğer hükmün suduru
esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın
neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren
iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.”
22. Mülga 818 sayılı Kanun'un
47. maddesi şöyledir:
“Hakim, hususi halleri nazara
alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam
öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle
adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
23. Mahkemenin 20/3/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/7/2013 tarih ve 2013/5733
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, 22/9/2006
tarihinde TCDD'ye ait trene yolcu olarak bindiği sırada meydana gelen kaza
sonucu yaralandığını, 15/2/2007 tarihinde TCDD aleyhine açtığı dava sonunda
2/7/2012 tarihinde karar verildiğini, hükmün Yargıtay 11. Hukuk Dairesince
25/6/2013 tarihinde onandığını, yargılamanın 6 yıldan fazla sürdüğünü ve makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile tazminat ödenmesini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti
açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik
nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Başvurucu, TCDD’ye ait trene yolcu olarak bindiği sırada,
trenin aniden hareket etmesi sonucu meydana gelen kaza sonucu yaralandığını,
TCDD aleyhine açtığı tazminat davasının 6 yılda, makul olmayan bir sürede
tamamlandığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Adalet Bakanlığı, 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesi gereği başvuruya ilişkin olarak görüş sunulmasına gerek
görmemiştir.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
29. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
30. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması”
kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
31. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde,
hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
32. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve
adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın
36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde
yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen
ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 38).
33. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği,
makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/12, 17/9/2013, § 43).
34. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun
süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile
sıkıntılardan korunması olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin
gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden,
yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden
değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).
35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
36. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre
değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm
gecikme periyotlarının ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi
değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha
etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
37. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca,
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara
bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, başvurucunun trene bindiği
sırada meydana gelen kaza sonucu yaralanması nedeniyle Ankara 10. Asliye
Ticaret Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, 6100 sayılı Kanun’da yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
38. Yargılama faaliyetinin makul
sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın
türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi
gereklidir.
39. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı
karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, somut tazminat
davasında başvurucunun Mahkemeye dilekçeyle başvurarak dava sürecini başlattığı
15/2/2007 tarihidir. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde uyuşmazlığın kesin olarak sona erme tarihidir.
40. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin
bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin
başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012
tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren
geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
41. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre
içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma
ödevi yükler. Trene yolcu olarak bindiği sırada, trenin aniden hareket etmesi
sonucu meydana gelen kaza sonucu yaralanan kişinin, bu fiil sonucu ortaya çıkan
zararının karşılanması için makul sürede yargı kararı verilmesinde önemli bir
kişisel yararı bulunmaktadır. Zira çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden
bir bireyin hukuki durumunun ivedilikle açıklığa kavuşturulması gerekir.
Kişinin, geçim kaynağı olmaksızın hukuki durumunun uzun süre belirsiz
bırakılması halinde, kişi bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu nedenle kaza
sonucu meydana gelen zararların derhal tazmin edilmesinde ve bu uyuşmazlıkların
ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi
gerekir.
42. Somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken, TCDD’ye
ait trene yolcu olarak binildiği sırada meydana gelen kaza nedeniyle açılan
tazminat davasının, başvurucu için taşıdığı değer ve başvurucunun kişisel
yararı göz önünde bulundurularak, yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri
belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar ve bunların gecikmedeki etkisinin
tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
43. TCDD, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
bağlı, kamu tüzel kişiliğine haiz, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu
sermayesiyle sınırlı bir kamu iktisadi kuruluşudur.
44. Başvuru konusu olayda, başvurucu, TCDD'ye ait trene
binmek istediği sırada trenin aniden hareket etmesi sonucu trenle peron
arasındaki boşluğa düşerek yaralanmıştır. Başvurucu tarafından 15/2/2007
tarihinde Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan tazminat davasında
Mahkemece 5 yıl 4 ay 17 gün sonra, 2/7/2012 tarihinde davanın kısmen kabulüne
karar verilmiş, temyiz edilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından
25/6/2013 tarihinde onanmış, karar düzeltme istemi aynı Dairenin 5/11/2013
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu durumda iki dereceli yargılama sisteminde
davanın 6 yıl 8 ay 20 gün sürdüğü anlaşılmaktadır.
