TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FADIL ÇETİNKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5736)
|
|
Karar Tarihi: 9/3/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Fadıl ÇETİNKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Saim BOZKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvurunun reddedilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile
mülkiyet hakkının; ret işlemine karşı açılan davaya ilişkin yargılama
işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde,
başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 20/2/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 23/3/2015 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Batman ili Sason ilçesi Yücebağ
beldesi Tuzaksız (Hamzıka) mezraasında ikamet etmekteyken 1990'lı yıllarda terör
olaylarının yoğunlaşması nedeniyle can ve mal güvenliği kalmadığı için yerleşim
yerinin boşaltıldığını, bu nedenle köyünü terk etmek zorunda kaldığını iddia
etmiştir.
9. Başvurucu 25/9/2006 tarihinde yerleşim yeri olan Tuzaksız mezraasında can ve mal
güvenliği kalmadığını, 1992 yılında mezraadaki tüm
ailelerin göç etmek zorunda kaldığını ve kendisinin Sason ilçesi Yücebağ beldesi Yıldız Mahallesi'ne göç ettiğini beyan
ederek 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle
Batman Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
10. Komisyon 31/12/2010 tarihli ve 2010/1-924 sayılı kararında,
terör olayları sonucu oluşan zararların karşılanması talebiyle yapılan başvuruda
dosyanın incelenmesi sonucunda Yücebağ'ın belde
olduğu, belediye seçimlerinin düzgün yapıldığı, beldede yoğun bir nüfusun
yaşadığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
11. Belirtilen ret işlemi aleyhine Diyarbakır 2. İdare
Mahkemesinde başvurucu tarafından açılan dava, yetkisizlik kararıyla Batman
İdare Mahkemesine devredilmiştir.
12. Batman İdare Mahkemesinin 24/2/2012 tarihli ve E.2011/3662,
K.2012/1446 sayılı kararı ile dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
bölümü şöyledir;
“... Yücebağ Beldesinin
Yıldız mahallesi, Barış mahallesi, Karşıyaka mahallesi, ve Tepe mahallesinden
oluştuğu, Tepe mahallesinin de Alaçayır mezrası,
Uğurlar mezrası, Tuzaksız mezrası, Golagado mezrasındanoluştuğu,
Batman İl Jandarma Komutanlığı'nın 25.03.2011 tarih ve 18647-11/Ter.Suç.Ks sayılı Batman Valiliği'ne hitaben yazılı boşalan
ve boşaltılan köylere ilişkin yazısından; Yücebağbeldesi,
Yıldız mahallesi, Barış mahallesi, Karşıyaka mahallesinin boşalan ya da
boşaltılan yerlerden olmadığı ancak; Alaçayır
mezrası, Uğurlar mezrası, Tuzaksız mezrası veGolagado mezralarının 1994/1995-2000 tarihleri arasında
tamamen boşaldığının ifade edildiği, Batman İl Jandarma Komutanlığının
01/10/2009 tarih ve 3700-63966-09/GKK/Ks. sayılı ve
eki 17.11.2009 tarihli tutanağa göre, 1987-2000 yılları arasında Yücebağ beldesindeGKK veGÖKKgörevlendirildiği ve koruculuk sisteminin bulunduğu,
korucu aileleri haricinde köyde 105 hanenin ikamet ettiği, köy nüfusunun 1990
yılında 2031, 1997 yılında 1232, 2000 yılında, 2796 kişi olduğu, Batman/Sason
İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 4.09.2009 tarih ve 185 sayılı yazısına göre;
yapılan araştırmalarda, 1990-2000 yılları arasında muhtarlık seçimlerinin
yapıldığı, ancak evrakların imha edilmek üzere SEKA'ya gönderildiği,Yücebağ
Beldesi İlköğretim Okulu'nun 1993-1994 yıllarında güvenlik sebebiyle kapalı olduğu,diğer yıllarda İlköğretim Okulunun eğitim ve
öğretime açık olduğunun ifade edildiğigörülmektedir.
Bu durumda, aralarında davacının da bulunduğu Yücebağ Beldesinin (YıldızMahallesi)halkının
bir kısmının, güvenlik kaygısıyla da olsa köyden göç etmelerinden dolayı
uğradıkları zararın, anılan köyün tamamen boşalmamış olması diğer bir ifadeyle
anılan köyde nesnel güvenlik kaygısının yaşanmamış olması ve davacıya yönelik
bir terör tehdidi ya da saldırısının bulunmaması nedenleriyle, 5233 sayılı Yasa
hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından,
davacının isteminin reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka
aykırılık görülmemektedir.”
