TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ALİ TURAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/5878)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu
Mehmet Ali TURAN
Vekili
Av. Ahmet Emir BİNİCİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 6/9/2002 tarihinde İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 30/7/2013 tarihinde Menderes 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 21/7/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 13/10/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 6/9/2002 tarihinde İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde H.D., R.Y. ve T.C. aleyhine açtığı tazminat davasında, trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın giderilmesi istemiyle davalılar aleyhine daha önce İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı tazminat davasının kabul edildiğini, kaza nedeniyle vücudunda meydana gelen uzuv zaafının Adli Tıp Kurumu raporundan sonra ortaya çıktığını belirterek, maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.
8. Mahkemenin 2/12/2003 tarih ve E.2002/848, K.2003/968 sayılı kararıyla, toplanan deliller ve bilirkişi raporlarına göre başvurucu tarafından açılan ilk davada sakatlık durumunun ortaya çıkmadığı, bu durumun tedavi sürecinde ortaya çıktığı bu nedenle başvurucunun maddi tazminat talebinin kabulüne, daha önce yürütülen yargılamada manevi tazminata karar verilmesine karşın başvurucunun o tarihte sakat kalma riski taşımadığı ve kaza nedeniyle uğranılan manevi zarar ile sakatlık nedeniyle uğranılan manevi zararın aynı olamayacağı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
9. Temyiz incelemesi sonucunda ise Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/2/2005 tarih ve E.2004/6059, K.2005/1538 sayılı ilamı ile eksik inceleme ve araştırma yapılarak karar verildiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
10. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/7/2011 tarih ve E.2005/178, K.2011/434 sayılı kararına göre başvurucunun trafik kazası nedeniyle yaralandığı ve uzuv kaybına uğradığı, doktor tarafından tavsiye edilen operasyonu bilerek ve isteyerek yaptırmadığı yönünde dosyada bir delilin olmadığı, sosyal güvencesi bulunmayan başvurucunun maddi gücünün yetersizliği nedeniyle bir operasyon yaptıramamış olmasında ihmalinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
11. Temyiz üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2/5/2013 tarih ve E.2011/14514, K.2013/8825 sayılı ilamı ile Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada ilk kararı temyiz etmeyen davalı T.C. hakkında bozma öncesinde verilen kararın kesinleştiği, Mahkemece davalı T.C. yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerekirken, H.D. yararına yapılan bozma üzerine devam eden yargılama sonucu davalı T.C.'yi kapsar şekilde yeni bir hüküm tesis edildiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
12. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 13/12/2013 tarih ve E.2013/14519, K.2013/22826 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
13. Yargılamaya İlk Derece Mahkemesinde devam edilmektedir.
14. Başvurucu, 30/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Usul ekonomisi ilkesi" kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
"Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."
16. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 41. maddesi şöyledir:
"Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur."
17. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi şöyledir:
“(Değişik: 4/5/1988 – 3444/8. md.) Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 30/7/2013 tarih ve 2013/5878 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 6/9/2002 tarihinde İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, 6/9/2002 tarihinde İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmayarak Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
24. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu haksız fiile dayalı tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
25. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 6/9/2002 tarihidir.
26. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
27. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemiyle açılan tazminat davası olduğu, 6/9/2002 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde, 2/12/2003 tarihinde İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın temyizi neticesinde 22/2/2005 tarihinde Yargıtay tarafından bozulduğu görülmektedir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada 11/7/2011 tarihinde davanın kısmen kabul edildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtayın 2/5/2013 tarihli ilamıyla bozulduğu, karar düzeltme isteminin Yargıtay tarafından verilen 13/12/2013 tarihli kararla reddedildiği, yargılamanın İlk Derece Mahkemesinde devam ettiği anlaşılmaktadır.
28. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
29. Başvuruya konu tazminat davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun sürmesinde, Mahkemece başvurucunun ekonomik durumunun tespiti amacıyla çeşitli kurumlarla yapılan yazışmaların etkili olduğu, başvurucuya atfedilecek bir kusur bulunmadığı anlaşılmakta olup, söz konusu on üç yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle 100.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin on üç yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 17.300,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Başvuruya konu yargılamanın on üç yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 17.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.