45. İlk derece Mahkemesinde ilk karar tarihi olan 2/7/2012
tarihine kadar 5 yıl 4 ay 17 gün süren yargılama sürecinde toplam 30 duruşma
yapılmıştır. Bu süre içerisinde, 12/5/2008 tarihli duruşmada kusur durumunun
tespiti amacıyla 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar
verilmiş, 10/12/2009 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Başvurucu ve davalı
vekilinin rapora itirazları üzerine, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan
11/3/2011 tarihli meslekte kazanma gücü kaybına ilişkin rapor alındıktan sonra,
kusur ve zarar durumunun tespiti amacıyla yeniden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Tarafların Mahkemece alınan bilirkişi raporuna itirazları üzerine, zararın
tespiti amacıyla bilirkişiden ek rapor alınmıştır. Başvurucu 2/7/2012 tarihinde
davasını ıslah ederek maddi tazminat miktarını 57.163,28 TL'ye yükseltmiştir.
46. Yargılama sürecinde başvurucu vekilinin, 3 duruşmaya
gelmediği ve mazeret bildirdiği, ancak anılan duruşmalarda Mahkemece yazılan
talimat ve yazı cevaplarının beklenmesine karar verildiği, dolayısıyla
başvurucunun davanın uzamasına sebebiyet vermediği anlaşılmıştır.
47. Yine davanın ilk olarak Ankara 9. Asliye Ticaret
Mahkemesinde açıldığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 11/7/2011 tarihli
kararı ile Ankara'da 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirilmesi
nedeniyle dosyanın bu Mahkemeye devredildiği, Ankara 10. Asliye Ticaret
Mahkemesince 29/7/2011 tarihinde yeniden tensip tutanağı düzenlenerek
duruşmanın 13/10/2011 tarihinde ertelendiği anlaşılmıştır.
48. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı
geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında
taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de, yargılama
makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak
suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 59).
49. Mahkemece verilen 2/7/2012 tarihli karara kadar 5 yıl 4
ay 17 gün süren Derece Mahkemesi önündeki yargılama boyunca yapılan 30
duruşmanın ortalama 2 ay aralıklarla gerçekleştiği görülmüştür.
50. Davalı tarafından temyiz edilen bu karar, Yargıtay 11.
Hukuk Dairesince 25/6/2013 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme istemi, aynı
Dairenin 5/11/2013 tarihli ilamıyla reddedilerek, 5/11/2013 tarihi itibarıyla
hüküm kesinleşmiştir.
51. Mahkemece verilen kararın, davalı tarafından 27/9/2012
tarihinde temyizi üzerine dava dosyası Yargıtaya
gönderilmiş olup, temyiz incelemesi için Yargıtayda
kaldığı süre 8 ay 28 gündür. Davalının 29/8/2013 tarihli karar düzeltme istemi
üzerine dosyanın Yargıtayda incelenme süresi ise 2 ay
6 gündür.
52. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
tazminat davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların
karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi
kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez.
53. Söz konusu başvurunun konusu olan tazminat davasında
yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, temyiz ve
karar düzeltme süreçleriyle beraber makul olmayan uzun bir süre olan 6 yıl 8 ay
20 günde yargılamanın tamamlandığı görülmektedir. Tazminat davasının niteliği,
başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate
alındığında, bu sürenin makul olmadığı açıktır.
54. Belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
55. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğinin tespitini, 100.000,00 TL manevi tazminatın
ödenmesini talep etmiştir.
56. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun tazminat talebi
konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
57. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
58. Başvurucunun trene yolcu olarak bindiği sırada meydana
gelen kaza sonucu yaralanması nedeniyle açtığı tazminat davası, makul olmayan
bir süre olan 6 yıl 8 ay 20 gün sonra sonuçlanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun
kişisel yararı göz önünde bulundurulduğunda başvurucuya yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında takdiren
6.500,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyet yönünden
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Mehmet Çiftlik’e 6.500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
E. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Hazinesine başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
G. Kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine,
20/3/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.