TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TURGUT KAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/5859)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2015
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/2/2016-29614
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Turgut KAYA
|
|
|
2. Murat ÖZÇELİK
|
|
|
3. Ulvi YALÇIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Gül ALTAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
yargılama sırasında verilen tutuklamaya yönelik yakalama kararına yapılan
itirazın, yakalamanın henüz gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedilmesinin kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği iddiası hakkındadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2.
Başvuru, 3/7/2013 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3.
İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 15/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir
4.
Bölüm Başkanı tarafından 22/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin
görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Bakanlığın 25/2/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunduğu
görüş yazısı, başvuruculara 12/3/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
6. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamışlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7.
Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar
özetle şöyledir:
8.
Başvurucular, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2004/2115 Soruşturma sayılı
dosyası kapsamında 28/4/2006 tarihinde gözaltına alınmışlardır.
9.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun mülga 250. maddesi ile görevli) 2/5/2006 tarihli ve
2006/20 sorgu sayılı kararı ile başvurucuların tutuklanmalarına karar
verilmiştir.
10.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli bölümü)
7/8/2006 tarihli ve E.2006/452 sayılı iddianamesi ile başvurucuların “silahlı (TKP/ML-TİKKO) terör örgütü
üyesi olma, 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme, korku kaygı veya panik
yaratabilecek tarzda patlayıcı madde kullanma, resmi
belgede sahtecilik, kasten yaralama ve yağma” suçlarını işlediklerinden bahisle
cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası
açılmıştır.
11.
Yargılamayı yapan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile
görevli), başvuruculardan Murat Özçelik'in 14/5/2009 tarihinde, Turgut Kaya'nın
12/4/2012 tarihinde ve Ulvi Yalçın'ın 22/5/2012 tarihinde tahliyelerine karar
vermiştir.
12.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/4/2013 tarihli ve E.2006/227, K.2013/89
sayılı kararı ile başvurucu Ulvi Yalçın'ın “silahlı terör örgütü yöneticisi
olma” suçundan 15 yıl hapis
cezası, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması” suçundan 5 yıl hapis ve 15.000 TL adli
para cezası, “6136 sayılı Yasaya
muhalefet” suçundan 5 yıl hapis
ve 375 TL adli para cezası ve “resmi belgede sahtecilik” suçundan 2 yıl
1 ay hapis cezası olmak üzere toplamda yaklaşık 27 yıl 1 ay hapis ve 15.375 TL
adli para cezası ile; başvurucu Turgut Kaya'nın “silahlı terör örgütü üyesi
olma” suçundan 7 yıl 6 ay hapis
cezası, “tehlikeli maddelerin
izinsiz olarak bulundurulması” suçundan
5 yıl hapis ve 15.000 TL adli para cezası, “6136 sayılı Yasaya muhalefet”
suçundan 5 yıl hapis ve 375 TL adli para cezası ve “resmi belgede sahtecilik”
suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezası olmak üzere toplamda yaklaşık 19 yıl 7 ay
hapis ve 15.375 TL adli para cezası ile; başvurucu Murat Özçelik'in “silahlı
terör örgütü üyesi olma” suçundan
7 yıl 6 ay hapis cezası, “tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması” suçundan
5 yıl hapis ve 15.000 TL adli para cezası ve “6136 sayılı Yasaya muhalefet”
suçundan 5 yıl hapis ve 375 TL adli para cezası olmak üzere toplamda yaklaşık
17 yıl 6 ay hapis ve 15.375 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar
vermiştir.
13.
Mahkeme 9/4/2013 tarihinde verdiği nihai hüküm ile birlikte “verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın miktarı ve ceza
miktarına göre kaçma şüphesinin bulunması, bu nedenle de adli kontrol
hükümlerinin yetersiz kalacağı” gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'un
98. maddesi uyarınca başvurucuların “tutuklanmaları
için haklarında yakalama emri çıkarılmasına” karar vermiştir.
14.
Başvurucular, haklarında verilen (tutuklamaya yönelik) yakalama kararına
müdafileri aracılığıyla 16/4/2013 tarihinde itiraz etmişler; İstanbul 11. Ağır
Ceza Mahkemesinin 6/5/2013 tarihli ve 2013/207 Değişik İş sayılı kararı ile
itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
15.
Anılan karar başvurucular müdafiine 31/5/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
16.
Başvurucular 3/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
17.