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 31/1/2013 tarihli ve E.2012/7151, K.2013/756 sayılı ilamı ile
kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz
nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği
belirtilerek onanmasına karar verilmiştir. Onama kararı, başvurucuya 10/7/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 1/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
16. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine
göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü
derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört
katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci
derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci
derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara
intikalinde 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 9/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talebin ve
akabinde açtığı davanın reddedildiğini, yerleşim yeri Tuzaksız
mezraasının 1990'lı yıllarda yaşanan terör olayları
nedeniyle boşaltıldığını, yerleşim yeri hatalı değerlendirilerek olay tarihinde
Yıldız Mahallesi'nde yaşadığının kabul edilmesi neticesinde karar verildiğini,
dosyadaki zarar tespitine ilişkin raporlar ile güvenlik nedeniyle köyünün
boşaltılmış olduğunu belirten belgelerin yanlış değerlendirildiğini, Sason İlçe
Jandarma Komutanlığı tarafından düzenlenen "Sason İlçe Jandarma Komutanlığı
Sorumluluk Alanında Bulunan Köy ve Mezraaların Hangi
Tarihler Arasında Tamamen Boş Olduğunu Gösterir Çizelge" de Yücebağ
beldesi Tuzaksız mezraasının
1994 ile 2000 yılları arasında tamamen boşaltıldığının belirtildiğini, sunduğu
belgeler değerlendirilmeksizin idare tarafından sunulan belgelerin dikkate
alındığını, bu belgeler tebliğ edilmemek suretiyle kendisine savunma yapma
imkânı tanınmadan verilen kararın adil olmadığını belirtmiştir.
19. Başvurucu; ayrıca kararların yeterli gerekçe ihtiva etmediğini,
sunduğu belgeleri dikkate almaksızın idarece sunulan belgelere dayalı olarak
karar veren Mahkemenin tarafsız olmadığını, kendi içinde çelişkili ve gerçeği
yansıtmayan belgelere dayanılarak karar verildiğini, davasının reddine karar
verilmesi nedeniyle makul ve objektif bir sebep bulunmamasına rağmen şahsına
tazminat ödenmediğini, aynı yerleşim yerinde yaşayan kişilere tazminat
ödendiğini, ayrımcılığa maruz kaldığını, idarenin can ve mal güvenliğini
sağlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu mülkiyet hakkından yoksun
kaldığını ve Derece Mahkemelerinin yaptığı hatalı değerlendirme nedeniyle
zararlarının tazmin edilmediğini, 5233 sayılı Kanun’da yer almayan bir nedene
dayanılarak Komisyon ve yargı makamlarınca talebinin reddedildiğini, yaptığı başvuru
hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek
Anayasa’nın2., 7., 10., 35., 36., 87., 125. ve 141.maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş ve maddi tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtığı davanın
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2., 7., 10., 35., 36., 87., 125. ve
141.maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği
anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Mahkemece verilen davanın reddi kararı
neticesinde idarenin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğünü yerine
getirmemesi sonucu maruz kaldığı mülkiyet hakkından yoksun kalma durumu
karşısında bir giderim sağlanması imkânının kendisine tanınmadığını belirterek
Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir. Anılan ihlal iddiaları, gerekçeli karar hakkının ihlali iddiasının
incelenmesi sonucu verilen karara bağlı olarak değerlendirileceğinden bu ihlal
iddiası yönünden ayrıca inceleme yapılmamıştır. Başvurucunun diğer ihlal
iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı giderim
talebinin ve akabinde açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10.
maddesinde tanımlanan eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, tazminat
taleplerinin reddedilmesi nedeniyle ayrımcılığa maruz kalındığı iddiası daha
önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği
kararlarında, başvurucuların kendilerine hangi temele dayalı olarak ayrımcılık
yapıldığına ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadıkları gibi belirtilen
iddialarını temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt da sunmamış
oldukları dikkate alınarak başvurucuların anılan iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude
Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 43-48; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014,
§§ 39-44).
23. Somut başvuru açısından yapıldığı iddia edilen ayrımcılığın
hangi temele dayalı olduğuna dair bir beyanda bulunulmadığı, belirtilen
iddiaları temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt sunulmadığı gibi
farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de bulunmamaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun eşitlik ilkesinin ihlal
edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Tarafsız Mahkemede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, idare tarafından sunulan ve kendisine tebliğ
edilmeyen belgelere göre karar veren Mahkemenin tarafsız olmadığını iddia
etmiştir.
26. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, benzer
iddialar daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda
verdiği kararlarında, başvurulara konu yargılamalarda hâkimin tarafsızlığına
ilişkin karineyi ortadan kaldıracak şekilde yargılamayı yürüten hâkimin
taraflardan birine yönelik ön yargılı ve taraflı bir tutumu, kişisel bir
kanaati veya menfaati, bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu
olduğunu ortaya koyan bir bulgu saptanmadığı anlaşıldığından başvurucuların
anılan iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude Yaşar, §§ 38-41; Cahit Tekin, §§ 34-37).