Başvurucular, haklarında verilen mahkûmiyet hükmünü temyiz etmişler; Yargıtay
16. Ceza Dairesinin 11/6/2015 tarihli ve E.2015/1072, K.2015/1801 sayılı ilamı
ile başvurucu Ulvi Yalçın hakkında “silahlı terör örgütünün yöneticisi olma,
6136 sayılı Yasaya muhalefet ve resmi belgede sahtecilik” suçlarından,
başvurucu Turgut Kaya hakkında “silahlı terör örgütü üyesi olma, 6136 sayılı
Yasaya muhalefet ve resmi belgede sahtecilik” suçlarından, başvurucu Murat
Özçelik hakkında “silahlı terör örgütü üyesi olma” suçundan verilen mahkûmiyet
hükümlerinin onanmasına; başvurucular Ulvi Yalçın ve Turgut Kaya hakkında
“tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması” suçundan, başvurucu Murat Özçelik hakkında “tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet” suçlarından verilen mahkûmiyet
hükümlerinin bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
18.
5271 sayılı Kanun’un “Yakalanan kişinin
mahkemeye götürülmesi” kenar başlıklı 94. maddesi şöyledir:
“(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri
üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört
saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır.
(2) Yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili
hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer
adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü
iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme
tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır.”
19.
5271 sayılı Kanun’un “Yakalama emri ve
nedenleri” kenar başlıklı 98. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya
mahkeme tarafından düzenlenir.”
20.
5271 sayılı Kanun’un “Kaçağın tanımı”
kenar başlıklı 247. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Hakkındaki
kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya
yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan
kişiye kaçak denir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21.
Mahkemenin 19/11/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların
3/7/2013 tarihli ve 2013/5859 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
22.
Başvurucular, haklarında verilen yakalama kararı icra edilmese de kararın özgürlükten
yoksun bırakılma üzerinde etkili olduğunu, yıllarca tutuklu sürdürülen
yargılama sürecinin sonucunda ortaya yeni bir durum veya delil çıkmamasına
rağmen ve adli kontrol tedbirlerine uydukları hâlde özgürlüklerini kısıtlayacak
şekilde yakalama kararı verildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesi kapsamında özgürlük ve güvenlik haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
23.
Öte yandan başvurucular müdafii başvuru formunda,
vekil olarak sağlık sorunları bulunduğundan başvuruyu süresinde yapamadığını
belirterek mazeretinin kabul edilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
24.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (1) ve (5) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(1) Bireysel başvurular, bu Kanunda ve İçtüzükte belirtilen
şartlara uygun olarak doğrudan ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler
vasıtasıyla yapılabilir. Başvurunun diğer yollarla kabulüne ilişkin usul ve
esaslar İçtüzükle düzenlenir.
(5) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlâlin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde
başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş
gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler.
Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini
inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”
25.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvurunun yapılabileceği yerler” kenar
başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurular, Kanunda ve İçtüzükte belirtilen
şartlara uygun biçimde İçtüzük ekindeki ve Mahkemenin internet sitesinde
yayımlanan başvuru formuna uygun olarak Mahkemeye şahsen yapılabileceği gibi
diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla da yapılabilir.”
26. İçtüzük'ün “Başvuru
süresi ve mazeret” kenar başlıklı 64. maddesi şöyledir:
“(1) Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlâlin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.
(2) Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir
mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin
kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve
mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar
raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı
hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp
görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.
(3) Başvurunun niteliğine uygun düştüğü takdirde mazeret ve
kabul edilebilirliğe ilişkin tek bir taslak hazırlanıp bu iki husus birlikte
karara bağlanabilir.”
27.
Bireysel başvurunun ön şartlarından birisi de başvuru süresidir. Süre,
başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013,
§ 18).
28.
Bireysel başvuruların, 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (1) ve (5) numaralı
fıkraları ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlâlin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa
Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler
vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
29. Bireysel
başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması hâlinde bu yolun tüketildiği ve buna
ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerektiği belirtilmekle beraber başvuru süresinin başlangıç tarihinin
belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi
olması aranacaktır. Bu noktada nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde
tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın
içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013,
§ 21).
30.
Bununla beraber 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
mücbir sebep veya ağır hastalık gibi “haklı
mazeret” nedeniyle otuz gün içinde başvuru yapılamadığı takdirde bu
durumu delillendiren belgeler ile birlikte mazeretin
kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde de bireysel başvuru yapma imkânı
bulunmaktadır.
31.