27. Somut başvuru açısından hâkimin tarafsızlığına ilişkin
karineyi ortadan kaldıracak bir olgu ya da bulgu saptanmadığı gibi farklı karar
verilmesini gerektiren bir yön de bulunmamaktadır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
ii. Çelişmeli Yargılama ve
Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu; sunduğu bilgi, belge, deliller dikkate
alınmaksızın sadece idare tarafından sunulan ve kendisine tebliğ edilmeyen
belgelere dayanılarak İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiğini
belirtmiş; bu nedenle çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
30. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, çelişmeli
yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddiası daha önce
bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği
kararlarında, başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun
kapsamında karşılanıp karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas
edilen içtihadi kriter olan “yerleşim yerinin tamamen
boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden yararlanıldığı, bu hususun tespiti için
de bir kısım idari birimden gelen tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu
belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ya da İlk Derece Mahkemesi kararlarına aktarıldığı,
bu suretle ilgili belgeler ve içeriklerine en geç İlk Derece Mahkemesi
kararıyla başvurucuların vakıf olduğu tespit edilmiştir. Başvurucuların, temyiz
ve karar düzeltme talep dilekçelerinde bu belgeler ışığında yapılan tespitlere
karşı itiraz ve savunmalarını ileri sürme imkânlarının bulunduğu; başvurucular
tarafından ibraz edilen delil ve beyan dilekçeleri kapsamında Mahkemelerce
idare ve başvurucular tarafından sunulan belgeler değerlendirilerek
başvuruculara dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma
olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru dosyaları kapsamından başvurucuların
yargılamanın sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum
bırakılmadığı anlaşıldığından başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Mesude
Yaşar, §§ 74-76; Cahit Tekin,
§§ 70-72).
31. Somut başvuruda, yukarıda değinilen ilkeler ışığında yapılan
incelemelerde başvurucunun usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı ve
başvurucu açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı
sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucunun çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdüğü
giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama
prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
34. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar, daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin
olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun
başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§
46-70).
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
36. Somut davaya bir bütün olarak bakıldığında Komisyona başvuru
tarihi olan 25/9/2006 ile nihai karar tarihi olan 31/1/2013 arasında geçen 6
yıl 4 aylık sürede, uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine
ve özellikle yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olduğu tespit
edilemediğinden, başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön
de bulunmadığından yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
iv. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
39. Başvurucu; 1990'lı yıllarda terör olaylarının yaşandığı
dönemde Yücebağ beldesi Tuzaksız
mezraasında yaşadığını, bu yerin halk arasında Hamzıka olarak bilindiğini, yerleşim yerinin terör
nedeniyle boşaltılmasıyla 1992 yılında Sason ilçesi Yücebağ
beldesi Yıldız Mahallesi'ne zorunlu olarak göç etmek durumunda kaldığını,
dolayısıyla Mahkeme kararlarında talep sonucuna etki eden husus olması
hasebiyle yargılama konusuna neden olan olayların yoğun olarak yaşandığı
dönemdeki yerleşim yeri olan Tuzaksız (Hamzıka) mezrasının dikkate alınarak karar verilmesi
gerekirken Mahkemenin daha sonra göç etmiş olduğu Yıldız Mahallesi'nin hukuki
durumunu dikkate alarak karar verdiğini, bu şikâyetlerinin hiçbir aşamada
değerlendirilmeyerek karar verildiğini iddia etmiştir.
40. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından birisi olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2013/1213,
4/12/2013, § 26).
41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkemeler ve
yargı mercileri, verdikleri kararlarda yeterli gerekçe göstermelidir. Gerekçe
gösterme yükümlülüğünün kapsamı, kararın niteliğine göre değişir ve davaya konu
olayın içinde bulunduğu şartlar ışığında değerlendirilerek belirlenir (Mustafa Kahraman, B. No:
2014/2388,4/11/2014, § 36).
42. Kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin
ayrıntılı olmaması, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin
onama kararlarında kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanmakla beraber (Aziz Turhan, B. No: 2012/1269, 8/5/2014, §
53), başvurucuların dile getirmesine rağmen ilk derece mahkemesinin de
tartışmadığı esaslı hususlara ilişkin temyiz başvurularıyla başvurucuların
usule ilişkin haklarının ihlal edildiğine yönelik somut şikâyetlerinin temyiz
incelemesinde tartışılmaması veya yargı mercileri tarafından resen dikkate
alınması gereken hükümlerin gerekçesi açıklanmaksızın uygulanmaması gerekçeli
karar hakkının ihlali olarak görülebilir (Mustafa
Kahraman, § 37).