6216 sayılı Kanun ve İçtüzük’te, haklı mazerete
muhatap olan kişinin başvurucu olduğu ifade edilmekte ise de temsil veya
vekâlet yoluyla yapılan başvurularda temsilci veya avukatın da haklı
mazeretlerinin dikkate alınması gerekmektedir. Temsilci veya avukatın haklı
mazeretinin dikkate alınmaması, başvuru süresinin kaçırılmasında hiçbir kusuru
bulunmayan ve bu kişiler aracılığıyla bireysel başvuru yapan başvurucular
açısından mahkemeye erişimi baştan engelleyebileceğinden hakkın, telafisi
imkânsız biçimde kaybına neden olabilir (Ramazan
Sönmez, B. No: 2013/6325, 15/4/2014, § 21).
32.
Bu durumda temsilci veya avukat aracılığıyla yapılan bireysel başvurularda, bu
kişilerin haklı mazeretlerinin bulunması hâlinde mazeretin kalktığı tarihten
itibaren on beş gün içinde yapılan başvuruların süresinde yapılmış olduğunun
6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
kabul edilmesi gerekir (Ramazan Sönmez,
§ 22).
33.
Somut olayda İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/5/2013 tarihli ve 2013/207
Değişik İş sayılı nihai kararı, 31/5/2013 tarihinde başvurucular müdafiine tebliğ edilmiştir. Buna göre başvurucuların bu
tarihten itibaren otuz günlük süre içerisinde bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir. Otuz günlük süre, 30/6/2013 Pazar günü
sona erdiğinden bireysel başvuru yapabilmek için son tarih 1/7/2013’tür.
34.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, 3/7/2013 tarihinde İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır.
35.
Başvurucular müdafii, 1/7/2013 tarihinden itibaren
iki gün istirahatlı olduğuna dair Özel Ö. İ. Tıp
Merkezinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekim tarafından düzenlenmiş “Geçici Durum Belgesi” başlıklı tıbbi bir
belge sunmuştur. Başvurucular müdafii tarafından
sunulan bu tıbbi belgede adenomyosis
rahatsızlığı nedeniyle iki günlük istirahatın uygun
görüldüğü belirtilmiştir.
36.
Başvurucular müdafii, hastalığı nedeniyle iki günlük istirahatının uygun olduğuna dair sağlık raporu aldığını ve
bu durumun haklı mazeret kapsamında değerlendirilerek başvurunun süresinde yapıldığının
kabulü gerektiğini ileri sürmektedir.
37. İçtüzük’te, mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir
mazeretin başvuru süresini uzatacağı kurala bağlanmış olup bu hususlara ilişkin
bir belirleme veya tanımlama yapılmamıştır. Hangi hâllerin haklı mazeret
olduğunun önceden belirlenmesi mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ileri
sürülen mazeretin haklı olup olmadığını her başvuruda, olayın özelliklerini
dikkate alarak değerlendirmektedir (Yasin
Yaman, § 21).
38.
Somut olayda başvurucular müdafii hakkında düzenlenen
tıbbi belgede, adenomyosis
rahatsızlığı tanısı konulduğu ve iki günlük istirahatın
uygun görüldüğü belirtilmiş olmakla birlikte hastalığının ağır olduğu hususunda
bir tespit yapılmadığı gibi hastalığın, hastane veya sağlık kuruluşunda yatarak
tedavi edilmesi gerektirdiğine yönelik bir belirlemede de bulunulmamıştır. Öte
yandan başvurucular müdafiinin bu hastalığı nedeniyle
yataklı bir tedavi gördüğüne ilişkin bilgi ve/veya belge de sunmamıştır.
39.
Mazeret olarak ileri sürülen hastalığa ilişkin “geçici
durum belgesi” başlıklı tıbbi belgede, hastalığın, ağır bir hastalık
olduğuna dair tespite yer verilmediği gibi hastane veya sağlık kuruluşlarında
yatarak tedaviyi gerektirdiği yönünde bir tanının da konulmadığı görülmektedir.
Dolayısıyla, başvurucular müdafii tarafından mazeret
olarak ileri sürülen hastalığın haklı bir mazeret olarak değerlendirilmesi
mümkün değildir.
40.
Bu durumda, nihai kararın başvurucular müdafiine
31/5/2013 tarihinde tebliğ edilmesi dolayısıyla en geç 1/7/2013 tarihine kadar
başvuruda bulunulması gerekirken (bkz. § 33), haklı mazeret olarak
değerlendirilmeyen hastalığa ilişkin istirahat raporu süresinin bittiği
tarihten sonraki gün olan 3/7/2013 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre
aşımı bulunduğu sonucuna varılmıştır.
41.
Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurunun, süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına
19/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.