43. Bir mahkeme kararının gerekçesi; o davaya konu maddi
olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve
hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; maddi olgular ile hüküm
arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların, hangi nedenle haklı veya
haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk
denetimini yapabilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün
hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta
gösteren bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur (Nurten Esen, B. No: 2013/7970, 10/6/2015, § 56).
44. Somut olayda başvurucu, terör olaylarının yaşandığı yıllarda
Tuzaksız (Hamzıka) mezraasında ikamet ettiğini, daha sonra köyün
boşaltılmasıyla zorunlu olarak göç ettiği Yıldız Mahallesi'nin hukuki durumunun
Mahkemece yanlış değerlendirme yapılarak dikkate alındığını iddia etmiştir.
45. İdare Mahkemesi kararında (bkz. § 12), Batman İl Jandarma
Komutanlığının 25/3/2011 tarihli Batman Valiliğine hitaben yazılan boşalan ve
boşaltılan köylere ilişkin yazısında Yücebağ beldesi
Yıldız Mahallesi, Barış Mahallesi, Karşıyaka Mahallesi'nin boşalan ya da
boşaltılan yerlerden olmadığı ancak Alaçayır mezrası,
Uğurlar mezrası, Tuzaksız mezrası veGolagado
mezralarının 1994 ile 2000 yılları arasında tamamen boşaldığının ifade edildiği
belirtilerek bu husus ve Yücebağ beldesine ilişkin
çeşitli kurumlardan toplanan belgeler nazara alınarak Yücebağ
beldesinde geçici köy korucusu ve gönüllü köy korucusu görevlendirilmesi ve
koruculuk sisteminin bulunması; Yücebağ beldesi nüfus
verileri, muhtarlık seçimleri, Yücebağ Beldesi
İlköğretim Okulunun güvenlik nedeniyle kapanan okullar arasında yer almaması,Yücebağ beldesinin (YıldızMahallesi)halkının
bir kısmının güvenlik kaygısıyla da olsa köyden göç etmesinden dolayı uğradığı
zararın anılan köyün tamamen boşalmamış olması, köyde nesnel güvenlik
kaygısının yaşanmamış olması ve başvurucuya yönelik bir terör tehdidi ya da
saldırısının bulunmaması nedenleriyle 5233 sayılı Kanun hükümlerine göre
idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı gerekçelerine dayanılarak
davanın reddine karar verilmiş; kanun yolu mercilerince de İlk Derece Mahkemesi
kararı onanmıştır (bkz. § 13).
46. Batman İl Jandarma Komutanlığının yukarıdaki paragrafta
anılan yazısı ekindeki tablonun incelenmesi neticesinde Yücebağ
beldesine bağlı olan Yıldız ve Barış Mahallelerinde boşalma olmadığının
belirtildiği, Tepe Mahallesi'ne bağlı Alaçayır,
Uğurlar, Tuzaksız, Golagado
mezralarının 1994 ile 2000 yılları arasında tamamen boşaldığının belirtildiği
tespit edilmiştir.
47. Başvurucu; yerleşim yeri olan Tuzaksız
mezraasında ikamet ettiğini ve güvenlik nedeniyle mezraanın boşaltılmasıyla Yıldız Mahallesi'ne göç ettiğini
Derece Mahkemesi önünde ileri sürmüş ise de kararın gerekçesinden (bkz. § 12)
iddialarının tam olarak karşılanmadığı anlaşılmakta olup kanun yolu merciince
de anılan konu hakkında değerlendirme yapılmamıştır (bkz. § 13). Başvurucunun
anılan şikâyetini yargılama aşamalarında ileri sürdüğü fakat varılacak sonuç
bakımından önem arz edebilecek bu husus hakkında herhangi bir değerlendirme
yapılmadığı görülmüştür.
48. Başvurucunun yerleşim yeri olduğunu iddia ettiği Tuzaksız mezraasının olayların
yaşandığı dönemde jandarma tutanağına göre tamamen boşaltılan yerler arasında
olduğu dikkate alındığında başvurucunun anılan iddiası yargılamanın sonucunu
etkileyebilecek nitelikte iken bu iddia hakkında değerlendirmede bulunulmaması,
başvurucunun yerleşim yerininYıldız Mahallesi olduğu
kabulünden hareketle anılan yere ilişkin kayıtlar doğrudan esas alınarak davanın
reddine karar verilmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğini ortaya koymaktadır.
49. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un
50. Maddesi Yönünden
50. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
51. Başvurucu, başvuru formunda belirttiği maddi tazminat miktarlarının
ödenmesi talebinde bulunmuştur.
52. Mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
53. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal
kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Batman İdare
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
54. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu, bu konuda herhangi bir belge
sunmadığından başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
55. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Batman
İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.